JoomlaLock.com All4Share.net

DİL ve AFETLERİ GIYBET ETMEK - 1

gıybet etmek

Dil ve Afetleri Gıybet Etmek - 1 - Şeb-i Vuslât

Sayı : 111 - Mart 2017

 

Dil ve Afetleri Gıybet Etmek - 1

 

Gıybet konusu uzundur. Öncelikle gıybetin kötülüğünü anlatan ayet ve hadisleri zikredeceğiz. Yüce Allah (cc) Kur’ân-ı Kerim’de gıybetin kötülüğünü açıklamış ve gıybet yapanı ölü eti yiyene benzeterek şöyle buyurmuştur:

“Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? Bundan tiksindiniz değil mi? Öyleyse gıybeti terk edin.” (Hucurât 49/12)

Rasulullah Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Müslümanın her şeyi, kanı, malı ve ırzı diğer Müslümanlara haramdır.” Gıybet namus ve şerefi de içine alır. Yüce Allah bunu, mal ve kan ile bir arada zikretmiştir. Ebu Hureyre’nin (ra) naklettiği bir hadisi şerifte Rasuli Ekrem (sav) şöyle buyurmuştur:

“Birbirinize buğzetmeyin, kin tutmayın, bazınız bazınızın gıybetini yapmasın. Ey Allah’ın kulları kardeş olun!”

Câbir ve Ebu Said (ra), Allah Rasulü’nün (sav) şöyle buyurduğunu nakletmişlerdir:

“Gıybetten sakının. Şüphesiz gıybet, zinadan daha kötüdür. Bir adam zina eder, sonra pişman olur, Allah da tevbesini kabul eder. Gıybet eden ise, gıybeti yapılan onu affetmeden günahı bağışlanmaz.”

Enes (ra) şöyle demiştir: Rasulullah (sav) şöyle buyurdu:

“İsrâ (Mi’rac) gecesinde, tırnaklarıyla yüzlerini parçalayan bazı kavimlerin yanından geçtim. Ben, ‘Ey Cebrail! Bunlar kimdir?’ diye sordum, Cebrail, ‘Bunlar, insanların gıybetini yapan, ırzlarına dil uzatanlardı.’ dedi.”
Süleym b. Câbir (ra) şöyle anlatır:

Bir gün Allah Rasulü’nün (sav) yanına gelerek, “Ey Allah’ın Rasulü. Bana faydalanacağım bir hayır öğret.” dedim. Bunun üzerine Rasulullah (sav), “Kendi kovandan, su isteyenin kabına su boşaltman ya da kardeşini güler yüzle karşılaman gibi kolay işler dahi olsa iyilikten hiçbir şeyi küçük görme. Kardeşin yanından ayrıldığında sakın gıybetini yapma” buyurdu.

Berâ b. Âzib (ra) anlatır:

Bir gün mescidde Rasuli Ekrem (sav), evlerinde oturanların da duyacağı yüksek bir sesle bize şöyle hitap etti: “Ey diliyle iman edip kalbiyle iman etmeyenler! Müslümanların gıybetini yapmayın, kusurlarını araştırmayın. Her kim kardeşinin kusurlarını araştırırsa, Allah da (cc) onun kusurlarını araştırır. Allah (cc) kimin kusurlarını araştırırsa, onu evinin içinde bile rezil eder.”

Allah Teala’nın (cc), Hz. Musa’ya (as) şöyle vahyettiği rivayet edilir:

“Gıybetten tevbe ederek ölen, cennete en son girecek kişidir. Gıybette ısrar ederek ölen ise, cehenneme ilk girecek kişidir.”

Enes b. Mâlik’in (ra) rivayetine göre bir gün Allah Rasulü (sav), insanlara oruç tutmalarını emretti ve “Sakın ben izin vermeden kimse orucunu açmasın!” buyurdu. İnsanlar akşama kadar oruç tuttular. Adamın biri Hz. Peygamber’e (sav) gelerek, “Ey Allah’ın Rasulü! Gündüzümü oruçlu olarak geçirdim. Müsaade edersen orucumu açayım.” dedi. Rasulullah da (sav) ona izin verdi. Halk böyle gelip müsaade alarak oruçlarını açtılar. Nihayet biri geldi ve “Ey Allah’ın Rasulü! Kureyş’ten iki genç kız, gelip senden izin almaya utanıyorlar. Oruçlarını açmaya müsaade eder misin” dedi. Rasuli Ekrem (sav) o kişiden yüzünü çevirdi, cevap vermedi. Adam tekrar geldi, Rasulullah (sav) yine yüzünü çevirdi. Adam üçüncü defa gelince Rasuli Ekrem (sav), “O ikisi oruç tutmadılar. İnsanların etini yiyerek gününü geçiren kişi nasıl oruçlu olur! Git ve onlara söyle, eğer oruç tutmuşlarsa kussunlar.” buyurdu. Adam gidip emri iletti. Onlar da kustular ve her birinin ağzından pıhtılaşmış kan geldi. Adam durumu Allah Rasulü’ne (sav) bildirince, Rasulullah (sav), “Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, eğer onlar karınlarında kalsaydı cehennem ateşi ikisini de yiyecekti.” buyurdu.

Câbir b. Abdullah (ra) şöyle der:

Biz, Allah Rasulü (sav) ile beraber bir yolculuk esnasında bir kabristandan geçiyorduk. Peygamber Efendimiz (sav) iki kabrin yanına geldi ve “Bu ikisi azap görüyor. (Onlara göre) pek büyük şeyden de azap görmüyorlar. Biri insanların gıybetini yapardı. Diğeri de idrarından korunmazdı.” buyurdu. Ardından yaş bir hurma dalı istedi. Sonra onları kırarak, her parçanın bir kabre dikilmesini emretti ve “Bu dallar yaş kaldığı (ya da kurumadığı) müddetçe onların azabı hafifletilir.” buyurdu.

Rasuli Ekrem (sav), Mâize adındaki bir kadına zina suçundan recm cezası verdiğinde, adamın biri arkadaşına, “Köpeğin ölüşü gibi öldü.” dedi. Rasulullah (sav), o iki kişiyle beraber bir leşin yanında geçerlerken onlara, “Bu leşten yiyin.” buyurdu. Adamlar şaşırdılar ve “Ey Allah’ın Rasulü! Leşten mi yiyelim?” dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sav), “Kardeşiniz (Mâiz) hakkında konuştuklarınız bu işten daha tiksindiricidir.” buyurdu.

Sahabeler birbirlerini güler yüzle karşılar, ayrıldıklarında da arkalarından çekiştirmezlerdi. Bu davranışlarını en faziletli amel görürler, aksi durumu ise münafıkların ameli olarak değerlendirirlerdi. Ebu Hureyre (ra) der ki: “Gıybet ederek dünyada kardeşinin etini yiyene, ahirette kardeşinin eti sunulur ve ‘Diri iken etini yediğin gibi, ölüsünü de ye’ denir. O da yer, yüzünü buruşturur ve feryat eder.” Bu rivayet hadisi şerif olarak Peygamber Efendimiz’den (sav) nakledilmiştir. Rabi’ b. Sabih’ten şöyle rivayet edilir: İki adam Mescid-i Harâm’ın kapılarından birinin yanında otururken, kadınların hallerine özenip sonradan bu huyunu terk eden bir adam oradan geçer. O ikisi, geçen kişinin ardından, “Onda hâlâ kadınsı hareketlerden bir şeyler kalmış” diye konuşurlar.

Bu arada namaz için kamet getirilir, içeri girip namazlarını kılarlar. Söyledikleri sözden dolayı da canları sıkılır. Mekke müftüsü Atâ b. Ebu Rebah’ın yanına gelir ve meseleyi ona sorarlar. O da tekrar abdest alıp namazlarını kılmalarını ve eğer oruçlu iseler yeniden oruç tutmalarını emreder.”

Mücâhid (ra) şöyle demiştir: “Hümeze suresinin birinci ayetinde, ‘Vay haline’ diye zikredilen ‘Hümeze’, insanları ayıplayanlar, ‘Lümeze’ ise (gıybet ile) insanların etlerini yiyenlerdir.” Ayetin manası şöyledir: “Arkadan çekiştirmeyi ve yüze karşı eğlenmeyi adet edinen herkesin vay haline!” (Hümeze 104/1)

Katâde şöyle der: “Bize anlatıldığına göre kabir azabı üçe ayrılır. Üçte biri gıybetten, üçte biri dedikodudan, üçte biri de idrardan korunmamaktan meydana gelir.”

Hasan-ı Basri (ra) demiştir ki: “Vallahi gıybet, vücudu yiyen mikrobun bedeni harap etmesinden daha kısa zamanda kişinin dinini harap eder.” İbn Abbas (ra) demiştir ki: “Arkadaşlarının ayıplarını zikretmek istediğinde kendi ayıplarını hatırla.”

Ebu Hüreyre (ra) der ki: “Kardeşinizin gözündeki ufak çöpü görür, fakat kendi gözünüzdeki koca çubuğu görmezsiniz.” Hasan-ı Basri (ra) şöyle demiştir: “Ey âdemoğlu! Sende bulunan bir ayıpla başkasını ayıplamayı terk etmediğin ve o ayıbını düzeltmeye çalışmadığın müddetçe imanın hakikatine eremezsin. Bunu yaparsan o ayıbını ıslah eder, kendi nefsinin eksikleriyle uğraşırsın. Allah (cc) katında en sevimli kullar böyle kullardır.”

Rabbim izin verirse konumuza gelecek sayımızda devam edeceğiz inşaallah.

Selam ve dua ile...

 

Yazar: Şeb-i Vuslât

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort