JoomlaLock.com All4Share.net

İnsanın Ömrü Doğduğu Günden Beri Olan Süre Değil, Allah'ı Tanıyıp Bildiği Günden Beri Olan Süredir

allahı tanıyıp bildiğin

İnsanın Ömrü Doğduğu Günden Beri Olan Süre Değil, Allah'ı Tanıyıp Bildiği Günden Beri Olan Süredir - Gönül Pınarından

Sayı : 103 - Temmuz 2016

 

İnsanın Ömrü Doğduğu Günden Beri Olan Süre Değil, Allah'ı Tanıyıp Bildiği Günden Beri Olan Süredir

 

Kullarına bu kadar nimeti lütfeden, onları maddi manevi nimetlerle yediren, içiren her türlü kötülüklerden koruyan, iyiyi-kötüyü ayırt edebilecek idraki veren, ibadet etmeyi, kendisine kul olmayı nasip eden alemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. 

En güzel salatu selamlar Efendimiz Hz. Muhammed’e ehli beytine, ashabına ve O’nun yolundan gidenlerin üzerine olsun.

Cenabı Hak insanı ahseni takvim üzere yaratıp, ona ruh ve nefs vermiştir. Onun gönlünü ise kendi sevgisiyle donatmıştır; ama bu sevgiyi bulandıran nefs, başka şeylere meylettirir ve yaratılış gayesini unutturur. Oysa hz. insan, Allah’ın yeryüzündeki halifesi ve yaratılmışların en şereflisidir. İşte Hazreti İnsanı değerli kılan şey O’nun (cc) halifesi olmasıdır.

Kâinatın aynasıyım,
Mâdemki ben bir insanım.
Hakk’ın varlık deryasıyım,
Mâdemki ben bir insanım.
Hâce Hazretleri (ksa)

Bu anlamda hz. insanın bu dünyaya gönderilmesinin bir gayesi vardır. Bu dünya aslında bizim için bir sebeptir. Cenabı Hak, Hz. Âdem babamızı yarattı ve bu dünyaya gönderdi bir gaye için. Hâce Hazretleri buyuruyorlar ki: “Cenabı Hak, Hz. Âdem’i yarattı, cennete yerleştirdi. Cennetin güzelliğini gören Hz. Âdem o güzelliğin gerçek sahibini bir an gönlünden çıkardı ve Hz. Âdem’in imtihanı başladı. Bu dünyaya gönderildi, bu dünya alemine. Asli vatandan gurbete gelmişti Hz. Âdem. Cennetü aladan esfel denilen, aşağıların en aşağısı, temiz olmayan, dünya denilen bir mekana gelmişti. Hz. Âdem pişman oldu, yıllarca ağladı… Gözlerinden akan yaşlar gönlündeki o perdeyi kaldırdı, o hasreti onu olgunlaştırdı; çünkü asli vatandan gurbete gelmişti. İnsan anasının-babasının, sevdiğinin kıymetini onlardan ayrılınca anlar. Yanındayken çok idrak edemez, ne zaman ki onlardan ayrı kalır o zaman anlar. Çünkü hasret insanı olgunlaştırır. Hz. Âdem de asıl yurdu olan cennetül aladan bu dünya mekanına gelmişti. Mevla ile hasretini paylaşmaya başladı. Ağladı… O’na duyduğu hasretten ağlıyordu. O sevgisi, Allah’a olan aşkı onu ağlatıyordu ama biliyordu bu hasret bitecek bir gün, bu hasrete cevap gelecek… Ağlıyordu bir yandan şöyle diyordu: “Ya Rabbi! Ben cennetten arşa bakarken arşın her yerinde, (la teşbih büyük levhalar halinde) “La ilahe illallah Muhammed rasulullah” diye bir ifade görüyordum. Dikkatimi çekiyordu. Ya Rabbi! La ilahe illallah senin zatındır. Ama seninle birlikte kayda geçen, seninle birlikte yazılan Muhammed rasul kimdir ya Rabbi? Merak ediyorum!” Cenabı Hak da ona: “O senin, şu anda senin üzerinde bulunduğun dünyanın, senin çıkarıldığın cennetin, maddi manevi her türlü mekânın varlık sebebidir. O senin neslinden gelecek bir peygamberdir.” deyince Hz. Âdem “Ya Rabbi! O sana bu kadar yakın, isminle birlikte yazmışsın ismini. Beni O’na bağışlasan olmaz mı?...” Ve Cenabı Hak o anda Hz. Âdem babamızı bağışladı.” 

Biz de Hz. Âdem’in evlatları olarak meseleye bu yönden bakarsak… Bu dünya hayatı bizler için bir hasret yurdu, bu dünyanın güzelliği bizi aldatmasın. Hayatımızın değerini anlamak için bizler de Hz. Âdem babamız gibi bir sebebe dayanmalıyız ki hayatımızın bir değeri olsun. Peygamber Efendimiz (sav) buyuruyorlar ki: “Dünya müminin zindanıdır.” Bizler o zindanı cennet bahçesine çevirebiliriz. Hz. İbrahimler, Hz. Yusuflar, sahabe efendilerimiz, sadatı kiram efendilerimiz zindanlara, ateşlere atıldılar. Ateşleri, zindanları gül bahçesine çevirdiler. Bizler de onların yolunu takip edersek bu hayat bize gül bahçesi olur. Mevla ile olan her yer gül bahçesidir. 

İbn Ataullah el-İskenderî buyuruyorlar: “Allah’a yemin ederim ki, senin asıl ömrün doğduğun günden beri olan süre değil; bilakis Allah’ı tanıyıp bildiğin günden beri geçen süredir.” Sahabe efendilerimizi düşünelim: Hz. Ömer efendimiz 35 yaşlarında müslüman oldu. 35 sene Hak’tan ayrı yaşadı. Ne zaman ki müslüman oldu ondan sonraki hayatı mana buldu, Hz. Ömer oldu… Ammar bin Yasir ailesi köleydiler. Allah’ı tanımaya başladılar. O’nu bildiler O’nda dirildiler, hayatları mânâ buldu, sanki yeniden doğdular. Hz. Sümeyye annemiz Rasulullah’ın Sümeyye’si oldu, örnek bir kadın, örnek bir şahsiyet. “İnkarda bulun hayatını bağışlayalım.” diyordu müşrikler, ama o O’nda dirilmişti. Allah’ı ve Rasulullah’ı sevdiler, kalplerini Hakk’a açtılar. Adeta iman nuruyla aydınlandılar, bizlere de örnek oldular…

Bunu böyle söylüyoruz da gerçekten anlayabiliyor muyuz? Burası çok mühim, bu sahabe annemiz ömrünü hizmetçilikle, kölelikle, çileyle geçirmiş. Ne zaman Allah Rasulünü tanıdı o zaman ömrü hayat buldu, o andan sonraki hayatı ne kadar kısa da olsa… O artık ebedi hayata dirilmişti. 

Şimdi bizler de bu dünyada nefsimizin kölesi olmuşuz. Bizi de ebedi hayata uyandıracak bir davetçi lazım. Ah bir iman edebilsek, ah bir sevebilsek, ah bir yeniden doğabilsek… İşte o zaman ömrümüz hayat bulur, mânâ kazanır. 

Cenabı Hak bizlere mağara ahalisinden haber veriyor. Kehf Suresi’nin 13-14. ayetlerinde buyuruyorlar ki: “Biz Sana onların kıssalarını doğru olarak naklediyoruz, hakikatten onlar Rablerine iman eden bir kaç genç yiğitti. Biz de hidayetlerini artırdık ve kalplerini pekiştirdik, kalplerine kuvvet ve metanet verdik de o vakit ayağa kalkıp dediler ki: Bizim Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir. Kesinlikle ondan başka hiçbir tanrıya tapmayız; yoksa gerçekten saçma sapan konuşmuş oluruz.”

Bu surede putperestlere karşı hak mücadelesi veren gençleri anlatıyor Cenabı Hak. Bizler de bu dünya mağarasında tıpkı onlar gibi mukavemet (dayanma, karşı koyma, direnme, diriliş…) göstermeliyiz. O zamanki direnme putlara karşıydı şimdiki putperestlik ise insanın put yerine koydukları: nefs, mal-mülk, evlat, dünya sevgisi… Bu sevgiler Cenabı Hak ile arasına giriyorsa bu dünya mağarasında bu sevgilere-meyillere mukavemet göstermelidir. 

Dünya denilen bu mağarada nice İbrahimler vardır insanlardaki bu putları yıkmak için. Aksi halde insanın kendi başına bu putları yıkması imkânsızdır. Cenabı Hak bazen bu sıraladığımız sevgiler ve meyillerden bizleri imtihan eder. Çünkü hepsi O’nundur (cc). İşte Hz. İbrahimler bize o imtihanlara karşı nasıl sabredeceğimizi öğretirler, içimizdeki putları kırabilme yol-yordam ve yöntemini bize öğretirler. Dış putları kırmak kolaydır da içteki sevgileri-meyilleri kesmek zordur; sonuçta bize: “Kahrın da hoş lütfun da hoş.” dedirtirler. Bizleri gerçek hayata uyandırırlar. 

Evet, ömür geçiyor geride ne kadar ömrümüz var bilemiyoruz. Bunca zamandır bu alemde gezdik durduk, ömür geçti. Artık bir dur diyelim kendimize; çünkü nefesler sayılı. Cenabı Hakk’ın sevgisine erişeceğimiz O’nu bulup tanıyacağımız yerde olalım. Cenabı Hak bize bir yol göstermiş. Dosdoğru bir yol, onu bulalım. Günümüzü-ömrümüzü Allah ile geçirmeye çalışalım. Kur’an ile, müminlerle, cemaatle… Günümüzün Hz. İbrahim’iyle, Hz. Yakub’uyla geçirelim ömrümüzün diğer kalanını. Her şeyi terk edelim anlamında anlamayalım meseleleri, elimiz karda gönlümüz yarda olmalı yani hem bu dünyada olacağız hem de Cenabı Hak’la olacağız. 

Yeniden doğacağız, her şey O’nunla (cc) hayat bulmuyor mu? Yeniden canlanmıyor mu? Alemi tefekkür ettiğimizde Allah’ın emriyle güneşin her gün doğduğunu ve battığını görüyoruz. Gece ve gündüz art arda geliyor. Yeryüzü kışla ölü bir hal alırken baharla dirilip canlanıyor. Alemlerin göz bebeği olarak yaratılan Hz. İnsan, bir yönüyle aynen bu misallerdeki gibidir. O her gün Hakk’ın eliyle ölür ve yine Hakk’ın eliyle dirilir. “Kabe’yi ilk görüşte yapılan dua mutlak kabul olur.” şeklinde ifade nakledildiğinde Büyüğümüz Mevlana Hâce Hazretleri: “Kabe’yi her gün görüşüm yeni bir görmedir çünkü Cenabı Hak beni her sabah yeniden diriltir.” buyurmuşlardı. Evet, Cenabı Hak takdir buyurmuşsa sabah günün doğmasıyla hayat buluyorlar. İşte biz de O’nda dirilelim. O’nun diri olan kalbi bize de hayat versin. “Allah ve Rasulü sizi hayat verecek şeylere çağırır.” buyrulmuş Kur’an-ı Kerim’de. Kalbimizi önemseyelim. Gönlümüzü fani olan şeylerle meşgul etmeyelim. Bir insanın diyelim sabaha kadar başı-dişi-gözü ağrıdığı zaman hemen der ki “Bir sabah olsa da doktora gitsem.” Sabahı zor bekler ve hemen doktora gider. Başımızın, gözümüzün tedavisi için çareler arıyoruz. Oysa kalp gözümüz bunca zaman hastadır da onu tedavi etmeyi düşünmüyoruz. 

Bir kadının on tane oğlu olsa on oğlundan dokuzu ölse geriye sadece bir tanesi kalsa o kadın bütün sevgisini o biricik yavrusuna adamaz mı? Biz de ömrümüzün çoğunu bitirdik. Hiç olmazsa geriye kalan az bir kısmının kıymetini bilelim. O ömrü faydasız yerlerde tüketmeyelim.

Allah yar ve yardımcımız olsun. Selam ve dua ile Allah’a emanet olun.

 

Yazar: Gönül Pınarından

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort