JoomlaLock.com All4Share.net

HZ. ALİ EFENDİMİZ’DEN BİR ŞAHSİYET TAHLİLİ

Elhamdulillahi Rabbil âlemin. Huve’r-Rahman, Huve’r-Rahîm. Salavatullahi ve selamuhu ala Muhammed’in (sav) ve ala alihi ve sahbihi aleyhim  ecmain.

Cenâbı Hak, Feyyaz-ı Mutlak ve Rabb-ül Felak Hazretleri lütuf ve merhameti ile bizlere meded-ü inayet eylesin. Hepimizi, bütün ümmeti Muhammedi günümüz fitne-fesadından, fısk-u fücurundan muhafaza eylesin. İslâm üzere, iman üzere olmayı, öylece de ölmeyi hepimize nasip eylesin.

Bu yazımızda İslâm ümmeti içerisinde ayrılık, fitne ve tefrikaların çokça yaşandığı Hz. Osman (ra) efendimiz zamanı ve sonrasında; Kutb-u velayet, vesile-i hidayet, rehber-i imamet Hz. Ali (ra) efendimiz nasıl tespit, tahlil ve tavsiyelerde bulunmuşlar bunları aktarmaya, bir ders çıkarmaya çalışacağız.

Hz. Osman efendimizin halife olmasından sonra Ali efendimizin, onu bazı hususlarda uyarması, tenkit etmesi söz konusudur. Ancak Mısır, Basra ve Küfe’den Medine’ye gelen isyancılara karşı halife Hz. Osman efendimizi savunmuş hatta halifenin kapısının önüne Hz. Hasan ve Hüseyin efendilerimizi yerleştirerek koruma sağlamıştır. Fakat halifenin şehit edilmesi engellenemeyince  hilafeti yüklenmek zorunda kalmıştır.

Ali efendimiz hilafetinin ilk günlerinde de Osman efendimizin yeğeni Şam valisi Hz. Muaviye’nin;  Hz. Aişe annemiz taraftarı olarak Hz. Talha ve Hz. Zübeyir’in muhalefeti ile karşı karşıya gelmiştir. Hz.Aişe annemiz taraftarları ile yapılan Cemel savaşı, Hz. Muaviye ile yapılan Sıffin savaşı Ali efendimizin galibiyeti ile sonuçlansa da Hariciler adı ile yeni bir grubun ortaya çıktığı bilinmektedir. Hariciler ile  yapılan Nehrevan Savaşı’nda Haricilerin tamamına yakını öldürülür. Daha sonra Nuhayle denilen yerde de 2.000 kadar Harici anlaşmaya yanaşmayınca tekrar savaş kaçınılmaz olur.

İşte  bu fitne-fesat günlerinde Hz. Ali (ra) efendimiz, Kümeyl bin Ziyad (ra) adlı bir dostu ile dertleşir ve o günden bugüne bizlere ibret olacak şahsiyet tahlilleri yapar.

Kümeyl b. Ziyad’dan nakille:
“Bir gün Hz. Ali (ra)  elimden tuttu ve beraberce şehirden dışarı çıktık. Sahraya vardığımızda oturup derinden içini çekti. Sonra:
— Ey Kümeyl, buyurdu.
— Buyurun, dedim.
— Kalpler birer kaptır. Kapların en iyisi, çok eşya alıp muhafaza edendir. Bak sana ne söylüyorum, iyice belle. İnsanlar üç çeşittir:

Biri, ilim ve ameli tam olan ve her yönü ile Allah yolunda olan âlimdir. Biri, kurtuluş yolunu öğrenmeye çalışan öğrencidir. Üçüncüsü de, akılsız ve bayağı kimselerdir ki, her zırlayana uyar ve esen her rüzgârın peşinden giderler, ilmin ışığı ile aydınlanmazlar ve sağlam bir kaleye sığınmazlar.    

Bilgi, servetten iyidir. Çünkü bilgi sana bekçilik yapar. Servete ise sen bekçilik edersin. Bilgi harcamakla artar, servet ise harcamakla azalır. Bilgin kişinin sevilmesi, dinin herkese borç kıldığı bir vazifedir. Bilgi, sahibine sağlığında kılavuzluk yapar, ölümünden sonra da ona iyi ad bıraktırır. Servetin gücü, servetin elden çıkması ile gider. Nice servet bekçileri vardır ki, daha sağken ölürler. Bilginler ise, dünya durdukça sağdırlar. Kendileri ortada yoktur. Fakat hatıraları gönüllerde yaşamaktadır, buyurdu.

Kümeyl diyor ki: Hz. Ali (ra) bir daha içini çekerek ve elini göğsüne vurarak şöyle buyurdu :
— Burada geniş ölçüde bilgi vardır. Fakat ne yazık ki, onu taşıyabilecek kimseler bulamıyorum.

Evet, kabiliyetli ve hızla kavrayan bir kimse vardır, fakat güvenilen bir kimse değildir. Dini, dünyaya araç yapmakta ve Allah'ın eline vermiş olduğu belgeleri Allah'ın kitabına karşı, Allah'ın nimetlerini de Allah'ın kullarına karşı kullanmaktadır.

Bir başkası da vardır ki, o da hak peşinde olanlara uyuyorsa da, hakkı yaşatmada sağduyu sahibi değildir. En ufak bir kuşkunun baş göstermesiyle, gönlü tereddüt kıvılcımları ile tutuşur ve böylece ortada kalıp ne bu yanı, ne o yanı tutamaz olur.
Kimisi de vardır ki, nefsani arzu ve isteklerin arkasında yuları gevşek olup şehvet duygularının esiri olur, ya da kendisinde dünya sevgisi o kadar yer etmiştir ki, en büyük zevkini dünya malı toplayıp servet biriktirmekte bulur.

Bu iki kimse de, din ve insanlık için kılavuz ve rehber olmaktan çok, şuursuzca otlayan hayvanlara benzerler. İşte böylece ilim, kendisini taşıyanların ölümü ile ölüp gider. Fakat bununla beraber yeryüzü, Allah'ın ilim belgelerini elinde tutan kimselerden büsbütün boş kalmaz ki, Allah'ın beyyine ve güçlü belgeleri işlemez duruma girmesin. Bunlar, sayıca az fakat Allah katında değerleri büyüktür. Allah da bunların aracılığı ile kendi belgelerini korur ki, onlar da Allah'ın belgelerini kendileri gibi olanlara aktarsınlar ve bu evsafta olan kimselerin dimağına eksinler. Bunlar ellerindeki ilim silâhı ile hakikat kalelerini açar, midecilerin sarp görerek yürüyemedikleri mânâ yolunda uçarak gider ve bilgisizlerin ürküp kaçtıkları yücelikleri kucaklarlar. Bedenen yeryüzünde iseler de, ruhen yüce âlemdedirler. İşte Allah'ın yeryüzündeki halifeleri ve insanlığın kılavuz ve rehberleri  bunlardır. Ah, ah, bunları görmek ve bunlarla arkadaş olmak ne büyük bir mutluluktur.

Hz.Ali (ra) burada sözlerine son vererek:

— Allah beni de, seni de af buyursun. Artık istersen gidelim, buyurdu.” (Hayatü’s-Sahabe 3.Cilt-601)

Çok özlü, ibretli, “ilmin kapısı” olduğunu ispat eden bir üslup ile şahsiyet tahlilleri yapan Hz. Ali (ra) efendimiz kendi döneminde anlaşılamadığını, garip kaldığını bizlere hissettirmektedir.

Metnin birinci bölümünde üç tip şahsiyet ortaya konmaktadır. Birincisi ilmiyle amil olan alim, ikincisi alimin etrafında ilim-hidayet ve istikamet üzere olmaya çalışan talebe. Üçüncüsü sağlam kaleye sığınamayan, dünya rüzgarında savrulan akılsız şahsiyet. Cenâbı Hak bizleri muhafaza eylesin. İlim ve kemal sahibi, Peygamber varisi  Hz. İnsan’ın yanından ayırmasın.

Rivayetin ikinci kısmında nefsin, şeytanın, dünyanın iğvaatlarıyla şahsiyeti bozulmuş, hakikati algılamakta-taşımakta güvenilmez hale gelen tipler tahlil edilmektedir. Son olarak her şeye rağmen “Mevlâ ile hem-dem olmuş, O’nun ilim belgelerini elinde tutan, değerleri büyük, Allah’a (cc) emin olmuş, mana yolunda uçarak giden, Allah’ın (cc) yeryüzündeki halifeleri, insanlığın kılavuz ve rehberi” olan insanlardan bahsetmektedir ki elhamdulillah bu insanlar Hz. Ali efendimizden günümüze kadar her devirde olagelmiştir.

Bugün de İslâmı anlamada, yaşamada çok farklı tavır ve tutumlar, cemaatleşmeler söz konusudur. İnsan, halinin-hayatının bir muhasebesini yapmalı ve evvel emirde Mevlayı Müteal Hazretlerinden yardım istemelidir.  Her ne kadar Hz. Ali efendimiz dönemindeki gibi bedenen vurma kırma, ölümler ülkemizde çok değilse de Afganistan’dan Irak’a, Suriye’den Libya’ya uzanan İslâm coğrafyalarında; bir taraftan emperyalist Batının fitneleri bir taraftan da şahsiyetsiz Müslümanların tutumları çokça kan dökülmesine neden olmaktadır.

Ülkemizde ise velayet itikadının rahmeti, daha yumuşak geçiş ve dönüşümlere vesile olmaktadır. Eğer, özünde liderlik ruhunu barındıran bu toplum Rabbimiz Teâlâ  hazretlerine ciddi bir yönelişle yönelirse ve ”Halife Kılavuz ve Rehber” arzusunu dile getirirse , inanıyoruz ki bu toplum tarihte kendini gösteren asli şahsiyetini bulacaktır.

Büyüğümüz Hâce Hazretleri (ksa), Kur’ân-ı Hakim’de beyan buyrulan “Allah (cc) nurunu tamamlayacaktır.” ifadesini sohbetleşirken ”Bu tamamlanış birinci manada kulun Allah’ta (cc) yerini bulması anlamında, kişinin kendi hakikatine vakıf olması; ikinci manada aynen Asr-ı Saadet’te olduğu gibi Cenâbı Hak’tan razı olan ve Hakk’ın da onlardan razı olduğu bir cemaat-toplumun tesis edileceği“ işareti-beşareti olarak ifade etmişlerdi.

“Efendimizin (sav) nazar edip memnun ve hoşnut olacağı bir yapıyı oluşturmaya gayret ettiklerini, bunu hayatlarının gayesi” olarak dile getirmişlerdi. Biz de bu gayret-hizmet içerisinde yerimizi alabilmeyi, Peygamber Varisi Hz. İnsan’ın idealinde, yanında-yöresinde olabilmeyi Mevlamızdan  lütfetmesini diliyoruz.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 MAYIS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort