JoomlaLock.com All4Share.net

İNANDIĞI GİBİ YAŞAMAYAN YAŞADIĞI GİBİ İNANIR

İnandığı Gibi Yaşamayan

İnandığı Gibi Yaşamayan Yaşadığı Gibi İnanır - Yusuf Kenan Kartal

Sayı : 119 - Kasım 2017

 

İnandığı Gibi Yaşamayan Yaşadığı Gibi İnanır

 

Yaşadıklarımız anlayışımızın, imanımızın, düşün-celerimizin önüne geçmişse Hz. Ömer’in sözünün muhatabı olmuşuz demektir.

İnandığımız değerler bize İslam’ı anlamamızı, akletmemizi, Allah’a (cc) yakınlaşmamızı sağlaması gerekirken inançlarımız maalesef önümüze set çekiyor. Düşüncelerimiz bakış açımızı, anlayışımızı ve idrakimizi daraltıyor. İnandığımız her anlayış bizi İslam’dan uzaklaştırıyor. Hâce Hazretleri’nin “Biz Müslümanız ama İslamcı değiliz; bir mezhebe bağlıyız, o mezhebin içtihatlarına göre amel ediyoruz ama mezhebci değiliz; ehli tarikiz bir yolun yolcusuyuz ama tarikatçı değiliz.” ifadeleri konuyu anlamımız için verilebilecek en güzel örnektir.

Bugün İslamcı nitelemesiyle müslümanları bölenler müslümanlığı parçalamış, bir bütün olarak ele alamamışlardır. Mezhebci olarak bilinenler diğer mezhepleri kendinden görmemişlerdir. Tarikatçı olanlar diğer tarikat mensuplarına ve tarikata bağlı olmayanlara farklı gözlerle bakmaktadırlar. Bir ayrıştırma ve farklılaşma gözlemlenmektedir müslümanlarda… Oysa Efendimiz (sav) “İfrat ve tefritten uzak durun orta yollu olun.” buyurmuşlardır. İtidalli olmamız, müslümanların kardeş olduğu bilincine varmamız gerekiyor. 

Ümmet olarak görevimiz; “emri bil maruf nehyi anil münker”dir, bunun şuuruna varalım, bu görevimizi anlayalım. İnsanlara iyiliği, güzelliği, hakkı ve hakikati emredelim kötülük, fenalık ve azgınlıktan uzaklaştıralım elbette ama kardeşlerimize müslümanlara farklı bakmayalım. Kardeşimizin yaptığı bir yanlıştan dolayı utanalım, üzülelim ama onu üzmeyelim utandırmayalım. Unutmayalım ki işlenilen/işlediğimiz hiçbir günah Rabbimiz’in rahmetinden büyük değildir. Müslümanların İslam’ı anlaması için onlara dinimizin emirlerini öğretelim. Namazı, orucu, zekatı anlayalım, daha sonra anlatalım ama dayatmayalım. Kıldığımız namazla namaz kılmayanlara düşmanlık beslemeyelim, onlar için dua edelim. Abdulhakim Bilvanisi Hazretleri’nin bir ihvanınına; “Teeccüd namazına kalktığında içinde; ‘Herkes uyurken; Ya Rabbi, ben Senin huzurundayım.’ diye düşünüyor musun?” sorusuna ihvanının ‘Evet’ cevabı üzerine hazret: ‘Boşuna uykunu bölme evladım!’ buyuruyor.” Çünkü o kıldığı namazı Cenabı Hak’la arasına koyuyor. Nefsini araya koyuyor. Diğerlerinden farklı görüyor kendini. Bugün bizim din olarak gördüğümüz şeyler ibadetlerimiz, amellerimiz kısacası yapıp ettiklerimiz aslında dinin neresi, nesi… 

Yapıp ettiklerimizle bir müslümana faydamız dokunuyor mu? Namazımız bizde sakinliğe, hoşluğa, mütevaziliğe, takvaya, ihlasa, şuura kapı açıyor mu? Kıldığımız namazla kardeşimizi sevindirebiliyor muyuz? Namazla hizmet mi ediyoruz, hezimete mi uğratıyoruz. “Vay o namaz kılanların haline onların namazı ahirette yüzüne çarpılacak.” tehditlerine muhatap olanlardan mıyız? Namazın kendilerini “fahşa ve münkerden alıkoyduklarından”mıyız? Namazı bilenler den miyiz, yoksa namazı kılanlardan mı? 

-İmam Ahmed b. Hanbel’e sormuşlar: Namazı açıklar mısınız, diye:

-Sizin namaz mı, bizim namaz mı, diye buyurmuş.

Evet, onların namazıyla bizim namazımız farklı… Onlar için namaz Cenabı Hak’la konuşmak, yakınlaşmak. Alemlerin Efendisi, “Gözümün nuru namaz.” buyuruyor. Gerçekten namaz bizim gözümüzün nuru mu? İnandığımız gibi yaşamadığımız için yaşadığımız gibi inanıyoruz. Bugün namaz bize bir yük değer değil.

Oruç bizim için bir aylık bir eğitim/öğretim burası hakikat ama “Oruç tutun, takvaya erin.” buyuyor Rabbimiz. Biz bu eğitimi oruç tut, sıhhat bul; olarak anladık, anlattık. Evet, oruç tutarak sıhhat buluruz ama oruç bizi Cenabı Hakk’a yakınlaştırmak için vardır. Meselelerin özünü kaybettik, öz ağır geldi, özetlerle düşündük, yaşadık. Velhasıl inandığımız gibi yaşamadık yaşadığımız gibi inandık.

Bugün bir vahdet oluşturamadığımız için temel esaslarda bile ayrışma, farklılaşma görüyoruz. Neredeyse her cemaatin namazı farklılaşmış, zekatı, orucu, kurbanı farklılaşmış… Çünkü artık bizler inandığımız gibi yaşamıyor yaşadığımız gibi inanıyoruz. 

Her yeni oluşum, fikir, düşünce, yeni bir din olarak karşımıza çıkıyor. Düşüncelerimiz, anlayışımız dini anlamamıza vesile olacakken din olarak karşımızda duruyor. Dinler çoğalınca ayrışmalar artıyor. Bu bizim tarikatten değil demenin Türkçesi bu bizim dinimizden değil. Bu bizim dernekten cemaatten değil, yani bizim dinimizden değil. Cenabı Hak, ne güzel de buyuruyor Habibine; “Sizin dininiz size, Benim dinim Banadır de.” diye. 

Konuyu özetlemek gerekirse cema-atler, dernekler, tarikatler, mezhepler vs. yani dini anlamamız için oluşturduğumuz yapılar bizim dini yorumlamamıza anlamamıza yardımcı olacak vesilelerdir. Dinin kendisi değildir. Değişik alanlardaki hizmetler, çalışmalar bir ayrılık değil güzelliktir. Dört hak mezheb vardır. On iki hak tarikat vardır. Bunlar ayrıştırmak değil birleştirmek içindir. İnsanların fıtratları hangisine yatkınsa o alanda ilerlemeleri için dinimizin yorumlarıdır, güzellikleridir. Sahip olduğumuz güzellikleri başkalarına karşı set olarak kullanıp tek gerçek, hakikat bu diyerek dayandırmazsak inandığımız gibi yaşamış ve yaşatmış oluruz.

İfrat ve tefrite düşersek ayrılma, kopma gerçekleşir. Ümmet için sıkıntılı ve belalı bireyler oluruz. Biz birleştirici olalım. Cenabı Hakk’ın çizdiği sınırlarda, Efendimiz’in sünnetinde, ehlullahın yolunda Müslümanlarla buluşalım. Bizi kurtaracak olan birbirimizle olan dostluğumuzdur. Kardeşimiz için kendimizi feda etmemizdir. 

Yapıp ettiklerimizle değil Cenabı Hakk’ın yardımıyla kurtuluşa erebiliriz. Unutmayalım ki O’nun bizi cennete koyması merhametinin, cehenneme koyması adaletinin gereğidir. 

Ya Cemali’ni göstermesi...

 

Yazar:  Yusuf Kenan Kartal

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort