JoomlaLock.com All4Share.net

AKL-I SELİMİN KALBE HAKİM OLMASI İÇİN ON DOKUZ DÜSTURA RİAYET ŞARTTIR - 2

Akl ı Selimin

Akl-ı Selimin Kalbe Hakim Olması İçin On Dokuz Düstura Riayet Şarttır - 2 - Mücahit OMURTAY

Sayı : 102 - Haziran 2016

 

Akl-ı Selimin Kalbe Hakim Olması İçin On Dokuz Düstura Riayet Şarttır - 2

 

Aklın Beşinci Düsturu: Muamelede Vefadarlıkla Sebat Etmektir

Aklın beden şehrine hükümran olabilmesi için bütün akid ve alışveriş ve hülasa bütün uhdelerde, sözleşmelerde vefadarlıkla hareket etmek ve o harekette sebatla devam etmek, ahlak olarak İslam’ın en mühim şartlarından birisidir. Maatteessüf müslümanım deyip de ihmal etmiş olduğumuz bir şey varsa, bu ahlaki dusturdur. Hepimiz iman ve ibadette müslümanız, lakin akit ve alışverişlerimizde gayrı müslimler gibi hareket ediyoruz. Mevlana’nın tabiri ile: Ey kardeş! Her gün ambara bir tane atıyorsun veya bir avuç biriktiriyorsun; nice amel, zikir ve ibadet ediyorsun. Eğer ambarın altında bir fare taneleri çalmıyorsa, ambara atıp toplamış olduğun taneler nerede, neden semere vermiyor? Ne için bir tane bir başak olarak görülmüyor? Demek ki fare çalıyormuş. Farenin çalmaması için şu ayeti kerimenin emrine uymak mecburiyetindeyiz:

“Ey iman edenler bağlandığınız ve sözleştiğiniz akitleri yerine getirin.” (Maide 1) buyrulmuştur.

Gerek sizinle Cenabı Hak ve gerekse sizin kendi aralarınızdaki sözleşmekte bulunduğunuz sözleri ve ahitleri yerine getirin, hiyanet etmeyin. Çünkü Allah ve O’nun Rasulü tarafından beyan olunan hükümler, din; o hükme inanmak, iman; aynı hükümleri icra etmek de İslam’dır. İş böyle olunca her insan ahlaken kendisi ile Allah arasındaki muameleyi, kendisiyle halk arasındaki muameleyi, ruhu ile nefsi arasındaki muameleyi bilmelidir, inanmalıdır ve icra etmelidir. İşte İslam kelimesi bu manayı kuşatan zarftır. Eğer içindeki dışına taşkınlık yaparsa akl ve kalb, nefsin pençesinden kurtulamaz. Bu takdirde fare gibi şeytan hayrlı amelleri çalar.

Vefadarlığın manası, Allahu Teala’nın ve kulunun haklarını yerine getirmek için cefaya tahammül ve maksada kavuşmak için de var olanı harcamaktır. Meşru kazanmak için de, aza kanaat, helal lokmayı taleb etmektir. Bunlar varsa vefadarlık vardır; yoksa yoktur. Hadisi şerifte şöyle buyrulmuştur: “Akıllı kimseden hidayet yolunu taleb ederseniz doğru yolu bulmuş ve seçmiş olursunuz. Akıllılara isyan etmeyin, aksi takdirde pişman olursunuz.” Yani her kiminle bir kardeşlik biatı veyahut alış verişte akid, almak ve satmakta sözleşme olursa mutlak onu yerine getirmek mecburiyeti vardır. Öyleyse akılılara bir işte danışılırsa fikrine riayet etmek gerekir; fikrine riayet edilmediği takdirde bildirmek gerekir. Her iş böyle. Mesela bir yerden on lira borç aldık ay başında vereceğimize söz verdik fakat bir saat veya bir gün sonra vermeye güç bulduysak ay başını beklemek vefasızlıktır. İlk fırsatta borçu vermemiz vefadarlıkdır. Sözleşme zamanınından tehir etmek, hiyanet ve haramdır. Böylece kıyas olunur. Şüphesiz ahid ve muamelede vefadarlık dediğimiz zaman haram olmayan yerlerde kast ediyoruz. Nitekim hadisi şerifte de: “Üzerinde emrimiz olmayan bir ameli işleyenin ameli merduttur.” buyrulmuştur. Binaenaleyh sünnetle sabit olmayan veyahut yasak olunan her ahlak, vefasızlık ve hiyanetten sayılmaktadır, ki ruhi vazifelerde bunun izahı gelmektedir.

Altı, Yedi, Sekizinci Düstur: Meleki Hissini Galib Kılmakla Ahireti Ve Hayrlıları Tercih Etmektir

Dini dünyada tercih ve Allah dostlarının yoluna uymak, hayırlıları seçmek ve onlarla beraber olmak, gerek ruhani gerekse bedeni güzel ahlakın tahsili için en kuvvetli düsturdur. Cenabı Hak Kur’an-ı Hakim’de ashaba emirlerini bu hususta şöyle emretmektedir.

“(Habibim) De ki: Eğer babalarınız, oğularınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, elinize geçirdiğiniz mallar, kesada uğramasından korka geldiğiniz bir ticaret ve hoşunuza gitmekte olan meskenler size Allah’tan, O’nun Peygamberi’nden ve O’nun yolundaki cihaddan daha sevimli ise artık O’nun emri (azabı) gelinceye kadar bekleye durun. Allah fasıklar güruhunu hidayete erdirmez.”

Bu ayeti kerimede aklı selim ve kalbin ne şekilde nefse galib gelmesi ve beden şehrine nasıl hükümran olabileceği fevkalade beyan edilmektedir.

Nefsin arzusunu dinin maslahatı üzerine tercih edenlerin hakkında acilen veya peşinen azabın görülmesini de tasrih etmektedir. O halde ruhu nefse galebe kılmak için bu ayetin emrine uymak şarttır.

Şöyle ki maziye nazaran babalarla övünmek, istikbale nazaran oğullardan meded beklemek, gazab kuvvetinin tahrikine kardeş ve biraderleri alet edinmek, şehvet kuvvetine de eşlerle takviye etmek arzusu ve temayülü insanda fıtrİ birer duygudur. Zahirde karşıdakinin kalbini korkutmak için kabile ve mal ile övünmek de yine doğuşta mevcut duygulardır. Onların zevalinden korkmak, şeytan ve nefsin desiselerindendir. Binaenaleyh bir insan kendini karşı tarafa beğendirmek için babaları ile övünür; zayıf ve düçar düşmek anında da Allah’ı unutup oğullarından meded bekler, karşılarındakileri bunlarla korkutur. İç hisler böyle olduğu gibi dışarıda insi ve cinni şeytanlar bunlarla kalbi istila edip aklı selimin şuur hükmünü yani vicdanı bozarlar. 

İnsanın vahime kuvvetinde babalarla övünmek, aslıyla kibirlenmek nefsi natıkanın içinde tıbkı bir put gibi durur. Bunun çaresi, “Babanızı hatırlayıp andığınız gibi Allahu Teala’yı da anınız.” (Bakara 200) Demek ki bu putu yıkmanın zikirden başka çaresi yoktur.

Evlat emelin medarıdır, ümidin bağlanacağı yerdir. Ne diyelim, yüreğin parçası, ciğerin filizi gibidir. Baba ve anneler bunları kendilerine bir ümit bilirler. Tüm ümidini evlada bağlamakla gafil insan Rabbini unutur, gaflete girer onların isyanlarında göz kapatır. Bunların namiye kuvvetinin semereleri oldukları için insanoğlu Allah’tan meded bekleyeceği yerde bunlardan meded bekler. Akılda Allah’ı bırakır, bunların endişelerinden dolayı cihadı terk eder, terbiyelerini ihmal eder. İşte felaket burada başlar. Vehmi ve hayali bu kuvvetlerin yaralarını tedavi için onların sevgilerini, Allah, din ve ahiret sevgisinden üstün tutmamak için Allahu Teala şöyle buyurur: “Kendinizi ve ehlinizi ateşten koruyunuz.” (Tahrim 6)

Manevi mesken eşler, maddi mesken evlerdir. Bu ikisi baise ve faile kuvvetlerini maişete sevk etirir, menfaati celb etmeye tahrik edip çalıştırır. Beşer aleminde nefs bunlarla meşguldür. Böylece ahireti unutturur, dinden uzaklaştırır, cihadı terk ettirir ve nihayet iki mesken arzusu dimağda bir put olur, aklı ona taptırır. Böylelerin hali şu ayeti kerimede beyan olunur: “Şeytan sizi fakir ve zelil olacaksınız diye korkutur ve size cimriliği emr eder.” (Bakara 268) Bu arzu tıpkı bir put gibi iki kaşın arasına gelir, orayı mesken tutar, dışarıdaki şeytanla irtibat kurar, iki mesken hakkında endişe verir. Derken kalbin ve aklın yüzünü Allah sevgisinde çevirir. Bu putun yıkılmasının çaresi Allah Rasulü’nün sevgisidir. Nitekim Rasülü Muhterem ashabına: “Andolsun Allah’a sizden hiçbirinize ben nefsinden daha sevimli olmadığım müddetce mü’min olamaz.” buyurunca Hazreti Ömer radıyallaahu anh başını öne eğip düşünceye dalmış. Bu çok ağrına gelmiş. Biraz muhasebe ettikten sonra nefsinde karar vererek her iki mesken ve evlad putlarını yıkarak başını kaldırıp: “Ey Allah Rasulü andolsun O’na ki nefsim O’nun kudreti ile yaşıyor, ben seni her şeyden hatta kendi nefsimden daha fazla seviyorum!’’ demiş.

Demek ki insanın nefsinde birkaç put dikilir. Mesela asıl sevgisi yani baba sevgisinin putu Zikrullah ile, evlat sevgisinin putu günahları terk ve Allah’a tevekkül ile kardeşler ve eşlerin sevgisi Rasulü muhteremin sevgisi ve O’na ittiba ile etmekle yıkılır. Bununla dört put yıkılır, beşinci put da aşiret putudur. Bu put da Takva ile yıkılır. “Muhakkak sizin en hayırlınız Allah’tan en çok korkanınızdır...’’ (Hucurat 13) mealindeki ayeti kerime bu putun yıkılmasını işaret etmektedir.

Altıncı put mesken sevgisi, yedinci put gayrı meşru kazanç, sekizinci put ise gayrı meşru ticarettir. Bunlar ise ihlas, teslim ve muhabbetle yıkılır. Eğer insan kemali samimiyetle İslam’a teslim olmazsa, dini ve ahireti bu sekiz putun sevgisinden daha üstün tutmazsa, kalbinde zikri hafi yerini şirki hafi istila etmiştir. Bu gizli şirkten kendini kurtarmayan, dünya ve ahiret azablarına müstehak olmuştur. Allahu Teala kıtlık deprem, ihtilaf, tefrika gibi azabları gönderir ki dinlerine dönsünler, bu putları yıksınlar. Eğer azapla ile birlikte dönmezlerse, Allah korusun insanoğlu büyük azaba dücar olur. Nitekim bu mana: 

“Biz onlara (kafir ve asilere) en büyük azabdan önce mutlaka yakın azabdan tattıracağız ki ta ki dönsünler.” (Secde 21) mealindeki ayeti kerimeden anlaşılmıştır.

Dokuzuncu Ve Onuncu Düstur: Allah İçin Sevmek Ve Allah İçin Buğz Etmek Düsturudur

Selmanı FarisÎ Acem oğullarından idi. Fakat cahiliye devrinde de anasını, babasını ve vatanını bıraktı, Allah için bir dost aradı, muhacir oldu, köle oldu. Allahu Teala da onu mükafatlandırdı. Gerçek şu ki Allah için insan en yakınını terk etmelidir. Selman gibi en uzağı sevmelidir, ahiret için. 

“Sizden biriniz Allah için sevinceye kadar ve Allah Subhanehu için buğz edinceye kadar, en uzağı sevip ve en yakınına da Allah için buğz edinceye kadar imanın lezzetini alamaz.”

On Birinci Ve On İkinci Düstur: Çok Yalvarışla Kamil İnsanı Vesile Edinme

Asabi damarların şeytani hislerini söküp atacak en kuvvetli sebeb salavatı şerifeler, bolca dua etmek ve cüzi iradeyi kamil bir insanın eline verme usulüdür. 

Malum olduğu üzere büyüklerin ruhları diğer ruhlar üzerinde büyük tesirleri vardır. Büyüklerin ruhları bazen rüyada bazen alemi misalde diğer ruhlara gözüküp ruhaniyetleri ile çok tesirli irşad ederler. Hiç bir ruh asli suretinde gözükmez. Göründüğü zaman bazen sahibinin kalıbında ya da herhangi bir güzel surette cisimlenir ve görünür; gören zatın üzerinde büyük tesirler bırakır. nitekim: “Cibril Meryem’e kamil ve güzel bir beşer süreti ile suretlendi.” (Meryem 17) mealindeki ayetten bu hüküm anlaşılmıştır.

Ruhuyla tasarruf edebilecek zatları hayalinde kendine arkadaş eden bir insan iman şartı ile ibadet etmeye muvaffak olduğu gibi rahatlıkla günahları da terk edebilir.İşte vesile budur. Kamil insanları vesile etmeyen çok ender insan maksadına kavuşur. Ama kendine kamil insanı vesile edip maksadına kavuşan insan sayılmayacak kadar çoktur.

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve (takva makamında ulaşmak için de) vesileyi talep edin.” buyrulmuştur. İmamı Şarani, “Hayırda mutlaka vesileyi taleb et.” demiştir.

Kamil insanı talep etmenin de iki sureti var;

1. Cismani sohbetle dinlemek ve dinlediği sözleri kabul etmek sonra bilfiil tatbik etmektir. Bu şekilde vesile edinmek tehlikesizdir.

2. Önce hayali, sonra akli, daha sonra da kalbi rabıtayla kamil insanı vesile edinme usulüdür. Bu usul çok faideli olmasına rağmen bazı zamanda tehlikeli olabilir. Tehlikesi şu ki, az bilgi sahibi, mücerred rabıtayla devam ederse vehmin tesiri altında kalabilir. Onun için denmiştirki; ölü bir arslana rabıta kurmaktansa, diri bir tilkiye rabıta kurmak evladır. Çünkü diri kamil insan, cismani sohbet ve telkinleri ile tabilerini vehmi, hayali ve efsanevi tehlikelerden alıkor.

On Üçüncü Düstur: İktisadla Hareket Etmektir

İktisad, yapacağımız bir hareketin eksi ve artı tarafını tesbit ettikten sonra orta hali seçip onunla hareket etmektir.

“Size malı harcamakta ve infakta israftan sakındırırım. Size iktisadla hareketetmek gerektir. Zira hiçbir zaman iktisadla amel eden bir kavm fakir olmamıştır.” mealindeki hadisi şerifte iktisadın zıddı olan israf da beyan olunmuştur. İsraf şeran tutulması gereken yerlerde bir kuruş bile olsa harcamaktır. Zekat, hac, fitre, adak gibi yerlerde malı tutmak cimriliktir. Farz, vacib ve mübahın dışında malı harcamak israf ve tebzirdir; haramdır ya da tahrimen mekruhtur. Helal veya emredilen yerlerde vermek, bunun dışında malı biriktirmek iktisaddır. Allahu Teala da iktisadla hareket edenleri övmüştür. 

“Onlar ki harcadıkları zaman ne israf ederler ne de sıkılık yaparlar, (infak edecekleri zaman) ikisi arasında olurlar.” (Furkan 67) Bu ayeti kerime gerek itikatta, gerek ahlakta, gerek ibadette en büyük düsturdur. Böyleleri Rahman’ın kullarıdır.Rahman’ın kulları oldukları içinde şeytanın tasaluttu yoktur.

 

Yazar: Mücahit OMURTAY

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort