JoomlaLock.com All4Share.net

ÇOCUKLARIMIZDAN BEKLENTİLERİMİZ

Çocuklarımızdan Beklentilerimiz

Çocuklarımızdan Beklentilerimiz - Yusuf-i Kenan

Sayı : 115 - Temmuz 2017

 

Çocuklarımızdan Beklentilerimiz

 

Hayatın içerisinde her şey değişime uğrayarak sürekli gelişim içerisindedir. Bu değişimle birlikte beklentiler de sürekli değişmekte ve gelişime paralel olarak büyümektedir. Beklentiler elbette ki olmalıdır. Fakat herkes ayrı bir dünyadır. Her insan farklı ve özeldir. Beklentilerimizin içeriğini anne babaların heva ve hevesleri oluşturmamalıdır. Bu şekilde başlayan ve şekillenen beklentiler çocuklarımız açısından bakıldığında son derece acımasız ve orantısız olabilmektedir. Bu devasa beklentilerin karşısında çocuklar çoğu zaman ezilerek altında kalmaktadırlar. Herkesin başarabileceği bir ilgi ve beceri alanı vardır. Bu başarı alanları her bireyde farklılık gösterir. Önemli olan anne-babaların çocuklar üzerinde bu alanları keşfetmelerinde rehberlik etmektir. Eğer bu keşif zamanında isabetli olarak yapılabilmişse çok önemli ve yerinde bir temel atılmış demektir. Artık bundan sonraki aşama beklentilerin çocuğun başarı sağlayabileceği alanlara çekilmesi yönünde olmalıdır. 

Unutulmamalıdır ki çocuklar anne babalarının geçmişteki başarısızlık ve imkansızlıkların neticesinde elde edemediklerini yeniden onlar üzerinde tamamlayabilecekleri bir zemin değildir. Çocuklarımız her ne kadar bizim genlerimizi taşıyorlarsa da biz değildir. Bizim seçtiğimiz mesleği ya da sosyal olarak bizim tercihlerimizi aynen olduğu gibi kopyalayarak tercih etmesini bekleyemeyiz.

Elbette ki bizim onlar üzerindeki beklenti ve tercihlerimiz; bildiğimiz temel itikadi, ahlaki ve kültürel değerler üzerinde olacaktır. Bu konuda kimsenin itirazı olamaz. Fakat bahsini ettiğimiz daha çok ilgi alanları, mesleki tercihler gibi kişisel hayat ile ilgili alanlardır. 

Ebeveynlerin beklentileri çocuklarının kapa- sitesine, yeteneklerine, zeka düzeyine ve ilgisine uygun olmalıdır. Bir çok anne baba daha bebeklikten itibaren, çocuklarının potansiyel ve seviyelerinin üzerinde bir beklentiye girebilmektedir. Çocuk yaşıtlarına göre oldukça normal bir seviyede zihinsel ve psikomotor beceriler gösterse de, anne baba bunları bile olağanüstü, çok zekice ve ya çok üst düzey bir yetenek gibi algılamaya başlar. “Şunu biliyor!”, “Şunu yaptı!” gibilerden kişisel gözlemleriyle çocuklarının çok farklı, çok yetenekli ve çok zeki olduğunu kendi çaplarında “görmeye” ve bunu etrafındakilere de “göstermeye” çaba harcarlar. Bakın benim çocuğum bunları yapıyor, bunları da biliyor gibilerden hava civa atmaya başlarlar. Böylelikle çocuklarının herkesten daha farklı, daha zeki ve daha yetenekli olduğuna önce kendileri inanır! Sonra da bunları ispatlaması ve kendilerini doğrulaması için çocuklarını buna inandırmaya başlarlar. Fakat ne var ki burada çocuklara, sadece kendilerinden beklenen rolü oynamaktan başka bir çare bırakılmamıştır.

Bu çizgideki anne babalar, çocuklarında olduğunu sandığı, çocuklarının kayıtsız şartsız yapmasını ve en güzel şekilde başarmasını istediği şeyleri; çocuklarında varmış, çocukları bunları yapıyormuş, bunları başarıyormuş gibi kabul eder. Kabul etmekle de kalmaz, bütün bu beklentilerini çocukları tarafından gerçekleştirmeleri uğrunda onları sorumlu tutarlar. 

Aslında olan biteni en güzel şekilde tüm gerçekliğiyle anlamanın yolu çocuk gözüyle, kendimizi onun yerine koyarak birşeyler yapmaktır. İsterseniz bir de bizim beklentilerimizi çocuğumuzun gözüyle görmeye çalışalım. Belki de o zaman bilmeden yaptığımız tahribatın ne kadar derin olduğunu fark edebiliriz.

Çocuk kendisinde var olduğunu, annesinin ya da babasının söylediği özellik ve yetenekleri sorgulamadan en kısa sürede edinmeye çalışır. Çünkü, o özelliklere sahip olmalıdır. Kendisine başka alternatif bırakılmamıştır. Anne baba o özelliklere sahip bir çocuk istiyor ve o özelliklere sahip olursa anne babasının gözünde daha değerli olacak ve onları da mutlu etmiş olacaktır.

Anne babalar beklentilerinin çocukları tarafından gerçekleştirilebilmesi için çocuk ihtiyaç duysa da, duymasa da ekonomik yönden destekleyerek onlar üzerinde büyük bir baskı oluşturmaktadırlar. İhtiyaç duymasa da özel öğretmenlerden ders aldırmaktadırlar, ekonomik olarak imkanlarını çok zorlayarak aşırı bir fedakarlığa girmektedirler. Bu fedakarlık sonunda da “Yememizden içmemizden kestik seni dershaneye gönderdik, özel ders aldırdık.” “Giymedik, giydirdik hayatımızı sana pervane ettik.” gibi sözlerle beklentilerini gerçekleştirmeye çocuklarını adeta mahkum etmektedirler. Artık çocuğun başka bir seçeneği kalmamıştır. “madem anne baba bu fedakarlıkları yapmış” o halde her halükarda sınav kazanılmalı! Ya da istenen beklentiler ne ise mutlaka yerine getirilmelidir. Aksi takdirde bunca fedakarlığa karşın nankörlük edilmiş olacaktrır. Hele ki günümüzde bunca insanın sınavla yatıp sınavla kalkmasına (çocuklarıyla beraber sınava hazırlanmasına) karşılık olarak, çocuk da sınavı kazanarak bütün bunların bedelini ödemelidir. Çocuk gözüyle konunun portresi budur. Minicik yürekleriyle bu ağır sorumluluk çocukları darmadağın etmez mi?

Çocuk artık kendisi için değil de anne babasının bu fedakarlıkları karşısında borcunu ödemek için çalışır. Anne babanın sözde çabaları ve beklentilerinin gerçekleştirilmesi için çalışır. Çocuklara sınavın yükünün ötesinde kaldıramayacakları bir yükü omuzlarına yükleyerek, üzerlerindeki sınav kaygısının artmasına neden oluyoruz. Bu kaygı ile çocuğun derse kendini vermesini ve etkili ders çalışmasını engellemiş oluyoruz. Sınavda da çocuklar anne babalarını mahcup edecek sonuç aldıklarında da bunun faturasını yine gariban çocuk öder. 

Çocuklarımızla ilgili beklentilerimiz gerçekçi, gerçekleştirilebilir ve onların ilgi, yetenek ve potansiyellerine uygun olmalıdır. Anne baba olarak bizim beklentilerimiz bu yönde olmalı ve çocuklarımızın da beklentilerinde gerçekleştirilemeyecek olan bir hedef söz konusu ise bunu da makul seviyeye çekmelerine yardımcı olmamız gerekir. Çocuklarımızın hedeflerini, yol haritalarını ve yapacaklarını biz belirlememeliyiz. Çocuklarımızı bir bilgisayar gibi biz planlamamalıyız. Çocuğumuzu değerler ve beceriler açısından “değiştirilmeli” değil de, taşıdığı genetik şifreleri açısından, gizil güçlerinin ortaya çıkarılması gereken, “geliştirilmeli” yaklaşımıyla değerlendirmeliyiz.

Çocuklarımıza bakışımızda hiç unutmamalıyız ki her insanın doğuştan getirdiği ve o insanı farklı kılan, taşıdığı genetik şifre vardır. Bu şifreye uygun bir hayat tarzı, bu şifreye uygun ortaya koyabileceği yetenek ve çalışmaları vardır. Her insanı farklı ve “biricik” kılan bu özelliklere toplum olarak ve başta anne babalar olmak üzere saygı duymalıyız. Bu özellikleri değiştirmeye, ortadan kaldırmaya, belli kalıplara hapsetmeye değil de; ortaya çıkarmaya, geliştirmeye ve serbestçe hayat bulmasına zemin hazırlamalıyız.

Çocuklarımızın, beklentilerimize cevap vermek ve beklentilerimizi gerçekleştirmek adına çabaları onlar üzerinde stres ve kaygı durumu oluşturmaktadır. Çocuk bu durumda doğal halinden genetik haritasının dışına çıkmaya adeta zorlanmaktadır. Beklentilerimizi gerçekleştirme adına kendisiyle adeta savaş vermektedir. Bizim ondan beklentilerimizi, gerçekleştirilmesi gereken bir hedef olarak algılar. Kendi içinden gelen değil, dışarıdan verilen bir komut, emir olarak nitelendirir. Bu kendi içinden gelen ve benimsediği bir amaç değildir. Çünkü, kendi koyduğu bir hedef değildir. Kendi amacı, kendisi için gerçekleştirilebilir, kendi koyduğu, özüne uygun ve gerçekleştirilebilir bir beklenti içerisinde olmayan birey büyük bir zorlanma ve taciz ile karşı karşıya demektir. Birileri bir şeyler istemektedir, beklemektedir ama bütün bunlar ona ne kadar uygun, ne kadar gerçekçi ve gerçekleştirilebilir? Bunun sorgusu hep bilinç altında yapılır. Bu beklentiler ona uygun mu? Yeterli veya eksik mi? Her şeyden önemlisi kimin beklentileri? Bireyin dışında oluşan beklentiler ile bireyin kendisine yönelik beklentileri arasındaki fark ne kadar fazla ise bu durum o kadar çok kaygı oluşturacaktır.

Çocuğumuz üzerindeki beklentilerimiz, onun özüne ve özelliklerine saygı duyarak geliştirmeyi hedef almalıdır. Beklentilerimiz onun ilgi, yetenek ve kapasitesine uygun olmalıdır. Çocuğumuzun güçlü yönlerinin yanında zayıf yönlerinin de dikkate alınması gerekir. 

Anne babanın yüksek beklentisi çocuğu kapasitesinin üzerinde bir hedefe ulaşmaya yönelik olarak kamçılayacaktır. Böyle aşırı hırsla hareket eden çocuk bazı alanlarda, konularda ve derslerde başarılı olamadığını görünce hayal kırıklığına uğrayacaktır. Her konuda üstün başarıya ulaşma dürtüsü çocukta baskı ve bunalıma sebep olacaktır. Bu tür baskı çocukta özgüvenin kaybolmasına ve hayal kırıklığına sebep olur.

Kendi hedef ve beklentilerimizi gerçekleştirmek için, “bizim için” değil, kendi hedef ve beklentileri için çalışan çocuklarımıza destek veren anne babalar olma bilincine toplum olarak kavuşmamız dileğiyle…

 

Yazar: Yusuf-i Kenan

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort