JoomlaLock.com All4Share.net

HAYATIN GÖLGESİ

ölüm güzel şey

Hayatın Gölgesi - Salih ŞAKAR

Sayı : 107 - Kasım 2016

 

Hayatın Gölgesi

 

Sözüm ona o kadar yoğun bir tempo ve yaşantı içersinde bulunuyoruz ki her sabah bin bir ümit ve hüzün ile bizi hayata çağıran o kadar iş ve o kadar ses var ki gözlerimizi açar açmaz bir koşuşturmadır başlıyor. Acaba bugün ne yapacağım, çekim var nasıl ödeyeceğim, bugünü de bir atlatsam gibi kuşkularımızla beraber kendimizi birdenbire yaşamın tam ortasında buluyoruz.

Şu eksik bu lazım haydi onu da yapayım derken ertelediğimiz nice güzellikler, nice rızaya uygun işler, hizmetler hep bir başka güne taşınıyor. Birbiri ardınca nice mevsimler, nice zamanlar geçiyor. Halbuki yaşadığımız bir başkasının hayatı değil kendi hayatımız.

Hace Hazretleri:

“İnsan hayatı doğduğu gün, doyduğu gün ve öldüğü gün olmak üzere üç gündür.” diye buyurmuşlar.

Doğduğumuz gün geçti, öleceğimiz günü bilmiyoruz dolayısıyla doyduğumuz yani bu günümüz var.

Hace Hazretleri:

“İnsanın en hayırlı günü insanı kamilin yanında geçirdiği gündür.” diye buyurmuşlar.

Şu bir günlük ömrümüzde acaba günlerimizi nerde ve kimlerle geçiriyoruz?

Bir iş yeri açacağımız zaman günlerce belki haftalarca fizibilite çalışması yapıyor bu da yetmedi emin olamıyoruz, danışmanlık firmalarına yaptırıyoruz, ilgili kim ya da kimlerse etrafında pervane oluyoruz. 

Niye, kâr yapabilir miyiz acaba?

Bizim kâr ya da zarardan anladığımız tamamen maddesel. Oysa ki, kâr etmenin asıl amacı insan kazanmaktır.

Esnafsın, ticaretini Allah’ın rızasına uygun yap karşındaki etkilensin o insanı kazan.

Öğretmensin, Allah’ın rızasına uygun öğret o öğrencileri kazan.

Babasın, ailene Allah’ın rızasına göre muamelede bulun aileni kazan…

Her nerde her ne işle iştigal isen, Allah’ın rızasına uygun iştigal et, bağlantıda olduğun insanları kazan.

Nasıl ki, dünyevi bir iş için böyle pervane oluyorsak, uhrevi manada kar etmek için de insanı kamilin etrafında pervane olmak gerekmez mi? 

Geçen her günlerimiz kendi ömür sermayemizden geçiyor.Bilmem ki ne kadar farkındayız? 

Bazen düşünüyorum, niye ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışıyorum. Etrafımdan ölenlere bakıyorum onlar da bir zamanlar benim gibi dünya için çalışıyorlardı ama şimdi yoklar. Geriye ne bırakmışlardı ya da bıraktıkları onlar için ne yapıyorlardı.

Nasıl ölmüşlerdi, son nefeslerini nasıl vermişlerdi ve acaba neler hissetmişlerdi diye düşünürdüm. Şimdi ise nasıl ve ne halde öleceğimi merak ediyorum.

Hz. Peygamber (sav) Efendimiz:

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz.” buyurmuş. 

Ölümünü merak ediyorsan yaşadığın hayata bakmalısın. Yani nasıl ölürseniz öyle de dirilirsiniz.

Şimdi bakalım nasıl bir yaşantı içersindeyiz. Daha yapacak işlerimiz var, genciz ölüm bize uğramaz zannediyoruz.

Ölüm hayatın gölgesi; onu bundan bunu ondan ayırmak zor. Ecel gelince baş ağrısı bahane. Gide gide ölüme varılsaydı, gidemeden ölenler olmazdı. Doğduğu günde ölenler var. Ha bir adım ha yüz adım fark etmiyor. Uzunluk veya kısalık bize göre bir kavram. Çok kısa sürede Rabbini razı eden işler yapıp da vefat eden ile yüz sene yaşamış olup da Yaratıcısından haberdar olmamış biri aynı kefede değerlendirilmez. 

Ölüm hayatın içinde olmasaydı, hayat bu kadar güzel ve çekici olur muydu? Hayatı güzelleştiren belki de bu geçici ve fani yönü. 

Üstad Necip Fazıl Kısakürek aşağıdaki dizlerinde ne de güzel tarif etmiş ölümü.

Ölüm güzel şey; budur perde ardından haber.

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber? 

Hayat bitmese, ölüm başımıza gelmese ahirete nasıl geçilecekti. Burada kalan dostların sayısının azaldığı, ahirete gidenlerin ise her gün çoğaldığı bu diyarda gurbetimiz oraya anavatana geçmekle ve dostlarımıza kavuşmakla sona erecek. 

Hz. Peygamber (sav) Efendimiz:

“İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar.” diye buyurmuşlar.

Demek ki ölüm bir uyanış, bir diriliş, bir başlangıç aslında. Yani ölmek ölmek değil.Gurbetle vuslat arasında bir geçiş sadece.Önemli olan o geçiş anına hazırlıklı olmak.Bize bahşedilen hayat da o geçişe hazırlanma yeri, imkanı. Biz bu imkanı nasıl değerlendiriyoruz. İşte sorun buralarda.

Zenginin biri ölümden ve kabirdeki yalnızlıktan çok korkuyormuş. 

“Öldüğüm geceyi kim kabre girerek sabaha kadar benimle geçirirse servetimin yarısını ona bağışlıyorum!” diye vasiyet etmiş. 

Öldüğünde “Kim birlikte kabre girip sabahlamak ister?” diye araştırmışlar. Kimse çıkmamış. Nihayet bir hamal, 

“Benim sadece bir ipim var, kaybedecek bir şeyim yok. Sabaha kadar durursam zengin olurum.” diye düşünerek kabul etmiş. 

Vefat eden zengin ile birlikte defnetmişler. Sorgu sual melekleri gelmiş. Bakmışlar kabirde bir ölü, bir canlı var. 

“Nasıl olsa bu ölü elimizde… Biz şu canlı olandan başlayalım!” demişler ve hamalı sorgulamaya başlamışlar. 

“O ip kimin? Nereden aldın? Niye aldın? Nasıl aldın? Nerelerde kullandın?..”

Sabaha kadar sorgu sual devam etmiş, adamın hesabı bitmemiş. Sabahleyin kabirden çıkmış.

Tamam, servetin yarısı senin, demişler.

Aman, demiş hamal, istemem, kalsın. Ben, sabaha kadar bir ipin hesabını veremedim. O kadar servetin hesabını nasıl veririm?

Hace Hazretleri;

“Önemli olan ölmeden önce ölmektir.” diye buyurmuşlar.

İnsan sanki bu dünya için yaratılmış gibi sürekli bu dünyaya çaba sarf eder. Bilmez ki biriktirdiği her şey zaman gelecek en ince ayrıntısına kadar sorguya tabi tutulacaktır. O halde biz de bize verilen müddet dolmadan, hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekmeliyiz. 

Bu dünyada mal mülk biriktirmek yerine, Allah’ı razı etmeye çaba sarf etmeli ve hayatımızı ona göre ikame etmeye çalışmalıyız.

Dünya denilen şu geçiş imkanında, fırsatında ölmeden önce dirilmek, Hak’ka göre Allah’ın çizdiği hudutlara göre yaşamaya gayret etmek. O geçişin başlangıcı bu olsa gerek.

Hace Hazretleri;

“Bugün ölmek isteyenler çok ama ölmek kolaydır Hakk’a göre yaşamak zordur ve biz sizlere ölmeyi değil yaşmayı tavsiye ediyoruz.” diye buyurmuşlar.

Bakın reçete ne kadar açık değil mi? Eğer dirilmek , o geçişe hazır olmak istiyorsan o zaman reçeteyi uygulaman gerekmez mi?

Ölüm bize bu kadar yakınken, hayatımızın gölgesi olup bizi takip ederken nedir bu rahatlığımız? Acaba bizi es geçer mi? Kime güveniyoruz? 

Allah yar ve yardımcımız olsun.

 

Yazar: Salih ŞAKAR

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort