JoomlaLock.com All4Share.net

KEŞKE

Benim bildiğimi bilseydiniz

Keşke - İhsan KERİMOĞLU

Sayı : 103 - Temmuz 2016

 

Keşke

 

Nefsinden kalbine, cisminden ruhuna, dış şatafatlardan vicdanındaki ihtişama ve suretten özüne hicrette başarılı olamayıp, saatlerin saniyeleştiği haz şehrayinlerinden, saatlerin asırlaştığı menfa cehennemine yuvarlananların çıkmazıdır keşke…

Yıllarca, asırlarca hüsrana uğramış beşerin devlet adına, millet adına, din adına, tarih ve medeniyet adına bir şey yapamamasının ve gölgeleri dal diye kucaklamasının acı bir faturasıdır keşke...

Makam-ı tahkike çıkamayıp, bir ömrü taklid çukurunda geçiren nadanların abesle iştigalidir keşke…

Hallettiği ve halledeceği hiçbir şey kalmayan; yolunu şaşırmış, duyguları karışmış, sarsık ve yıkılmış insanların iltica kampıdır...

Hasbilik ile değil de, hesap ile yola çıkanların; başkasının camını taşlarken camından ve canından olanların fayda vermeyen nedametidir keşke…

Aklın da bir rızık, iradenin de bir rızık, şuurun da bir rızık, tefekkürün, tezekkürün ve teakkülün de bir rızık olduğunu bilemeden, her şeyi yok bahasına harc-ı alem edenlerin yitiğidir keşke…

Gözlerinden ışıldayan hayat parıltılarının aheste aheste yok oluş ıstırabı; yaşama zevkiyle çarpan kalplerin kasvetle kararması ve akabinde dünyada her nefes ölüp dirilmenin mahvoluş serüvenidir keşke…

Tekasür krizine girip; “en büyük”, “en doğru”, “en kalabalık”, “en güçlü”, “en zengin” gibi kavram ve deyimlerle övünenlerin, ilahi huzurda hicran, firak ve elemlerinin tarife sığmaz ölçüsüdür keşke…

Bin bir füsunla başlarını döndüren dünyaları ellerinden alındığı vakit oyuncağı alınan bir çocuk gibi, çığlıkları göklere yükselip yapacak hiçbir şeyi kalmayan ehl-i dünyaların mahkeme-i kübrâda defterlerinin sol taraftan verilmesinin dayanılmaz ıstarıbıdır keşke..

Hakikati imaja kurban edip, vizyon için misyonunu terk eden bedbahtların Hak karşısındaki mahcubiyetidir...

Liyakati; kişiye sadakat ve taassubun önüne koyamayıp, vücut iklimine ebediyet tohumu ekemeyenlerin garabetidir keşke…

Dünya ve ukba muvazenesi kuramayan, katreyi çağlayanlara tercih eden, geçici lezzetleri bütün bütün tadıp, kalp ve ruh açlığını gideremeyen serseri ve sersemin cehennem tarifcesidir keşke…

Uzun, münakaşalı, dumanlı, dikenli ve sarp yolu tamamlayamayan talihsizin, ümitsizce geriye dönmesi, tutunacağı kulpa, ihtilaçla uzanan ellerinin mefluçane boşluğa düşmesidir…

Dünya ve ahiretini heba eden zavallının fayda vermeyen son haykırışlarının zindan yolunu tuttuğu kara deliktir… Karıştırılan tarih sayfalarında parmak uçlarını kirleten sahte kahramanların faydasız uyanışıdır keşke…

Mehlikâ sultana aşık yedi gencin gerçek sevgilinin peşinde koşamamasının üzüntülü bir hatırası, uydurulan din projesine kızıp, indirilen din yorganını yakmanın inkirâzıdır keşke…

Musa Nebi’nin asasıyla ikiye böldüğü denizin tuzlu suları arasında kalan Firavun’un tanrılık safsatasının fiyaskoyla sonuçlanması ve kabul olmayan nakıs tövbesinin ebedi cehennem ikâmetgahıdır keşke…

Zahirde sivri sinekle yaptığı mücadelede yenik düşen Nemrut’un kafasına vurulan tokmakların yüreklerde hissedilen acısıdır…

Hz. Nuh’un kurtuluş sefinesine binmekten imtina eden Ad kavminin ve nefsinin iğvası sebebiyle babasına iman edemeyen Kenan’ın umut çığlıklarının, dalgalar arasında hüsranla netice vermesidir keşke…

“Rabbim beni ve ailemi, onların yapageldikleri kötülüklerden kurtar.” (Şuara 169) diye tazarruda bulunan Hz. Lut’un duasını, ailesinden karısının kalması haricinde kabul eden Cenabı Hakk’ın, Sodom ve Gomorra halkını elem verici bir azap ile yok edişinin ibretamiz vetiresidir keşke…

Vahy-i ilahiden yüz çevirerek, kendilerine gönderilen Hz. Salih’i yalanlayan, kayaları oyup yaptıkları muhkem evlerle övünen, bir mucize ve işaret olmak üzere yaratılan dişi deveyi de konan yasağa rağmen kesmek suretiyle Allah’ın emrini hiçe sayan Semud kavminin korkunç bir sesle helak edilişinin serencamıdır keşke…

Onlara; kendilerinin Allah tarafından gönderilen elçiler olduğunu söyleyen havarilere, şehir kalkının: “Hayır siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz.” (Yâsîn 15) diyerek elçileri yalanlarken, şehrin öbür ucundan koşarak yanlarına gelip, bu elçilere inanmalarını söyleyen Habib-i Neccar’ı öldüren azgın ashab-ı Karye’nin (Antakya), kuvvetli bir ses ve haykırma ile yok oluşunun asırlara sızan iniltisidir keşke...

Kendilerini çoktanrıcılıktan uzaklaştırıp Allah’a tapmaya çağıran; ölçü, tartı ve alışverişte haksızlık yapmamalarını tembih eden, ülkede bozgunculuk çıkarmamaları hususunda onlara nasihatte bulunan ve insanları Allah’ın yolundan alıkoymak gibi tutum ve davranışlara son vermelerini isteyen Hz. Şuayb’ı (as) yalancılıkla itham edip, onu tehdit ile ülkeden sürgün etmeye yeltenen Medyen halkının, bulutların ateş ve azap getirmesiyle, şiddetli deprem ve korkunç bir gürültü ile zir-ü zeber oluşunun acı bir hasaretidir keşke…

Olabildiğince maddi refaha sahip güçlü Sebe toplumunun, bunca nimete rağmen şeytana uyup Allah’a kulluktan yüz çevirmesi ve bunun getirisi olarak büyük bir sel felaketiyle (Arim seli) verimli arazilerinin çorak topraklara, türlü nimetlerin mahrumiyetlere dönüştürülerek cezalandırılışının ardından, bölük pörçük bir halde zelil olarak, etrafa dağılışlarının asırları kuşatan dramıdır keşke…

“..Sebti aşmayın…” (Nisa 154) ilahi emri ile bu günde çalışma ve kazancın haram kılındığını bildikleri halde Cumartesi günü balıklar için tuzaklar kurup Pazar günü onları avlayarak ilahi yasağa şike ve hile karıştıran ashab-ı sebtin (İsrâiloğulları) meshedilerek (maymuna dönüştürülerek) ebedi hüsran gayyasına yuvarlanmasının unutulmaz sayhasıdır keşke..

Yemen valisi Ebrehe’nin fil ordusuyla, Kabe’yi yıkmak için harekete geçip de, Mekke yakınında Allah’ın gönderdiği bir kuş sürüsünün (Ebabil) attığı taşlarla helak oluşunun ilahi kaza ile tescilidir keşke…

Cihana şahit olmak için gönderildiğini unutup, ona sahip olmaya yeltenenlerin, kara toprakta geç kalmış uyanışıdır keşke..

Gönlünü yüce hakikatlerle dolduramayıp hayatını gayri ciddi yaşayarak, akıl ve imanla kendilerini teçhiz edemeyenlerin trajik sonudur keşke…

Anlaşılmaz bir inat ve ardından kin ve adavetin kök saldığı Ebu Cehil tohumlarının etrafı saran inkar kokularıdır…

Gözleri yaşartıp, yürekleri burkan Ebu Talip dramının Hak Nebi tarafından Allah’a sunulan cevapsız bir dilekçesidir…

“Benim bildiğimi bilseydiniz çok ağlar az gülerdiniz, yediğiniz lokmalar boğazınızdan geçmezdi; çocuklarınızı, yumuşak yataklarını bırakıp dağlara çıkardınız…” (Buhari, 1681) deyişi ve ardından: 

“Ah keşke kuru bir ağaç olsaydım da insanlık vazifesi üzerimde olmasaydı!” ah-u enini ile insanın Nebi dahi olsa, Allah katında acziyetinin azad kabul etmez serzenişidir keşke…

 

Yazar: İhsan KERİMOĞLU

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort