JoomlaLock.com All4Share.net

MEHRİ İSLAM OLAN İMAN GÜZELİ HZ. ÜMMÜ SÜLEYM (R.ANHA)-1

Peygamber Efendimiz’in (sav) hakkında; “Rüyamda cennete girdim. Bir de baktım ki, Ebu Talha’nın hanımı Rumeysâ da oradaydı.” buyurduğu hanım sahabe. O, Resûlullah’ı (sav) çok sevdiği gibi, Resûlullah da (sav) onu ve bütün ailesini severdi. Asıl adı Rumeysâ’dır. “Ümmü Süleym” künyesi ile tanınır. Medine’deki Hazrec Kabilesi’nin Necrânoğulları’ndandır. Hizmette insanlığı kendine hayran bırakan Hz. Enes bin Mâlik’in annesi. Peygamber Efendimiz’in (sav) uğrunda şehit olan meşhur sahabe Hz. Haram b. Milhan onun erkek kardeşi ve Kıbrıs Adası’nın fethi sırasında şehit olan Hz. Ümmü Haram da kız kardeşidir.

Hz. Ümmü Süleym annemiz Müslüman olmadan önce, kendi kabilesinden Mâlik bin Nadr ile evlenmişti. Malik Medine’de kuyusu bulunan varlıklı, saygın kişilerdendi. Güzel giden bu evlilikten ilim ve hizmette insanlığı kendisine hayran bırakan Hz. Enes ile tek başına bir orduya bedel olan Hz. Berâ dünyaya geldi. Hz. Ümmü Süleym Medine’de İslamiyet’in yayılmaya başladığı zamanlarda ilk iman edenlerdendir. Fakat eşi Mâlik Müslüman olmamıştı. Eşi, Hz. Ümmü Süleym’e dininden dönmesi için baskı yapıyor ama o, bu baskılara boyun eğmiyordu. O sırada sekiz yaşlarında olan oğlu Hz. Enes’e de İslamiyet’i anlatarak Müslüman olması için telkinde bulunuyordu. Ona Kelime-i Şehadeti öğreterek söylemesini istedi. Hz. Enes annesinin söylediklerinden hoşlanıyor ve söylediklerini aynen yapıyordu. Eşinin oğluna İslam’ı öğretmesinden rahatsız olan Malik, sık sık onu ikaz etse de sonuç alamadı. Gerek Medine’nin o anki atmosferi gerekse Hz. Ümmü Süleym’in dik duruşu ve cesareti eşi Malik’in daha fazla zorlamasına engel oluyordu. Bunun için onu yalnızca; “Oğlumu saptırma, onun zihnini bulandırma” gibi sözlerle ikaz edebiliyordu. Hz. Ümmü Süleym’de her seferinde; “Onu saptırmıyor, bilakis ona güzel şeyler telkin ediyorum.” diyordu. Mâlik’in gözünü cehalet karanlığı öylesine bürümüştü ki öfkeyle evden çıkarak Medine’yi terk etti. Kaderin garip bir tecellisidir ki, kendisini takip eden bir düşmanı tarafından öldürüldü. Böylece Hz. Enes küçük yaşta yetim kalıyordu. Bu hadise görünüşte üzücü gibi görünse de aslında bir rahmetti. Çünkü bir İslam düşmanı olan Mâlik’in hanımına ve oğluna İslam’ı yaşamalarında mâni olacağı şüphesizdi. Cenâbı Hak (cc), İslamiyet’e çok büyük hizmetleri dokunacak olan Hz. Enes’in, müşrik bir babanın terbiyesi altında büyümesine rıza göstermemişti. Hz. Ümmü Süleym, Cenâbı Hakk’ın yarattığı her şeyde mutlaka bir hayır olduğuna inanırdı. Kadere teslim olarak sabretti. Artık Hz. Ümmü Süleym dul bir hanımdı. Onunla evlenmek isteyen birçok varlıklı talibi vardı. Ama o, oğlu Hz. Enes’i büyütüp, buluğ çağına girerek, meclislerde söz sâhibi oluncaya kadar üvey baba eline bırakmak istemediği için gelen teklifleri kabul etmedi. Bir süre dul olarak sıkıntılı bir hayat yaşadı. Fakat Cenâbı Hakk’a tevekkülü sonsuzdu. Rabbi’nin bu zorluklardan sonra mutlaka bir kolaylık yaratacağına inanıyor, sabrediyordu.

Allah Resûlü (sav) Mekke’den Medine’ye hicret edince bütün Medineliler karşılamak için sokaklara dökülmüştü. Allah Resûlü’nün (sav) evini barkını bırakarak İslam dinini ihya için buralara kadar hicret ettiğini herkes biliyordu. Bu sebeple imkânlarına göre bir şeyler hediye ediyorlardı. Hz. Ümmü Süleym de Resûlullah’a (sav) bir şeyler hediye etmek istiyordu. Gözleri tek odadan oluşan evin içinde dolaşıyordu. Baktığı hiçbir yerde O’na layık bir şey göremedi. Kurumuş bir dilim ekmekten başka bir şeyi yoktu ki götürsün. Sonra gözleri oğlu Hz. Enes’e takıldı. Hz. Enes o sırada on yaşında bulunuyordu. Nihayet Allah Resûlü’ne (sav) layık bir hediye bulmuştu. Hz. Enes’in elinden tuttu ve bir solukta Hz. Ebu Eyyub el-Ensari’nin evine vardı. Evin önü kalabalıktı ve sırasının gelmesini bekledi. Sıra kendisine gelince: “Ya Resûlallah! Ensar’ın kadın ve erkeklerinden Sana hediye vermeyen kimse kalmadı, ben ise fakir bir kadınım, elimde, ocağımda Sana layık bir tek şey bulamadım. Oğlumdan başka Sana hediye edecek bir şeye malik değilim. Enes, terbiyeli, okuma yazması olan zeki bir çocuktur. Müsaade ederseniz Size hizmet etsin! Haddim olmayarak Size hediye ediyorum. Benim oğlum ve Sizin de hizmetkârınızdır.” diyebildi. Herkes onun bu davranışından etkilenmiş ve onu takdir etmişti. Allah Resûlü (sav) bu fedakâr ve iltifatkâr hanıma hayır dua ile mukabele etmiş, armağanını geri çevirmemişti. Hz. Enes b. Malik böylece nurlu kapıdan içeri on yıl boyunca hiç çıkmamak üzere girmişti. Allah Resûlü (sav) Hz. Enes’i hizmetine almayı kabul etti ve onun için şöyle duada bulundu: “Yâ Rabbi! Onun çocuklarını, malını çoğalt ve ona verdiklerini mübarek kıl!” Hz. Enes çok uzun bir hayat yaşadı, çok sayıda mal ve evlada sahip oldu. Hz. Enes, o gün itibariyle, Efendimiz’in (sav) vefatına kadar, mukaddes hizmetinde bulunarak, ilim ve feyzinden kana kana istifade etmiştir. En çok hadis rivayet eden sahabelerden üçüncüsü olma şerefine nail oldu.

Hz. Ümmü Süleym bundan sonra da Hz. Enes’in terbiyesi ile yakından ilgilenerek gerektiğinde ikaz, gerektiğinde teşvik ederek oğlunun en iyi şekilde yetişmesine gayret etti. Bir gün; Hz. Enes bin Mâlik’i Resûlullah Efendimiz (sav) bir yere gönderdiğinde eve geç gelmişti. Hz. Ümmü Süleym “Eve niçin geç geldin?” dedi. Hz. Enes’ de: “Peygamberimiz (sav) beni bir işe gönderdi” dedi. Annesi, “Nedir o iş?” deyince: “O aramızda sırdır.” diye cevap verdi. Bunun üzerine annesi. Hz. Ümmü Süleym: “Resûlullah’ın (sav) sırrını iyi muhafaza et!” dedi.

Hz. Ümmü Süleym bir süre dul olarak diğer oğlu Hz. Bera ile evini kıt kanaat geçindirerek yaşamlarını sürdürdüler. Hz. Ümmü Süleym’in taliplerinden ve teklifi birkaç defa reddedilenlerden biri de Hz. Ebu Talha idi. Artık oğlu büyümüştü, bir süre sonra yine Hz. Ebu Talha’dan evlenme teklifi geldi. Hz. Ümmü Süleym bu teklife: “Senin gibi önemli vasıflara sahip olan biri elbette reddedilemez, fakat sen Müslüman değilsin, bense asla müşrik biri ile evlenmem.” diyerek reddetti. Hz. Ebu Talha ısrar edince, bunu fırsat bilen Hz. Ümmü Süleym ona hakikati göstermeye çalıştı ve “Yontulmuş bir ağacın, bir taş parçasının sana ne bir faydası dokunur, ne de bir zararı. Faydası ve zararı olmayan bir taşa tapmayı nasıl uygun görüyorsun? Ateşe atılınca yanıp kül olan bir şeye tapmaya utanmıyor musun?” dedi.

Hz. Ümmü Süleym ihlaslı ve veciz olarak konuşuyordu. Hz. Ebu Talha bu sözler karşısında söyleyecek bir şey bulamadı ve oradan ayrılmak zorunda kaldı. Her sözü Hz. Ebu Talha’nın yüreğinde iz bırakıyor, kalbinin üzerindeki perdeler yavaş yavaş kalkmaya, hakikat güneşi doğmaya başlıyordu. Hz. Ebu Talha birkaç gün sonra tekrar geldi, teklifini tekrarladı. İstediği kadar para vereceğini söyledi. Ancak Hz. Ümmü Süleym, ne kadar zengin olursa olsun, müşrik birisiyle evlenmek istemiyordu. Çok zeki bir hanım olan Hz. Ümmü Süleym, Hz. Ebu Talha’nın Müslüman olması için her türlü imkân ve fırsatı değerlendiriyordu. Hz. Ebu Talha’ya, şayet Müslüman olursa, bunu mehir olarak kabul edeceğini, ayrıca mehir istemeyeceğini söyledi. Hz. Ümmü Süleym’in imanı, samimiyeti ve fedakârlığı Hz. Ebu Talha’yı çok etkilemişti.

Hz. Ebu Talha’nın kalbinde ve yüzünde iman alametleri belirmeye başladı. Hz. Ümmü Süleym’e gelerek, “Söylediğin dini kabul ediyorum. Benimle evlenir misin?” dedi. Hz. Ümmü Süleym bu kabulü Allah Resûlü’nün (sav) huzurunda da yapmasını söyledi. Hz. Ebu Talha hemen Mescid-i Nebevi’ye gitti. Allah Resûlü (sav) onu görünce yanındakilere “Ebu Talha gözlerinin arasında İslam nuru parlayarak buraya geliyor.” buyurdu. Hz. Ebu Talha, Hz. Ümmü Süleym’le aralarındaki konuşmaları anlatarak, Allah Resûlü’nün (sav) huzurunda Müslüman oldu. Böylece mehrini ödemiş sayılan Hz. Talha, annemiz ile evlendi.

Hz. Ümmü Süleym sabrının neticesini görüyor, hem bir insanı küfürden kurtarıyor, hem de yuvasına yeni bir düzen getirmiş oluyordu. Hz. Ümmü Süleym vesilesiyle Müslüman olan Hz. Ebu Talha, birçok savaşta vücudunu Allah Resûlü’ne (sav) siper etmiş ve malını mülkünü İslamiyet uğrunda infak etmekten çekinmemiştir. Bu nedenledir ki birçok defa Resûlullah’ın (sav) iltifatına mazhar olmuştur.

Hz. Ümmü Süleym’in, asrısaadetten günümüze kadar, bütün Müslüman hanımlara; zengin de olsa, reddedilmeyecek kadar güzel de olsa, inanmayan veya inancını yaşamayan bir erkekle evlenmemeleri gerektiğini ve bir insanın ebedî hayatını kurtarmak için maddi hiçbir fedakârlıktan çekinmemesi gerektiğini bizzat yaşayarak göstermiştir. Hz. Ümmü Süleym annemizin Hz. Ebu Talha ile evliliklerinden bir oğulları oldu. Hz. Ebu Talha oğlu Ebu Umeyr’i çok seviyor, üzerine titriyordu. Bir ara oğlu rahatsızlandı. Hz. Ebu Talha elinden geleni yapsa da hastalık gün geçtikçe ilerliyor ve bu duruma çok üzülüyordu. Evleri Medine’ye biraz uzak olan Kuba’da idi. Hz. Ebu Talha namaz için Mescid-i Nebevi’ye gitti ve yatsı namazından sonra eve döndü. Çok sevdiği oğlu o gelmeden vefat etmişti. Hz. Ebû Talha, eve gelişinde ilk önce oğlu Ebu Umeyr’i sorardı. Hz. Ümmü Süleym eşinin bu durumdan son derece müteessir olacağını biliyordu. Bunu ona güzellikle kabul ettirmenin bir yolu olmalıydı. Kadere teslimiyeti tamdı ve hiç telaşa kapılmadı. Çocuğun anne ve babaya Cenâbı Hakk’ın bir emaneti olduğuna, istediği zaman onu alabileceğine dair inancı sonsuzdu. Kendini toplayıp, çocuğunun üzerini örttü ve güzelce, yatağa yatırdı. Evdekilere de, “Babasına oğlunun öldüğünü ben söylemedikçe hiçbiriniz söylemeyin.” diye tembih etti. Biraz sonra eve gelen Hz. Ebu Talha, oğlunun durumunu sorunca, “Dünkünden daha iyi bugün çocuğumuz, hayırlı bir durumdadır.” dedi. Sonra da unutturmak için, daha önceden hazırlamış olduğu yemeği beyinin önüne getirdi. Hz. Talha gerek Hz. Ümmü Süleym’in sözünden, gerekse onun telaşsız hâlinden, çocuğun gerçekten iyileştiğini zannetti. Birlikte yemek yediler, sohbet ettiler ve yattılar. Geceleyin uygun bir zamanda annemiz: “Ey Ebu Talha! Komşulardan biri bir başka komşuya bir şey emanet etse, daha sonra geri istese, ancak emanet alan komşu, aldığı emaneti vermek istemese, sen bu konuda ne dersin? Hz. Ebu Talha “Öyle şey olur mu? Alınan emanet zamanı gelince geri verilmelidir.” Annemiz “Sana bir haber vereceğim ama sabırlı ve metin ol! Oğlumuz Umeyr’i bize emanet eden Allah (cc) onu bizden geri aldı” dedi. Oğlunun vefatına üzülen Ebu Talha metanetini korudu ve “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciun” diyerek Rabbi’ne teslim oldu. Hz. Ebu Talha sabah namazından sonra durumu Allah Resûlü’ne (sav) haber verdi. Allah Resûlü (sav) onlar için, “Cenâbı Hak bu gecenizi hakkınızda mübarek eylesin!” diye duada bulundu. Bir yıl sonra bir çocukları daha oldu. Allah Resûlü (sav) bu çocuğun ismini “Abdullah” koydu.

Resûlullah’ın (sav) sevgisi öyle bir sırdır ki, gerçek mânâda iman eden biri, bu sevgi uğrunda hayatını feda etmekten çekinmez. İşte, Hz. Ümmü Süleym de bu sırra eren hanım sahabelerdendi. O, gözü pek bir iman fedaisiydi. İslam davası uğrunda hayatını ortaya koymaktan perva etmedi...

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 EYLÜL SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort