JoomlaLock.com All4Share.net

MÜRİDİN, İHVAN İLE OLAN ADABI -2

Müridin İhvan ile Olan Adabı 2

Müridin, İhvan ile Olan Adabı -2 - Abdülkadir Visâlî

Sayı : 124 - Nisan 2018

 

Müridin, İhvan ile Olan Adabı -2

 

Allahu Teâlâ’nın inayetiyle geçen ay kaldığımız yerden devam ediyoruz. 

5- Mürid, ihvanını iyi yönde etkilemeli, ona kötü örnek olmamaya özen göstermelidir. Derviş karınca gibidir, buyurmuş büyüklerimiz. Nasıl ki bir karınca bir yere gidip bir iş tuttuğunda adeta bütün koloniyi peşinden sürüklerse, derviş kısmı da birbirlerini öyle etkiler. Bu, menfi manada da müspet manada da böyledir. İnsanların birlikte vakit geçirdikleri, beraber hareket ettikleri kişilerden etkilendikleri hususunda Efendimiz’in (as): “Kişi arkadaşının dini üzeredir. (Yani onun -başta itikadi meseleler olmak üzere- inanç ve amellerinden muhakkak etkilenir.) Öyleyse kiminle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin.” hadisi şerifi hepimizin malumudur. 

Bu hususta özellikle tecrübeli ihvandan, yani mürşid ile tanışma şerefine daha önce nail olmuş, dolayısıyla çokça sohbetlerde bulunup dinini öğrenmiş, onun emir ve tavsiyeleriyle amel etmiş ve tabiatı itibarıyla kemalat kesbetmiş müridden elbette daha çok şey beklenir. Gerçi böyle bakınca bir gün evvel intisap edenin bir gün sonra intisap edene göre sorumluluğu olduğu da muhakkaktır. Evvel gelen “Yolumuz, öğrenmek ve öğretmek iledir.” sırrınca sonra gelene bildiklerini doğru bir şekilde, bozmadan aktarmaya gayret etmelidir. Bu aktarımdaki en tesirli metod ise hiç şüphesiz hâl dilidir. Yani anlatmadan ziyade yaşayıp örnek olmak hiç şüphesiz Allahımızın, Peygamberimizin ve sâdâtımızın rızasına daha uygundur.

6- Mürid, hizmette en önde bulunmaya azmetmelidir. Ehli sünnet ve’l-cemaat çatısı altındaki her oluşumun kendisine belirlediği bir alanda İslam’a hizmet gayesi güttüğü aşikârdır. İhvan, büyüklerinin belirlediği istikamette hizmet etmek için elinden geleni yapmalı, bunu yaparken de elinden gelen işlerde, kim yapacak diye etrafına bakmadan, en önde bulunmaya gayret etmelidir. Bir manada külfet söz konusu olduğunda bunu kardeşlerinden evvel kendisi üstlenmeye çalışmalı, tek başına üstesinden gelemeyeceği işlerde de birlikte çalıştığı arkadaşlarıyla uyumlu olmalı; ortamı bozmamaya ve tembellik yapmamaya özen göstermelidir.

Ortaya konan hizmet neticesinde elde edilecek olan nimete sıra gelince de -kendisi için istediğinden daha iyisini kardeşi için istemek zaten asli vazifesi olduğundan- evvela arkadaşlarının istifadesini arzulamalı, bu manada kendisini en sonda bilmelidir. 

Bu maddeye belki şu hususu da ilave etmek gerekir; şöyle ki mürid, diğer bütün ihvanını özellikle kendisinden yaşça büyük olan veya hizmete muhtaç olan kardeşlerine karşı da sorumluluklarını yerine getirmeli, bir şeye ihtiyaçları olduklarında onlara hizmeti de cana minnet bilmelidir. Unutulmamalı ki “her mürid, mürşidin bedeninde bir aza” mesabesindedir. Dolayısıyla onların memnuniyeti, mürşidinin rızasına giden en kısa yollardan biridir. 

Derviş kimse ihvanının hizmetini ve ihtiyaçlarını gidermeyi nafile ibadetlerinden hatta tarikin olmazsa olmazlarından olan evrad ve ezkarından daha efdal bilmeli; gerekirse bu hizmetlerin ifası için bunları terk edebilmelidir. çünkü vazifelerinde, manevi bile olsa, şahsi menfaati hizmette kardeşinin menfaati vardır. Yine büyüklerimizden işittik; “İhvanımızın ve tekkenin hizmeti için bazen evradımızdan vaz geçerdik.” buyurdular.

7- Müridin ihvanına karşı en mühim vazifelerinden bir tanesi de hasbel beşer arası açılan kardeşlerinin arasını düzeltmektir. Zaten ayeti kerimede Rabbimiz; “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.” (Hucurât 10) buyuruyor. Geçen ay, yazımızın başında da değindiğimiz gibi din kardeşliğinin yanında bir de meşrep birlikteliğinden ileri gelen hukukla ihvanımıza karşı sorumluluğumuz daha da artmaktadır. Dolayısıyla mürid, yapıcı olmaya, uzlaştırmaya, arkadaşlarının arasını bulmaya ziyadesiyle dikkat etmelidir. Allah rızası için yaptığı bu işte haddi aşanı kavli leyyin ile yumuşak sözle, güzellikle ikaz etmeli; mazlum olan kardeşine de sabrı ve merhameti, affetmeyi tavsiye etmelidir.

Mürid, ihvanı ile alakalı işlerde kalbini yoklamalı, kabahati önce kendi anlayışında bilmeli, etrafında gelişen hadiseleri önce hüsnü zan üzere tevil etmelidir. Bu tedbirine rağmen herhangi bir kardeşine karşı kalbinde kin, nefret gibi duygular var ise bunları acilen izaleye gayret etmelidir. Kardeşinin haklı olduğuna kendini ikna etmelidir. Zira haksız iken zaten elinden bir şey gelmez. Mühim olan haklı iken, elinde imkân var iken kardeşinin namı hesabına bunlardan vaz geçmektir. 

8- Mürid, ihvanlarının her halinden haberdar olmalıdır. Malumdur ki insanların hüznü dostlarıyla paylaştıkça azalır; sevinci ise onlarla paylaştıkça çoğalır. Efendimiz de müminin mümin üzerindeki haklarını sayarken bu hususa da dikkat çekmişler; “davetine icabeti” de bir vecibe olarak zikretmişler. Hastalandığında onu ziyaret etmek, ölüm hastalığına yakalanıp yüzünü Rabbine döndüğünde onu yalnız bırakmamak da Efendimiz’in hak olarak zikrettiği, ihvanın birbirlerine en mühim vazifelerindendir. Böyle zor durumda maddeten ve manen desteği, duası ile kardeşine her manada yardım etmelidir. Büyüklerimiz, böyle zamanlarda üzerine düşeni yerine getirmekle kişinin manevi kardeşlerinin hakkını bir nebze olsun ödeyebileceğini ifade buyurmuşlar. Neticede birlikte Allah’a varmayı ümid eden salikler, birbirlerinin her hallerini gözetmeli, her işlerinin Allahu Teala’nın rızasına ve Hazreti Peygamberimiz’in sünnetine ve tarikat adabına uygun olması hususunda birbirlerini teşvik etmelidir. 

9- Sadık mürid, yapıp ettiği ha-yırlı işlerinde ihvanu yaranını da unutmamalıdır. İbadet ve taatında ihvanını çokça hatırlamalı, Allahu Teala’dan isteyeceklerini kendinden evvel onlara istemelidir. Zaten böyle yapmakla yazıcı meleklerin dua edene; “Sen kardeşine nasıl dua ediyorsan bir mislini Cenabı Hak da sana ihsan etsin.” diye mukabele ettiklerini büyüklerimiz buyurmuşlar. Hatta mürşidinden son-ra kardeşlerinin hürmetine, onları ve-sile edinerek ibadetlerinin kabulünü, günahlarının mağfiret olunmasını Cenabı Hak’tan niyaz etmelidir. Yapıp ettikleri ile kendisini ihvanından üstün görmek, bunlarla onları küçümsemek şöyle dursun; kardeşlerinin uykusunu kendi ibadet ve taatından kıymetli görmelidir.

10- Bizim yolumuzda huzura varış, nailiyyet her birliktedir, buyurmuş büyüklerimiz. Adeta elde edilecek güzellikler hususunda imece usulü bir hareket söz konusudur. Ayağı tökezleyen biri beni tutup kaldırsın diye beklememeli, ayakta olan da düşen kendini toparlasın diye kardeşini kendi haline bırakmadan elinden tutup kaldırmalıdır. İhvan, bütün kardeşlerinin hem dünyevi hem de uhrevi açıdan kendisi için vaz geçemeyeceği bir nimet, bir bütünün olmazsa olmaz parçaları olduğunu idrak etmelidir.

11- Kişi ihvanı hakkında yüzüne güler yüzlü, mütevazı, hoş sohbet olmalı; gıyabında da onun iyi yönlerinden, güzel işlerinden bahsederek varsa bir hatası onu setretmeye çalışmalıdır. Hatta buyrulmuş ya dost varlığında sana Allah’tan, gıyabında da Rabbi’ne senden bahseden kimsedir, diye. Bilhassa sıkıntılı zamanlarında yahut öfkelendiği vakitlerde kendisine hâkim olup kardeşleri hakkında ileri geri konuşmamaya özen göstermelidir. Bu konuda Efendimiz’in (sav); “Öfkelendiğin vakit sus.” tavsiyesini emir telakki etmelidir. 

Olur da ihvanının bir yanlışını görürse onu bazen şaka ile karışık ikaz etmeli, bazen çekip kenara meselesini açıkça izah etmelidir. Asla toplum içerisinde rencide edecek şekilde hareket etmemelidir. Bu hususta İmam Şafii Hazretleri de; “Eğer kardeşine gizlice ve güzellikle nasihat edersen vazifeni yapmış olursun. Eğer herkesin içinde onu ikaz ederek mahcub edersen onu yıkmış olursun ve arsız edersin.” buyurmuşlardır.

Bu maddeler daha uzun uzadıya yazılabilir. Çünkü insanların aralarında geçen hadiseler sonsuzdur ve bu olayların hepsi için de şer-i şerifin ve tarikat-i aliyenin -tabiatı itibariyle- söyleyecekleri olacaktır. Ancak şu hususu gözden kaçırmamak gerekir ki insan olmanın kıymeti anlaşılacak olursa ve kişi her attığı adımda “ben Rabbimi razı mı ediyorum, yoksa O’nu rahatsız mı ediyorum” diye muhasebesini yapabilirse zaten birçok mesele kendiliğinden halloluverir. Nitekim büyüklerimiz yolumuzu “Bu yol kâmil mümin, olgun insan yetiştirme yoludur.” diye tarif ediyorlar. Demek ki insan imanın ve insan olmanın gereklerini yerine getirse hiçbir meselede -biiznillah-sıkıntı yaşamaz.

Cenabı Hak, cümlemize ihvanımızla hoş geçimi, incinmeden ve incitmeden bir hayat yaşayabilmeyi ve neticede diz dize, gönül gönüle büyüklerimizin eteğinden tutup semt-i Yâr’e vasıl olabilmeyi nasip eylesin.

 

Yazar: Abdülkadir Visâlî

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort