JoomlaLock.com All4Share.net

BUNALIM

Bunalım

Bunalım - Veysel ÖZSALMAN

Sayı : 112 - Nisan 2017

 

Bunalım

 

Kendisini bunalımlarıyla tarif etmeye hevesli insanların çoğunlukta olduğu bir çağda yaşıyoruz. Kelimenin tam manasıyla “beşikten mezara kadar” hayatın her safhası için ayrı bir bunalım bulup çıkarmış vaziyetteyiz. Hatta beşikten de evvel, insanın belki fani dünyada bir daha asla olmayacağı kadar konforlu ve huzurlu yaşadığı anne karnını bile ilk buhranların karargâhı haline getirmeyi başarmışız.

Karnında büyüdüğü annesinin ruhi durumuna nispetle ilk bunalımıyla tanışır insan. Sonra çocukluğunda ana baba tavırlarına bağlı olarak yeni bunalımlara girer. Ergenlik çağı “biraz şundan biraz bundan” kıvamında her türlü bunalımın bir karışımı olarak karşısına çıkar. Erken yetişkinlikte meslek ve eş seçiminden kaynaklanan bir bunalıma daha giren çağımız insanı, ilerleyen yaşlarda kendisini sebebini anlayamadığı bir şekilde orta yaş bunalımının içinde bulur. Artık ömrünü tamamlarken geriye dönüp baktığında ise gördüğü kocaman boşluğun yahut yüzünü ileriye çevirdiğinde her nefsin tadacağı ölümün korkusuyla son bunalımını yaşar ve bu dünyaya veda eder.

Bunlara ilaveten zamanımız insanının günlük hayatında trafikte, işyerinde, sonu gelmek bilmeyen sınav maratonunda, evde aile içerisinde adeta üzerine akın eden her türlü menfi hadisenin tesiriyle yaşadığı buhranın şiddeti katbekat artmaktadır. Bu görünüşüyle kendisini gelmiş geçmiş bütün çağlar ve kavimler içerisinde en bedbahtı, yaşadığı devre ve onun kendisine sunduğu şartlar itibariyle en talihsizi olarak algılaması kaçınılmazdır. Hemen hemen herkesin de aklına gelmiştir “eski zamanlarda yaşayanların daha huzurlu ve mutlu” olduğu ya da o zamanlarda yaşamanın daha kolay olduğu. 

İnsanlığın önceki devrelerinde şimdiki gibi saatlerce trafikte beklemek, kendisini karşısındakine beğendirmek gayretiyle sürekli değişen modayı takip etmek, bir işe girmek ümidiyle sayısı belirsiz sınavlara çalışmak, internet paylaşımları üzerinden takdir toplamaya çalışmak, neredeyse her gün gelişen teknolojiye sadece satın alarak ayak uydurmaya gayret etmek ve bunlara eklenebilecek daha nice ağır yükler(!) olmadığından elbette ki bu günler insanlığın en bunalımlı ve karanlık günleri şeklinde algılanmaktadır.

Bütün bu halüsinasyon ve akabinde kopan vâveylâ insanın kâinatı kendi etrafında dönüyormuş gibi idrak etmesinin neticesidir. Kendisini dev aynasında gören insan bu sebeple çektiği ıstırabı da gerçekte olandan çok daha şiddetli ve katlanılması imkânsız zannedecektir. Bu sadece günümüz insanına has bir durum olmasa gerektir. Hangi devrin insanına soracak olursak olalım alacağımız cevap şartların “çok zor” hatta “en zor” olduğudur.

Hangi devrin imkân ve şartlarının insanı diğerinden daha fazla bunalıma sürüklediğini mukayese etmek bir tarafa dursun dünyanın değişmeyen gerçeği kesintisiz bir konfor ve dinginlik halinin mümkün olmadığıdır. “Biz, insanı, muhakkak bir sıkıntı içinde yarattık.” (el- Beled/4) ayeti dünya hayatında doğumla ölüm arasında sıkıntıya uğramadan, bunalmadan vakit geçirmenin mümkün olmadığını, bunalımların insan tabiatının, fıtratının parçası olduğunu belirtmektedir.

Diğer bir ayeti kerimede de: “(Ey müminler!)Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeden cennet’e gireceğinizi mi sandınız? Onlara yoksulluk ve sıkıntı öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki nihâyet peygamber ve beraberindeki müminler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demişlerdi…” (Bakara/214) buyurularak eski zamanlarda yaşayan kavimlerin imtihanının ne kadar zor olduğuna dikkat çekilmiştir. 

Biz bugün geçim sıkıntısından, ilgisizlikten, istediklerimizi kısa sürede elde edememekten şikâyetçiyiz. Kendimiz için sahte bunalımlar icat edip ve yine bunları bertaraf etmek adına bir o kadar uydurma tedavi yollarına başvuruyoruz. Tatiller, eğlence mekânları, alışverişler, meditasyonlar, akıl dışı sosyal faaliyetler bunalım ve sıkıntıyı biraz olsun azaltmak için tercih edilen yollar mı yoksa bunları elde etme arzusu bunalımların asıl kaynağı mı?

Günümüzde olduğu gibi daha fazla lüks ve konfor adına değil de Kureyşli müşriklerin işkencelerinden bunaldıkları bir anda Allah Resulüne (sav) müracaat eden sahabeler: “Sizden önceki ümmetler içinde öyle kimseler bulunmuştur ki, (zalimler tarafından) yakalanır, onun için yerde bir çukur kazılır, o kişi o çukurun içine gömülürdü. Sonra büyük bir testere getirilir, onun başı üzerine konulurdu da cesedi ikiye bölünürdü, fakat bu onu dinden döndürmezdi. (Bir başkasına da benzer işkenceler uygulanır); demir taraklar ile etinin altındaki kemiği ve sinirleri taranırdı da, bu işkenceler o mümini dininden çevirmezdi. (Sahâbîlerim!) Size yemin ederek söylüyorum ki, Allah bu işi (İslâm dînini), mutlaka tamamlayacaktır. Öyle ki, bir süvari San’â’dan Hadramevt’e kadar (tek başına) yolculuk edecek de Allah’tan ve bir de (yolcu koyun sahibi ise) koyunlarına kurdun saldırmasından başka hiçbir şeyden korkmayacaktır. Fakat sizler acele ediyorsunuz!” hitabıyla sabra davet ediliyorlardı.

Bugün ise cemiyetin içerisinde bulunduğu bunalımın en büyük sebebi ya fıtratına uygun hedefler belirleyememiş olması yahut herhangi bir hedef belirlememiş olmasıdır. Geleceğe ilişkin herhangi bir hedefinin, fikrinin olmamasının doğuracağı boşluk ve bilinmezlik hissi kaçınılmaz olarak kişiyi bunalıma sürükleyeceği gibi sadece ve sadece lüks ve konfor isteğine dayanan fıtrata aykırı maddi hedeflerin de bizi götüreceği yer bunalımdır.

Kaçınılmaz olarak her ümmetin muhatap olduğu bunalımları aşmanın yegâne yolu onları itici bir güç olarak kullanıp fıtrata uygun işler yapabilmektir. Karşılaşılan zorluğun çözümü yine kendi içerisindedir. “Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır.” (İnşirah/6) Bunalımları aşmanın kolaylığı da boş kalmamak, yaradılış gayesine ulaşmak için sürekli mücadele etmektir. “Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabbine yönel.” (İnşirah/7-8) 

İster dünyevi ister uhrevi olsun bütün bunalımları birer basamak olarak kullanarak yaradılışın üstün gayesine tırmanmak ve bu uğurda hiç durmadan mücadele etmek gerekmektedir. Cenab-ı Hak bizleri boş kalmaktan ve razı olmadığı işlerle meşgul olmaktan muhafaza buyursun. (Âmin).

 

Yazar: Veysel ÖZSALMAN

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort