JoomlaLock.com All4Share.net

“FESTEKİM KEMÂ UMİRTE” (Hud-112) (Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!)

“Müminlerdendir o erler ki, Allah'a verdikleri ahde sadakat gösterdiler. Kimi adağını ödedi (canını verdi), kimi de beklemektedir. Onlar, ahidlerini hiç değiştirmediler. Çünkü Allah sadıklara sadakatleriyle mükâfat verecek, dilerse münafıklara da azab edecek veya tevbe nasib edecektir. Şüphe yok ki Allah çok bağışlayıcıdır. Çok merhamet edicidir.” (Ahzab Suresi 23-24)

Çağrı  filminin etkileyici sahnelerinden biridir. İslamiyetin ilk dönemleri yaşanmaktadır. Gizli yapılan tebliğin açıktan ilan edilme zamanı gelmiştir… Peygamber Efendimiz’le (sav) birlikte bir avuç Müslüman Kâbe’ye doğru ilerlemektedir. Önlerine çıkan müşrikler onlara eziyet etmeye, ellerine geçen taşları Müslümanların üzerine atmaya başlarlar.

Müslümanlar kol kola, omuz omuza birbirlerine kenetlenerek yürümeye başlar. Bu yürüyüş kıyamete kadar devam edecek bir yürüyüştü. Dinleri, imanları, sevgileri için yürüdüler…

Ashabı kiram, Peygamberimiz’in(sav) yanında istikametini bozmadan yürüdü. Zor durumda kaldı, Habeşistan’a gitti. Sonra Medine yolu açılınca hicret başladı Medine’ye… Dünyalık her şeylerini, mallarını, yurtlarını, evlerini, eşlerini, evlatlarını arkalarında bırakarak gittiler… Dünyaya birçok prangayla bağlanmış biz Müslümanlar neleri feda edebiliriz bugün?

İstikamet, bütün prangalardan kurtularak Cenabı Hakk’ın rızası için yaşamanın adıdır.. Allah ile yaşamanın zevki, şükrü yoksa bir insanda yaşamasının bir anlamı yoktur.

Nefsinin ve şeytanın yolunu seçenler, kendilerini kandırmaktan vazgeçip ne zaman istikamet yolunu seçecekler? Ruhlar aleminde “Sen bizim Rabbimizsin!” diyerek verdiğin sözü ne zaman yaşayacaksın?

Sıratal müstakîm (istikamet üzere olanların yolu), verdiğin bu sözü yaşamanın adıdır. Verdiğin sözünü erteleme ey Müslüman!…  Cenabı Hakk’ın huzurunda olmanın zevkini ve şükrünü yaşa.

Huzur anlayışı insanda kemale ererse, dünyanın sıkıntıları veya nimetleri onu kulluğundan ayıramaz. O mümin istikametini bozmaz. Büyüklerimiz ne güzel buyurmuşlar, “Dervişi ateşe atsan yandım, soğukta kalsa dondum demez.” Her halinde Hakk’tan razı olarak yaşar. Nefsinden razı olarak yaşamaksa, musibet olarak yeter Müslümana.

Müslümanların hedefsizliği akıllarına, imanlarına, aşklarına bir kene gibi musallat olmuş bugün… İstikamet üzere olmak, kendini geliştirmektir. “İki günü eşit olan ziyandadır.” buyuruyor Peygamberimiz (sav)…

Cibril hadisinde üç soru vardır. Cebrail Aleyhisselam, Peygamber Efendimiz’e (sav) bir insan kılığında gelir ve üç soru sorar. Önce İslamı, sonra imanı ve ihsanı sorar. İslam, iman ve ihsan kulluğun ve istikametin mertebeleridir. Bunlar bizim hedefimiz olmalı.

İslam’ın emir ve yasaklarına titizlikle uymalıyız. Cenabı Hakk’ın emirlerini baş tacı yapıp yasaklarından kaçınmalıyız. Haram ve helal sınırlarına dikkat etmeli, özellikle şüpheli şeylerden uzak durmaya çalışmalıyız.

Peygamber Efendimiz (sav) “Sürülerinizi sınırda otlatmayın.” buyuruyor. Sürülerini sınırda otlatırsan, nefsin ve şeytanın tarlasına kaçabilir. Bırakın sınırda dolaşmayı, nefsin ve şeytanın tarlasından beslenip, garip ve tuhaf fetvalarla, helal tarlasında olduğunu sanan belki milyonlarca Müslüman var bugün.

Hz. Ebubekir’in (ra) bir harama düşmemek için yetmiş mübahı terk etme anlayışı sana hayal ve ulaşılmaz gelmesin.

İhsana erişirsen Allah’ın huzurunda yaşadığını unutmazsın. Sen nerede olursan ol Allah seninle beraberdir. Bu beraberlikte sen de mekânını, bedenini, aklını ve gönlünü her türlü necasetten temizlemeye çalışırsın.

Hz. Yusuf (as) Züleyha’nın iftirasından sonra zindana düşer. Zindan karanlık, pis ve çileli bir yerdir. Zindana düştüğü ilk günler, bulunduğu bu pis ortamı temizlemeye başlar. Zindandakiler çok şaşırır ve onunla alay ederler. Sonra onlar da etkilenip hep beraber zindanı temizlerler. Müslümanın ahlakı nerde olursa olsun değişmemelidir.

Temizsen her yerde temiz olmalısın, dürüstsen her ortamda dürüst kalabilmelisin. Kul isen Allah’a (cc) her mekanda ve zamanda bu kulluğun gereğini yapmalısın. Müslüman temizdir, temiz bir ortamda ibadetini yapar, zindan da olsa ibadetini yapmaktan geri durmaz. Hep mazeret üreten insanlar, zamanla istikametini kaybederler…

Hâce Hazretleri’ne (kuddise sırruh) ihvanlarından biri, bir insanla aralarında geçen fıkhi bir tartışmayı, soru mahiyetinde aktarırlar. “İçki, kumar, fal okları… şeytanın pislikleridir.” ayetini yorumlayan bu insan; kumara, zara elimi tuttuğumda elim kirlenmiyor, o zaman kolonya da elimi kirletmez, diyor. Hâce Hazretleri (ks) meseleyi dinledikten sonra, dindeki pisliği ve temizliği nakli delillerle izah ederler. Misal müşriklerin necisliği bedenlerindeki ve kıyafetlerindeki kirlilikten değildir, onların necisliği akıllarında ve gönüllerindedir. Onların necisliği imansızlıklarındandır.

“Bir işe mantık yürüteceksek, bu kafadan olmaz, bilgiyle mantık yapılır. İçki, kumar meselesine böyle bakan birinin aklı ve gönlü kirlenmiştir.” buyurur Hâce Hazretleri (ks). Aklını ve gönlünü pisletenler hangi istikamette yürüyebilirler…

“Aklın kıblesi Kur’an, bedenin kıblesi Kâbe, kalbin kıblesi Peygamber, ruhun kıblesi Allah’dır.” buyuruyor Hâce Hazretleri (kuddise sırruh). İstikamet her şeyin kıblesine yönelmesidir. Aklın Kur’ana, bedenin Kâbe’ye, kalbin Peygamberimiz’e (sav), ruhun Allah’a (cc) yönelmişse en büyük saadet senindir. Çünkü sen nimet verilenlerin yolunda istikamet üzeresin.  

“Kim Allah’a ve Resûlü’ne itaat ederse işte onlar, Allah’ın nimetlerine mazhar ettiği nebîler, sıddîkler, şehidler, salih kişilerle beraber olacaklardır. Bunlar ne güzel arkadaşlar!” (Nisa Suresi 69)

Müslüman, İslam, iman, ihsan yolunda istikametini devamlı kontrol etmelidir. Müslümanın yolunu belirleyen işaretler olmalı. Yanlışa saptığında onu uyaracak, engelleyecek setler olmalı. Aklında, kalbinde, imanında kırmızı ışıklar yanmalı…


Aklın sahih kaynaklardan beslenmeli… Yanlış fikirlerle, dinde sapıtmış düşüncelerle karşılaştığını sezmeli… Miden helali haramı tanısın Hz. Ebubekir (ra) misali… Kendisine ikram edilen sütün haram olduğunu anlayınca, onu ağzından geri çıkarmaya çalışması gibi…

Elin harama uzanmamalı… Avrupa’ya Türkiye’den bir imam gider. Genç ve gayretli bir imamdır. İslamiyete merak salmış bir hristiyan otobüs şoförü, bu imamı takip etmeye başlar. Bir gün imam bu şoförün otobüsüne biner, ücretini öder. Hrıstiyan şoför bilerek para üstünü fazla verir. Paranın fazla olduğunu fark eden imam geri vermekte biraz tereddüt eder. İmam paranın üstünü ineceği sırada şoföre uzatır. Hayatı boyunca unutamayacağı an bu andır.    

Parayı bilerek fazla verdiğini söyleyen şoför, İslamiyete ilgi duyduğunu söyler… Müslüman olmadan önce sizin dürüstlüğünüzü denemek istedim, der. Otobüsten inen imam şoktadır. Ya paranın üstünü vermeseydim… Ya benim hatam yüzünden bu insan İslam’dan soğusaydı! Bunu düşündükçe kanının donduğunu hisseder. Müslüman cemaatlerin ve fertlerin yanlışları yüzünden kaç insan hakikate, marifete ulaşmadan kaybolup gitti…

Her Müslüman Allah’ın halifesi olarak yaşamayı kendine şiar edinmelidir. Evinde, işinde, yalnızken veya bir toplulukta istikametini bozmadan güzel ahlak sahibi olmaya çalışmalıdır.

Hz. Yusuf (as) zindanda peygamberliğini ilan edip insanları Allah’a inanmaya davet eder. Oradakiler, “Biz senin Allah’ını tanımadık, görmedik. Eğer senin Allah’ın da senin gibi iyi ve güzelse, seni sevdiğimiz gibi senin Rabbini de severiz; sana güvenip inandığımız gibi Rabbine iman ederiz…” derler.

Yusuf misali sevdirelim Rabbimizi. Peygamberimiz’in (sav) sünneti ve ahlakı özümüze öylesine işlesin ki, bütün insanlar İslam’ın güzelliklerini kitaplarda değil, hayatın içinde görsünler…

İstikamet üzere yaşamakta zorlanıyorsan, aklı, kalbi, gönlü istikamet üzere olanların yanında ol… “Sadıklarla beraber olmak” tufanda Nuh’un gemisine binmek gibidir… Birileri dağların zirvesine de çıkmaya çalışsa, kendine bir gemi de yapsa bilsin ki kurtulacak olan Nuh’un gemisi ve içindekilerdir…

Hâce Hazretleri’nin (ks) sohbetlerine, meclislerine katılıp değişmeye başlayan ihvanlarına yakın akrabaları ve arkadaşları takılmaya başlar. Bu işin sonu yok… Biz daha önce ne şalvarlı, ne sakallı insanlar gördük; sonradan hep değiştiler, bakalım siz ne zaman değişeceksiniz… derler.

Günler ayları kovalar… Bir değişim vardır. Bu değişim imanda, ihlâsta ve takvadadır. Bu bir geçici heves değildir. İslami hayat; havadır, sudur, ekmektir Gülzar-ı Hâcegân’da. Ahlaktaki bu değişimi görüp başta karşı çıkanlar, sonradan gönüllerine muhabbet aktığını hissederler. Kararlılık ve istikamet diğer Müslümanları da olumlu yönde etkilemektedir.

Günümüz müslümanlarının en büyük hastalıklarından biri de istikametsizlikleridir.

Başta kara dediklerine, şimdi ak diyenler… Takvayı esas alıp yaşarken, fetvaları bile nefsileştirenler… Hizmet aşkıyla yola çıkıp, nimetlerin peşinden koşanlar… Geceleri teheccüd kılarken, beş vakit namazı kazaya bırakanlar… Fakir, garip ama ihlâslı iken, zenginleşince kibir ve riya sahibi olanlar…

Allah (cc) için yola çıkıp iktidar olmaya çalışırken, şimdi nefislerinin iktidarı peşinde koşanlar… İslami düzen sloganıyla yola çıkıp, nefsi düzenleri olmayınca hırçınlaşıp kavga edenler… İdealler taşırken din-i mübin için, heva ve hevesini putlaştıranlar… Canlarını feda etmekten çekinmeyenler, makam mevki uğruna hep dinlerini satanlar…

Ahlakı, hayâyı esas alması gerekirken, ahlaksızlığa, hayâsızlığa çanak tutup geçmiş olsun diyenler… Mazlumun yanında olması gerekirken, otorite kabul edip zalimi destekleyenler… Keyfiyeti bırakıp, kemiyet hesabı yapanlar… Ekonomide, ticarette, eğitimde devleşirken, İslamiyet’te cüceleşenler…

Bir cemaat hakkında fikir sahibi olmak istiyorsanız, onların iki özelliğine bakın. O cemaatin Hz.Peygamber’in sünnetine, ahlakına, yaşantısına bağlılıkları, uyumları nasıl? Bu anlayışları nasıl? Onların bir araya geldiklerinde mevzuları, ana temaları ne? Nelerden çokça bahsediyorlar, neyi çok konuşuyorlar? Bunlara dikkat eden bir cemaat bulursan onlarla beraber istikametini koru…

Peygamberlerin, sıddîklerin, şehidlerin, salih kişilerin yoluna uy kardeşim… Sen de müstakim olanlarla birlikte istikamet üzere yürü…
Müslüman namazında, duasında “sıratel müstakim” isterken, nimet verilenlerin yolunu isterken, yaşantısında, gönlünde Allah’ın nimetlerine mazhar ettiği nebîler, sıddîkler, şehidler, salih kişilerin yolunu arzulamamaktadır… Onları araştırıp, onlara uymamaktadır…

Şu kapkaranlık dünyada insanlığın, İslam’ın nuruna ne kadar da ihtiyacı vardır… Peygamberimiz’in (sav) duasıdır:

"Yâ Rabb! Kalbimi nurlandır, gözümü nurlandır, kulağımı nurlandır, sağımı nurlandır, solumu nurlandır, üstümü nurlandır, altımı nurlandır, önümü nurlandır, arkamı nurlandır ve beni nûr eyle.”

Peygamberimiz (sav) nurdur bize… Sağımızı, solumuzu, her tarafımızı aydınlatan bir nurdur… O’nun (sav) nuru bizi çepeçevre kuşatmıştır. Biz O’nun ve varislerinin nuruyla yolumuzu aydınlatıyoruz.

İstikametimiz sevdiklerindir ya Rabbi. Bizi sevdiklerinden, dostlarından mahrum etme… İstikametimiz, seni sevenlerin, senin aşıklarının yoludur. İstikametimiz rahı aşktır bizim. Bizi bu aşk yolundan ayırma ya Rabbi!

İrfan meclisine erişebilsek,
Varıp onlar ile görüşebilsek,
Aşkın giryanına karışabilsek,
Yolda bırakmazlar, alırlar seni!

Aşıkların solmaz taze gülleri.
Zikri tevhid eder daim dilleri.
Gelirsen demezler, gelme dön geri.
Kapıdan kovmazlar, alırlar seni!

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 AĞUSTOS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

http://www.globerx24.com

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort