JoomlaLock.com All4Share.net

AŞK YOLCULUĞU

Aşk Yolculuğu

Aşk Yolculuğu - Gönül Pınarından

Sayı : 115 - Temmuz 2017

 

Aşk Yolculuğu

 

Hamd olsun alemlerin Rabbine! Gönülleri sevgiyle rızıklandırana… Dostluk gibi bir erdemi gönüllere nakşedene… Aranıp da bulunamayacak güzellikleri coşku dolu gizli yüreklerin avucuna koyan Allah’a hamd olsun. Salat ve selam olsun Sahibimiz, Efendimiz, Ahmed, Mahmud, Muhammed, Mustafa (sav) Hazretleri’ne.

Her yolculuğun bir anlamı vardır ve yolculuklar niyetlerle anlam kazanır. İnsana çok zor gelir yolcu olmak. İnsan hep kalıcı olmanın, hep bir şeylerin sahibi olmanın derdindedir. Yolculuklar insana yokluk duygusunu hatırlatır. Sahibi olduğunu zannettiği şeyler yanında olmaz artık. Aileni bırakıp çıkmışsın yola; evin, işin, arkadaşların hepsi geride kalmıştır… Yolculuk insanı yalnızlaştırır… Hele gönüldeki yalnızlık... 

İbn Ömer (ra) anlatıyor: Rasulullah (sav) omuzumdan tutarak şöyle buyurdu: “Dünyada bir garip yabancı gibi hatta bir yolcu gibi ol! Kendini kabir halkından biri gibi kabul et.” (Tirmizî, Zühd, 25)

İnsanoğlu dünya hayatına bir yolculukla başladı. İnsanın yolculuğu bu dünyada bitmez. Bu seyir her daim devam etmektedir. Nereden başlayıp nereye gider bu yolculuk?

Bu yola çıkarken her şeye rağmen dünya hayatının inişli-çıkışlı, sarp ve dar sokaklarını, kimi zaman hüznü, kimi zaman kederini-tasasını, derdini sevgiyle aşmaktadır. Bu yolculukta iyilik ve güzellik adına ne varsa bunun lezzetini her daim yaşayan, yaşatan bir kervandadır insan. Bu yolculukta aslında hedefimiz, varacağımız nokta ahirettir. Bu yolculuk O’na doğru, Hakk’a doğru yol almaktır. Bu dünya sanki bir ağaç altında gölgelenmek gibi… O yolculukta ağacın altında sadece dinlenmek… Yıllandıkça dallaşan, bir çiçek misali sulandıkça yeşeren, bir sevda misali… Zamanın ve mekanın şartlarına dahi aldırış etmeden… 

Bir sevdadır aslında ahiret. Bu dünya yolculuğunda bizim için bir sancaktır, hasrettir. O sancağı ve hasreti dengeli tutmaktır insanın görevi. O hasreti nakış nakış, sevgisini ince ince dokuyan öpülesi ellerin, iyilik neferlerinin yüreğinden kopup gururla taşıdığı bir sancaktır ahiret yolculuğu. 

Bizim yolculuğumuzda ise hayat köprüsünden geçerken zoru yaşamanın sevincini hatırlatan bir şey olur ahiret düşüncesi. İşte insan bu aşk ile, bu sevda ile yürüdüğü bu yolda ne varsa O‘nun bilmeli. Konakladığı her yerde… ağaçta-toprakta, kalemde-kâğıtta, güneşte-ayda, dağda-taşta, ekmekte-aşta… O’nun varlığını hissetmeli insan. Bu heyecanla, bu dünya dengesinde hedefini iyi belirlemeli. 

Cenabı Hak sevgi dolu iki gönlü bu heyecanla bir araya getirdi. İşte bu heyecandan, bu sevgiden evlilik-mutluluk meyvesi çocuk oluştu. Anne o meyveyi dünyaya getirene kadar bu yüzden sabrediyor. İşte o özlem annede gayret, sabır oluşturuyor. Anne biliyor ki bu sancılar özlemin sona ereceğinin işaretidir. Ve biliyor ki saatler-günler hasretle geçse dahi vuslat var. O yüzden sabrediyor. 

Bu dünyada sevgi yolculuğunun meyvesi olan o çocuk ise 9 ay sabrediyor. Yaradanı onu orada muhafaza ediyor. Hepimizin asıl yolculuğu orada başlıyor. İnsan sabrederken hisseder ki o sabırdan, o hasretten mutlak bir murada varırım. Bu yüzden insan bu yolculuğa çıkıyor. O murada varmak için…

Burası bir buluşma, bir randevu yeri aslında. Cenabı Hak kendisiyle buluşmayı, tanışmayı burada, bu yolculukta bize gösteriyor. İmanla, sevgiyle buluşturuyor. Yolu imandan geçen, yolu dostluktan-insanlıktan geçen, yolu sevgiden-aşktan geçen... İşte bu güzellikleri harmanlarsa insan hedefe varır inşaallah. 

Her ne kadar bu dünyaya gelme sebebimiz anne babalarımız olsalar da asıl sebebi bilmemiz gerek ki o Efendimiz’dir (sav). O’nun hürmetine en değerli varlık eşref-i mahluk olduk.

İnsanın niyeti güzel olunca, Allah’ın kulu olduğunu iyice anlaması kolaylaşıyor. Bu yolda üzerine düşen vazifenin ne olduğunu gönlü ve aklıyla düşünebiliyor. Ama bu insanın ilerlemesi, yol alması için, hedefine varması için bir kılavuz olması lazım yoksa bu yolculuğun meşakkatine sabredemez. Cenabı Hak (cc) bile Cenabı Peygamberi bir yolculuğa, miraca çıkarırken Hz. Cebrail’i (as) gönderdi. Onunla bu kutlu yola çıktı Efendimiz. Belli bir noktaya geldiklerinde Cebrail (as) oradan öteye gidemedi. 

Şimdi bizler bu hadiseden ders alacak olursak bu dünya yolculuğunda tek başımıza hiçbir hedefe varamayacağımızı anlamamız lazım. Normal bir yolculuğa çıkacağımız zaman bile yanımızda mutlaka bize eşlik eden bir yakınımız oluyor. 

Dünyaya gelirken tek başımıza geldik belki ama hiç yalnız olmadık. Anne-babalarımızın varlıklarında başlayan yolculuğumuzda Hakk’a varmak için, Hakk’la buluşmak için bu yolun bizden önceki yolcularına tabi olmamız lazım; çünkü yolculukta ne yapmamız gerek, usuller neler onlar bize öğretiyorlar. Cenabı Hakk’ı burada bulmamızı, onu tanımamızı tarif ediyorlar. Bizi hiç kendi başımıza bırakmıyorlar. 

Şimdi yukarda anne-baba örneğini verdik, bizi dünyaya getiriyorlar bizim için her türlü cefaya katlanıyorlar ama belli bir noktadan sonra artık bizi bize bırakıyorlar. Vefat ettiğimizde, yolculuğun dünya süreci bittiğinde bizim için çok ağlıyorlar, kabre kadar getiriyorlar. Bizi kabre koyana kadar… Sonra bir saat dahi başımızda zor bekliyorlar. Bizim orada, yanımızda ve başımızda kalacak olan şey ne? Salih amelimiz değil mi? İşte salih ameli bize öğretecek olan insanı kamil yoldaki asıl rehberimizdir. 

Ömür bitiyor kardeşler, onun için Allah’ı tanıtan-sevdiren kervanlara bir an önce katılmamız lazım. Dünya çok kısadır. Hâce Hazretleri buyuruyor ki: “Dünya üç gün: Biri doğduğun gün, biri doyduğun gün, biri öldüğün gün.” Bu hayat nasıl olsa sona erecek, biz o sevginin faydasını bu yolculuk bitince daha çok göreceğiz. İnsanı kamiller bir insanı severse sevdiklerini yalnız bırakmazlar. Ne dünyada ne kabirde ne de ahirette… Bunu hayatlarımızda çok açık ve net görebiliyoruz. Sevdikleri ahirete intikal ettikten sonra da onlara karşı çok vefalı olurlar. 

Hakikati yaşayanların olduğu yerde sıkıntı olmaz. Kimi seversen olunla olursun “Kişi sevdiği ile beraberdir.” Ne bu dünyada sıkıntı çekersin ne de kıyamette... Burada onlarla haşir-neşir olan ahirette onlarla haşrolur. Hâce Hazretleri buyuruyorlar: “Neyi seversen osun, değerin sevdiğin şey kadardır.” 

Peki, kim bu insanlar? Allah’ın dostları… Burayı çok iyi düşünüp tefekkür edelim. Allah’ın dostları ne demek? Yani Hakk’a (cc) yakın olmuş, kendini sevdirmiş. Sevenlerden iken sevilenlerden olmuş. 

Hak dostlarından, bu yolculuğun kılavuzlarından Şahı Nakşibend hazretleri buyuruyor ki: “Allah bir kulu severse, onu sevdiğine gönderir. Terbiye ettirir, kendine yakışacak şekilde onu edeplendirir ve nihayet onu sever. Sana müjdeler olsun; eğer seni böyle bir rehbere gönderdiyse haberin olsun Allah seni seviyor demektir.” İşte kişi usulüne göre bu yola devam ettiği zaman matluba ulaşır. Matluba ulaşmanın en büyük vasıtası onun dostlarından geçer. Bir sanatın ustası, o sanatın inceliklerini iyi bilir. İnsanı kamiller, Allah Teala’nın sevgili kullarını yetiştirme sanatında ustalaşmışlardır. Bu sanatın inceliklerini bilirler.

Bu sanat nasıl olur? Akıl bunu idrak etmekten uzaktır; çünkü bu sanat, bizim bildiğimiz sanat değildir. Ancak bu sanatkarların yanında terbiye olmuş kişileri görünce -anlamak değil- sadece fark edebiliyoruz. Ana, baba, öğretmen… daha ziyade insanın dış görünüşünü terbiye etmeye uğraşırlar, içine çok tesir edemezler. Allah dostları ise insanın batınını, ruh yapısını terbiye ediyorlar. Manevi hastalıklarını tedavi edip iyileştiriyorlar. İnsan bu dünyaya gelip Allah’ın dostlarını kendine kılavuz olarak seçti mi artık bu insan dünyadaki en büyük bir servete sahip demektir. 

Bu yolculuk aşk yolculuğudur. Vuslata erdiğimizde asıl yaşanacakların yeni başladığını görürüz. İnsanın varış zannettiği şey, yeni başlangıcıdır aslında. Bütün peygamberler bu aşk yolculuğundan geçmiş, insanlara da bu aşk yolunu açmışlardır. Hz. Adem’in yeryüzüne inişi, Hz. İbrahim’in ateşe gidişi, Hz. İsmail’in kurban oluşu, Hz. Yakub’un ağlayışı, Hz. Yusuf ‘un köle oluşu… bu aşk yolunun yaşam görüntüleri, cilveleridir. Peygamber Efendimizin (sav) küçük yaşta ailesini kaybedişi, çok sevdiği memleketinden çıkarılıp hicret edişi… bu aşk yolunun yaşanmasıdır. Hz. Ebubekirler, Hz. Aliler, bütün ashabı kiram… Sonraki dönemlerde Şahı Nakşibendler, Abdulkadir Geylaniler, Mevlanalar… Hep bu aşk yolunun talebeleridir.

 

Yazar: Gönül Pınarından

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort