JoomlaLock.com All4Share.net

MELEK İNANCIMIZ -3-

Ana rahminde görevli melek:

Ünlü hadîs kaynaklarımızdan olan Buharî ve Müslim’de, ana rahminde kader programını kodlamakla görevli bir meleğin daha bulunduğu yolunda bilgilere rastlamaktayız.1  Bu melek, Yüce Yaratıcı’nın emri ile ana rahminde teşekkül eden ebriyonun gelişmesi ve ona temel hayat programını kapsayan bilgi yüklemesi ile ilgili hizmetleri görür.

Rahme intikal eden nutfe (sperm), kırkar günlük gelişme evreleri ile önce kan pıhtısına, sonra ete dönüşür.2 Bu sırada melek, embriyonun vücut yapısını inşa eder ve şeklini resimlendirir. Göz, kulak gibi âzalarını, deri, et ve kemik gibi vücut yapısını pekiştirir. Sonra Cenâbı Hakk’ın takdirine ve malumatına uyarak çocuğun cinsiyetini, yaşama süresini, rızkını ve diğer hususları tesbit eder.3  Hamlin müddeti 120 günü bulduğunda çocuğa can verilir. Görevi tamam olan melek, ana rahminden ayrılır.4

MELEKLERİN ÜSTÜNLÜK DERECELERİ

İnsanlar içinden gelen peygamberler, meleklerin peygamberlerinden üstündür. Meleklerin peygamberleri de insanların avamından faziletlidir. Geri kalan mü’minler de diğer meleklerden üstün ve faziletlidirler.

Allâh’ın emirlerine itaatkâr olan insanlar, kabul edilen görüşe göre, meleklerin avamından üstündürler. Çünkü insanlarda nefis var, yeme, içme, şehvanî arzular vardır. Melekler bu gibi gailelerden uzaktırlar. İnsanoğlu bu tür engelleri aşarak takvâ derecesine ulaştığı zaman, meleklerden daha faziletli bir hüviyete bürünmektedir.5

MELEKLERİN HZ. ÂDEM’E SECDE ETMELERİ

Meleklerin, insanoğlunu temsil eden Âdem’e (as) secde etmeleri, ona üflenen yaratılmamış rûhadır; yoksa insanın etine, kemiğine, çamuruna, kısaca heykeline değildir. Çünkü Allâh’ın kendinden üflediği o rûhta mutlak irâdeden, mutlak kudretten, mutlak san’attan, mutlak görüş, işitme, bilme ve yaratmadan birer parça vardır. İşte bu nedenle melekler Âdem’e rûh üflenişinin hemen ardından secde etmişlerdir. Çünkü saygıyla yerlere kadar kapandıkları rûh, meleklerin kendilerinde olmayan bir şeydi.

“O hâlde Ben onun yaratılışını bitirdiğim, ona rûhumdan üflediğim zaman siz derhal onun için secdeye kapanın (Hicr/29, Sâd/72).”6  

Nasıl ki, bir devletin hürriyetini sembolize eden bir metre karelik bez parçasından mamül bayrak için ölünmüyor, ama onun simgelediği dâva uğruna nice canlar fedâ ediliyor; bunun gibi, meleklerin de secdesi Âdem’e değil, O’ndaki ezeliyet ve ebediyeti temsil eden nefha-i Rabbânîye/rûha idi. Meleklerin bu secdesi taabbudî (taparcasına yapılan) bir secde değil, Âdem’in üstünlüğünü gönülden onaylama makamındaki ihtiramî (insana saygı ve selâm niteliğinde) bir secde idi. Zaten bu, İblis’in direniş ve kibirlenişinden anlaşılmaktadır.7

Melekler, gerçekte Allâh’a secde/ibâdet ederlerken Âdem’i kıble edinmişlerdi. Bu, bir bakıma yeryüzünü ve tüm evrenin yeryüzüyle ilgili bölümünü yöneten meleklerin, insana baş eğip, itaat etmesinin, onun yeryüzü halifeliğine fiilî biatlarının sembolik bir ifadesiydi.8

MELEKLERİN SAYILARI

Mi’raç dönüşü Sevgili Peygamberimiz (as) meleklerin durumlarını anlatırken şu meâldeki âyeti okumakla yetinmişti:

“Rabbinin ordusunu (sayılarını) kendisinden başkası bilmez.” (Müddessir/31)

Öyle ki, yirmi dört saat içinde rûh sahiplerine müvekkel meleğin olmadığı bir ân yoktur.9 Yeryüzündeki insanlar, hayvanların tümü, denizdeki balıklar, havada uçan kuşlar, debelenen böcekler toplansa, birinci kat gökte bulunan meleklerin yanına çıksalar, o meleklerin onda birini oluşturamazlar. Bütün bunlar da toplanıp ikinci kat semâya çıksalar, ikinci kattaki melâikenin onda birini oluşturamazlar. Üçüncü kat ve diğerleri için de durum aynıdır.10 Onlar sayı ve rakama gelmezler; elektronik beyin ve bilgisayarlar bu noktada âciz kalırlar.

Meleklerin sayıya gelmeyen nitelikleri hakkında şu hadîs bize bilgi vermektedir:    
“Semâ gacırdamaktadır. Ve gacırdamak hakkıdır. Onda bir adımlık yer yoktur ki, orada ya secde eden veya rükûya varan bir melek bulunmasın. Cebrâil ve İsrâfil’in askerlerini saymak mümkün değil. Bunların cinsleri, ömür ve ibâdet şekillerini ancak Allâh bilir.11”   

Bu bağlamda Muhyiddin-i Arabî şöyle der: “Bir ânda dört yüz bin melek yaratılır, devamlı da yaratılmaktadır.” Çünkü melekler, kudret-i İlâhiyenin coşkularından yansıyan varlıklardır. Kudret-i İlâhiye nasıl bitimsizliği ifade ediyorsa, meleklerin yaratılıp dağılması da bitmeyen bir coşku içerisindedir.12

“Subhâne men tehayyare fî sun’ihi’l ukûl/Sübhâne men bi kudretihi ya’cizu’l fuhûl”13

MELEKLERİN İBÂDET ŞEKİLLERİ

Nûranî bir varlık olan melekler, akıl sahibi oldukları için, ibâdetle yükümlüdürler. Ancak onlardaki bu yükümlülük, insanların nefes alıp vermesi kadar zarurî ve kendi tabiatlarının gereğidir.14 Bu itibarla melekler, yükümlü bulundukları kulluk görevine aralıksız devam ederler. Bu hususta bir gevşeklik göstermedikleri gibi, yorulmaz ve usanmazlar da. Onların kutsal hayatları ancak Allâh’a kulluk ile; tesbih ve hamd ile devam edebilir.

Meleklerin ibâdetleri ile insanların yaptıkları kulluk vazifeleri arasında birçok yönden ortaklık ve benzerlik vardır. Ancak meleklerde yeme içme, yani nefis olmadığından oruç tutmakla mükellef değillerdir. Onlar:    
1)Secde ile meşgul olurlar.
2)Rükû ile ibâdet ederler.
3)Saf saf olup namaz kılarlar. (Sâffât/1, 165).

Kimi kıyâmda, kimi kılmış rüku
Kimi Hakk’a secde kılmış bâhuşu
Kimisini aşk-ı Hak almışdürür
Vâlih-u hayrân-u mest kalmışdürür15

Dikkat edilirse, saf teşkili namazla ilgili bir terimdir. Meleklerin saf tutmaları, onlarda namaz kılma yükümlülüğünün olduğunu ortaya koymaktadır.

Peygamberimiz’in (as) bu anlamda bir hadîsine şahit oluyoruz:    
“Meleklerin Rabbleri katında teşkil ettiği gibi saf tutmaz mısınız? Onlar, öndeki safları tamamlar, saftaki boşlukları doldurup âdeta perçinleşirler.”16

4)Kelâm-ı ilâhiyi okurlar ve zikrederler (Sâffât/3).
5)Tesbih eder, mü’minlerin nâmına mağfiret isterler (Şûrâ/5).

MELEKLERİN GÜNAHSIZLIĞI

Meleklerin bildikleri Allâh’ın öğrettikleridir; yaptıkları da O’nun emrettiğinden başka değildir.
“Onlar, Allâh’ın emrine isyân etmezler, emrolunanı yaparlar (Tahrim/6).” Görüldüğü gibi melekler günah ve isyânlardan mâsumdurlar. Fıtratları gereği asla günah işlemezler. Bizim inancımız budur17.

Hâl böyle iken, Harut ile Marut adındaki meleklere ilişkin halkın dilinde dolaşan ve bazı kitaplarda yer alan Yahudi menşe’li asılsız söylentilerin İslâmî inançla bağdaşması mümkün değildir.18

MELEKLERE ÎMANIN İNSAN HAYATINDAKİ YERİ
A) İnsanın nûrdan iki, üç, dört kanatlı melekler yaratan, Rabbânî kudretin büyüklüğü önündeki bilinci artar.
B) İnsanın vahye olan îmanı güçlenir. Çünkü vahyi resûl ve nebîlere melekler getirmiştir.
C) Allâh’a ibâdetten yorulmayan melekleri öğrenen insan, Allâh’a yanaşmak için iyi işlere rağbet eder.
D) Kâinatın sadece beş duyunun kapsamına giren nesnelerle oluşmadığı, maddî alanın mükemmel bir işleyiş için tek başına yeterli sayılamayacağı, rûh vb. görünmeyen varlıklar sayesinde maddenin hayatiyet kazandığı inancıyla, varlık âlemine karşı bakışını yumuşatır; kâinata boş nazarla bakmaz.
E) Amellerini kaydeden iki meleğin varlığını öğrendikten sonra, kötü işlerden uzaklaşıp iyi işler yapmaya gayret eder.
F) Eceli bitince rûhunu alacak meleği hatırlayınca da, bu hayatın geçici olduğunu, onun için âhiretin terkedilemeyeceğini, Allâh’ın helâl ettiği şeylerin yeterli olacağını düşünür.
G)Mü’minleri cennette ağırlayan, kâfirlere de cehennemde azap eden melekleri hatırlayarak âhiretteki hesap için çalışır ve Allâh’ın cennet ve rızasını lütfedip cehennemden koruduğu kimselerden olmaya çabalar.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 ŞUBAT SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort