JoomlaLock.com All4Share.net

Hz.ÜMMÜ ZÜFER (r. anha)

hz. ümmü züfer

Hz. Ümmü Züfer (r.anha) - Şeb-i Vuslât

Sayı : 102 - Haziran 2016

 

Hz. Ümmü Züfer (r.anha)

 

Hz. Ümmü Züfer Rasulullah Efendimiz’in (sav) “cennetlik bir kadın” iltifatına mazhar olmuş bir hanım sahabe annemiz… Başına gelen belalara karşı sabırla direnen, Rasul-i Ekrem Efendimiz’in (sav) gösterdiği yolda yürüyen, tavsiyelerine harfiyen uyan, teslimiyet ehli bir bahtiyar hanımefendi… Habeşistanlı olup bedenen iri yapılı, uzun boylu siyahi ve yaşlı bir hanımdır. İslam’ın ilk yıllarında müslüman olduğu tahmin edilmektedir.

Hz. Ümmü Züfer annemiz azim ve irade sahibi bir hanımdı. İslam’ı yaşama konusunda bilinçli ve şuurlu hareket ederdi. İmanından asla taviz vermezdi. Harama düşmemek için titiz davranırdı. O, Allah’a (cc) ve Rasulü’ne (sav) tam teslim olmuş bir iman eriydi. Bela ve musibetler karşısında tahammüllüydü. Kendisine cinler musallat olmuştu. Bu yüzden sık sık hastalanırdı. Saraya tutulurdu. Fakat o bundan asla şikayet etmezdi. Bu hastalığını Allah’tan (cc) gelen bir imtihan olduğunu bilir ve tevekkül üzere hareket ederdi. Acı ve ıstıraplara sabır ve tahammül göstererek Rabbine teslimiyetin en güzel örneğini verdi. Hastalığın ilk dönemleri bu şekilde rıza halinde geçti. Fakat hastalık gün geçtikçe şiddetlenip artınca İslamî emir, nehiy ve hassasiyetlere dikkat edemez duruma geldi. Bunun üzerine çareler aramaya başladı. O dönemde bu tür hastalıklar çoğalmıştı. Tedavi konusunda da kimsenin bir bilgisi yoktu. Ne yapılmalıydı? Nasıl hareket edilmeliydi? Bu sorulara cevap bulunamıyordu. Sonra zamanla cin çarpmış kimseler Rasulullah Efendimiz’e (sav) getirilmeye başlandı. Onlara şöyle bir tedavi usulü uygulandı:

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in bu tür hastaları tedavi edişiyle ilgili olarak İbni Cüreyc Hüseyin bin Müslim’den o da Tavus’tan rivayet ederek şu bilgileri nakleder:

“Efendimiz, huzuruna getirilen hastaların göğsüne vurur, ağızlarından siyah bir şey çıkararak onları tedavi ederdi.” Aynı rivayet şöyle devam eder: Ümmü Züfer (ra) da bu hastalık sebebiyle huzura getirildi. Ama o iyileşmedi. Bunun üzerine Rasul-i Ekrem (sav):

“Bu kadın, dünyada böyle kalacak, ama ahiret yurdu onun için daha hayırlı olacak.” buyurdu. Yine bir defasında Ümmü Züfer (ra) hastalanmıştı. Kardeşleri onu Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’in huzuruna getirdiler ve durumundan şikayette bulundular. Nebi-i Zîşân sallallahu aleyhi vesellem onlara:

“Eğer arzu ederseniz dua ederim, Allah iyileştirir. İsterseniz dua etmem, öyle kalır. Ama ahirette kendisinin hiçbir hesabı olmaz. Yani hesaba çekilmez.” buyurarak kardeşlerini muhayyer bıraktı.

Ümmü Züfer (ra) teslimiyet ve tevekkül ehli bir hanımdı. Fakat saraya tutulduğunda üzerinin başının açılmasından da çok üzüntü duyuyordu. Farkında olmadan mahrem yerlerinin açılmasından endişe ediyor ve harama düşmekten korkuyordu. Bu hal onu rahatsız ettiğinden çaresiz kaldı ve Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz’e müracaat etti. Onun bu halini arz edişiyle ilgili olarak de şöyle bir rivayet nakledilir:

Atâ ibni Ebi Rebah’dan şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Abdullah ibni Abbas bana:

-Sana cennetlik bir kadın göstereyim mi, dedi. Ben:

-Evet, göster, dedim.

İbni Abbas şöyle dedi:

-Şu (iri yarı) siyah kadın var ya! İşte bu kadın (bir gün) Nebi sallallahu aleyhi veselleme geldi ve:

-Beni sara tutuyor ve üstüm başım açılıyor. İyileşmem için Allah’a dua ediniz, dedi.

Nebi sallallahu aleyhi vesellem:

“Eğer sabredeyim dersen, sana cennet vardır. Ama yine de sen istersen, sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim.” buyurdu.

Bunun üzerine kadın:

-Ben (hastalığıma) sabrederim. Ancak sara tuttuğu zaman üstümün başımın açılmaması için dua buyurunuz, dedi.

Nebi sallallahu aleyhi vesellem de ona dua etti. (Buhârî, Merdâ, 6; Müslim, Birr, 54)

Ümmü Züfer (ra) cennet ile sağlık arasında tercih yapmak durumunda kaldı. O, akıllı, zeki, azim ve irade sahibi bir hanımdı. Bir iman eri olarak tercihini ebedi hayatı için yaptı. Zira asıl hayat ahiret hayatıydı. Oradaki mutluluğu elde etmek en büyük gayesi idi. Bunun için bunca acı ve ıstıraba sabrederek cenneti kazanmayı arzuladı. Sadece üstünün başının açılmaması için dua istedi. Onun bu imani aşkı ve ebedi saadet iştiyakı bela ve musibetlere karşı direncini, tahammül gücünü artırdı.

O, bu hareketiyle ayrıca kendisinin bilinçli, şuurlu, sadakatli ve tam teslim ehli bir müslüman olduğunu göstermiş oldu. Onun sadakati meyvesini hemen vermiş ve Efendimiz’in (sav) duası hürmetine sara nöbetlerinde bir daha üstü-başı açılmamıştır. Bu hadisi şerifte Sevgili Peygamberimiz’in (sav) iki şıklı cevap vermiş olması, bazılarınca garipsenebilir. İki cihan güneşi Efendimiz (sav) burada, hakkında en hayırlı olan bir şıkkı hatırlatmak suretiyle annemizi iki iyilikten birini tercihte serbest bırakmıştır. Bu ashap ve ümmetine duyduğu şefkat ve merhametin bir sonucudur.

Fahri Kâinat sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz bu davranışıyla asla, tedaviye karşı çıkmış değildir. “İstersen dua edeyim.” buyurması bunun delilidir. 

Allah (cc) annemizden razı olsun, şefaatlerine mazhar eylesin.

 

Kaynakça:

Altınoluk Dergisi, 2007, Ekim

 

Yazar: Şeb-i VUSLAT

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort