JoomlaLock.com All4Share.net

ÇOCUKLARIMIZ KÜLTÜRÜMÜZÜN GELECEĞİDİR

Çocuklarımız Kültürümüzün Geleceğidir

Çocuklarımız Kültürümüzün Geleceğidir - Yûsuf-i Kenân

Sayı : 131 - Kasım 2018

 

Çocuklarımız Kültürümüzün Geleceğidir

 

Toplumların gelecekteki huzur ve sürekliliği çocuklarını yetiştirebildiği sürece var olur. Aile içerisinde çocuk ne denli terbiye edilebilirse toplumda da edep, ahlak, saygı, sevgi, vatanperverlik gibi kavramlar yerini bulur. Bunlar büyükleri tarafından alt kuşaklara örnek davranışlar ile anlatılıp aşılanabilir. Bu kavramlar söz ile değil, pratik olarak görerek, yaşayıp, yaşatılarak öğretilebilecek kavramlardır. Fakat ne var ki bilindiği halde hala eğitim sistemimiz sloganik olmaktan öteye gidemediği için, bu değerler davranış olarak işlevsel hale dönüşememiştir. Okul eğitim yuvası olması gerekirken ne yazık ki olumsuz davranış ve ahlak dışı münasebetlerin kol gezdiği bir müessese görünümü almıştır. Bu yüzdendir ki artık bilinçli ve hassas aileler artık eğitim sistemine haklı olarak güvenememektedirler. İmkanı olanlar özel okul arayışları ile bu boşluğu kontrollü bir şekilde doldurmaya çalışırken, maddi imkanı olmayan aileler ise çocuklarını sıkı kontroller ile okulun yol açtığı ahlaki tahribatlara karşı önlem almaktadırlar.

Burada ayan beyan ortaya çıkan manzara şudur; çocuk ailede eğitilir, aile çocuğun ahlaki değer yargılarının oluşmasında en önemli müessesedir. Aile de bilinçli ve usul çerçevesinde gerçekleştirilecek bu temel vazifeyi daha iyi yapabilecek ikinci bir müessese yoktur. Temel iskelet aile içerisinde şekillendiğinde artık dışarıdan ne tür olumsuz müdahale gelirse gelsin asla bu oluşumu yıkamaz. 

Aile çocuk için, en önemli ilk sosyalleşme sürecinin gerçekleştirildiği yerdir. Çocuk ailede şekillenir. Kişiliği aile de oluşur. Hayatı aile de tanır. Yaşadığı toplumun kültürünü, değerlerini, önceliklerini ailesinden öğrenir. Bu yüzden emperyalist, devletler artık toplumları top ile tüfek ile değil, aile üzerine oynadıkları stratejik dejenerasyonlarla tahrip yoluna giderek işgal etmeye çalışmaktadırlar. Birbirinden iğrenç batı kaynaklı televizyon yayınları, internet siteleri, bilgisayar oyunları, sevgi saygıdan uzak şiddet içerikli programlar, hep türk toplumunu kültürel olarak işgal etme taktikleridir.

Bizim kültürel olarak var oluşumuz, kendimizi bu dünyada devam ettirebilmemiz, değerlerimizi yeni nesiller ile yaşatabilmemize bağlıdır. Yoksa globalleşme denilen tek kültür, tek millet akımı bizi de içine alıp darmadağınık duruma getirecektir. Eleştirdiğimiz, batı kaynaklı ahlak dışı ne varsa günümüzde bizde de hızla yayılmasının sebebi, kendi değerlerimizi çocuklarımıza aktaramadığımız içindir. Artık çocuklarımız bizi eski kafalı olarak görmektedir. Bunu sebebi kültürel güzelliklerimizi sevdiremediğimiz içindir. 

Çocuklarımızı yetiştirirken her şeyde olduğu gibi burada da temel kaynak iki cihan güneşi peygamberimiz Hz. Muhammed’in (sav) usulü ve tavsiyeleri olmalıdır. Peygamberimiz Efendimiz buyurmuşlardır ki: “Çocuklarınızın hayatta çalışkan ve başarılı olabilmeleri için onları üç şeyle yetiştiriniz.”

Önceliğimiz, “Peygamber sevgisi’ olmalıdır. Çocuklarımıza Peygamber sevgisi aşılamalıyız. Çünkü insanlığın bir peygambere muhakkak ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı anlamayanlar kendilerini bilmezler. Çocuklar peygamber sevgisini ancak yaşadığımız çağda O’nu (sav) yaşantısıyla anlatan kamil bir peygamber varisi evliyaullah ile öğrenir. İnsanı kamiller yöntemleri ile insana aşk muhabbet içerisinde çocuklarımıza en güzel ahlak olan peygamber ahlakını yaşayarak öğretir. 

Bir diğer husus ise: “Peygamber’in Ehl-i Beytini çocuklarınıza sevdiriniz.”dir. Yani, Peygamber’in mübarek hanımları, çocukları, torunları, köle ve cariyeleri, kadın-erkek bütün akrabasının hepsine saygı ve sevgi ve onların haklarına riayet telkin ederek iyi hal ve güzel amellerini benimseyip güzel adetlerini takib ettirmektir.

Son olarak: “Çocuklarınızı Kur’ân okumakla mükellef tutunuz.”. Yani, onlara Kur’ân okutunuz. Zira çocuklarına Allah (cc) Kelamını okutmak veya okutturmak anaya ve babaya vaciptir. Okutmayanlar veya okutturmayanlar, Allah (cc) katında sorumludurlar. Kur’an-ı Kerim insanları aydınlatan, itikatlarını sağlamlaştıran, imanlarını tamamlayan, amellerini düzelten, ahlaklarını güzelleştiren ve derecelerini yükselten apaçık bir mukaddes kitaptır, insanlığın dünyasını mesut, hiretlerini mamur eder.

Bir toplumu oluşturan maddi ve manevi bütün değerler kültür olarak açıklanır. Bu kültürü sürekli kılmak için kuşaktan kuşağa aktarmak ve korumak gerekir. Bunu yapma görevi ise ailelere, toplumsal kurumlara, eğitim ve eğitim kurumlarına düşmektedir. Özellikle eğitim kurumları kültürümüzü yeni nesillere aktarırken, ortaya çıkan ihtiyaç ve şartlara göre yeni kültürel değerler oluşturmalıdır. Bu da kültürümüzü zenginleştirecektir.

Geçmişten günümüze kadar gelenek, görenek, töre, örf ve adetlerimizi taşımamız, bunlara yeni değerlerin ilave edilmesi kültürü korumak ve zenginleştirmek adına yapılan en önemli icraattır. Toplumları millet yapan kültür ve kültürel değerlerdir. Çünkü kültürel değerler insanları birbirine yakınlaştırır ve kaynaştırır. Kürdüyle, Türküyle, Lazıyla, Çerkeziyle bu necip milletin de en önemli özelliği budur. Yani bizi diğer milletlerden ayıran en önemli özelliklerin başında, kendi kültürümüze ve değerlerimize bağlı kalmamız gelir. Bağlı kaldığımız değerlere örnek vermek gerekirse; edebiyat, sanat, mimari, dil, folklör, kıyafet, gelenek, görenek vb.

Şehirleşmenin artması nedeniyle insanların yaşam tarzları değişime uğramıştır. Bu nedenle kültürel değerlerin bir çoğu yavaş yavaş unutulmuş, bozulmuş ve yok olmaya başlamıştır. Büyük şehirlerde aile yapısı geniş aileden çekirdek aileye doğru dönüşmesi kültürel değerlerin kaybolmasındaki en önemli etkendir. Toplumu oluşturan ailenin değişmesi ise yavaş yavaş toplumun değişmesi anlamına gelmektedir. Artık çekirdek ailede dede, nine gibi kavramlar anlamını yitirmekle büyüğe saygı, hürmet, neredeyse yok olmuştur. Artık batı ülkelerinde olduğu gibi ihtiyarların yeri evin baş köşesi değil, huzur evleridir. Dikkat edersek toplumsal ulaşım araçlarında yaşlıya, kadına yer vermek diye bir şey neredeyse kalmamıştır.

Kültürel değerlerimiz maddi ve maddi olmayan değerler olarak ikiye ayrılır. Maddi olmayan değerlerimiz bizim davranışlarımızı düzenler. İnsanlarla ilişkiler kurmak ve paylaşımlarda bulunmak maddi olmayan değerlerimizi ortaya çıkarır. Maddi olan kültürel değerlerimiz ise çeşitli araç, gereç ve eşyalardan oluşur. Bu iki değer için verilecek en güzel örnek; manevi olan kültürel değerlerimizden olan misafirperverlik değeri için maddi olan misafir odası düzmek, çeşitli eşyalar ile evlerimizde ayrı bir bölüm oluşturmak gibi davranış şekillerini uyarlamaktır. Önemli olan misafiri rahat ettirmek, hürmet ve güleryüz göstermektir. Yoksa gösteriş içerisinde son moda oturma grupları ile misafirimizi televizyon programları ile ağırlamak bizim kültürümüzde yoktur. Kültürümüz; sevgi, saygı, güler yüz, hoş sohbet üzerine kuruludur.

Toplum tarafından milli kültürü gelecek nesillere aktarmak ve korumak görevi eğitim kurumlarına da verilmiştir. Ancak daha öncede bahsettiğimiz gibi eğitim kurumları bu görevi tam anlamıyla yerine getiremediği için güvenini kaybetmiştir. Maalesef toplumsal yapıyı koruyarak milli bilinci oluşturmak ve geliştirmek de eğitim kurumlarının sorumlulukları arasında iken bu konu boşta askıda kalmıştır.

Gelişmiş toplumlar eğitimi bir devlet politikası haline getirmiştir ancak Türkiye’de böyle bir devlet politikası söz konusu değildir. Her ne kadar bazı düzenlemeler yapılsa da her yıl değişen eğitim sistemi bunun en büyük örneğidir. İktidara gelen her siyasi parti kendi anlayışını eğitim sistemine yerleştirmeye çalışır. Oysa eğitimde bir milli modelin oluşturulması gerekiyor. Eğitim kurumlarında milli kültürü genç kuşaklara aktaracak ve öğretecek dersler ve konular yeterince bulunmuyor. İlk yapılması gereken kültürümüzü koruyup geliştirecek derslerin müfredata eklenmesidir.

Okullarda Türkçe’mizin kullanılması ve korunması yönünde gerekli bilinç oluşturulmuyor. Hatta gençler arasında yabancı kelimeler kullanarak konuşmak bir ayrıcalık olarak görülüyor. Sokaklarda Türkçe tabelaların yanında yabancı isimli tabelaları da görebiliyor. İnsan bazı yerlerde kendisini yabancı bir ülkedeymiş gibi hissedebiliyor. Bu konulara eğitim kurumlarında önem verilmeli ve özellikle öğretmenlerin buna fazlasıyla dikkat edip öğrencileri bilinçlendirmesi gerekiyor.

Öncelikle milli kültürü korumak ve geliştirmek bu ülkede yaşayan her vatandaşın görevidir. Her birey kendi bulunduğu eğitim kurumlarında bu sorumluluklarını yerine getirmelidir. Aileler de okullarla işbirliği yaparak bilinçli bir şekilde çocuklarını yetiştirmelidir. Aileler bireysel olarak gördükleri eksikliklerin giderilmesi için ilgili kurumları uyarmalı ve iş birliği içinde olmalıdır.

 

Yazar: Yûsuf-i Kenân

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort