JoomlaLock.com All4Share.net

YOLUNA GÜCÜ YETENLERİN O EVİ (KABE’Yİ) HACCETMESİ, ALLAH'IN İNSANLAR ÜZERİNDE BİR HAKKIDIR

Allahın kulları üzerinde Hakkıdır

Yoluna Gücü Yetenlerin O Evi (Kabe'yi) Haccetmesi, Allah'ın İnsanlar Üzerinde Bir Hakkıdır - Tamer DOYMUŞ

Sayı : 105 - Eylül 2016

 

Yoluna Gücü Yetenlerin O Evi (Kabe'yi) Haccetmesi, Allah'ın İnsanlar Üzerinde Bir Hakkıdır

 

Hac ibadeti İslam’ın beş temel esasından biridir. Şer’i bir terim olarak Hac, belli bir yeri, belli bir zamanda ve belli birtakım fiillerle ziyaret etmektir. Belli yerden kasıt, Kâbe-i Muazzama ile Arafat’tır. Belirli zamandan kasıt Hac aylarıdır. Belirli fiiller ise, Hac fiilleridir. Haccın farziyetinin kitap ve sünnetten delilleri: “Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim’in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkar ederse bilmelidir ki, Allah bütün alemlerden müstağnîdir.” (Al-i İmran,97) Bir diğer ayette, “Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın…” (Bakara,196) buyruluyor. “İnsanları hacca davet et ki, gerek yaya olarak ve gerekse uzak yollardan gelen çeşitli vasıtalarla sana varsınlar.” (Hac 27)

Hadisi şerifte ise Efendimiz (sav) şöyle buyuruyor: “Kim Hac yapmak isterse acele etsin.” Bir başka hadisi şerifte ise; “Hac ile umreyi birbiri ardına yapın! Çünkü bu ikisi günahları, körüğün demir, altın ve gümüşün pasını giderdiği gibi giderir. Kabul edilmiş haccın karşılığı ancak cennettir. Herhangi bir mü’min ihramlı olarak kaldığı zaman güneş battığında günahlarını da alıp götürür.” Sehl b. Sa’d’dan rivayet ile; Allah Rasulü (sav) şöyle buyurdu: “Herhangi bir müslüman telbiye getirdiğinde, sağında, solunda bulunan taş, ağaç ve demirden yeryüzünde ne varsa hepsi birden telbiye ederler.” Cabir’den: Allah Rasulü (sav) şöyle buyurdular: “Bir hacı kesinlikle ve asla im’ar durumuna düşmez!’’ İm’ar nedir? Diye sordular. Cevap verdi: “Yani asla fakir ve muhtaç olmaz.’’ Ebu Hureyre’den: Allah Rasulü (sav) buyurdu: “Hacı olan kişi bağışlanır; hacının, kendisine Allah’tan rahmet dilediği kişide bağışlanır.”

Haccın farzı: İhrama girmek, Arafat’ta vakfede bulunmak, ziyaret tavafı. 

Haccın vücubunun şartları: Müslüman olmak, hür olmak, akıllı olmak, erginlik çağında bulunmak, Hac farizasını yapabilecek kudrette bulunmak, vakit, yol azığı ve binit, yol emniyetinin olmasıdır.

Haccın sıhhatinin şartları: Hac görevinin sahih olarak yerine getirilmesi için;

1- Müslüman olmak. Bu haccın farziyetinin şartı olduğu gibi, sıhhatinin de şartıdır.

2-Özel yerlerde bulunup görev yapmış olmak. Bu yerlerden maksat, Arafat ile Kabe’dir. Onun için Arafat’ta vakfe yapmadıkça ve Kâbe’yi tavaf etmedikçe Hac sahih olmaz.

3- Belli bir vakit olmak. Bundan maksat Arafat’taki vakfe zamanıdır ki, Arafe gününün zeval vaktinden Kurban Bayramı fecrin doğuşuna kadar devam eden bir zamandır.

4-Hac niyetiyle ihram yapmış olmak. İhram: Hac veya umre niyetiyle, diğer zamanlarda helâl olan bir kısım, fiil ve davranışları, kişinin kendisine hac veya umre süresince haram kılması demektir. Halk arasında ihramlı erkeğin örtündüğü iki parça örtüye de “ihram” denilmektedir. Bu ihram, hacca veya umreye veya hacc ile umreye niyet etmek ve telbiye getirmekle meydana gelir.

İhrama Girme Yerleri (Mikatlar): Mikat, ihrama girme yeri ve zamanı demektir. Çoğulu mevâkît’tir. Bir terim olarak, Mekke çevresinde, çeşitli bölge ve ülkelerden hacca gelenlerin ihrama girecekleri özel yerleri ifade eder. Bir kimsenin, hac veya umre için, mikatları ihramsız geçmesi caiz olmaz. Aksi halde mikat yerine dönmek gerekir. Ancak mikat yerinden daha önce ihrama girmekte bir sakınca yoktur.

İhrama girerken yapılması sünnet olan fiillerin başlıcaları şunlardır: Abdest veya boy abdesti almak. Erkekler, dikişli elbiselerini çıkarır ve birisi göbekten aşağısını örtmek, diğerini omzuna almak üzere iki yeni veyahut yıkanmış peştamala bürünür. Bundan sonra iki rekât İhram namazı kılar ve niyet eder. Zira hac bir ibadettir. İbadetler ise ancak niyetle birbirinden ayrılır. Cabir’in (ra) rivayetine göre: Peygamberimiz (sav) Zulhuleyfe’de ihrama girdikten sonra iki rekât namaz kılmış ve, “Allah’ım, Ben hacca gitmek istiyorum. Bana kolaylık ver ve Benden kabul buyur.” diye dua etmiştir.

Bunlardan sonra telbiye getirir. Telbiye; Lebbeyke Allahumme Lebbeyk, Lebbeyke Lâ şerîke Leke Lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülk, Lâ şerîke leke. Kişi telbiyeye başlayınca ihrama girmiş olur ve ihram yasakları başlar. İhrama girmek dört çeşittir. Haccı ifrad (yalnız hac için ihrama girmektir) yalnız umre için ihrama girmek, Haccı Kıran için ihrama girmek (Hac ile umreyi birleştirmek), Haccı Temettu için ihrama girmek (Hac aylarında umre yapmak maksadıyla önce ihrama girip umre yaptıktan sonra ihramdan çıkarak tekrar hac niyetiyle ihrama girmektir.) 

Mevzunun daha iyi anlaşılması için Hace Hazretleri (ksa) Nefahatu’l-Harameyn (Mekke ve Medine’den esintiler) isimli eserinden bir bölümü aktaralım. Şöyle buyuruyorlar, “En son farz olan ibadet hacdır. Çünkü hac zirve… Hac adeta bütün ibadetlerin başına taç… Haccın içinde bütün ibadetlerden bir özelik var. Namaza, oruca, zekâta benzerliği var. Hacca para verip geliniyor… Haccın ekonomik boyutundan ayrı olarak bir de haccın içinde, insanın kendinden temlik etmesi, infak etmesi var; zekât budur… Zekâtın da asıl bize öğretmek istediği şey benliğimizden infak… Mal canın yongası olduğundan bunu paraya aksettirmiş Cenabı Hak. Dünyayı sevdiğimiz için asıl o sevgiden infak ettiriyor bize. Verdiğin paranın bir önemi yok aslında, malın kiri o. Dünya sevgisinden verebiliyorsan, benliğinden infak edebiliyorsan, kendini bezledebiliyorsan; sen zekât vermişsin. Hacda bu var. Tavaf namazla denk… Namazdan örnekler var içinde. Misal namazda da hacda da zikirler var, telbiyeler vesaire… Birçok ibadetle benzerliği var. Bütün ibadetlerin mecmu’u olmuş, zirve yapmış hac. Bu yüzden biz bütün ibadetlerimizi hacda yaptığımız uygulamalarla ilintilendirebiliyorsak, alakalandırabiliyorsak, haccımız devam ediyor. Yoksa hac bir rüyaydı uyandık bitti. Misal, bir namazı kıldın iki- üç saat sonra başka bir namaz var. Veya zekâtı verdin; yıl içinde zekât kadar yüklü miktarda olmasa da bir lira bile versen o şevki, o aşkı, o hazzı hissedebilirsin. Hac öyle değil, bu yüzdende ömürde bir sefer. Hakikaten de belki ömürde bir sefer nasip oldu, belki bir dahası olmayacak. İşte bu yüzden çok iyi kullanmak durumundayız haccı; bir ömür yetmeli bize. Çünkü bir daha bu paketi, bu enerjiyi almaya gelemeyebiliriz. Onu bir ömür yetirmek durumundayız.

Dünyayı, dünya işlerini ve dünyalıkları hep geride bırakıyoruz. Zihnimizden de, gönlümüzden de bırakmaya çalışalım. Meşguliyetimiz, hedefimiz, düşüncemiz yalnız, ben rızayı nasıl kazanırım? Ben buranın edebine nasıl riayet ederim? Ben burada bulunmanın hakkını nasıl veririm? Olsun.’’

“Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse, hac esnasında kadına yaklaşmak, günah sayılan davranışlara yönelmek, kavga etmek yoktur, ne hayır işlerseniz Allah onu bilir. Azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri benden korkun.” (Bakara,197)

Ayeti kerimede haccın (ihram) yasaklarına işaret edilmekte ve bu süreçteki hususlar nazara verilmektedir. İhram yasakları önemli başlıklarla şöyle ifade edilmiştir:

1-Fusûk; Yüce Allah’ın, “Günah işlemek yoktur.” buyruğundaki “fusûk” kelimesi bütün masiyetleri ifade eder. Fusûk (fısk işlemek), aziz ve celil olan Allah’ın yasak kıldığı masiyetleri hac için ihramlı olduğu halde işlemektir. (Av hayvanını öldürmek, tırnak kesmek, saç kesmek ve buna benzer işlerde bu kabildendir.) Lakaplarla çağırmak da fusûkun kapsamına girer: “İmandan sonra fasıklık adı ne kötüdür.” (Hucurat, 11) Peygamberimiz (sav) şöyle buyuruyorlar: “Müslümana sövmek fasıklık, onunla savaşmak küfürdür.” Fukaha der ki: Mebrur hac, eda edildiği esnada yüce Allah’a asi olunmayan hacdır. Hz. Peygamber de şöyle buyurmuşlardır: “Her kim hacceder ve haccında rafes yapmaz, fasıklık etmezse annesinden doğduğu günkü gibi (günahsız) döner.”

2-Rafes; Haccın ikinci yasağı rafestir. Yüce Allah’ın: “Artık hacda kadına yaklaşmak yoktur.” ayeti kerimesinde geçen rafes kelimesi kadına yaklaşmak anlamındadır. Bu manada yapılan çirkin, kötü ve kaba konuşmalara da Rafes denilmektedir. Hacda bu tür çirkin konuşmalar yasak edilmiştir.

3-Cidal; Haccın üçüncü yasağı cidal’dir. “Cidal’’ yol arkadaşları ile hizmetçilerle ve kiracılarla kavga etmektir. Âlimler bu kelimeden kastedilen manaları şöyle izah etmişlerdir: Burada cidal, bir müslüman ile onu kızdırıncaya kadar tartışıp sonunda kötü söz söylemeye kadar işin vardırılmasıdır. Dolayısıyla cidalin karşılıklı kötü söz söylemek olduğu anlaşılmaktadır. Yine, cidal cahiliyye döneminde müşriklerin ayrı ayrı yerlerde, kimisi Müzdelife’de kimisi Arafe’de vakfe yapar ve daha sonra hangilerinin yaptıkları vakfe Hz. İbrahim’in (as) vakfe yaptığı yere denk düştüğü hususunda kendi aralarında tartışırlardı. Ve yine Hac ayları hakkında; bir kesimin hac bugündür, bir diğer kesimin hac yarındır diyerek bu uygulamaları ile kimi zaman haccı Zilhicce’den başka aya kaydırır ve bunların hangisinin doğru olduğu hususunda tartışırlardı. 

Hace Hazretleri’nin (ksa) “Nefahatu’l-Harameyn” adlı eserinde şöyle geçmektedir: “…Bu yasaklar sadece zahirde kalmamalı. Ayniyle bunları iç âlemimize yansıtabilmeliyiz. Zahiren ihramdayız belli şeyler bize yasak: tırnak kesemiyoruz, koku sürünmüyoruz vesaire… Asıl kulluksa kalple, Allah kalbe nazar ediyor. Dikkat edeceğiz ki kalpte de yanlış duygular, düşünceler, arzular, hisler olmasın. Kalbi de ihramlandıracağız. Burası adeta bunun taliminin yeri… Memlekette ne kadar ihramlıyız? Kâbe ile ne kadar birlikteyiz? Kâbe kıble olma özelliğiyle oradaki hayatımıza ne kadar hâkim? Kâbe’nin şahsiyetinde İslam ve Kur’an hayatımıza ne kadar yön veriyor? Yoksa dediğim gibi bu bir rüya, bu rüyadan uyanacağız. Eğer orada evlerimiz bize Kâbe olacaksa, dünyamız bize Kâbe olacaksa, kazancımız bize Kâbe olacaksa… Bu hayal değil mi o zaman?’’

Yukarıdaki ayeti kerimede nazara verilen diğer hususlar: “Ne hayır işlerseniz Allah onu bilir.” Allah Teâlâ hem sözle hem de bizzat çirkin işler yapmayı onlara yasaklayıp güzel işler yapmaya teşvik ettikten sonra; bütün bunları bildiğini, buna karşılık olarak kıyamet gününde en mükemmel şekilde amellerin karşılığını vereceğini bildirmektedir. Kötülüğün yasaklanışı akabinde hayır işlemeye teşvik vardır. Çirkin söz yerine güzel sözleri, fasıklık yerine de birr ve takvaya bağlanmalarını, tartışma yerine uyuşmayı güzel ahlaka sahip olmayı emretmekte, bundan sonra da hac için yolculuğa çıktıkları vakit dikkat edilmesi gereken diğer hususlar ifade edilmiştir:

“Azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvadır.” İbn Ömer, İkrime, Katade, Mücahid ve İbn Zeyd der ki: Ayeti kerime hacca azık edinmeksizin gelen kimselerden bir kesim hakkında nazil olmuştur. Bunların kimisi şöyle dermiş: Biz nasıl olur da Allah’ın evini ziyaret ederiz de o da bizi yiyeceksiz bırakır? Böyle diyerek insanların sırtına yük oluyorlardı. Böyle davranmak onlara yasaklandı ve azık edinmeleri emredildi. İlim ehli şu açıklamalarda bulunmuşlardır. Yasaklanan şeylerden sakınmanın azığın hayırlısı olduğunu yüce Allah bize haber vermektedir. Bu emirde bu dünya yurdunun karar yurdu olmadığına dikkat çekilmektedir. Yüce Allah onlara (Hüccac’a) ahret yolculuğunu hatırlatmakta ve takva azığı edinmeye teşvik etmektedir. Ahretin en hayırlı azığı ondan korkmaktır.

“Ey akıl Sahipleri! Benden korkun.” Elbab (iç, öz, özler): lüb kelimesinin çoğuludur. Her şeyin katıksız özüne lüb denilir. O bakımdan akla da lüb denilmiştir. Buradaki hitap herkesi kapsıyor olsa da ilim ehlinin ifadesine göre Cenabı Hak özellikle üstün akıl sahiplerine hitap etmektedir. Çünkü Allah’ın hücceti onlara karşı kesinlikle ve açıkça ortaya konmuş bulunmaktadır. Onlar da Allah’ın emirlerini kabul eden ve bu emirleri yerine getirmeye çalışan kimselerdir. “Lubb”un, Allah’tan korkmayı gerektirdiği anlaşılmıştır. Yani Allah’tan korkmayanın aklı yok gibidir. Burada Allah Teâlâ yapılan ibadetin sürekliliğini istediği anlaşılmaktadır. Yapılan ibadetlerin niçin yapıldığını, kimin için yapıldığını anlamak ve bunun neticesinde nereye varmak istediğini kavramak hayatın her evresini ibadetleştirmekle oluşmaktadır

“Durum böyle. Her kim, Allah’ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu, Rabbinin katında kendisi için daha hayırlıdır. Size okunanların dışında kalan hayvanlar size helâl kılındı. O halde, pislikten, putlardan sakının; yalan sözden sakının.” (Hac 30) Burada özelde ifade edilen “hurumat” (yasaklar) Hac fiilleridir. Umumi anlamda ise: saygı duyulması istenen şeyler, farz ve sünnetlere uymaktır. Dolayısıyla gelen bütün emir ve yasaklara kim tarafından olduğu düşünülerek onlara sahipleriyle olan ilişkinin bir anlamı olarak o emir ve yasaklara uymaktır. Allah’ın mukaddes kıldığı esaslara değer göstermekte takvanın alâmetlerinden ve esaslarındandır. Allah’ın Şeairi, Remizleri; yani Allah’a ibadet için konulan alâmetler; Kâbe, Mina, Arafat, Namaz, Oruç, Zekât, Ezan gibi hususlardır ki bunlara Şeairillah denmiştir. Yani bu İşaretlerin hepsi Allah’ındır, Sizler işaret taşına takılıp kalmayın işaret edilene yürüyün takvaya kavuşun denilmiştir.

Hace Hazretleri’nin (ksa) “Nefahatu’l-Harameyn” adlı eserinden Haccın anlamını ifade eden şu bilgileri özet babından aktaralım: “…O taşlarda Hz. İbrahim’in emeği, teri, gözyaşı, davası, sevdası var. O taşlarda Âdem’in gayreti ve himmeti var… Ta onunla başlamış İbrahim’in, İsmail’in (as) ve Efendimizin (sav) o taşlarda teri, buseleri, kokusu var. Yüzünü, gözünü sürmüş o taşlara… Her şeyden önemlisi ruhaniyeti var orada. Yalın ayak gezmiş o şehirlerde Cenabı Peygamber… Oralarda secdede bulunmuş, Allah’a secde etmiş, başını koymuş… İnsan bazen düşünüyor da nasıl basacağım, diyor… Mecburen yürüyoruz, yürümek zorundayız ama ayaklarımızla değil de gönlümüzle, gözlerimizle, yüzümüzle basmalıyız oraya adeta. Bu duygularla hareket etmeliyiz. Her an tavafın bir yerinde, bir şavtta; Namaz kılarken, oturup Allah’ı zikrederken, dolaşırken Rasulullah ile karşılaşacakmış gibi hissetmeliyiz kendimizi. Sanki bir köşeden, bir sokaktan Hz. Ebubekir çıkıp gelecekmiş gibi hissetmeliyiz, öyle edepli dikkatli olmalıyız. Ömer efendimiz bize sanki bir yerden seslenecek…’’

 

Kaynakça:

-Mefatihu’l-Gayb, Fahruddin Er-Razi

-El-Camiu li-Ahkami’l-Kuran, İmam Kurtubi

-Kur’an-ı Kerim’in Şifa Tefsiri, Mahmut Toptaş

-el-Esas Fi’t-Tefsir, Said Havva

-Cem’ul-Fevaid, Er-Rudani

-Hidaye Tercemesi

-Şamil İslam Ansiklopedisi

 

Yazar: Tamer DOYMUŞ

 

Bu kategoriden diğerleri: « DİN ve EĞİTİM HABBAB b. ERET (ra) »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort