JoomlaLock.com All4Share.net

Hz. BÜSRE binti SAFFÂN (r.anha)

hz busre

Hz. Büsre binti Saffân (r.anha) - Şeb-i Vuslât

Sayı : 101 - Mayıs 2016

 

Hz. Büsre binti Saffân (r.anha)

 

Büsre binti Saffân Mekke’de doğup büyüyen, şehrin ileri gelenlerinden Saffân b. Nevfel ile Salime binti Ümmeyye’nin kızlarıdır. Saffân, Varaka b. Nevfel’in de kardeşidir. Varaka b. Nevfel, Hz. Hatice (ra) annemizin amcasının oğlu olduğundan, Büsre b. Saffân Hz. Hatice annemizin de amcasının torunudur.

Varaka b. Nevfel’in yeğeni olduğu için tıpkı Hz. Hatice annemiz gibi onunla sık sık görüşme fırsatını yakalayan Hz. Büsre, küçük yaştan itibaren putlara tapmanın yanlışlığının farkındaydı. Ancak pek çok yönden toplumsal baskıya karşı duramadığı için istememesine rağmen uzun yıllar onlar gibi putlara taptı.

Gençlik çağına gelince Mekke’nin ileri gelenlerinden Mugîre b. Ebu’l-As ile evlendi. Ondan Muaviye ve Aişe adında iki tane nur topu gibi çocuğu oldu. Kendini çocuklarını güzel yetiştirmeye adayan Hz. Büsre annemiz, iyi bir kuafördü. Mekke’de yıllarca kuaförlük yaptı. Orta yaşlara geldiğinde, Mekke’de güneş bir başka doğmaya başlamıştı.

Ümmü Gülsüm b. Ukbe’nin halası olan Büsre annemiz, Allah Rasulü (sav) Mekke’de İslam’ı anlatmaya başladığında yeğeni Ümmü Gülsüm gibi çevresi İslam düşmanları ile çevrili olduğu halde İslam’a ve Kur’an’a kayıtsız kalmadı. Gizlice Allah Rasulü’nün (sav) insanları neye davet ettiğini öğrendi. Başlangıçta müslüman olmak istediği halde kardeşi Ukbe b. Ebu Mu’ît, kaynı Hakem b. Ebu’l-Âs ve diğer akrabalarının baskısından çekindi. Ancak daha sonra bir fırsatını bulup gizlice Allah Rasulü’nün (sav) yanına giderek biat edip müslüman oldu.

Bir süre sonra gelini Ervâ ve yeğeni Ümmü Gülsüm’ün müslüman olduğunu öğrenince onlarla dayanışma içine girdiler. Kendilerine cehennem çemberi içerisinde manevi bir cennet bahçesi kurdular. 

Müşriklerin müslümanlar için hazırladıkları cehenneme aldırmadan içlerinde yaşadıkları bahçenin güllerini deren Büsre annemiz, mana ikliminde seyrediyor, gizli gizli de olsa Rabbine ibadet ederek huzur buluyordu.

Ancak o, bu gül bahçesinde gezerken bir gün kardeşi Ukbe b. Ebu Muit’in Allah Rasulü’nü (sav) rahatsız ettiğini, müslümanlara işkence yaptığını duydu.

Bir başka gün kaynı Hakem b. Ebu’l-As’ın Allah Rasulü’nün (sav) arkasından dil çıkarıp onunla alay etmeye kalkıştığını haber aldı. Bütün bunları duyunca çok üzülen annemiz, onları en fazla eşi ve oğlunun desteklediğini öğrenince kahroldu.

Büyük bir sabırla yıllar gelip geçti. Allah (cc) müslümanlara yepyeni bir kapı açtı. Müslümanlar gruplar halinde gizli gizli Medine’ye hicret ediyordu. Ancak Hişâm b. As gibi bazı sahabeler bunu başaramadılar. Müşrikler tarafından yakalanıp hapsedildiler. Bazıları ise göz hapsinde tutuldukları için hicret etmeye cesaret edemediler.

Büsre annemiz de bunlardan biriydi. Dört bir yanı Müslümanlara işkence yapanlarla çevriliydi. Onların arasından kaçmak, bir kadın için gerçekten çok zordu. İçi kan ağlayarak Mekke’de kaldı. Sabır ve dua ile hicret edeceği günü beklemeye başladı.

Mekke’deki Müslümanların hicret etmesiyle müşriklerin arasında yalnız ve garip kaldı. Efendimiz’i (sav), Müslümanları ve inancını özgürce yaşamayı özleyen Hz. Büsre annemiz, her gün biraz daha ümidini kaybettiğini hissediyordu. 

İmandan sonra tekrar küfre dönmemek için sabır, sebat, namaz ve dua ile Rabb’ine sığınıyor, O’nun yardımı ile ümitsizlikten kurtulup imanını derinleştirmeye çalışıyordu.

Aradan yıllar geçti Mekkeli müşrikler Bedir Savaşı’nda Müslümanlarla karşılaştılar. Eşi, oğlu, kardeşi ve daha pek çok akrabası Müslümanlara karşı savaşmak, onları yok etmek için Bedir’e gitmişlerdi. Annemiz sürekli Müslümanlar için dua ediyordu. 

Savaştan sonra yıllarca Müslümanlara zulmeden eşi ve kardeşinin öldürüldüğünü duyunca üzülmedi. Müslümanların zaferini kimseye belli etmeden kutlayarak sevincini kalbinin derinliklerinde yaşadı.

Sonra Uhud Savaşı yapıldı. Hz. Hamza’nın (ra) da aralarında bulunduğu pek çok sahabe şehit oldu. Müslümanlar geri çekilince şehitlerle başbaşa kalan müşrikler, onların kulaklarını, burunlarını keserek vahşetlerini unutulmayacak bir şekilde kara bir leke halinde tarihe yazdırdılar.

Bunu en fazla yapanlardan biri Büsre annemizin oğlu Muaviye b. Mugire’ydi. Muaviye birçok sahabenin yanı sıra Hz. Hamza’nın da mübarek vücutlarını kesip doğrayarak Efendimiz’i (sav) incitmiş, gözyaşlarını sele çevirmişti.

İntikam hırsı sönmeyen Muaviye, İslam Ordusu geri dönüp Medine’ye geldiği gün, onları Medine’ye kadar izledi. Medine yakınlarında bir yere gizlenerek beklemeye başladı. 

Sabaha yakın Müslümanlar namaza gittiğinde şehirden içeri sızarak dayısının oğlu olan Hz. Osman’ın evine gitti. Kapıya vurunca, o sırada evde tek başına olan Ümmü Gülsüm Annemiz, kapıya yaklaşarak kim olduğunu sordu. Muaviye:

-Osman b. Affan ile görüşecektim.

-Evde yok.

-Ondan deve satın almak için gelmiştim, parası da işte yanımda. Deveyi satın alabilmem için nerede olduğunu söyler misin?

Bir şeyden şüphelenmeyen Ümmü Gülsüm Annemiz:

-Eşim şu anda Allah Rasulü’nün (sav) yanında.

Müslümanların arasına sızarak onların güçlerini, ne yapmak istediklerini öğrenmeye çalışan Muaviye, doğruca Mescid-i Nebevi’ye giderek gizlice Hz. Osman’ı buldu. Onu kenara çekti. Hz. Osman onu görünce çok şaşırdı:

-Burada ne işin var? Niçin geldin? Hem kendini hem beni helak edeceksin! Muaviye oyununa devam etti:

-Ey amcaoğlu! Burada akrabam yok, bana senden daha yakın kimsede yok. Sana sığınmaya geldim.

Çok merhametli olan Hz. Osman bir sıkıntı çıkmaması için onu hemen evine götürerek sakladı. Hz. Ümmü Gülsüm bundan çok rahatsız oldu. Ancak eşine bir şey söyleyemedi. Hz. Osman onu sakladıktan sonra Mescid-i Nebevi’ye geri döndü. Doğruca Allah Rasulü’nün (sav) yanına giderek Muaviye için ondan eman istedi. Merhameti onu zor duruma sokmuştu. 

Yanlış olduğunu bile bile Allah Rasulü’nden (sav) eman istemişti. Allah Rasulü (sav) ona hiçbir şey sormadan ve hiçbir şey söylemeden sahabelerine seslenerek:

-Muaviye Medine’deymiş. Burada sabahlamış, hemen onu arayıp bulun! Etraf aranmaya başlandı. Sahabelerden biri:

- O, Hz. Osman’ın evinde gizlenmiş olabilir.

Yanındakiler bunun doğru olabileceğini düşünerek doğruca Hz. Osman’ın evine gittiler. Kapıyı vurdular. Onlara kapıyı açan Hz. Ümmü Gülsüm sessizce:

-Aradığınız işte şurada, diyerek Muaviye’nin yerini gösterdi. 

Sahabeler gösterilen yere doğru yönelerek Muaviye’yi kıskıvrak yakaladılar. Alıp Allah Rasulü’ne (sav) götürdüler. Hz. Osman onu görünce yine merhameti kendine galip geldi:

-Ya Rasulallah! Vallahi o yalnızca eman istemek için gelmiş, onu bana bağışla!

-Tamam, ancak ona üç gün müsaade, üç gün sonra Medine civarında bulunursa öldürülecektir.

Hz. Osman, hemen eve geldi. Durumu anlattıktan sonra Muaviye’ye yolluk hazırlattı. Sonra da ona bir deve verip:

-Haydi, çıkıp git, dedi.

Muaviye deveye binip Medine’den ayrıldı. Ancak geri dönmeyip askeri bir hareketi görebileceği bir yere gizlendi. Allah Rasulü (sav) sahabeleri ile Hamrau’l-Esed’e gitmek için Medine’den ayrılınca onları takip etmeye başladı. 

Gayesi Müslümanlardan istihbarat toplayıp müşriklere bildirmekti. Kini başına gelenlere rağmen onu bunda ısrar etmeye sürüklüyordu. Aradan üç gün geçtikten sonra Muaviye’nin ne için geldiğinin farkında olan Allah Rasulü (sav) sahabelerine:

-Muaviye çevremizde bir yerlerde, onu bulup öldürün, buyurdu.

Birçok sahabe gibi Zeyd b. Harise ile Ammar b. Yasir de yerinden fırlayarak Muaviye’yi aramaya çıktı. Onlar hızlı hareket ederek diğerlerinden önce Muaviye’yi buldular. Onu Cemaa Dağı’nm eteklerinde gören Zeyd b. Harise öldürmek için harekete geçti. Ancak Ammar b. Yasir, kendine yaptığı işkencelerden dolayı:

-Onu ben öldürmeliyim, bu benim hakkım, diyerek okunu çıkardı ve tek bir okla onu öldürdü. Öldüğünden emin olunca geri dönüp olanları Allah Rasulü’ne (sav) anlattılar.

Mekkeliler geri dönünce olup bitenleri öğrenen Büsre binti Safvan oğlunun Hz. Hamza’nın naaşına işkence ettiğini ve müslümanlar aleyhine casusluk yaptığını öğrendiğinde çok üzüldü.

Uhud Savaşı’ndan sonra Medine’ye hicret etme arzusu daha da artan Büsre Hatun, bunun için sürekli fırsat kolladı. Ama bu fırsatı ancak Hudeybiye Antlaşmasından sonra bulabildi.

Antlaşmadan bir süre sonra Ümmü Gülsüm binti Ukbe’nin Medine’ye kaçması, o ve onun gibilerini cesaretlendirdi. Bundan sonra bulduğu ilk fırsatta hicret ederek inançlarını rahatça yaşayabileceği ve Allah Rasulü’ne (sav) yakın olacağı Medine’ye gitti.

Medine’ye hicret ettikten sonra Ehl-i Beyt’e yakın olan Hz. Büsre (ra) annemiz kendini Efendimiz’e (sav) ve Annelerimize hizmete adadı. Çok iyi bir kuaför olduğu için sık sık Hz. Aişe annemizin yanına giderek onun saçlarını tarardı.

Meşhur Medine valisi Mervan b. Hakem ile evlenen kızı Aişe’nin ondan Abdulmelik adında bir oğlu oldu. Abdulmelik b. Mervan’ın anneannesi olan Büsre annemiz, Hz. Muaviye dönemine kadar yaşadı. Onun halife olduğu dönemde vefat ederek hakkın rahmetine kavuştu.

Allah Rasulü’nden (sav) bir hadis rivayet eden Büsre Hatun’un bu hadisi 37 farklı yolla bize ulaşmıştır.

 

Kaynakça:

Dr. Hilal Kara, Abdullah Kara, İslam Tarihi - Hanım Sahabeler, 2008.

 

Yazar: Şeb-i VUSLAT

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort