JoomlaLock.com All4Share.net

DİL ve AFETLERİ HALKIN YERSİZ SORULARI

Halkın Yersiz Soruları

Dil ve Afetleri ''Halkın Yersiz Soruları'' - Şeb-i Vuslat

Sayı : 119 - Kasım 2017

 

Dil ve Afetleri ''Halkın Yersiz Soruları''

 

Halkın, Allah Teala’nın (cc) sıfatları ve kelâmıyla ilgili soruları ve Kur’an-ı Kerim’in harflerinin ezeli midir, Sonradan mı yaratılmıştır, şeklindeki soruları dilin afetlerindendir. Onların vazifesi Kur’an-ı Kerim’in hükümleriyle amel etmektir. Ancak bu nefse ağır gelir. Kalbi boş ve gereksiz şeylerle meşgul etmek ise nefse hafif gelir.

İlmi olmayan bazıları, ilmi konulara dalmaktan hoşlanır. Çünkü şeytan bu gibilere, âlimlerden ve fazilet sahibi kimselerden olduğu düşüncesini verir ve bu da onun hoşuna gider. Sonunda farkında olmadan kendini küfre sokacak kelimelerden konuşur.

Cahillerin işlediği her günah, ilmi konularda özellikle Allah’ın (cc) sıfatları hakkında fikir yürütmekten daha az tehlikelidir.

Halkın yapması gereken şey, ibadetleriyle meşgul olmak, Kur’an-ı Kerim’in hükümlerine iman etmek ve Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sav) getirdiklerine kayıtsız ve şartsız teslimiyet göstermektir.

İnsanın kendine farz olan ibadetleriyle ilgili meseleleri bırakıp kendisini hiç alakadar etmeyen soruları sorması edep dışı bir iştir. Böyle yapanlar Allah’ın (cc) gazabını hak ederler ve küfür tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Bu durum, sarayın hayvanlarına bakan kimsenin önündeki işini bırakıp padişahın siyaset ve özel işleri hakkında sorular sormasına benzer. Böyle yapan kimse cezayı hak eder.

İnsanın ilimden idrak edemeyeceği derin konuları sorması yanlıştır. O bu konuda avamdan sayılır. Allah Rasulü şöyle buyurmuştur: “Benim sizi serbest bıraktığım konularda siz de beni bırakın (o konuda soru sormayın). Sizden önceki ümmetleri helâk eden şey, peygamberlerine çok soru sormaları ve ihtilafa düşmeleridir. Ben size neyi yasakladıysam ondan kaçının. Neyi emrettiysem de gücünüz yettiğince onu yapın.”

Hz. Enes (ra) şöyle anlatır: Bir gün insanlar, Allah Rasulü’ne (sav) çok soru sordular ve onu kızdırdılar. Bunun üzerine Rasulullah (sav) minbere çıkarak şöyle buyurdu:

“Şimdi bana sorun; ne sorarsanız cevap vereceğim.” dedi. Bunun üzerine adamın biri kalkarak,

“Ey Allah’ın Rasulü! Babam kimdir?” diye sordu. Efendimiz (sav),

“Baban Huzâfe’dir” buyurdu. İki genç kardeş kalkarak,

“Ey Allah’ın Rasulü! Bizim babamız kimdir? diye sordu. Hz. Peygamber Efendimiz (sav),

“Babanız, kendisine nispet edilerek çağrıldığınız kimsedir” buyurdu. Sonra biri kalkarak,

“Ey Allah’ın Rasulü! Ben cennetlik miyim, cehennemlik miyim diye sordu. Efendimiz (sav),

“Cehennemliksin” buyurdu. İnsanlar Allah Resûlü’nün kızdığını görünce sustular. Hz. Ömer (ra) ayağa kalkarak,
“Biz Rab olarak Allah’a (cc), din olarak İslam’a, peygamber olarak Muhammed’e (sav) razıyız.” dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü,

“Otur ey Ömer, Allah sana rahmet etsin. Senin söylediğin hakikatin ta kendisidir.” buyurdu.

Bir hadisi şerifte de Allah Resûlü (sav), dedikodudan, malı zayi etmekten ve çok soru sormaktan menetmiştir.

Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: Rasulûllah (sav) buyurdu ki: “İnsanlar sorular sorarak şunu demeye başlarlar: ‘Allah mahlukatı yarattı, peki Allah’ı kim yarattı?’ Böyle dedikleri zaman siz de şöyle deyin: ‘O Allah, birdir. Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her şey O’na muhtaçtır.’ Bu şekilde İhlâs suresini sonuna kadar okuyun. Sonra her biriniz üç defa soluna tükürsün ve kovulmuş olan şeytanın şerrinden Allah’a sığınsın.”

Câbir (ra) şöyle demiştir: “Lanetleşen-lerin anlatıldığı ayetler, çok soru soranlar hakkında inmiştir.”

Kur’an-ı Kerim’de anlatılan, Musa (as) ile Hızır (as) arasında geçen olayda, yeri ve zamanı gelmeden soru sorulmamasına dair bir uyarı vardır. Hızır (as), Hz. Musa’ya (as) şöyle demiştir: “Eğer bana tabi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma!” bu uyarıya rağmen Hz. Musa (as), Hızır’a (as) gemiyi niçin tahrip ettiğini sorunca, Hızır (as) bunu hoş karşılamadı. Hz. Musa (as) özür dileyerek şöyle dedi: “Unuttuğum şeyden dolayı beni hesaba çekme, işimde bana güçlük çıkarma.”
Hz. Musa (as) ikinci ve üçüncü işinde de niçin yaptığını sorunca Hızır (as), “İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır.” demiş ve Hz. Musa’dan (as) ayrılmıştır.

Halkın, farzları bırakıp dinin incelik-lerinden sorması en büyük afetlerdendir. Bu sorular fitneye sebep olur. Dolayısıyla halkın bu tür soruları sormaları engellenmelidir.

Bu insanların, Kur’an-ı Kerim’in hükümlerini bırakıp harflerinin sır ve manalarına dalması, şu kişinin haline benzer:

Padişah, adama bir mektup yazmış ve içinde bir takım emirler belirtmiş. O kişi bu emirlerle meşgul olacağına, bu kâğıt eski midir, yoksa yeni midir? diye vaktini ziyan etmiş. Bunun neticesinde de azabı hak etmiştir.

Halk, Kur’an-ı Kerim’in hükümleriyle amel edeceğine, O’nun harfleri ezeli midir, yoksa sonradan mı yaratılmıştır, şeklindeki sorularla onun harfleriyle uğraşırlar. Yine Yüce Allah’ın (cc) halka açıklamadığı sıfatlarının manalarıyla uğraşmaları da böyledir. Bütün bunlardan sakınmalıdır. En iyisini bilen Yüce Allah’tır.

Rabbim Kur’an-ı Kerim’e, Sünenat-ı Muhammediyye’ye (sav) hadim eylesin,

Rabbim yar ve yardımcımız olsun,

Amin.

 

Kaynakça:
Dil Belâsı, Hüccetü’l İslam İmam Gazali, Semerkand Yayınları, 2011.

 

Yazar:  Şeb-i Vuslat

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort