JoomlaLock.com All4Share.net

İKİNCİ YUSUF

ikinci Yusuf

İkinci Yusuf - Sâlik-i İrfân

Sayı : 107 - Aralık 2016

 

İkinci Yusuf

 

Hamd âlemlerin Rabbi olan, Âlim olan, Âdil olan, Kâdir olan Mevla-i Müteal Hazretlerine olsun. 

Binler salat ve selam şefaatçimiz, sahibimiz, Efendimiz Ahmedü Mahmud Muhammed Mustafa Hazretleri’nin üzerine olsun.

Temizlenmek bireyin hayatının belki birinci ve en önemli adımı. Çünkü temizlik sağlığın, ibadetin… bütün hayırların anahtarıdır. Fıkıh kitaplarımız hep temizlik (gusül, teyemmüm, abdest) bahisleri ile başlar. Mükellef bir müslümanın camiye girecekse, namaz kılacaksa, Kur’an okuyacaksa veya Kâbe’yi tavaf edecekse guslü-abdesti olmalı. Mevlamız: “Allah temizlenenleri sever.” (Tevbe 108) buyururken Efendimiz (sav) temizleme biçimlerini ayrıntılı olarak ümmetine öğretmiştir. Beden temizliğinden başlayarak eşyaların, yiyeceklerin, elbiselerin, ikamet edilen yerin ve çevrenin temizliğine kadar bütün temizlik biçimleri önemsenmiş ve ashaba tavsiye edilmiştir. 

Mevlana hazretleri: “Ey İnsan! Sen duygun ve düşüncenle iki dünyaya da bedelsin; fakat farkında değilsin.” ifadesiyle aklın fiili olan düşünce ve kalbin fiili olan duyguya dikkat çeker. İşte beden-çevre temizliğinden daha içerde akıl ve gönül temizliğini de fark etmek, önemsemek gerekiyor. Cenabı Mevlamız bizlerden “salim bir akıl” ve “selim bir kalp” istemektedir. Salim bir akla ve selim bir kalbe sahip olan insanın her fiili ameli salih olacaktır. 

Hâce hazretleri (ksa) bir sohbetlerinde “Fiilde günah yoktur.” buyururlarken kişinin yaptığı fiilin içindeki duygu ve düşüncenin önemli olduğuna işaret etmişlerdir. Konunun anlaşılması için -affınıza sığınarak- kişinin ailesi ile beraberliği meşru ve helal iken; yabancı bir kadınla beraberliğinin gayrimeşru ve haram olması, örnek verilebilir. Efendimiz (sav) hazretleri: “Yabancı bir kadının rahmine bırakılan bir meniden daha büyük bir günah bilmiyorum.” emri şerifleri ile işin vahametini dile getirmektedirler. Burada yabancı-namahrem olana bakış ve yönelişle günah gerçekleşmektedir. Kişinin duygu ve düşüncelerinin etkisi ile yönelişi, harekete geçmesi, yapıp etmeleri bir süreçtir. Hayrı da şerri de bu süreci dikkate alarak değerlendirmek gerekir. “Ameller niyetlere göredir.” ifadelerinde de bu başlangıca işaret vardır. Öyle ise birey olarak duygu-düşüncelerimiz Rabbimizin katında çok önemlidir. 

Bireyin olduğu kadar toplumun da arınma süreci vardır. Ümmet-i Muhammed’in bir parçası olarak Anadolu coğrafyasında yaşayan biz Türkler, bir arınma sürecinden geçiyoruz. Cenab-ı Mevlamız bu toplumun duygu-düşüncelerini evirip çeviriyor. “…kalpler Allah’ın iki parmağı arasındadır, onları dilediği şekilde evirip çevirir.” (Müslim, Kader, 3) buyrulmuş. Her şeye gücü yeten Mevlamız, kudretini sebepler dairesinde tezahür ettiriyor. 7 Haziran ve 1 Kasım’da oyların iniş çıkışları, FETÖ’nün darbe girişimi, toplumun vatan-millet coşkusuyla liderine sahip çıkması ve el an %80 oranında FETÖ temizliğine verilen destek… Bu da bir süreç, toplumun içindeki münafıklardan arınma süreci. Devlet memurları kanunu değiştiriliyor: Ehliyet ve liyakatin yanına sadakat de ekleniyor. FETÖ’den hainliği tespit edilen memurlarla beraber, PKK terör örgütü ile de bağlantısı tespit edilen memurlar kamudan atılıyor. Geç bile kalındı; fakat bu arınma sürecinde sıkı bir değerlendirme yapılmalı, kişiler mağdur, mazlum edilmemeli. 

Öyle görülüyor ki İsmet Özel’in “Gâvurla mücadele eden müslümana Türk denir.” tanımı daha bir netleşecek. Cenabı Mevlamız bizleri maddi manevi temizlesin. Birlik-beraberlik versin. Millet olarak ümmet-i Muhammed’e sahip çıkabilmeyi lütfeylesin.

Geçen sayımızda Hz.Osman (ra) efendimizin hayatına bakıp dersler çıkarmaya çalışıyorduk. Onun müslüman oluşu ile ilgili paylaşımlarda bulunmuştuk. Osman efendimizin, babası Affan’ın vefatından sonra genç yaşta ticarete başlaması, babasından kalan yaklaşık üç milyon dirhemi, zekası, ticari becerisi ile arttırmasının yanında iffeti, hayâsının yansıdığı yüz güzelliği ile de Mekke toplumunda meşhur oluşu… Hatta o günlerde Mekkeli kadınların şöyle dua ettiği nakledilir: “Ya Rabbi! Sen nasıl Osman’ı sevdin ve sevdirdin ise benim oğlumu da öyle sevdir.”

Teyzesinin yönlendirmesi ve ticarette dostu-arkadaşı Hz. Ebu Bekir (ra) efendimizin vesile oluşu ile müslüman olduğu nakledilmişti. Hz. Osman, İslam’la şereflendiği sırada 34 yaşında idi. Müslüman olduğunu öğrenen amcası Hakem bin Ebi’l-As öfkesinden çıldıracak gibi olmuştu. Osman’ı bir direğe bağladı ve:

“Bu dini terk etmedikçe sana hiç yiyecek vermeyeceğim!” dedi. Fakat aç-susuz bırakılmasına rağmen ve babasından sonra amcasına hürmeti herkesçe bilinen Hz. Osman imanından taviz vermeyecek: “Ben burada ölsem bile Muhammed’in dininden dönmem!” diyecektir. Ölüm pahasına da olsa onun dininden dönmeyeceğini anlayan diğer akrabaları araya girerek Hz. Osman’ı serbest bıraktırdılar. (Tabakât, 3: 55; İnsânü’l-Uyûn, 1) 

O günlerde Hz. Osman’a amcası eziyet ederken Peygamber Efendimiz’e (sav) en şiddetli muhalefet yapanlardan biri de amcası Ebu Leheb’tir. Ailece düşmanlığı son noktaya getiren Ebu Leheb, Efendimiz’in (sav) davet için gittiği yerlere gidiyor: “Ben O’nun amcasıyım. Eğer O’nda bir hayır olsaydı O’na önce ben iman ederdim!” diyerek tebliğ çalışmalarını bozmaya çalışıyordu. 

Gerçek adı Abdü’l-Uzza olan Ebu Leheb (Alev babası-cehennemlik) risale-tin açıklanmasından önce oğullarına Peygamber Efendimiz’in kızlarını istemiş, Utbe ile Rukiyye annemiz, Uteybe ile de Ümmü Gülsüm annemiz nişanlanmıştır. Nübüvvetin izharından sonra ise Ebu Leheb, Efendimiz’e duyduğu hırs ve kinle oğullarını çağırarak: “O’nun kızlarını boşamazsanız benim oğlum değilsiniz!” tehdidinde bulunur. Bunun üzerine Utbe ve Uteybe eşlerini boşarlar. Bu arada Efendimiz’in diğer kızı Zeyneb annemizle evli olan Ebû’l-Âs İbni Rebî ise asla Zeyneb’ten ayrılmayacağını söyleyerek Kureyş ileri gelenlerinin tekliflerini reddetmiştir.

Beyhakî ve Ebû Nuaym, Ebû Nevfel tarikiyle onun babası Ebû Akreb’den naklederek şöyle derler: (Boşanma işinden sonra) Ebû Leheb´in oğlu Utbe gelip Peygamber Efendimiz’e (sav) sövmeye başladı. Hatta O’nun mübarek gömleğini çekiştirip yırttı. Peygamber Efendimiz de ona: “Allahım, yarattığın köpeklerden birini ona musallat eyle!” diyerek bedduada bulundu... 

Ebu Leheb, bezzaz idi. Bazı kumaşları oğlu, hizmetçileri ve vekilleri ile satılmak üzere Şam’a yollardı. “Oğlumu iyi koruyun, onun hakkında, Muhammed’in bedduasından korkuyorum.” diye tembih ederdi. Onlar da buna çok dikkat ederlerdi. Onu bir duvarın dibine oturtur, etrafına çok miktarda eşya yığar, üzerini de örterlerdi. Onu bu şekilde korumaya bir müddet devam ettiler. 

Bir gece konakladıkları yerin yakınlarına kadar gelen bir arslanın kükremesi ile Utbe müthiş bir korkuya kapıldı. Arkadaşları kendisine: “Bak, bizlerden hiç korkan var mı? Arslan kükremesi ile sen niçin korkuya kapılıp titriyorsun?” dediler. Utbe dedi ki: “Ben, Muhammed benim hakkımda beddua ettiği için korkuyorum. Vallahi yeryüzünde O’nun kadar gerçek, O’nun kadar duası makbûl birisi yoktur!” Sonra akşam yemeği konuldu. Utbe hiç yemedi. Sonra uyuma zamanı geldiğinde Utbe’yi ortaya aldılar, etrafına eşyalarını yığdılar kendileri de Utbe´nin etrafını çember halinde çevreleyip yattılar. Biraz sonra o kükreyen arslan gelip başlarını-yüzlerini koklamaya başladı. Sırasıyla hepsini koklayıp Utbe’ye gelince onu önce şiddetli hırpaladı. Utbe: “Ben size demedim mi? Muhammed’in bedduası beni mahvedecek!” diye feryad etti. İşte Utbe, son nefeslerinde ancak bunları söyleyebildi ve az sonra da arslanın pençesi altında can verdi.

Bu gelişmelerden sonra Hz. Osman, Rukiyye’ye talip olur ve onunla evlenir. O sıra Mekke’de müslümanlara yapılan eziyetler de artık had safhaya gelmiştir. Efendimiz (sav) Habeşistan’a hicret izni verir.

Müşriklerin zulmünden dolayı Habeşistan’a hicret eden 15 kişilik kafile arasında Hz. Osman ve Rukiyye annemiz de bulunmaktadır. Onların hicretleri Peygamberimizi çok duygulandırır. Rasûlullah (sav), Hz. Osman’ın herkesten önce yola çıktığını duyunca şöyle buyurur:

“Onların dostu ve hâkimi Allah’tır. Osman, Lût’tan sonra ailesiyle birlikte ilk hicret eden kimsedir.” (Tabakât, 3: 55; İnsânü’l-Uyûn, 1: 446; İstiâb, 4: 221) Bu hicretten üç ay sonra Mekkelilerin müslüman olduğu şeklinde yanlış bir haber üzerine Hz. Osmanlar geri dönerler fakat gerçeği gördüklerinde yüzden fazla müslümanla tekrar Habeşistan’a yola çıkarlar.

Buraya kadar Osman efendimizin hicret günlerine dek olan yaşantısını açmaya çalıştık. Efendimiz’in (sav), yüzünün güzelliği nedeniyle Yusuf-u Sani (İkinci Yusuf) dediği Osman efendimizin şefaati üzerimize olsun. Cenabı Hak onun iffetinden-hayasından bizlere de lütfetsin.

Amin, velhamdu lillahi Rabbil alemîn...

 

Yazar: Sâlik-i İrfân

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort