JoomlaLock.com All4Share.net

HADİS İLMİNDE MUKSİRÛN -2 (ÇOK HADİS RİVAYET EDEN SAHABİLER)

2.  ABDULLAH B. ÖMER (RA)

İkinci halife Hz. Ömer'in (ra) oğlu ve müminlerin annesi Hz. Hafsa’nın anne-baba bir kardeşi, fakih ve muhaddis sahabi. Ebu Abdurrahman künyesi ile tanınan Abdullah’ın annesi Zeynep bnt. Maz’un el-Cümeyhi’dir.

Abdullah b. Ömer’in, peygamberliğin üçüncü yılında doğduğu kaydedildiği gibi onun nübüvvetten bir yıl önce dünyaya geldiği söylenmektedir.

Babasıyla birlikte, küçük yaşta İslam’a girdi ve yine babası ile birlikte Medine’ye hicret etti. Tamamıyla İslam toplumunda ve İslam terbiyesiyle yetişti. Yaşı küçük olduğu için Bedir ve Uhud Gazaları'na katılmasına Hz. Peygamber (sav) tarafından müsaade verilmedi. Ancak on sekiz yaşlarında iken Hendek Gazvesi'ne ve daha sonra Hz. Peygamber (sav) zamanında meydana gelen bütün savaşlara katıldı. Mekke Fethi'nde, Mûte Savaşı'nda, Tebük Seferi'nde ve Veda Haccı’nda bulundu.

Abdullah b. Ömer, İslam devleti bünyesinde meydana gelen anlaşmazlıklarla ortaya çıkan ve birbirleriyle mücadele eden gruplara karışmadı, tarafsız kaldı ve devlet kadrolarında vazife almadı. Zira oğlunu hilafete aday göstermesini tavsiye eden sahabilere Hz. Ömer: “Bir evden bir kurban yeter.” demişti.
Bir gün Hz. Osman, İbn Ömer’e kadılık yapmasını, Müslümanların arasındaki hukuki anlaşmazlıkları halletmesini teklif edince özür dileyerek kadılık vazifesini kabul etmemiş, Rasûl-i Ekrem’in (sav) bir sözünü hatırlatmıştı;

Rasûlullah (sav) buyurmuşlardır ki: “Kadılar üç çeşittir. Birincisi cahillerdir. Bunların yeri cehennemdir. İkinci zümre âlimlerdir, fakat dünyaya meyilleri vardır, ilimleri ile amelleri bir değildir, bunlar da cehennemliktir. Üçüncü zümre ise hem âlim hem de dünyaya meyilli olmayanlardır.” (Ebu Davud, Akdiye, 2.)

Hz. Osman, İbn Ömer’e (ra) dedi ki:

-Ama senin baban Hz. Peygamber (sav) zamanında kaza işleri ile uğraştı ve kadılık yaptı.

-Evet, doğrudur, fakat babam bir mesele ile karşılaşınca Rasûlullah’a müracaat eder, müşküllerini halletmede zorluk çekmezdi. Çünkü Rasûlullah müşkil bir mesele ile karşılaşınca O'nun da müşkilini vahiy hallederdi. Şimdi Rasûlullah (sav) aramızda yok ki problemlerimizi O'na götürelim. Allah şimdi bizim yardımcımız olsun.”

Hz. Osman da Hz. İbn Ömer’e bu konuda fazla ısrarda bulunmadı.
Rasûlullah (sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmuştu: “…Yıldızlar gökyüzünün emniyet kaynağıdır; onlar yok olup gittikleri zaman, gökyüzüne vadolunan şeyler gelir, çatar. Ben de ashabım için bir emniyet ve güven kaynağıyım; Ben gittiğim zaman, ashabıma vadolunan (tehlikeli) şeyler gelip çatar. Ashabım da ümmetim için bir emniyet kaynağıdır; onlar gittiği zaman ise, ümmetime vadolunan (fitne, fesat ve bid’at gibi) şeyler gelip çatar.” (Müslim, Sahih, IV, 1961.)

Rasûlullah’ın (sav) haber verdiği fitneler, O’nun vefatından çok kısa bir süre sonra vuku bulmaya başlamıştı. Abdullah b. Ömer bu zamanlarda birbirleriyle mücadele eden gruplara karışmadı, ancak bununla birlikte Hz. Ali (ra) tarafında yer aldı. Dâhili olaylara karışmadı. Sıffin olayından sonra da halifelik tekliflerini reddetti. 669 yılında Hz. Peygamber’in (sav) güvenini kazanmış ve bayraktarlığını yapmış olan Halid b. Zeyd [Ebu Eyyub el-Ensari (ra)] ile İstanbul surları önlerine kadar gelip, İstanbul’un ilk muhasarasına katıldı.

İbn Ömer'in (ra) muhit ve aile olarak tamamen İslami terbiye ile yetişmesi ve Rasûlullah’ın sohbetlerinde devamlı bulunması, O'na bizzat hizmet etmekle şereflenmesi, fıtraten üstün hallere sahip olmasından dolayı zamanının bütün ilimlerinde mahir ve üstad olmasını sağladı. Her konuda çok dikkatli araştırmayı, incelemeyi severdi. Sahabe içinde, dünyaya önem vermemesi örnek gösterilirdi. Haram ve şüpheli konularda çok titiz davranırdı.

İbn Ömer (ra) helal ve harama ait hadisleri en çok bildiren ravidir. O, ‘muksirûn’ içinde  Ebu Hureyre’den (ra) sonra en çok hadis rivayet eden ikinci sahabidir.

Genellikle işittiği hadisleri yanılgıyı azaltmak, unutkanlığı ortadan kaldırmak için yazardı. Bu yazmış olduğu hadisler, “Abdullah İbn Ömer İbni’l-Hattab’ın Sahifesi” olarak geçer. Elimizde mevcut hadis kitaplarında İbn Ömer’den iki bin altı yüz otuz hadis rivayet olunmuştur. İbn Ömer, Rasûlullah’ın (sav) sözlerini, fiillerini şevk ve zevk ile izlerdi. Çoğunlukla Rasûlullah’ın hizmetinde ve huzurunda bulunurdu. Bulunmadığı zaman da Rasûlullah’ın söz ve fiilini huzurda bulunanlara sorar, tetkik ederdi. Bir meselede şüpheye düştüğü yahut iyi anlamadığı takdirde hemen Rasûlullah’a gidip öğrenirdi. Bu suretle Rasûlullah’ın söz ve fiillerine ait hadisleri toplamış, hıfzetmişti.

İbn Ömer (ra) Rasûlullah’tan sonra altmış yıl yaşadı. Ömrü boyunca Rasûlullah’ın hadislerini İslam ümmeti arasında yaymakla vakit geçirdi. Nitekim elimizde bulunan hadislerin nakil silsilesinin çoğu Abdullah İbn Ömer’e dayanmaktadır.

İbn Ömer Medine’de ders halkası oluşturarak hadis öğretirdi. Bundan başka her zaman hac mevsiminde Mekke’de İslam dünyasının dört bir yanından gelen hacılara Rasûlullah’ın hadislerini öğretmek için büyük gayret sarf ederdi.

Abdullah İbn Ömer’den Nafi ve İmam Malik b. Enes’in rivayetleriyle gelen hadisler en sağlam rivayetler olarak değerlendirilmekte ve bu rivayet zincirine “Altın Zincir” adı verilmektedir.

Bir rivayete göre Abdullah b. Ömer hac mevsiminde bir adam tarafından, ucu zehirli bir mızrakla ayağından yaralandı. Vücudu zehirlendi. Bu zehirlenme vefatına sebep oldu. Rivayete göre bu yaralama işi, ‘zalim’ lakabıyla meşhur Emevi valisi Haccac b. Yusuf’un tertibi idi.

İbn Ömer Medine’de vefat etmeyi arzu ediyordu. Zira son günlerde Mekke’de vaziyetin iyi olmadığını sezmişti. Cenâbı Hakk’a dua ediyor; “Allah’ım, beni Mekke’de öldürme!” diye yalvarıyordu. Oğlu Salim’e şöyle vasiyet etmişti: “Ben Mekke’de ölürsem beni Harem hududu civarında defnet, sen de buradan göçüp git!” İbn Ömer bu vasiyetinden birkaç gün sonra vefat etti. Vasiyeti gereğince halk toplandı. Haccac da suçluluğunu örtbas etmek için cenaze namazına katıldı. Hatta namazı Haccac’ın kıldırdığı bilinmektedir. Vefat ettiğinde on biri erkek on beş çocuğu vardı.

Ebu Seleme b. Abdullah onun için şöyle demiştir: “Abdullah İbn Ömer vefat etti. O fazilette babası Hz. Ömer’e (ra) çok benzerdi. Hz. Ömer kendisinin benzerlerinin çok olduğu bir zamanda yaşamıştı. Fakat Abdullah İbn Ömer ise kendisinin bir benzeri bulunmayan bir dönemde yaşamıştı.”

KAYNAKLAR
1- Şamil İslam Ansiklopedisi, c. 1, s. 51-54, Ahmed Ağırakça.
2- Hadis Tarihi, Prof. Dr. Talat Koçyiğit, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 NİSAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort