JoomlaLock.com All4Share.net

Hz. ÂİŞE’NİN (r.anha) AZADLISI Hz. BERİRE (r.anha)

hz aise

Hz. Âişe'nin (r.anha) Azadlısı Hz. Berire (r.anha) - Şeb-i VUSLAT

Sayı : 80 - Ağustos 2014

 

Hz. Âişe'nin (r.anha) Azadlısı Hz. Berire (r.anha)

 

Hz. Berire kölelik acısını tadan garip- lerdendi. Herhangi bir eşyaymış gibi alınıp satılma zilletini yaşayan bahtsız bir hanımdı. O, Ebû Leheb’den Medineli bazı kişilere kadar birçok sahip değiştirmiş, en son Hilaloğulları’ndan birine satılan bir cariyeydi.

Medine’de yaşayan Hz. Berire cesur ve atak biriydi. Köle olmasına rağmen toplumsal olaylara duyarsız kalmadı. Medineliler İslâm’a koştuğunda o da İslâm ile şereflendi.Müslüman olması, karartılmış dünyasını aydınlatarak kaybolan ümitlerini yeniden yeşertti. Hayatı anlam kazandı. İslâm’ı ve Müslümanları tanıdıkça beklentileri, hayata tutunma arzusu hiç olmadığı kadar arttı.

Hz. Berire’nin başındaki sıkıntı sadece kölelikten ibaret değildi. Onun kölelik dışında bir sıkıntısı daha vardı; o da eşiydi. Efendileri onu kendisini deliler gibi seven Muğis adında başka bir köle ile evlendirmişti. Muğis’in onu sevmesi yetmemişti. Muğis onu çok sevmesine rağmen Hz. Berire eşini bir türlü sevememişti. Kendini bunun için zorladığı hâlde olmamıştı. Eşinin aşırı sevgisi onu boğmuş, ona karşı soğukluğu zaman içerisinde nefrete dönüşmüştü. Hayatı bir şekilde cehenneme dönmüştü.

Çok hamarat ve çalışkan bir hanım olan Hz. Berire, Allah Resûlü’ne (sav) yakın olmak, Efendimiz’e (sav) yahut ailesine biraz olsun hizmet edebilmek için can atıyordu. Bunun için fırsat kolluyor, efendilerinden izin alarak müsait olduğu zamanlarda Hz. Âişe (ra) annemizin yanına gidiyor, yardım edip hizmetini yapıyordu. Bu vesile ile Allah Resûlü’nü (sav) yakından görüyor, ilminden, irfanından, feyiz ve bereketinden istifade ediyor, Efendimiz’e (sav) hizmet etme şerefine nail oluyordu. Hz. Âişe (ra) onun hâl ve hareketlerini, samimiyetini, ahlâkını çok beğeniyor, hizmetlerinden memnun kalıyordu. Hz. Berire, Hz. Âişe’yi (ra) çok sevmiş, Hz. Âişe de (ra) Hz. Berire’yi çok sevmişti. Bu yakınlık Hz. Berire’nin zaman zaman Hz. Âişe (ra) annemize açılmasına, dertlerini paylaşmasına vesile olmuştu. Bu konuşmalar, ona yeni bir hayatın kapılarını açmıştı.

Onu köle değil, bir insan olarak gören, ona değer verip insanca davranan Hz. Âişe (ra) annemiz, Hz. Berire’nin gönül dünyasını aydınlatarak onu bambaşka bir insan yaptı. Hz. Âişe’nin (ra) yanında hayatın güzel yanlarını yeniden keşfeden Hz. Berire, İslâm’ın insana bakışından da cesaret alarak hayatı daha anlamlı kılmak için kölelik bağından kurtulmaya karar verdi. Efendileri ile konuşup kölelikten kurtulmak için onlarla bir anlaşma yaptı. Anlaşmaya göre Hz. Berire efendisine her yıl bir evkiye (40 dirhem) ödemek suretiyle, dokuz yılda dokuz evkiye ödeyerek hürriyetine kavuşacaktı. En iyi ihtimalle dokuz yıl daha köle olarak kalmak, sonunda hürriyet ihtimali olduğu için onu çok heyecanlandırdı. Zamanın uzunluğunu hiç düşünmedi. Zaten bir köle için zamanın hiçbir anlamı yoktu.

Ehli Beyt’e hizmeti nedeni ile kendi-sine birçok güzel kapılar açılan Hz. Berire annemiz, bu konuda da büyük bir lü-tuf ve ihsâna kavuştu. Hz. Âişe annemiz (ra) şöyle anlatıyor; “Bir gün Berire bana gelerek hürriyetine kavuşmak için efendisi ile anlaştığını, bunun için kendisine yardımcı olmamı rica etti. O sırada efendisi ile anlaştığı miktardan henüz hiçbir ödeme yapmamıştı. Ona bu parayı efendine tek bir seferde ödeyerek seni efendinden satın alıp sonra da azat etmemi ister misin, dedim o da memnuniyetle kabul etti. Ancak bunu velayetin bende kalması şartı ile yaparım, de-dim.” Hz. Âişe annemizin (ra) sözlerini duyan Hz. Berire, kulaklarına inanamadı. Sevinç-ten yerinde duramaz olmuştu. Bütün bunlar olurken ya olmazsa diye endişeleniyor, problem çıkmaması için sürekli Allah’a (cc) yalvarıyordu. Hz. Âişe (ra) annemiz ona; “Gidip efendinle konuş, benim teklifimi ona ilet.” buyurdu. Hz. Berire müsaade iste-yip doğruca efendisinin yanına gitti. Hz. Âişe’nin (ra) kendisini azat etmesi için ona dokuz değil 10 evkiye (400 dirhem), hem de hepsini peşin olarak ödemek istediğini söyledi. Efendisi bu kârlı alışverişten memnun olacağını ifade etti. Hz. Berire, Hz. Âişe annemizin (ra) velayet hakkının kendi-sine verilmesi şartını henüz söylememişti. Alışverişten daha kârlı çıkmak isteyen efendisi; “Bir şartla olur.” dedi. Annemiz “Şartın nedir?” dedi. Efendisi “Velayet hakkın bende kalır.” diye şart koştu. Hz. Berire efendisine herhangi bir cevap vermeden, izin isteyip mahzun bir şekilde Hz. Âişe’nin yanına gitti ve “Efendim beni satmak istiyor, ancak bunun için velayetimin onlarda kalmasını şart koşuyor.” dedi. Hz. Âişe (ra) bunu doğru bulmadı. Fikrinde ısrar etti ve “Hayır, bu şartı kabul edemem.” dedi.

Hz. Berire’nin sevinci yarım kaldı. Hz. Âişe’nin (ra) bu sorunu çözeceğinden çok ümitli olmasına rağmen yine de büyük bir üzüntüye kapıldı. Onun üzüldüğünü gören Hz. Âişe annemiz (ra), Hz. Berire’yi teselli ederek kendisini satın alacağı konusunda onu ümitlendirip efendisinin evine gönderdi. O sırada Allah Resûlü (sav) namaza çıkmak üzereydi. Bunun için konuşmaları duyduğu halde müdahale etmemişti. Namazdan dönüp Hz. Âişe’nin (ra) yanına geldiğinde ona Hz. Berire Hatun’un işinin ne olduğunu sordu. Hz. Âişe (ra); “Ya Rasûlallah! Ben Berire’yi satın alıp azat etmek istiyorum. Ancak efendileri bu satış için Berire’nin velaye-tinin kendilerinde kalmasını şart koşuyorlar. Ne yapalım?” dedi. Allah Resûlü (sav) “Onu satın alıp azat et! Velayetini dert etme. Velayet, parayı verene, onu azat edene aittir. Onlar isterlerse yüz kere şart koşsunlar bu değişmez.” buyurdu. Hz. Âişe’nin (ra) yanından ayrılan Peygamber Efendimiz (sav) Mescidi Nebevî’ye gitti ve sahabelere bir konuşma yaparak konuyu gündeme getirdi. Buyurdular ki; “Bazılarına ne oluyor da Allah’ın kitabında olmayan şartlar koşuyorlar. Allah’ın kitabında olmayan şeyleri şart koşanların şartları geçersizdir. İsterlerse yüz kere şart koşsunlar değişmez, Allah’ın şartı hak ve geçerlidir.”

Hz. Berire, hürriyete kavuşmasının önündeki engelin kalkmasına çok sevindi. Ehli Beyt’e, Hz. Âişe’ye (ra), Allah (cc) ve Resûlü’ne (sav) olan sevgisi daha da derinleşti. Engel aşılınca Hz. Âişe (ra) ona verdiği sözü tutarak Hz. Berire’yi efendisin-den satın alıp hürriyetine kavuşturdu. Hz. Âişe’ye (ra) müteşekkir olan Hz. Berire, onun kendisi için büyük bir nimet olduğunun bi-lincindeydi. Bunun için Ehli Beyt’in hizmetinden ayrılıp onlardan uzaklaşmak bir yana, kendisini Hz. Âişe’nin hizmetine adadı. Hz. Âişe ruhunu teslim edinceye kadar da bu hizmete devam etti.

Hz. Berire Hatun’un özgürlüğüne kavuşması, ona yeni bir kapı açmıştı. Ancak bu kapı onun için aynı zamanda yeni bir sorun demekti. Hürriyetine kavuşunca, Allah Resûlü (sav) onu yanına çağırarak; bu yeni durumun sosyal statüsünü değiştireceğini, kendisi ile eşi arasındaki ilişkilerine yeni bir boyut kazandıracağını bildirdi. Ona bundan sonra eşi ile evliliğini devam edip etmemekte serbest olduğunu söyledi. Tavsiye etmemekle birlikte eğer isterse eşinden ayrılabileceğini, ayrılmak isterse hür hanımlar gibi iddet beklemesi gerektiğini i-fade buyurdu. Ama arzusunun, bu evliliğin devam etmesinden yana olduğunu bildirdi. Hz. Berire Hatun eşine bir türlü ısınamadığı için onunla evli kalmak istemiyor, ancak köle olduğu için bir şey yapamıyordu. Böyle bir hakka sahip olduğunu öğrenince bunu kullanmak istedi. Eşiyle evli kalmak istemiyordu. Kararının kesin olduğunu ifade etmek için; “Bana evliliğimizin devamı için şunları şunları verse bile yine de onun yanında kalmak istemem.” dedi. Allah Resûlü (sav) Hz. Berire’nin kararlı olduğunu görünce ısrar etmedi. Düşüncelerine müdahale etmeyip sessiz kaldı. Hz. Berire Hatun’u ölesiye seven eşi Muğis, olanları duyunca üzüntüsünden kahroldu. Evliliğinin devam etmesi için girişimlerde bulunduysa da bütün çabaları boşa çıktı.

Eşinden ümidini kesen Muğis, gözyaşlarına hakim olamadı. Gözyaşları sel olup akarak sakalını ıslatıyor, gece gündüz ağlayarak bilinçsizce Medine sokaklarında geziyordu. Allah Resûlü (sav) onun bu halini görünce amcası Hz. Abbas’a; “Ey Amca! Sen de Muğis’in Berire’ye olan şu sevgisine karşılık, Berire’nin ona olan kinine şaşmıyor musun?” buyurdu. Muğis’in durumuna acıyan Allah Resûlü (sav), Hz. Berire’yi yanına çağırarak onunla yeniden konuştu. Ona eşinin durumunu anlatarak eşine dönmesini tavsiye etti. Hz. Berire; “Ya Rasûlallah! Bu benim için bir vecibe mi? Bunu yapmamı emir mi ediyorsunuz?” dedi Allah Resûlü (sav); “Hayır, ben sadece aracılık yapıyorum.” buyurdu. Allah Resûlü’nün (sav) kendine eşine geri dönmesini emretmeyip sadece tavsiye ettiğini öğrenen Hz. Berire; “Bu evliliği istemiyorum.” diyerek her şeye rağmen eşine geri dönmeyeceğini bildirdi.

Hz. Berire Hatun konusuna çok önem veren âlimler, onun başından geçen bu olaydan hukuki ve ahlâkî meseleler tespit etmişlerdir. Hatta Taberî ve İbni Huzeyme bu konuda müstakil eserler kaleme almışlardır.

Bu altın tablo, İslâm’ın insana, fik- re, hürriyete ne kadar değer verdiğini, ayrıca Allah Resûlü’nün (sav) çok özel şartlarda bile, eşinin azat ettiği bir cariyenin hayatına müdahale etmeyip onun kararına saygı gösterdiğini resmetmesi bakımdan çok önemlidir. Yine bu tablo, ailenin sevgi ve saygı temelleri üzerinde yükselme- si, ona dıştan özellikle zorlayıcı baskılar yapılmaması gibi ve daha birçok noktada bize önemli mesajlar vermektedir. Allah Resûlü (sav) ona ve onun gibi geçmişte cariye ve köle olanlara, yalnızca bir kere değil her zaman değer verir, onları diğer insanlardan ayırmaz, onları muhatap alır, en hayatî konuda görüşlerini sorardı.

Münafıklar Hz. Âişe annemize (ra) iftira attıklarında da böyle oldu. Allah Resûlü (sav) bu konuda sahabe-lerin ileri gelenlerine görüşlerini sorduğu gibi, geçmişte cariye olmalarına rağmen Hz. Âişe annemize yakın olmaları dolayısıyla Hz. Ümmü Eymen annemiz ve Hz. Berire’ye de sorular sordu. Bilgilerine başvurdu. Konu ile ilgili Hz. Ali (ra) ve Hz. Üsame b. Zeyd’in (ra) görüşlerini soran Allah Resûlü (sav) onlardan görüşlerini aldıktan sonra Hz. Ali (ra); “Ya Rasûlallah! İsterseniz cariyesine de sorun. O size işin doğrusunu söyler.” diye teklif etti. Allah Resûlü (sav) onun bu teklifini yerinde bularak Hz. Berire’yi yanına çağırdı. Hz. Âişe’yi (ra) kastederek ona; “Ey Berire! Onda şüpheleneceğin herhangi bir durum gördün mü?” Hz. Berire “Hayır, Seni hak ve gerçek olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki onda bir şey hariç, hiçbir kusur görmedim.” ded. Allah Resûlü (sav); “O da nedir?” diye sordu Hz. Berire; “Kendisi çok genç bir hanım olduğu için hamur yoğururken bazen uyuya kalırdı. O sırada evdeki keçi gelir hamuru yerdi.” dedi. Hz. Ali (ra) onu sıkıştırarak, Allah Resûlü’ne (sav) doğru söyle, diye çıkıştı. Bunun üzerine kızan Hz. Berire; “Sübhanallah! Vallahi ben onun hakkında kuyumcunun halis kırmızı altın külçesi hakkında bildiğinden başka bir şey bilmiyorum. Vallahi ben onun hakkında başka bir şey bilmiyorum. Vallahi Ya Rasûlallah! Eğer onun hakkında bundan başka bir şey olsaydı, Allah onu Sana bildirirdi.” dedi. Onun sözlerini ciddiye alan ve değer veren Allah Resûlü (sav), diğer sahabele-rin sözlerinin de aynı doğrultuda olduğunu görünce bu iftirayı atan münafıklardan hesap sormak için harekete geçti. Sahabele-rine; “Kim Bana Ehli Beyt’im hakkında Beni bu kadar rahatsız eden kişinin özür dilemesini sağlayacak. Vallahi Ben Ehli Beyt’im hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyorum.” buyurdu.

Uzun yıllar Hz. Âişe’ye (ra) hizmet eden Hz. Berire Hatun bu esnada çok şey öğrendi. Ehli Beyt’in ahlâkı ile ahlâklanarak Rabbi’nin katında pek çok mânevî mertebeleri kat etti. Allah Resûlü (sav) ömrünün sonlarına doğru, ilâhî emir üzerine sık sık kabristanı ziyaret etmeye başlamıştı. Yine bir gece kendisine kabir ziyareti yapması emredilmişti. O gece Hz. Âişe’nin (ra) yanında kalan Allah Resûlü (sav) eşini uyandırmamak için sessizce yataktan kalktı. Elbiselerini giyerek dışarı çıktı. O sırada uyanıp Allah Resûlü’nün (sav) odasından çıktığını fark eden Hz. Âişe Allah Resûlü’nü (sav) koruma güdüsü ile hemen harekete geçti. Devamını Hz. Âişe (ra) şöyle anlatıyor; “Hemen Berire’nin yanına gittim ve ona Allah Resûlü’nü (sav) takip etmesini söyledim. Allah Resûlü’nün (sav) peşine takılan Berire, kabristana kadar O’nu takip etmiş. Allah Resûlü (sav) bir süre kabristanda kalıp dua ettikten sonra geri dönmüş. O’nun geri döneceğini anlayan Berire, O’ndan önce davranarak hızlıca eve geldi. Olan bi-teni bana anlattıktan sonra kaldığı yere geri döndü. Ben de hemen yatağıma yattım, hiçbir şey olmamış gibi uyudum. Sabah olunca yaptıklarımı Allah Resûlü’ne (sav) anlattım. Allah Resûlü (sav); “Kabristanda yatanlara dua etmem için Allah tarafından oraya gönderildim.” buyurdu.”

Allah Resûlü’nün (sav) vefatla sonuçlanan hastalığında hep O’nun çevresinde olan ve O’na hizmet etmeye gayret eden Hz. Berire, Efendimiz’in (sav) son günlerinde de O’na hizmet etme bahtiyarlığına erdi. Allah Resûlü (sav) namaza gitmek isteyip de sürekli bayıldığı sıralarda namazı Hz. Ebû Bekir’in kıldırmasının istedi. Bir ara ayılıp kendini iyi hissedince; “Namaza başladılar mı?” diye sordu. Yanındakiler “Evet” deyince “Birini bana çağırın da ona dayanarak mescide gideyim.” buyurdu. Hz. Berire hemen yerin-den fırlayarak Allah Resûlü’nün (sav) yanına koştu. Ona (sav) destek oldu. Diğer tarafına da başka bir sahabe geçerek Efendimiz’i (sav) mescide götürdüler. Bu sırada Allah Resûlü (sav) hastalığının şiddetinden adım atamıyor, ayakları yerde sürünüyordu. Hz. Âişe’nin (ra) yanında çok şey öğrenen Hz. Berire, onun vefatından sonra öğrendiklerini çevresindeki insanlarla paylaşmak için daha çok gayret gösterdi. Bir gün Medine’nin ileri gelenlerin-den Abdulmelik b. Mervan’a Medine valisi olmadan önce nasihat ederek; “Ey Abdulmelik, sende güzel özellikler görüyorum. Sen yönetim işini üstlenebilecek ve bu ümmeti yönetecek vasıflara sahipsin. Eğer bu işi üstlenirsen kan dökmekten sakın. Çünkü bu konuda Allah Resûlü’nün (sav) şöyle buyurduğunu duydum; “Bir adam, cennetin kapısına kadar gider oradan içeri baktıktan sonra, haksız yere döktüğü Müslüman kanı sebebi ile kapıdan geri çevrilir.” dedi.

Hz. Berire’nin vefatı hakkında kesin bir bilgi bulunmamaktadır. Asrı saadette köleler azad edilerek hürriyetlerine kavuştular. Ahir zamanda bizler de maalesef nefsimizin kölesi olmuşuz. Nefsi efendisi olanın vay haline! Rabbim bizlere bu mübarek ayın hürmetine nefsimizden azad olabilmeyi nasip etsin inşaallah.

Padişah gelmez saraya, hâne mamur olmadan. Rabbim yar ve yardımcımız olsun. Âmin!

 

Kaynakça:

- Dr. Hilal Kara, Abdullah Kara, Hanım Sahabeler Ansiklopedisi, Nesil Yayınları, İstanbul

- Mehmed Emre, Büyük İslâm Kadınları ve Hanım Sahabeler, Çelik Yayınevi, İstanbul

 

Yazar: Şeb-i VUSLAT

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort