JoomlaLock.com All4Share.net

İNSANA YAZI YAZMAK

İnsana Yazı Yazmak

İnsana Yazı Yazmak - Andelib

Sayı : 129 - Eylül 2018

 

İnsana Yazı Yazmak

 

Müslümanı diğer insanlardan ayıran en önemli özelliklerinden biri hayata bakışıdır. Müslümanın bedeni bu alemde, kalbi ahiret alemindedir. O Rabbine kavuşmayı çok arzular. Kendini ahiret için hazırlar. Müslüman bu dünyaya ahiretin tarlası olarak bakar. Burada güzel ürünler yetiştirip ahirette hasadını güzel yapanlardan olmaya sa’y eder. 

Ahirete hazırlanabilmek için bu dünyada güzel şeyler yapmak gerekir. Güzel işleri güzel insanlar yapar ancak. 

Dünyanın en büyük hazinesi insandır. İnsanın yetiştirilmesi, eğitilmesi çok önemli, aynı zamanda da çok hassas bir iştir. Bugünkü eğitimciler bu lakabı hak etmese de milletimiz öğretmenlik mesleğine hep peygamber mesleği olarak bakmıştır. 

Dünyanın en güzel ahlaklı insanları peygamberler ve onların yanındakiler olmuştur. Peygamber Efendimiz (sav) ve onun ashabı insanların en değerlisiydi. 

Mürşidi kamiller, peygamber vazifesini en güzel şekilde devam ettirdiler. Nebevi zühdü kendine metod alan tasavvuf, kaliteli insan yetiştirme mektebi oldu. Bu mektepten çok güzel insanlar yetişip mezun oldu. 

Binlerce evliya bu topraklarda yetişti. İstanbul’dan Erzurum’a Anadolu, “Evliyalar Diyarı” olmuştur. Mevlanalar, Yunus Emreler, Hacı Bayram Veliler… meşhur olanları. İsmi duyulmayan nice güzel insan geldi geçti bu diyarlardan… Anadolu’nun nice dağ köylerinde dünyanın en medeni insanları yetişti. 

Asırlarca dünyaya hükmeden Osmanlı Devleti’nde tasavvufun büyük etkisini görmekteyiz. Osman Gazi’yi Şeyh Edebalisiz anlatamazsınız. Fatih’in Akşemseddin’i vardır. Padişahların birçoğu bir Allah dostu ile irtibatlıydılar.

Anadolu’nun esprileriyle meşhur evliyası Nasreddin Hoca’dan bir olay nakledelim:

Akşehir’in çarşısında dolaşırken, Hoca’nın canı helva çekmiş. Canı çekmiş çekmesine de, ne yapsın, cepte metelik yok. İlk dükkâna girip sormuş:
– Un var mı?
– Var.
– Şeker?
– Var!
– Yağ?
– O da var.
– Eee, mübarek, ne duruyorsun, helva yapsana!

Helva yapmak kolay. Un, şeker, yağ varsa aşçınız da kaliteliyse çok güzel helva yapabilirsiniz. Peki kaliteli insanı nasıl yetiştireceğiz? Paramız var, teknolojimiz var, okulumuz var, öğretmenimiz var. Ama ortada kaliteli insan yok.

 

İyi doktorlarımız, iyi mühendislerimiz var diyenlerle eğitimden anladığımız şey aynı değil. Gün gelecek iyi bir doktorun, iyi bir mühendisin yaptığını bir robot da yapabilecek. O zaman ne yapacağız? İnsan olarak kendimizi değersiz mi göreceğiz? Bir robot kadar bile olamıyorum mu diyeceğiz? 

Batı tarzı düşünce dünyası insanı her geçen gün değersizleştirmektedir. İnsan değerini yaratıcısından, Yüce Mevla’dan alır. Allah (cc) insanı eşrefi mahlukat olarak yaratmıştır. İnsanın yaratılışında sevgi var. Bizler sevilip yaratılanlarız. İnsan kalbiyle insandır. Duygusuyla, düşüncesiyle insandır. Robotlaşacak bir hayat süreceksek ne değerimiz kalır? Eğitimimiz bizleri robotlarla yarıştırmak yerine ulvi değerleri bize kazandırmayı gaye edinmelidir. 

Eğitimimizin en büyük sorunlarından biri nasıl insan yetiştirilmek istendiğinin bilinmemesidir. Bugünkü eğitim sistemimiz %10’luk bir öğrenci grubuna göre hazırlanmış ve uygulanmaktadır. Sınava dayalı bir eğitimde daha baştan yüzde doksanlık grup heba edilmektedir. Onlar okulların sadece kalabalığıdır. Peki yüzde on nasıl yetişiyor? İstenilen hedefe ulaşılıyor mu? Okullar bitirilir, diplomalar alınır, cahillik yine devam eder. Eskiden lise diplomalı cahil diyorduk, şimdi üniversite diplomalı cahil diyoruz. Ortaya çıkan fark, cehaletin kalitesi arttı. 

Hz. Ömer’in (ra) meşhur bir sözü vardır: “Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselamı, hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki, Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa (yahut bir kurt bir koyunu kapsa) korkarım ki kıyamet gününde onun bile hesabı Ömer’den sorulur!” Biz de Hz. Ömer’in hassasiyetini yöneticilerimizden bekliyoruz.

Milyonlarca gencin güzel yetişememesinin hesabını kimler verecek? Herkes suçu bir başkasının üzerine atabilir. Öğrenci ve veli öğretmeni suçlar, öğretmen aileyi ve sistemi suçlar… Bu böyle devam eder gider. Sonu gelmez suçlamaların. 

“Genc” Farsça bir kelime… Hazine anlamında. Ülkemizin en değerli hazinesi olan gençler, nefslerinin ve dünyanın geçici hevesleri peşinde dört nala koşarken onların uçuruma sürüklenişini sadece seyredecek miyiz? Gençlere güzel idealler kazandırıp bu uğurda yaşamaları için yardım etmek en önemli meselelerimizden bir olmalı. 

Gençlerin örnek aldığı kişilere bakın. Ya bir futbolcu ya da sanat adı altında her türlü ahlaksızlığı yapan kişiler oluyor. “Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz.” diye bir atasözümüz var. Gençler kargaların peşine düşerken biz nerelerdeyiz? 

Tasavvuf mektebinin kaliteli insan yetiştirmesini iyi incelemek ve dersler çıkarmak zorundayız. Tasavvuf, insanı sevgiyle eğitir. Sevgisi olmayanı dergahın eşiğinden içeri almamışlar. Mürşidi kamiller kendilerine bende olan müridlerine Allah’ın (cc) emaneti diye bakarlar. Onları güzel yetiştirmenin derdini ziyadesiyle hissederler. Bir insanın güzel yetişmesi dünyadaki her şeyden değerlidir onlar için. Hâce Hazretleri (ksa): “Bilsem ki, bir insan benim elimle hidayet bulacak. Ona yetişinceye kadar sürünerek de olsa yaşamak isterim.” buyurmuşlardı. 

Dergahlarda hiçbir insan değersiz değildir. Her biri birbirinden kıymetli hazinedir. “Birbirinize Allah’ın (cc) hediyesi gibi bakın.” buyurmuştu Hâce Hazretleri. İnsanın kıymetini anlamayan zaten tasavvuftan bir nasib de alamaz.

Sevgiyle beraber tasavvuftaki en büyük terbiye metotlarından biri de her yönüyle örnek alınacak bir rehberin olmasıdır. Mürid mürşidini sevdikçe ve onun ahlakıyla ahlaklandıkça kemale gelmeye başlar. İnsanlar arasında bir etkileşim enerjisi var. “Üzüm üzüme baka baka kararır.” boşuna dememiş atalar. Mürid mürşidine rabıta yaptıkça ondaki enerjiyle beslenip olgunlaşır.

Dergahlardaki en önemli eğitim metotlarından biri de edebdir. Edeb tasavvufun olmazsa olmazıdır. “Edeb Ya Hu” tabelası dergahların kapılarına asılır ve orada okutulan ilk ders de edeb olur. Edeb dersini geçemeyen zaten tekkede eğitimine devam edemez. Okullardaki öğretmenlere sorulsa öğrencilerinden en çok yakındıkları durum edebin azalmasıdır. 

Dergahlarda herkes yeteneğine göre değerlendirilir. Herkes aynı müfredatı okumaz. Derviş anlayışı ölçüsünde gayreti ölçüsünde yol alıp kemale gelir. Seyri ilAllahın sonu yoktur. Anlayış ve muhabbetle gidilebildiği kadar gidilir. En ileriye giden en kemalli insandır. 

Dergahlarda boşta adam kalmaz. Herkes bir işin ucundan tutar ve hizmet eder. Hizmet ettikçe tekke derslerini bir bir geçer. İnsan boşluk kabul etmez. Hayırla dolmazsa şerle dolar. 

 

Muhyiddin Şekûr “Su Üstüne Yazı Yazmak” adlı eserinde tasavvufa giriş öyküsünü anlatıyor. Şekûr, şeyhinin rehberliğinde geçirdiği dervişlik eğitimini bizimle paylaşıyor. Su üstüne yazı yazmak nasıl olur bilmiyoruz. Ama mürşidi kamillerin en büyük eserinin insan olduğunu biliyoruz. Onlar insana yazdılar. “İnsan nasıl yazılır?” örnekleriyle gösterdiler. Dünyaya sayısız eser bıraktılar. Tasavvuf matbaası ahirete kadar sayısız eser çıkarmaya devam edecek inşAllah.

Ya Rabbi! Seyyid Abdulhakim ne büyük mürşid imiş,
Ölü kalbi dirilten bir tabib yetiştirmiş

                                                 Hâce Hazretleri (ksa)

Ya Rabbi, bizleri kaliteli müminlerden eyle. Mürşidimizin elinde sevgiyle yetişip Sana güzel kulluk yapabilmeyi bizlere nasib eyle… Ya Rabbi; bizleri mümin, muttaki, muhlis, muhsin yazılanlardan eyle…

 

Yazar: Andelib

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort