JoomlaLock.com All4Share.net

RABITA SADIKLARLA BERABER OLMAKTIR

Her dîdeden gören o, her yüzden görünen o
Ey göz anı görmesen de görür seni sevdiğin
Sanma ansız bir dem var, her demdir o sana yar
Sen yar olmasan dahi yardır sana sevdiğin
Hulûsi Efendi (ks)

Bir annenin rahminde büyüyen, yetişen bir beden “nefahtu fihi min ruhi” nefhasıyla can bulur. Unutkanlığı (nas) ve ünsiyeti (ins) bünyesinde barındıran insan, Hakk’ın tecellisine mazhar olur.

Yaratılmış olanların en güzeli ve en üstünü olarak halk edildik… “Ahseni takvim” üzere yaratıldık… Zat, sıfat ve ef’al tecellilerine mazhar kılındık. Yeryüzüne Allah’ı (cc) tanıyıp, bilmek ve O’na kulluk yapmak için gönderildik.

Bizi yaratan Allah (cc) bize “Şah damarımızdan daha yakın, biz nerede olursak olalım, O (cc) bizimleydi.” O bizimle beraberken biz kiminleydik?.. Soruyor Cenabı Hak (cc): “Ben seninle beraberken sen kiminle berabersin?..”

Rabıta, insanın kiminle olduğunu anlamasıdır. Hayatında, duygularında, düşüncelerinde kiminle beraber olduğunun hesabını yapmalısın. “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” buyuruyor Peygamber Efendimiz (sav). Sevdiğin şeyleri düşün. Kendimizi kandırabiliriz, ama Rabbimizi asla kandıramayız. “O (cc) gizli ve aşikâr olan her şeyi bilendir.” Müslüman kandırmacadan, evcilik oyunundan uyandığında hakikatle yüzleşecektir.

Hayatımızın öncelikleri neler… Allah (cc) ve Rasûlü (sav) bu sıralamada kaçıncı…  “Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz.” demiş ecdadımız… Sözlerine baksan aşk deryasına daldıklarını sanırsın. Bilgi birikimlerinden, dini lügatlerden bir şeyler söyleyip yazanlar gönüllerinin neye meylettiğine baksın. Hayatında neyi kaybedersen üzülürsün ve neyi bulduğunda sevinirsin…

Derviş, elindeki bir avuç altınla, toprağı bir görendir, buyrulmuş. Dünyaya meylin kesilmeden Hak sana kapılarını açmayacaktır. Sen gönlünü temizlemezsen, Allah (cc) gönlüne tecelli etmeyecektir.

Rabıta, kulun Allah’a (cc) “Ben, Seni unutmadım.” demesidir. Hayatını Cenabı Hakk’ın belirlediği ölçülere göre yaşama azmini ortaya koymasıdır.

Rabıta, Peygamber Efendimiz’in (sav) “Ya Rabbi! Beni nefsimle bir an bile olsa baş başa bırakma.” duasındaki anlayışı kazanmaktır. Nefsime yönelirsem hüsrana düşerim, mahvolurum…  Bir anlık gafleti küfür saymış Hâcegân büyükleri. Gafil bir saniyeyi küfür sayan bu anlayış, “Yirmi dört saat rabıtalı” olmayı esas alır.

Ayrılsa bir lahza dost cemalinden
Sitemkâr olup o demde yanar felekler
Hâce Hazretleri (ksa)

Nefsine yöneleceğin her an zillette olursun. Rabbine dön kardeşim. Nefsinden, şeytandan Allah’a firar et… Her nereye dönsen bil ki, Allah (cc) oradadır. Rabıta, huzurda olduğunu unutmamaktır. O zaman kimsenin görmediği bir an ve mekân kalmaz hayatında…

Rivayet edilir; Hz. Yusuf’u (as) Züleyha’nın şerrinden kurtaran, Hz. Yakub’a (as) olan rabıtasıydı. O görünmeseydi, elini ağzına götürüp, ısırmasaydı, Hz. Yusuf, Züleyha’ya meyledecekti. O’nu görünce utandı ve nefsinin şerrinden Rabb’inin merhametine sığındı. Seni de bu dünyanın pisliğinden, nefsinin şerrinden ve şeytanın tuzaklarından kurtaracak rabıtaya yönelmelisin…

“Sadıklarla beraber olun.” buyuruyor Yüce Mevlamız (cc).  Rabıta, sadıklarla beraber olmaktır. Hayatında, duygularında ve düşüncelerinde sadıklarla beraber olmandır. Onlar seninle beraber…

Bir kıssa, hisse olsun diye büyüklerimiz bunu anlatırlardı. Adamın biri bir seyahate çıkmak için üstadından izin istemiş. O da peki, gidebilirsin demiş, izin vermiş. “Oğlum bizi unutma.” buyurmuş. “Nereye gidersen, bizi hatırdan, gönülden çıkarma.” demiş. Adama tembih etmiş, gez, dolaş ama kahvelere girme, oyunlu yerlere girme, oralardan çay içme. İçkili lokantalara uğrama, yemek yeme oralarda, içki satan yerlerden alışveriş yapma.

Bir gün bir yere gitmiş, hava soğukmuş, çevreyi tanımıyormuş. Demiş ki, şu kahvenin sobası var, içeri girip biraz ısınayım. Girmiş, kahve oyunlu, sobaya doğru gitmiş bakmış ki şeyh efendi sobanın başında oturuyor. Çok utanmış, hemen çıkmış. Başka şehre gelmiş, acıkmış. Demiş şimdi bir şeyler alıp kendim hazırlasam zaman geçer, şu lokantada hazırda ne varsa bir şeyler yiyeyim. Bakmamış içki var mı yok mu, lokantaya girmiş. Bir garson gelmiş. Bakmış şeyh efendi, “Ne arzu ediyorsunuz?” demiş. Hemen kalkmış. Artık açlığını unutmuş. Alışveriş yapacak bir bakkaldan, bakmış ki yine üstadı orada. Seyahatini tamamlamış dönmüş.

Şeyh efendi arkadaşlara demiş ki, gelin filanca arkadaşınız seyahatten döndü, hoşgeldine gidelim. Gitmişler, konuşmuşlar, Şeyh efendi demiş, “Kardeşim yediğin, içtiğin helal; neler gördün, neler yaşadın, anlat.” Adam demiş, “Efendim, ne sorarsın ki? Nereye gittimse oradaydınız. Ben daha ne anlatayım...”

Hasan Basri Hazretleri, “mürid ile mürşid arasındaki ilişkiyi; mürşidin değeri, müridin değeri; mürşidin himmeti, tasarrufu; müridin teslimiyetinin nasıl bir şey” olduğunu soran müridini, ihvanı olan bir valinin yanına gönderir. Cevabını dönüşte vereceğini söyler.

Müridi bekletmeden hemen mektubu alıyor, şeyhin emaneti olduğu için hürmet ediyor, öpüyor başına koyuyor ve yola çıkıyor. Vali bakıyor ki, bu tekkeden, şeyhinin yanından geliyor. Çok izzet ikramda bulunuyor. İhvan kardeşi, sarılıyor, kucaklıyor, muhabbet, sohbet ediyorlar. Hizmet etsinler diye emrine cariyeler, hizmetçiler de veriyor.

Müridin gönlü cariyelerden birine kayıyor. Tam yanlışa düşecekken Hasan Basri Hazretleri, ona görünüp, onu geri çağırır.

Hasan Basri Hazretleri mektubu getirdiğinde ona diyor ki,

-Mürid senin gibi olmalı, hiçbir itirazda bulunmadın, bir ön koşul söylemedin. Mektubu aldın, başım üstüne dedin yola çıktın, gittin. Allah razı olsun. Ben bu teslimiyetini, bağlılığını, samimiyetini takdir ettim.

Mürşid de benim gibi olur. Oraya gittin, olabilir, insanız, nefsine uydun. Ben de seni orada yalnız bırakamazdım. Ben de Allah'ın izniyle geldim, sana yardım ettim. Sana görevini hatırlattım. İşte sorduğun sorunun cevabı bu idi. Bu mektup da bu işin bahanesiydi...” buyururlar.

Sen de Ğavs Hazretleri’nin bir müridi gibi günah işlediğinde “Ğavsım nereden bilecek.” deme. Bir mürid mürşide intisab ettiğinde onun için bir ruhaniyet yaratılır.

Hâce Hazretleri (ksa) Ğavs Hazretleri’nin (ks) sağlığının iyice zayıfladığı dönemlerde O’nun yanındadır. Geceleri içmesi gereken ilaçlar olduğu için O’nun yanında kalır. Ğavs Hazretleri’nin (ks) geceleri birden kalkıp bazı ihvanları için ağlayıp, gözyaşı döktüklerini anlatırlardı. Ğavs Hazretleri (ks) onların dertlerini, sıkıntılarını dert edinip onlar için dua ederlermiş. Bazen de bazı ihvanlarını onlara yardıma gönderirlermiş.

Bir insanı kâmili sever ve O’nunla bir irtibat kurarsan (rabıta yaparsan) O’nun anlayışı, muhabbeti, teslimiyeti, ahlakı sende oluşmaya başlar.

Rabıtan sende bir enerjiye dönüşür. Güneş ışığının meyveleri, sebzeleri yetiştirip olgunlaştırması gibi sen de rabıtanla olgunlaşırsın. Ayçiçeğinin yüzünü güneşe çevirmesi gibi sen de gönlünü mürşidine yönlendirirsen O’nun kemalatı sende zuhur etmeye başlar.

Müslümanların rabıtasız yetişmeleri, güneşsiz bir ortamda, suni sebze ve meyve yetiştirmeye benzer. Bir şeyler yetişse de tadı olmayacaktır. Rabıta, Müslümanın tadıdır, rengidir… Güneş ışığının meyveyi ve sebzeyi tatlandırması gibi, rabıtanla sana gelen feyiz ve nisbet imanını, aklını, duygunu tatlandıracaktır.

Rabıta gönlünde sevgi ve iman, aklında şuur olacaktır sana. Dağı dağ, taşı taş görmemeye başlarsın… Gördüğün her şeyde Hakk’ın tecellisini görmeye başlarsın…

Hâce Hazretleri (ksa) vekâlenin tavanındaki kartonpiyeri siyah sarığa benzetirler… Yeşil duvarın üstüne siyah sarık… Çok güzel olmuş, buyururlar. Rabıtayla sana tefekkür kapıları açılır…

Muhammed Diyauddin Hazretleri (ks) bir müridini ziyarete giderler, evine misafir olurlar. Duvardaki pencere çok büyüktür. “Camı bu kadar niye büyük yaptınız.” diye sorunca müridi, “Manzarayı daha iyi görelim.” diye cevap verir. Bu cevaba Hazret üzülürler. “Evladım, bu manzarayı zaten görüyorsun. Deseydin ki, şu karşıda bir mezarlık var… Onlara baktığımda ölümü hatırlayıp tefekkür ediyorum.” diye müridine nasihatte bulunurlar.

Rabıtasızlık anlayışsızlıktır. Rabıta yaratılış gayesini anlamaya, Cenabı Hakk’ın muradını anlamaya çalışmaktır…

Peygamber Efendimiz Miraç’ta “Kabe kavseyni ev edna” sırrına mazhar olduktan sonra tekrar yeryüzüne döndü. Senin için, benim için, bütün ümmeti için, hepimizin kurtuluşu için geri döndü.
Seni Allah’a (cc), Allah’ı (cc) sana sevdirecekti… Bu bir peygamber vazifesidir. Bu vazifeyi bugün varis olan insanı kâmiller yapıyor. Allah’ı sevmek; Rasûlü’nü, ehli beyti, dostlarını, Müslümanları sevmektir…

Rabıta, Allah (cc) için sevmeyi öğrenmektir… Sevdiğinin kalıbına girer insan… Rabıtanla sevdiğine benzemeye başlarsın. O’nun (sav) ahlakıyla ahlaklanmaya başlarsın. İnsan için gösterilen ufuk Hz. Muhammeddir (sav).  “Usve-i Hasene” olan Peygamberimiz’e benzeyip birer “Muhammedcik”  olmaktır.

Ya Rabbi, Müslümanların dahi firavunlaşmaya, karunlaşmaya, bel’amlaşmaya özendiği bu çağda “Muhammedcik” olmayı bizlere nasib eyle!

Sen bize “Elestü birabbîküm” diye sual eyledin… Bu sesi ve sahibini unutmamayı, verdiğimiz “Evet” cevabına göre yaşamayı bizlere nasib eyle…

“Nefahtu fihi min ruhi” üfleyişini, aldığımız ve verdiğimiz her nefeste kulluğa dönüştürmeyi bizlere nasib eyle…

“Sadıklarla beraber olun.” buyuruyorsun. Senin sadıklarını, salihlerini, dostlarını hazine bilip onlarla birlikte olmayı bizlere nasib eyle.

Ya Rabbi!
Sevdiklerini sevdir, sevdiklerine bizi sevdir… Âmin…  

Ne aynıyız ne gayrıyız
Cemalinin müştakıyız
Şol Zâtı’nın uşşakıyız
Leylü nehar, leylü nehar

Hâce Hazretleri (ksa)


GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 EKİM SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort