JoomlaLock.com All4Share.net

BABANZÂDE AHMET NÂİM EFENDİ

 

 

Yurdun harabesinde bir zelzeleyi meşhur
Bir burç düşmüş olmaz hak mamur
Bir ruh arşa çıkmış, bir ruh kırmış arzı
Ölmüş Nâim Bey eyvah, sönmüş vatanda bir nur


“Bu da kim?” dediğinizi duyar gibiyim. İtiraf etmeliyim ki büyüğümüzün yönlendirmesi ü-zerine bu zatı araştırana kadar ben de kendisini doğru dürüst tanımıyordum. Ama onun hakkında biraz bilgi edinince; bu sayfayı hazırlamamızdaki temel gayemize yani günümüz insanının, özellikle de gençlerinin tanıyıp örnek alabileceği, görüşlerinden istifade edebileceği ve tecrübelerinden ders çıkarabileceği şahısların bu sayfada tanıtılmasına güzel bir örnek olacağı kanaatindeyim artık.

1872 yılında Bağdat’ta dünyaya gelen Ahmet Naim Efendi, Osmanlı’nın son dönemlerinde Irak, Yemen, Antalya ve Bolu gibi çeşitli merkezlerde valilik yapmış olan Mustafa Zihni Paşa’nın oğludur. İlk eğitimini burada gören Naim Efendi Bağdat rüştiyesini (ortaokul) bitirdi. Daha sonra İstanbul’a gelerek Galatasaray Lisesi’nde okumaya başladı. 1891 yılında bitirdiği lise eğitimine müteakiben kaydolduğu mülkiye mektebinden de 1894 yılında mezun olmuştur.     Buradan mezuniyetinin ardından 1911 yılından 1915 yılında okuduğu lisede -öğretmenlik dâhil- bazı memuriyetlerde bulundu. 1915 yılında Darülfünunun Edebiyat Fakültesi’nde felsefe hocalığı yapmaya başladı. Bir ara Darülfünunun (üniversite) umum müdürlüğünü yani rektörlüğünü de yapmıştır. Üniversitedeki hocalığı 1933 yılında Darülfünunun çeşitli mazeretlerle lağvedilmesine kadar sürmüştür. Yeni kurulan üniversiteye birçok arkadaşı gibi kendisinin de alınmayışı memuriyet hayatını sona er-dirmiştir.

Arapça, Farsça ve Fransızcayı iyi bilen Ahmet Naim Bey’in, gerek telif gerekse tercüme olarak birçok esere sahiptir. Zaten kendisini bugün tanımamıza yarayan en önemli vesile de Sahih-i Buhari’nin geniş açıklamalarla beraber muhtasarını (Tecrid-i Sarih) yayımlamış olmasıdır. Bu eser, ülkemizde alanında yapılmış ilk çalışmadır ve o kadar değerlidir ki asıl alanı felsefe olmasına rağmen kendisinin hadisçi olarak anılmasına sebep olmuştur. Kendi kendini yetiştirerek öğrendiği dini ilimlere ne derece vakıf olduğu tamamlamaya ömrü vefa etmese de- bu eserinde bütün çıplaklığı ile ortadadır. Sadece yazdığı mukaddime 500 sayfaya yakındır. Eseri devrin Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki’nin görevlendirmesi ile yazmıştır.

Özellikle ömrünün son zamanlarında kendisini tamamen hadislere ve hadis ilmine veren Ahmet Naim; "Hadis tercümeleriyle meşgul olmaya başlayınca ondan önce vaktimi ne kadar zayi ettiğimi anladım. Bu iş dururken başka şeyle uğraşmak ne boş şeymiş! Büyük âlimlerin bu işe verdikleri ehemmiyetin sebebini de şimdi anladım." diyerek üzüntüsünü dile getirmiştir. Tabi tercümeleri sadece bununla sınırlı değildir. Georges Fonsgrive’’den Türkçe’ye çevirdiği psikoloji kitabı da kendi alanı ile ilgili olarak titizlikle yapmış olduğu bir çalışma sayılır.

Hakkında söylenen ve yazılanlardan anladığımıza göre Ahmet Naim Efendi sadece geniş bilgisi ile ön plana çıkmamış, aynı zamanda dindarlığı ve ahlakî yapısıyla da adeta göz doldurmuştur. Kendisi Batının ilmine âşık ancak pozitivizme (sadece fiziksel veya maddi dünyanın gerçeklerine dayanan felsefî akım) son derece karşıydı.

Mutlakıyet, Meşrutiyet ve Cumhuriyet gibi üç değişik yönetim biçimi ile karşılaşmış bu geçişler sırasında meydana gelen birçok olayı bizzat yaşamış olmasına rağmen değişen koşullar içinde düşüncelerini de-ğiştirmemiş, kişiliğinden ve i-nandığı değerlerden taviz vermemiştir. 2. Meşrutiyet döneminde had safhaya ulaşan fikrî mücadelelere katılmış, yayın yoluyla İslamî hayatın ve düşüncenin ihyası için çalışmıştır.  Mücadelesini verdiği fikirlerini sonuna kadar savunmuş, fikirlerine bağlılığını bir bütün olarak korumuştur. Bu da onun, görüşlerini benimsemeyen kimseler kar-şısında bile saygı duyulan bir şahsiyet olarak anılmasına vesile olmuştur. Nitekim Darülfünundaki öğrencilerinden olan felsefe tarih-çisi Macit Gökberk şöyle demiştir: "Naim Bey, dünya görüşlerimiz birbirine büsbütün karşı olduğu halde, çok saydığım bir hocamızdı. Genel felsefe ve metafizik dersleri verirdi. İslam kültürüne hayrandı. Değişen toplum koşulları içinde düşüncelerini değiştirmedi ve kişiliğinden hiç ödün vermedi. Geçmişe bağlı ve görüşlerinde tutarlı bir Müslüman Osmanlı aydını idi. Cumhuriyetin en coşkulu en parlak günlerinde bile geçmişe bağlılığını bir bütün olarak korudu. Kişiliğindeki bu bütünlük onu ister istemez bir saygı konusu yapıyordu." Hatta aynı şahıs onun inançlarındaki kararlılığını belirtmek için derslerde başına siyah takke koyduğunu da bizlere aktarır. Yine bir başka öğrencisi ve düşünce tarihçisi Niyazi Berkes’e göre de onun en önemli meziyeti namuslu bir adam olması ve dalkavuk olmamasıdır.

O, hemen herkesin yüzünü Batıya döndüğü ve tek kurtuluşu onda gördüğü bir ortamda İslam dünyasındaki cehaletin ve geri kalmışlığın yegâne sebebinin Kur’an ve sünnete bağlılıktaki eksiklik olduğunu bizlere anlatmaya çalışır. Zaten eserleri de bu görüşü doğrulamaktadır. Ancak bununla birlikte Batının ilmine ve fennine de uzak değil bilakis ilgili idi. Ancak bunu yaparken de kendi milli ve dini değerlerimize sahip çıkmanın gerekliliğini savunur ve medeniyet âleminde atılan her adımın kendilerini ve Batılıları İslam’a daha da yakınlaştırdığını söylermiş. İlim için bile olsa Batı’ya ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın yine de onunla arsında Doğu ile Batı arasındaki kadar mesafe olacağını belirtirdi.

M. Âkif Ersoy’un yakın arkadaşlarından bir tanesidir. Hatta ağabeyidir. Çünkü Ahmet Naim’le tanışması Âkif’in hayatındaki en önemli kilometre taşlarından bir tanesi olmuştur. Hatta o dönemle ilgili kimi kaynaklara göre onunla tanışana kadar Âkif, bugün bildiğimiz çizgisinden de bir hayli uzak sayılırmış. Fakat ondan sonra adeta yeniden doğmuştur. Çünkü M. Âkif’in “Ashaptan sonra en sevdiğim kişi” tabirini onun için söylediği belirtilmektedir. Naim Bey, bir bakıma ona manevi hocalık yapmıştır. Bu derece bir sevgi ve etkilenişten sonra Âkif’in “Alınız ilmini garbın, alınız san’atını / Veriniz hem de mesainize son suratını” dizelerinin geçtiği şiirini hangi tesirle yazdığını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Ne ile karşılaşırsa karşılaşsın inandığı gibi yaşamaktan taviz vermeyen ve M. Cemal Kuntay’ın ifadesiyle “Kafası gavur, kalbi Müslüman” bu şahıs git gide onu kendine bağlayacak ve her şeyiyle, her alanda etkileyecektir. “Secde” adlı şiirini de ona ithaf etmiştir. Ne kadar yerinde bir ithaf olduğu yıllar sonra ancak Naim Bey’in vefatıyla öğrenilecektir. Hatta bugün dahi Edirnekapı mezarlığında kabirleri yan yanadır. M. Âkif, Hakk’ın huzuruna da onunla çıkmayı istercesine oraya defnedilmeyi yeğlemiştir.

Sürekli olarak İslam birliğini savunmuş Müslüman toplumların ve devletlerin daima tek vücut olarak, aynı gayeye hizmet etmeleri gerektiğini vurgulamıştır. Hatta bu mevzuyu, Sırât-ı Müstakîm-Sebîlurreşâd, İslam Mecmuası, Volkan, Servet-i Fünun, Kelime-i Tayyibe ve Mahfil gibi mecmualar ve Tanin Gazetesi, İttifak Gazetesi gibi gazetelerdeki yazılarında İslami düşünce ve faaliyetlerinden sonra en çok değindiği konulardan birisi olmuştur. Milliyetçiliği reddetmesi  -özellikle Türkçülük savunucuları tarafından- Türk olmamasına bağlansa da o sadece İslam ittihadı adına bu davayı savunmuştur.

Kendisini yetiştirirken sadece zahiri ilimlerle yetinmemiş ve hedefine varmasını sağlayacak olan en sıkı ipe tutunmayı, manevi terbiyeyi de ihmal etmemiştir. Fatih Türbedarı namıyla meşhur Ahmed Amiş Efendi’ ye intisab etmiştir. Aynı zamanda Ahmed Efendi’nin damadıdır. Zamanının kanaat önderlerinden olan Erbilli Esad Efendi ve Bediüzzaman Said Nursi gibi zatlarla da görüştüğünü kaynaklardan öğ-reniyoruz.

Tasavvufla olan irtibatının sığ bir ilişki olmadığını bu yolun kendisine kattığı derin anlayışı ve değişik bakış açılarını gösteren kimi ibarelerinden anlayabiliyoruz. Nitekim İbn Arabî'nin Kuran tefsirini, Batıni yorumlar olarak değerlendiren Ahmet Hamdi Akseki'ye yazdığı bir mektupta sufilerin, şeriatın zahirini yıkma amacı gütmeyen bu tür sözlerini, şeriatın zahiri muhafaza edilmek kaydıyla hoş görülmesi gerektiği inancında olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Ahmet Naim, tasavvuf felsefesiyle de ilgilenmiş ve her şeyi batıda aramayı meziyet sayanları eleştirerek İslam düşüncesinin zengin bir tasavvuf felsefesine sahip olduğunu belirtmişti

Eserlerini kısaca hatırlamak gerekirse şu isimler sayılabilir:

1) Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercümesi ( Ancak bu eserin ilk iki cildini neşretmiş, üçüncü cildinde müsveddelerini hazırlamışken vefat etmiştir. Kalan kısımlarını Prof.Dr. Kamil Miras tamamlamış ve on iki cilt ve bir de fihrist olarak yayımlamıştır.)
2) Ahlak-ı İslamiyye Esasları,
3) Dava-yı Kavmiyyet,
4) Felsefe Dersleri,
5) Hadis-i Erbain Tercümesi,
6) İlm-ün-Nefs (psikoloji),
7) Mantık,
8) Temrinat’tır

Son olarak Babanzâde Ahmet Naim Bey’in hayatı ve düşünceleri hakkında kıymetli bir eser ortaya koyan Hüseyin Hansu Bey’in ifadelerini aynen sizlerle paylaşmak isterim:

“Ahmet Naim, zaman değişse de nassların değişmezliğini savunmuş, dinde yapılmak istenen yeni ve modernist yorumlara karşı çıkmıştır. Ona göre din bir bütündür, öyle kabul edilmeli ve yaşanmalıdır. İslam'ın emirleri yalnız itikat ve ibadetlerden ibaret değildir. İslam insanlar arasındaki muamelat, muhakemat ve cezalara da şamildir. Bu yüzden din ve dünya işlerini ayırmak prensibi İslam'a uymaz. Kitap, sünnet, icma ve kıyasla tesbit edilmiş bulunan hükümlerin, İslam dünyasının kıyamete kadar bütün hükümlerini karşıladığı inancındadır.”

Osmanlı'nın son dönem alimlerinden olan Babanzâde Ahmet Naim Efendi, 13 Ağustos 1934’te öğle namazını kıldığı esnada ikinci rekatta ve secdede iken vefat etti. Vefatı üzerine Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi’nin oğlu İbrahim Sabri Bey yazımızın başında verdiğimiz dörtlüğüyle tarih düşmüştür.

(Bu ayki yazımızı hazırlarken, Rehber Ansiklopedisi’nden,www.SaidNursi.de adresinden ve özellikle Yard. Doç. Dr. Hüseyin Hansu Bey’in Ahmet Naim Efendi ile ilgili olarak Haksöz-Haber adına Rasim Öz’le söyleşisinden çok istifade etmiş bulunmaktayız. Kendilerine, çalışmalarından dolayı teşekkürleri-mizi arz ederiz.)

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2009 ŞUBAT SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort