JoomlaLock.com All4Share.net

İNSANIN TEMİZLENDİĞİ AY -2-

İnsanının Temizlendiği Ay 2

İnsanın Temizlendiği Ay -2 - Tamer Doymuş

Sayı : 126 - Haziran 2018

 

İnsanın Temizlendiği Ay -2

 

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Salat ve selam âlemlerin Sultanı (sav) Efendimiz’e, ehlibeytine, ashabına ve etbaına olsun.

“Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi oruç size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız.” (Bakara,183)

Geçen ay orucun insan üzerindeki etkisini ve insanın oruç vesilesiyle kazanımlarını müzakereye çalışmıştık. Bu bölümde yine kaldığımız yerden Ramazan ve oruç mevzusunu müzakereye devam edeceğiz inşaallah. 

Bir taraftan on bir ayın sultanı olan Ramazan ayını idrak etmenin sevincini yaşıyoruz. Diğer taratan artık Ramazan ayının sonuna doğru yaklaşıyoruz ondan ayrılmanın hüznü gönüllerimizi kaplıyor. İnşaallah Ramazan-ı Şerif bizlerden memnun olarak ayrılır.

Hz. İbn Abbas’dan rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir; Rasulullah (sav) insanların en cömerdi idi. En fazla cömert olduğu zaman ise Ramazan’da Cebrail ile buluştuğundaydı. Cebrail, Hz. Peygamber (sav) ile Ramazan’ın her gecesi buluşur, karşılıklı olarak Kur’ân okurlardı. İşte böylece Cebrail ile buluştuğunda Rasulullah (sav), hayır dağıtmakta insanlara rahmet getiren rüzgârdan daha cömert olurdu.

Hadisi şerifte şöyle buyruluyor: Hz. Ebu Hureyre’dan: Allah Rasulü (sav) buyurdu: “Her kim inanarak ve karşılığını sırf Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.”

Allah Teala bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’ni bu ay içinde müminlere ikram etmiştir. Kadir Gecesi’nin hususiyetleri Kur’ân’da şöyle ifade buyruluyor:

“Gerçek, biz onu (Kur’ân’ı) Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’ni sana bildiren nedir? Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda melekler ve Cebrail, Rabbinin izniyle her bir iş için iner de iner. O (gece) tan yeri ağarıncaya kadar bir selâmdır.” (Kadr 1-5)

Bu gecede birçok müjdeler verilmiştir. Allah Teala bu gecenin bin aydan daha hayırlı olduğunu bildirmiştir. Bu gece büyük bir gecedir, çünkü bu gece yüce Allah’ın Kur’ân’ı indirmeye başlamak için onu seçmesi açısından büyük bir gecedir. Bu ışık yağmurunu bütün varlık âlemine akıtmak için insanın vicdanına ve hayatına Allah’ın nurundan çağlayan esenliği eksiksiz tamamlamak için seçtiğinden dolayı büyük bir gecedir. Bu gece, şu Kur’ân’ın inanç sistemini ve yeryüzüne ve vicdanlara yaydığı terbiyeyi içermesi bakımından büyük bir gecedir. O gecede her iş hikmet uyarınca açıklanmıştır, yazılmıştır. Değerler, prensipler ve değer ölçüleri o gece konulmuştur.

Bu geceye Kadir isminin verilmesindeki hikmetlere gelince:

-Bu gece, işlerin ve hikmetlerin takdir edildiği gecedir. Ayeti kerimede şöyle buyruluyor: “Her hikmetli iş nezdimizde bir emr ile o zaman ayrılır.” (Duhan, 4) Bu hususla ilgili olarak şöyle de denilmiştir: Yani ezelde takdir edilen bütün işlerin Levh-i Mahfuz’a yazılması sebebiyle meleklere bildirilmesidir.

-Azamet ve şeref sahibi gece manasına gelir. “Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.” (Kadr, 3) bu hayırlı oluşun iki manaya geldiği de belirtilmiştir: 

1-Bu kıymet ve şeref işi yapan (fail) ile ilgilidir. Yani, kim o gecede, taatta bulunursa, kıymetli ve şerefli olur.

2- Bu, “fiil” ile ilgilidir. Yani, O gecede yapılan taatların kadri kıymetleri daha fazladır, demektir.

Bir başka ifade; “Bu geceye kadir denilmesi, o gecede kıymetli bir kitabın kıymetli bir melek ile kıymetli bir ümmete indirilmiş olmasıdır.”

Leyle-i Kadr, “darlık gecesi” anlamına da gelmektedir. Çünkü o gece, yeryüzü, inen melekleri içine almakta dar gelmektedir.

Artık Ramazan ayının sonlarına doğru yaklaşıyoruz. Bütün bedenimiz, ruhumuz, sırrımız, zikrimiz oruçtaki hikmeti anlayarak ve oruçla bereketlenerek, evveli rahmet, ortası mağfiret olan Ramazan ayının cehennemden azad olma safhasına gelmiş bulunuyoruz. İrfanın, hakikatin açlığını bütün iliklerimize kadar hissederek oruçlarımızı tutuyoruz elhamdulillah. Cehennemden azad olmayı ve en önemlisi kazanmaya çalıştığımız bu güzellikleri Ramazandan sonrada artırarak devam ettirmeyi Rabbimiz nasip buyursun, bizlere kolaylaştırsın inşaallah. Bir aylık eğitimden geçen biri olarak aldığımız eğitimin etkisini adeta o kurstan sonra göreceğiz.

Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Şeytan, koyunun kurdu gibi insanın bir kurdudur. Sürüden ayrılan ve uzaklaşan koyunu kurt nasıl kaparsa, şeytan da cemaatten uzaklaşan insanı öyle kapar. Onun için tenha yollardan uzak durun, cemaatten, topluluktan ve mescitlerden ayrılmayın!’’

Burada yeri gelmişken bu eğitim sürecinde nelere dikkat etmemiz gerektiğinin, orucu nasıl anlamamız gerektiğinin daha iyi anlaşılması için Hâce Hazretleri’nin (ksa): “Oruç, ihlâs ve takva ile ruhu süsleyip ruhu illiyyine ulaştırır” konulu sohbetlerinden bazı bölümleri paylaşmak da faydalı olacaktır inşaallah. Şöyle buyuruyorlar:

“Malum her şey insan için. İnsan ne için acaba? İnsan da Allah için. Böyle olunca bu insan ne melek ne de -çok affedersiniz, hâşâ huzur- hayvan… İkisinin ortasında aklı, mantığı, düşünme yetisi, bilgisi ve kuvveti olan; iradesi, tercih hakkı olan bir varlık… Dedik ya, insan Allah için. Cenabı Hakk’ın insanı yaratmada bir muradı, bir arzusu var. Bu arzunun tahakkuku için önce insana birçok imkân veriyor adeta yeryüzünü ona musahhar kılıyor. Onu beşeriyet yönüyle, fizyolojik/biyolojik yönüyle tamamen arzdan yaratıyor. Felekût âleminin özelliklerine uygun yaratıyor. Ama kendisinin de bundan bir muradı olduğundan melekût âlemi ile de irtibatını sağlaması için, orası ile de bir rabıtası bulunması için melekût âlemine ait özellikler insana nakşediyor. Geçen de yine bir yerde ifade etmeye çalışmıştık, malum insan üstünde çok değişik tarifler var. Herkes kendi baktığı cepheden tarif etmeye çalışmış. Felsefecilerin bir insan tarifi var, kelamcıların bir insan tarifi var -ki bu çok acıdır değinmeden geçemeyeceğim- geçmiş kaynaklarımızda, İslam kaynaklarında gayrimüslim felsefesinden, Hristiyan felsefesinden cidden etkilenilmiş olacak ki insanı tarif ederken “El insanu hayvanu’n-natık - İnsan konuşan bir hayvandır.” denilmiş… 

Bu çok acı bir tariftir. Bu grek felsefesidir. Hristiyan âlemi insanı böyle tarif etmiştir. Böyle tarif etmek zorundadır. Niye, çünkü Cenâbı Hak onlar hakkında ve dolayısıyla o tip insanlar hakkında: “Onlar dört ayaklılar gibi hatta onlardan daha aşağıdırlar.” buyurmuştur. Kendi vasıflarını itiraf etmişler ve ne acıdır ki bizim İslam âlimlerimizin bir kısmı bunu alıp insanı böyle tarif etmişler ki; insan konuşan hayvandır. 

Bir de sufilerin, mutasavvıfların, âşıkların, ariflerin insan tarifi vardır. Bu Kur’ân’a ve Allah Rasulü’nün ifadelerine çok daha uygundur. Onlar insanı tarif ederlerken buyurmuşlar ki; insan on latifeden mürekkeptir. On özellikten, on güzellikten müteşekkildir. Bunun beşi felekût âlemine aittir, insanın biyolojik yapısını oluşturur. Beşi de melekût âlemine aittir, insanın batınını, manevi cephesini oluşturur. Zahirdeki beş özellik, beş latife hava, su, ateş, toprak ve nefs-i natıka yani nefs, şehvettir. Bunlar arızidir, süflidir. Beşi de arız değil cevherdir; arşidir, melekutidir: Kalp, ruh, sır, hafa ve ahfa… İnsan bu on maddeden mürekkeptir.

Cenâbı Hak niçin insandan bu özelliklerini tebdil etmesini istedi? İnsanın, Allah’ın muradına layık olabilmesi için. Neydi bu murad? Bir ayette, “Biz yeryüzünde bir halife, bir temsilci yaratacağız.” buyuruyor. Tabiri caizse Hakk’a gölge olacak bir varlık yaratacağız. Bir altının topraktan çıkarılmış halini düşünün, bu altın birçok maddelerle, bakır alaşımlarla karışıktır, buna ziynet denemez. Bunun temizlenmesi, arıtılması lazım. Onun için altın sularda yıkanır, eleklerde elenir, ateşlerde ergime noktasına bırakılır ondan sonra işlenir ve ona bir sikke, bir mühür vurulur, ziynet haline gelir. 18 ayar, 22 ayar, 24 ayar kıymetli bir cevher olur. İnsan da böyle; insanın da topraktan, sudan, havadan, değişik katkı maddelerinden arınması lazım ki Hakk’ı temsil sıfatına, ziynet kemaline erişebilsin, 24 ayar bir insan olsun. 

Cenabı Hak hepimizin bir “Muhammedcik” olmasını istiyor (as). Bunun için Hazreti Muhammed’i bize örnek gösteriyor. Bu arınmışlıkla beraber kalbin üstündeki kasavet, gaflet, dalalet, bid’at, sunilik... vs. ne varsa bütün bunlar da alınır. Malum kalp iki cepheli bir manevi organ; bir cephesiyle dünyaya bakıyor bir cephesiyle arşa bakıyor. 

Cenabı Peygamber bunu tarif ederken imanın merkezi, ihlâsın merkezi, nurun merkezi, takvanın merkezi olarak gösteriyor. “Takva bunun içindedir.” buyuruyor. İman kalbin içindedir. Kalbin doğruladığı, tasdik ettiği şeye iman denir. Bu kalbin çalışabilmesi için üzerindeki kesafet türünden olan ağırlıkların kalkması lazım. Peki, bu nasıl kalkacak? İşte bunun için Cenabı Hak orucu emrediyor. Bir perhiz, bir tezkiye, bir arınma usulü. Oruçla insan içine doğru bir yolculuk başlatacak. İnsanın zihnî ve kalbî derinliğe varabilmesi bununla mümkün. Çünkü azalar huzur bulacak, rahata erecek ve halsiz/mecalsiz kaldıkları, nefsin tasallutundan, şehvet duygularından kurtuldukları için çaresiz Allah’a dönüp Allah’a sığınacaklar. Allah’a teslim olacaklar.

Oruç insanın tefekkürü ile gönlüne seyahati için gereken yolculuğun adıdır.Sûfi geleneğinde bir esas vardır: “Sefer der vatan...” Özbek meşayıhının, Türkistan diyarının ulularından -Bu diyardan çıktığı için, mekânını söylemek amacıyla söylüyorum. Aslında bütün İslam âleminin ulusudur.- Abdulhalık Gucdüvanı (ks) hazretleri bir tespitinde, teşhisinde “Sefer der vatan” buyurmuştur. İnsanın sürekli geldiği yere, aslî vatanına yol alması, sefer etmesi... Bu insanın yaradılış gayesidir. “Fefirruilellah - Allah’a doğru firar ediniz.” ayeti buna işarettir. Oruç böyle bir seyahatin adeta başlangıcıdır. Ramazan’a has olan bereketin, yedi cennet ve semanın kapılarının açılması, cehennem kapılarının kapatılması ve şeytanların zincire vurulması ile oluşturulan huzur ve bereket ortamında insanın gecelerini de teravihle süsleyip Ramazan’ın nihayetinde ciddi bir muhasebe yapabilmek için, ben bu ayı kârla mı, zararla mı kapattım, yıllık bilançosunu kontrol için insanın on günlük itikâfa girmesi; bu ayda îfa edildikleri için zekât ve fitre gibi ibadetlerin de yardımıyla insan temizlenir. 

Oruç her ameli, fiili Allah’ın var ediş gayesine, iradesine götürme tefekkürüdür. Eylem ile insanın varoluşu arasındaki derin bağı bulmamızı sağlayan yoldur oruç. Oruç hafi, gizli bir zikirdir. Zikrin gizli olması bir mahremiyet hadisesi olduğunu bizlere anlatır. Çünkü “Bizim içindir, kulumla Benim aramdadır.” diye buyurdu Cenabı Hak. Gizlilik özel bir ilişkinin varlığını gösterir. İşte oruç Allah ile kulu arasındaki mahrem ilişkinin en iyi şekilde korunmasını sağlayan ortamı oluşturur. 

Oruç mahremiyetin evidir. İnsan oruçken tefekkür, tevbe, sabır gibi iç amellerini öğrenir. Oruç içe dercedilmiş, yerleştirilmiş değerlere bakmaktır. Manamızdaki bütün değerleri açığa çıkarma yoludur. Bu sayede iç, dış bir olur. Hz. Mevlana’nın buyurduğu gibi “İçin dışın bir olsun.” İşte bu kemale oruçla ermekteyiz. Oruç iç nurudur. İçi görünür kılan bir ışıktır. Takvaya oruç ile varılır. İbadetler insanın Hakk’a göre, Hak ekseninde yaşamaları için va’z edilmiş, konulmuştur. İbadetlerin sürekliliğiyle Hak zahir olur, açığa çıkar.

Oruç insanın zihni ve kalbindeki hazineleri açığa çıkartan ibadetin adıdır. Başta da dediğimiz gibi Allah’ın bizim yemeden içmeden kesilmemize ihtiyacı yok. Bizim aç durmamızla Allah’ın artacak hiçbir şeyi yok. Oruç sadece bizi O’na yaklaştırıcı bir vesile olarak bizden istenilmiş, bizim imtihanımız. Sabırla, şükürle, fikirle ve ibadetlere devamlılıkla bu kemali arttırmaya çalışmalıyız. 

Müminlerle bütünleşmeye çalış-malıyız. Ismarlamacılıktan kurtulmaya çalışmalıyız. Şunun bunun dediği şeylere değil; Hakk’ın rızasına önem vermeliyiz, Hakk’ın rızasını gözetmeliyiz. Bugün maalesef dini mevzularımız da reyting meselesi haline, bir kazanç kapısı haline getirilmiş. İsminin önünde bazı unvanları olan kişiler dünyaya, şöhrete, belli kazançlara ulaşabilmek için, adeta unvanlarını satarcasına bilgilerini pazara çıkarmışlar. Meselenin doğruluğu onlar için çok fazla da önemli değil. Önemli olan neticede alacakları şey. Kendilerini buna hasretmişler. Orucumuzun sıhhati için bunlardan uzak duralım.”

 

Kaynaklar
-Tefsir-i Kebir, İmam Fahruddin er-Razi
-Taberi tefsiri, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi
-Riyazü’s-Salihin

 

Yazar: Tamer Doymuş

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort