JoomlaLock.com All4Share.net

BİR ANNENİN GÖNLÜNDE TAŞIDIĞI ÜMMET

Bir Annenin Gönlünde Taşıdığı Ümmet 2

Bir Annenin Gönlünde Taşıdığı Ümmet - Burcu KUL

Sayı : 132 - Aralık 2018

 

Bir Annenin Gönlünde Taşıdığı Ümmet

 

Muhabbet ateşi ile dostlarının gönüllerini yakan Allah’a sonsuz hamdolsun. Rahmet olarak gönderilen diğer peygamberlere baş tacı yapılan Hz. Muhammed Musatafa’ya (sav) ve hidayet yolunun rehberi kılınan al ve ashabına en güzel şekilde salat ve selam olsun. 

Geçen ayki yazımızda Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman Hz. Ali, Hz. Fatıma ve Hz Aişe efendilerimizin ümmet için yapacaklarından bahsettik. 

Onlar tüm asiliklerimize rağmen bizi bağırlarına basmışken biz ne haldeyiz? Onlar bize evlad demişler de, biz birbirimize kardeşim diyebiliyor muyuz? 

Acımız, derdimiz, sevincimiz bir mi? Allah Teala’nın mü’min kullarına buyurduğu “müminler ancak kardeştir” fermanına ne kadar uyabildik? Aramızdaki hukuk Efendimiz’in (sav) belirlediği ölçüde mi? Ashabın yaşadığı kardeşlik duygusundan bizlerde ne kadar var?

Ebu Hureyre’den (ra) rivayet edildiğine göre, Rasûlullah şöyle buyurdu:

“Siz, iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız. Yaptığınız zaman birbirinizi seveceğiniz bir şey söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim, Îmân 93)

Günümüz Müslümanlarında kardeşlik duygusu maalesef ki yok denecek kadar az. Bu nedenle Efendimiz’in (sav) bize sunduğu şifayı aramızda çoğaltmalıyız. “Es selamu aleyküm ve Rahmetullahi-Ey kardeşim Allah (cc)’ın selamı ve bereketi üzerine olsun.” Kim olduğumuzu, kime ait olduğumuzu ve bize neyin gerekli olduğunu hatırlatan eşsiz cümle. 

Sanki birbirinizi açabileceğimiz. Bir bir gönlümüzü açabileceğimiz bir anahtar. Selamlaştığımızda, adeta biz onun gönlünü açıyoruz, o bizim gönlümüzü açıyor. Gönülden gönüle yol vardır, buyrulmuş. Selamla birlikte o köprü kuruluyor. Ve o köprünün üzerinden bir inikâs, bir yansıma başlıyor. Bir akış başlıyor. 

Birbirimize adeta bir güven telkin ediyoruz. “Ben senin kardeşinim. Bana her konuda güvenebilirsin. Allah’ın izni ile. Ben elimden gelen neyse bunu senden esirgemeyeceğim. Sana yardım edeceğim. Edebildiğim kadar. İmkânım kadar. Sana yardım edeceğim!” deyip ona güven veriyoruz. Bilmukabil o da bize bu anlamda bir güven veriyor. “Ben de senden icabında bir şey gizlemeyeceğim. Paylaşacağım seninle. Dayanışacağım seninle!” Bir birimize açık oluyoruz. Samimiyet oluşuyor. O samimiyetten doğan iki müminin muhabbeti, Allah için birbirini sevmesi melekleri harekete geçiriyor. 

Melekler bizim için Cenabı Hakk’a istiğfar etmeye, dua etmeye başlıyorlar. Ya Rabbi “Bunlar icabında birbirlerini tanımıyorlar. Karşılaştılar, selamlaştılar ve birbirlerine yöneldiler. Kucaklaştılar (yani manen), kaynaştılar. Bir alışverişleri yok. Bir menfaatleri yok. Bir akrabalık bağları yok, sırf senin rızan için bunu yapıyorlar. Ya Rabbi hasbelbeşer bunların bir yanlışları varsa, sen bunları bağışla ya Rabbi.

Bunların bir müşkülleri varsa sen o müşküllerini halleyle Ya Rabbi. Bunları bir birlerine mahcup eyleme. Bunları mahrum eyleme.” diye bize dua ediyorlar. Melekler bize yardım edebilmek için, bizi başkalarının tehlikesinden korumak için yanımıza geliyorlar. Bizi kuşatıyorlar, korumaya alıyorlar. 

Selamın bir anahtar gibi açması. Kapı açılınca rahmetler dökülüyor. Biz o kişiye “Es selamu aleyküm ve Rahmetullahi ve Berakatüh” dedik. O da bize “Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berakatüh” dedi. Bu selamlaşma ile kapıları açtık. Yani buyur gönlüme gelebilirsin, gönlüm sana açık, dedik. 

Duygular böyle olunca Cenabı Hak rahmeti ile kuşatıyor. Sonra dostluk başlıyor. Muhabbet başlıyor. Zikir, fikir, sohbet. Böyle devam ediyor yani. 

Yıllardır birlikteymiş, tanışıyor-muşuz gibi hissediyoruz. Kısacık zaman içinde çok şey paylaşmış olduk. Rahmetin üzerimize yağdığını hissettik. Niye? 

Çünkü o işe Allahu Teala karıştı. Allah’ın garantisindedir o iş. Selam böyle kuvvete sahip. Bunu çokça yayın buyuruyor Cenabı Peygamber. Yayın, gönüller yumuşasın. 

Selam yerine göre misal; en sıcak, bunaltıcı bir havada bir mümin kardeşimize soğuk şerbet vermek gibi. O ne kadar ferahlar, bir düşünelim. Öyle bunaltıcı bir havada düşünelim ki soğuk ayran verdik. Hani içimin yağı eridi, derler ya adamın içinin yağını eritecek derecede bir şerbet verdik. Veya Erzurum kışında, o zemheri ayda sıcacık bir çay verdik, çorba verdik adama içti, içi ısındı. Adam rahatladı. Selam öyle bir etki yapar. 

Yani selamlaşmak nedir? 

İlişki içinde olmak. Hal hatır sormak. “Sizi bir direk birbirinizden ayırsa, yolda yürürken direk sizi ayırsa, bir ağaç sizi ayırsa kavuştuğunuzda, bir araya geldiğinizde selam verin birbirinize.” buyrulmuş. Yani bir ağacın ayırdığı zaman diliminde insan gaflete düşebilir. Gönlü bozulabilir. Biz bir taraftan giderken siz diğer taraftan giderken aradaki mesafe bizi yanlışa itebilir. Kavuşunca selam verin, iman tazelemek için. Bu sevgiye sebep olur. 

Mümin kardeşimiz hapşırdı, Allah’a hamd etti mukabele edelim. Ona dua edelim. Elhamdülillah, dedi. Biz de ona “Allah sana merhamet etsin” diyelim. O da bize desin. “Sana da merhamet etsin” desin. 

Yani bir bir menfaatinizi isteyelim. Sıkıntısı oldu, taziyesinde bulunalım. Bunlar sevginin pratikleşmesi. 

Sıkıntıya düştü, bir cenazesi oldu, hastası oldu, başına bir kaza geldi, malına bir zarar geldi; taziyede bulunmalıyız. Geçmiş olsun, demeliyiz. 

Sevgiyi pekiştirmek için, dostluğu pekiştirmek için birbirimizden haberdar olduğumuzu göstermeliyiz. Sevinci oldu, tebrik etmeliyiz, tebşir etmeliyiz. Sırrı oldu, onu saklamalıyız. Güven oluşsun. Sana güvendi söyledi, dedi ki bu sende kalsın. İfşa etmeyip sırrını saklamalıyız. Özrü oldu, bir yanlış yaptı, insandır. Bize karşı bir yanlış yaptı, özür diledi. Bir erdemdir bu özür dilemesi. Özrünü kabul etmeliyiz. İnsanız, her insan hata yapar. Dostundan vaz geçme.

Emaneti oldu. Emanete riayet edip muhafaza etmeliyiz. Bir şey bıraktı bize, bir şey verdi, zayi etmeden onu korumalıyız. Bu eşya da olabilir, bir iffet, namus da olabilir. Yani farklı şeyler olabilir. Neyse. O emaneti koruyup. Emanete riayet etmeliyiz. Gıyabında sürekli ona duacı olmalı. Yüz yüze geldiğimizde anlayabileceği seviyede nasihatçı olmalıyız. 

Bunlar sevgiyi pratikleştirir. Sevgiyi ziyadeleştirir. 

Tebliğe devam edip, tebriğe devam edip, teşviğe devam ettiğimiz halde, o yine bütün bu yanlışlarda, kötüde, muhalefette ıs-rarcı olursa, o zaman yapacak çok fazla bir şey yok. Yine o zaman Kur’an’a müracaat ederiz. “O cahil-lerden yüz çevir. Onları kendi cehaletleri ile baş başa bırak.” Uzaklaşırız. Ama yapılması gere-kenleri sonuna kadar yaptıktan sonra. Çevre-mizdeki Müslümanlarla işte bu diyaloğu bu ilişkiyi muhafaza etmek lazım. Sevgiyi bu anlamda pra-tikleştirmek lazım. 

Allahım! Bizi O’nun (sav) sünneti ile canlandır. O’nun dininde hayat sürerek öldür. O’nun şefaatine erenlerden eyle bizi. O’nun cemaati arasında haşreyle. Bizi kevser havuzuna ulaştır. Havuzun kadehlerinden, ayıplarımızı meydana çıkarılmaksızın içir, pişman olmadan, şüpheye düşmeden, hiçbir değişiklik olmaksızın, fitneye düşenlerden ve fitneye düşürenlerden de olmaksızın, o kevser havuzunun kadehleriyle bize kevser şarabından içir. 

Ey âlemlerin Rabbi olan Allahım. 

Âmin.

 

Yazar: Burcu KUL

 

Bu kategoriden diğerleri: « GÜL YÜZE HASRET -2 DEİZM MESELESİ »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort