JoomlaLock.com All4Share.net

HUCURAT SÛRESİ 13. VE 14. AYETİ KERİMELER

hucurat

Hucurat Sûresi 13. ve 14. Ayeti Kerimeler - Fahri BERK

Sayı : 79 - Temmuz 2014

 

Hucurat Suresi 13. ve 14. Ayeti Kerimeler

 

13. Ayeti Kerime 

“Ey insanlar! Doğrusu Biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Sizleri milletlere ve kabilelere ayırdık. Birbirinizle tanışasınız diye. Gerçekten Allah katında en değerliniz en takvalınızdır. Muhakkak Allah Alîm’dir, Habîr’dir.’’

Allahu Teâlâ sûrenin bundan önceki ayetlerinde, mü’minlerin Allah ve Resûlü’ne karşı nasıl davranmaları gerektiğini talim buyurmuştu. Sonra da mü’minlerin birbirlerine karşı vazifelerini talim buyurarak kardeşliklerini pekiştirdi. Kardeşliklerini bozacak şeylerden onları men etti. Bu ayette ise Allahu Teâlâ sadece mü’minlere değil bütün insanlığa hitab ederek şöyle buyurdu;

“Ey insanlar! Doğrusu Biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık.’’

Yani sizleri Âdem ile Havva’dan veya her birinizi bir anne ile babadan yarattık. Yaratılış itibarı ile ve köken itibarı ile hepiniz birsiniz, eşitsiniz. Kimse kimseye karşı soyuyla sopuyla övünmesin. Irkçılık yapmasın.

“Sizleri milletlere ve kabilelere ayırdık. Birbirinizle tanışasınız diye.’’ 

Nesefî der ki; “Yani O, sizleri milletler ve kabileler halinde düzenledi ki, biri diğerinin nesebini bilsin, atalarından başkasına kendisini nisbet etmesin. Yoksa babalarla, atalarla övünsün diye, neseblerde üstünlük iddaasında bulunasınız diye değil.’’

Alusi de der ki; “Yani Biz sizleri bu şekilde yarattık ki birbirinizi tanıyasınız; akrabalık bağlarına riayet edesiniz; nesebleri ve mirasçılığı açıkça beyan edip ortaya koyasınız diye. Yoksa atalarla, kabilelerle övünesiniz diye değil.’’

Allahu Teâlâ köken olarak, neseb olarak bütün insanların kendi katında eşit olduğunu, bu açıdan kimsenin kimseye üstünlüğünün olmadığını beyan ettikten sonra, kendi katında insanların ne ile üstünlük sağlayabileceğini, neyle şeref ve değere sahip olabileceğini beyan etmek üzere şöyle buyurmaktadır; 

“Gerçekten Allah katında en değerliniz en takvalınızdır.’’ 

Yani Allahu Teâlâ sizleri neseblerinize göre değil takvanıza göre değerlendirecektir. Takva ise; Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılarak haramlardan, mekruhlardan, şüphelilerden şiddetle sakınarak ve mübahlara da fazla dalmayarak gerçekleşir. Ayette takvadan daha ileri olan “etkâ’’ kelimesi kullanılmıştır ki takvada çok ileri olmak manasına gelir.

Resûli Ekrem’e (sav); “İnsanların en kıymetlisi kimdir?” diye soruldu. O da; “Allah katında insanların en değerlisi onların en takva olanlarıdır.’’ diye buyurdu. (Buhârî)

Resûli Ekrem buyurdu ki; “Muhakkak ki Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza bakmaz. Fakat O, sizin kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, İbn Mace)

Ebû Zerr (ra) dedi ki; Hz. Peygamber bana şöyle dedi; ’’Dikkat et, sen kırmızı deriliden, siyah deriliden -Allah’tan duyduğun takva ile üstün olma halin müstesna- daha hayırlı olamazsın.’’ (İmam Ahmed)

 

Yine Resûlullah (sav) buyurdu ki; 

“Sizin bu nesepleriniz kimseye karşı bir hakaret sebebi olamaz. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız ve hepiniz bir kabı şöyle böyle dolduranlarsınız. Kimsenin kimseye -din ve takva ile olması müstesna- bir üstünlüğü yoktur. Kötülük olarak da bir kişiye çirkin sözlü, cimri ve ahlâksız olması yeter.’’ (İmam Ahmed)

“Muhakkak ki Allah kalplerin değerini ve takvasını çok iyi bilen Alîm’dir. Ahvalinizin iç yüzünden haberdar olan Habîr’dir.’’

14. Ayeti Kerime

“Bedevîler iman ettik dediler. De ki; Siz iman etmediniz; ama Müslüman olduk deyin. İman henüz kalplerinize yerleşmedi. Şayet Allah’a ve Peygamberine itaat ederseniz amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah Gafûrdur, Rahîm’dir.’’

Rivayete göre Medine civarında yaşayan Beni Esed kabilesi bir kıtlık yılında Medine’ye gelmişler, kelime-i şehadet getirerek Müslüman olmuşlardı. Peygamber Efendimize de; “Bizler filan filan kimseler gibi seninle savaşmadık. Ve kelime-i şehadet getirerek Müslüman olduk.” diyorlar. Sadaka ve ganimetten pay gözetiyorlar.

“Bedevîler iman ettik dediler.’’ Allahu Teâlâ onların bu iddaalarını reddederek buyurdu ki; “De ki; “Siz iman etmediniz.” yani henüz hakiki iman manasına erişmediniz. Çünkü iman yalnızca dil ile ikrardan ibaret değildir. Kalbin de tasdiki gerekir. Bu ise henüz sizde oluşmadı. 

Ama “Müslüman olduk.’’ deyin. Yani kelime-i şehadeti getirerek İslâm’a girdik ve mü’minlere karşı savaşmak durumundan çıktık, barışa ulaştık deyin. İman henüz kalplerinize yerleşmedi.

İbn Kesir der ki; “Yani sizler henüz imanın hakikatine ulaşamadınız.” Bu da ayeti kerimede sözü geçen Bedevî Arapların münafık olmadıklarını, onların sadece kalplerinde imanın sağlamca yer etmemiş Müslümanlar olduklarını, bununla birlikte,bulundukları noktadan daha üstün bir makamda olduklarını iddaa ettiklerini ve bu bakımdan onlara edebin sınırlarının öğretildiğini göstermektedir.

Daha sonra yüce Allah şöyle buyurmaktadır; “Şayet Allah’a ve peygamberine itaat ederseniz amellerinizden bir şey eksiltmez.” Yani zahiren şehadet ile ikrar verdiğiniz gibi kalben de ihlâs ile imana terakki edip, mü’mini kâmil ve müslimi sadık olmak üzere gereğince amel ederek Allah ve Resûlü’nün emirlerini seve seve icra ederseniz, Allah size amellerinizden hiçbirini eksik olarak ödemez. Çünkü Allah Gafûr’dur itaat edenlerin kusurunu mağfiret eyler. Rahîm’dir rahmetinden fadlı ile ecir verir.

Kaynakça:

Elmalılı Tefsiri

El Esas Fi’t Tefsir

Beydavi Tefsiri

 

Yazar: Fahri BERK

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort