JoomlaLock.com All4Share.net

PEYGAMBER OLUP OLMADIĞINDA İHTİLAF BULUNAN KİMSELER

Peygamber Olup Olmadığında İhtilaf Bulunan Kimseler

Peygamber Olup Olmadığında İhtilaf Bulunan Kimseler - Mine Şimşek

Sayı : 116 - Ağustos 2017

 

Peygamber Olup Olmadığında İhtilaf Bulunan Kimseler

 

Alemlerin Rabbi olan eşi benzeri dengi olmayan Yüce Allahu Teala’ya binlerce hamdü sena olsun. Habibi Kibriya Muhammed Mustafa’ya (sav) zerreler adedince salatu selam olsun. Cenabı Hak (cc) bu dünyadan ayrılmadan cümlemizi mağfirun zümresine ilhak eylesin. Peygamberlerin kısa hayatlarını yazdıktan sonra, Kur’an-ı Kerim’de zikredilen fakat peygamber olup olmadığı hakkında ihtilaflı olarak bilinen bu güzel, peygamberlerin de kısa hayatlarını yazmaya çalışacağız inşaallah. Pek büyük bir zât olan (bilahare) peygamberlerin isimleri şunlardır. Hz. Üzeyr, Hz. Lokman, Hz. Zülkarneyn ve Hz. Hızır’dır. Rabbim hepsine zerreler adedince rahmet etsin.

Hızır (as) ve Kısaca Hayatı:

Kur’an-ı Kerim’de “Hızır” isminde açıkça bahsedilmez, ancak Kehf Suresi’nde yer alan Hz. Musa ile ilgili kıssada: “Katımızdan kendisine bir rahmet verdiğimiz ve kendisine ilim öğrettiğimiz kullarımızdan...” diye sözü edilen şahsın Hızır (as) olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bizzat peygamber efendimiz tarafından gelen hadisi şeriflerden bu şahsın Hızır olduğu açıkça belirtilmiştir. Hz. Musa döneminde yaşamış ve peygamber olması kuvvetle muhtemelen hikmet ve ilim sahibi bir şahsiyettir.

Ebu Hureyre’den (ra) nakledilen bir hadisi şerifte Peygamberimiz (sav): “Hazreti Hızır’a bu adı verilmesinin sebebi, kuru yerde oturduğunda altında otlar yeşerip dalgalanırdı.” buyurmuştur. (Buhari 27)

Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır: Hazreti Hızır, Musa aleyhisselam ile yol arkadaşlığı sırasında karşılaşacakları manzaralardan dolayı Musa’nın (as) sabredemeyeceğini kendisine hatırlatmış ve kendisinden göreceği olaylara tepki ve konuşmamasını söyleyerek sabretmesi için söz almıştır. (Kehf, 66-70. Bahsi anlatılmaktadır.) Bir gün Hz. Musa İsrailoğulları arasında vaaz ederken ona kendisinden daha, ilim ve hikmet sahibi olup olmadığı sorulmuş Hz. Musa ise: “Hayır yoktur.” diye cevap vermiştir. Cenabı Hak (cc) bir vahiyle Hz. Musa’ya Mecmau’l- Bahreyn’de iki denizin kavuşum yerinde kullarından salih bir kul olan “El-Hadır” yani Hızır aleyhisselamın kendisinden daha alim olduğu bildirilir. Bunun üzerine Hz. Musa hizmetinde bulunan genç bir delikanlı ile Hızır’ı bulmak üzere uzun bir yolculuğa çıkar. İkisi iki denizin birleştiği yere ulaşınca yolculukta azık olarak, yemek üzere yanlarına aldıkları balıkları unutmuşlardır. Musa (as) yemek için delikanlıdan balığı çıkarmasını istediği zaman balığın denize dalıp kaybolduğunu fark ederler. Hz. Musa’nın Hz. Hızır’ı bulmasının alameti bu balığın kaybolması olayından dolayı derhal oraya geri dönerler ve orada Hızır’ı (as) bulurlar, bundan sonra Hz. Musa ile Hızır (as) yolculuğu başlar.

Ayeti kerimede: “Bir vakit Musa (hizmet eden) gence demişti ki (Ben Hızır’la buluşmak için) iki denizin birleştiği yere varıncaya kadar durmayıp gideceğim veya uzun zaman yürüyeceğim. Derken (ikisi) yürüyüp o iki deniz arasının birleştiği yere varınca, bir kayaya sığındılar fakat azıklarından su birikintisine koydukları ölü balıkları unuttular. Oda sıçrayıp denizde kayıp gitmişti.” (Kehf, 60-64)

“Derken orada kullarımızdan bir kul olan (Hızır’ı) buldular ki biz ona katımızdan bir rahmet vermiştik ve ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. Musa ona: “Sana doğru yol ve hayır olarak öğretilenden bana da öğretmen için sana tabi olabilir miyim.” Dedi. O da :” Doğrusu sen benimle yaptıklarıma sabretmeye asla dayanamazsın. Bilgi olarak aslını kavrayamadığın bir şeye nasıl sabredersin?” dedi. Musa:” İnşallah beni sabredici olarak bulacaksın, sana hiçbir işte karışmam.” dedi.” (Kehf, 65-82)

Hızır (as) ile Musa’nın (as) Yolculuğu:

Önce deniz sahilinde yolculuk için bir gemiye binerler. Hızır (as) bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için gemiyi geri dönmek zorunda kalır. Hz. Musa ise sabredemeyip şöyle der: “Gemiyi, yolcularını boğmak için mi deldin? Doğrusu sen çok kötü bir iş yaptın.” Yolculuğun sonunda ilk bakışta görünmeyen perde arkasını bilgi niteliğinde Hızır aleyhisselam açıklar: ”O deldiğim gemi denizde çalışan birkaç yolcunundu. Onu kusurlu yapmak istedim çünkü gemi yolculuğa devam ederse ileride her sağlam gemiye el koyan bir kral (gemi korsanları) vardır.” der ve yolculuğa devam ederler. (Kehf 71)

Yolculuk sırasında diğer çocuklar ile oynamakta olan bir çocuğu Hızır (as) öldürür. Hz. Musa yine sabredemez ve: “Kısas olmadan masum bir cana nasıl kıyarsın, doğrusu sen çok çirkin bir iş yaptın.” der. Hz. Hızır ben sana bu yolculukta bana sabredemezsin demiştim der ve perde arkasını açıklar: ”Cenabı Hak o çocuğun anne ve babasının hayırlı kimseler olma sebebiyle ileride kendilerini üzecek büyük sıkıntılara sokacak bir çocuğu erken yaşta vefat ettirip onun yerine daha hayırlı bir evladın verilmesinin gerçekte o aile için hayır olduğu işaret ediliyordu” der. (Kehf, 74-75) Hz. Musa ise vermiş olduğu sözünü hatırlar Hz.Hızır’dan özür diler tekrar yolculuğa beraber devam etmesi için rica eder.

Yolculuğun üçüncü merhalesinde Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılır. “Musa ve Salih kul yollarına devam ettiler sonunda bir köye varıp halkından yiyecek istediler halk ise onları misafir etmek istemedi. Musa ve Salih kul orada yıkılmak üzere olan bir duvarı gördüler Salih kul hemen duvarı doğrultuverdi. Bunun üzerine Musa:“İsteseydin buna karşılık bir ücret alırdın.” Dedi. Salih kul şöyle dedi “İşte bu senin benim aramın ayrılması demektir. Sabredemediğin şeylerin iç yüzünü sana anlatacağım…” “Duvara gelince Bu ev şehirde iki yetim çocuğun idi. Duvarın altında kendilerine ait bir hazine vardı. Bunların babaları salih bir kimse idi. Rabbin o ikisinin gençlik çağına erip hazinelerini bizzat kendileri çıkarmalarını istedi. Bu rabbinden bir rahmettir, ben bunları kendiliğimden değil Allah’ın emriyle yaptım işte sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.” (Kehf, 77-82)

Bu hikmet dolu yolculukta bizlere mesaj verilen insanların günlük hayatta karşılaştıkları bir takım olayların bazen büyük felaketler gibi görünen sonucu ise güzelliklerle belki mükafatlarla sonuçlanmaktadır. Bazen hayatımızda hastalık olabilir bazen sıkıntı fakat bilmeliyiz ki bizim için belki günahlarımıza kefarettir. Bazı şer olarak gözüken olaylar, asıl iç yüzünün hayır olduğu görülmektedir. Bir örnek verir isek ayeti kerime’den: “…Sizin hayır gördükleriniz şer, şer gördükleriniz(de) hayır vardır.“ diye buyrulmaktadır.(Bakara 216)

Bir hadisi şerif de Peygamberimiz (sav) Hızır Aleyhisselam’ın ilmi hakkındaki görüşlerinde: ”Bir serçe denizden gagasıyla su alıp gemiye konmuştu Hızır (as) bunu Hz. Musa’ya göstererek şöyle dedi: ” Allahın ilmi yanında benim ve senin ilmin serçenin şu denizden eksilttiği su kadardır.” buyurmuştur.(Buhari ilim, 24) (Müslim Fezail, 180) (Ahmed b. Hanbel, 311-318)

Üzeyr (as) ve Kısaca Hayatı:

Hazreti Üzeyr, Harun peygamberin neslinden gelip, Kur’an-ı Kerim’de zikredilmiştir. İman sahibi bir zat olup peygamber olup olmadığı ihtilaflıdır. Hayatı boyunca şerden kaçıp daima hayır yolunda ilerlemiştir.

Ayeti Kerimede Cenabı Hak (cc): (Yahudiler): “Üzeyr Allah’ın oğludur. Hristiyanlar da Mesih (Hz. İsa) Allah’ın oğludur.” dediler. Bu onların ağızlarıyla doladıkları sözlerdir (sözlerini) önceden inkar etmiş olan gerçek müşriklerin sözlerine benzetiyorlar Allah onları kahretsin nasılda Hak’tan sapıp yüz çeviriyorlar ve yalan uyduruyorlar.” buyrulmuştur. (Tevbe, 30-31)

İbni -Abbas’tan rivayet edilen bir hadisi şerifte ise Peygamberimiz (sav): “Yücelerin yücesi Allah İsrail oğullarının elinde bulunan Tevrat’ı onların elinden aldı. Tevrat içinde bulunan sandığı kaybettiler aynı zaman içinde Tevrat onların zihninde de silindi. İsrail oğulları buna baya çok üzülürler, bilhassa Üzeyr (as) çok üzülüp ibadet eder ve Allah’a çokça yalvarıp yakarır. Allahtan inen nur onun kalbine inip yerleşir unutulmuş olan Tevratı hatırlar. Sonra da Tevrat’ı baştan İsrailoğullarına öğretir. Daha sonra Tevratın içinde olan sandık bulunur bunun üzerine Üzeyr’in (as) baştan İsrail oğullarına onlara öğrettiği aslına uygun olduğunu görünce Hz. Üzeyr’i çok severler fakat bu seferde aşırıya giderek “Olsa olsa Allahın oğludur.” derler.” buyurmuştur. (İbni Cebir- Ettebari, Cemiul Beyan, 1951-111)

 

Kaynakça:

Semerkant Dergisi, Lokman Hekimin Oğluna Nasihatları

Büyük İslam İlmihali, Ömer Nasuhi Bilmen

 

Yazar: Mine Şimşek

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort