JoomlaLock.com All4Share.net

SEVGİDEN BÜYÜK GÜÇ KAYNAĞI YOKTUR

sevgiden büyük güç kaynağı yoktur

Sevgiden Büyük Güç Kaynağı Yoktur - Yûsuf-i Kenân

Sayı : 103 - Temmuz 2016

 

Sevgiden Büyük Güç Kaynağı Yoktur

 

Her gün bir yere
Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan
Akmak ne hoş

Dünle beraber
Gitti cancağzım

Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım

Mevlana Celaleddin Rumî

En büyük güç kaynağı sevgidir. Çünkü sevginin hakikatine kavuşan kul her türlü korkudan da muaf olur. Sevgi güç ve cesaret telkin eder. Sevginin yokluğu korkudur. Korkunun ötesine geçmek isteyen biri tüm varlığıyla sevgi dolu olmalıdır.

Yüreğinde sevgi olanın gözünden gülümseme eksik olmaz. Çünkü gözler yürekler arasında sevgi akışını sağlayan bir köprü, yüreğin dünyaya açılan pencereleridir.

İnsan sevgisiz yaşayamaz. Çünkü onun özü de, sözü de sevgidir. İnsanı hayata bağlayan, hayatına anlam katan onun mayasıdır. Ruhun gıdası, insanın mayasıdır sevgi. İki gönül arasında seyreden duygu selidir sevgi. Bilek işi değil yürek işidir sevgi. Ticari bir alış verişten uzak, her şeyiyle pazarlıksız teslimiyetin adıdır sevgi.

Atalet duygusunun son bulması sevgideki enerjiyi hissettiğimiz gün başlar. Çünkü sevginin içerisinde öyle bir sır vardır ki bu sayede uzak mesafeler kısalır, zor kolaylaşır, bazılarının çirkin gördüğü ne varsa bizdeki yansıması güzelleşiverir, kötü gözüken ne varsa iyiye tebdil eder. Sevgi hayata güzel bakabilmenin adıdır. Bu enerjiye her canlının ihtiyacı olduğu gibi, insanın ihtiyacı ise diğer mahlukattan çok daha büyük ve elzemdir.

En büyük sevgi insanın kendisindeki güzelliklerin farkına vararak kendisini var eden Rabbulalemin Allah’a (cc) karşı gösterdiği sevgidir. Bu sevgi tüm kainatı anlamanın yegane anahtarıdır. Çünkü bu sayede sevginin verdiği enerji ile insan kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini, kime ait olduğunu, hayatın asıl gayesini daha net ve kesin idrak etme imkanına sahip olur.

Hayat sürekli değişim gösteren süratli bir gezi teknesi gibidir. Tüm güzelliklerin içerisinden geçtiğimiz halde asliyetini idrak edemediğimizde sadece gözümüzün önünden akıp giden bir takım tatlı hoş tanımını yapamadığımız hisler olarak kalır. Halbuki bizim için idrak edemediğimiz her duygu gerçekte hissettiğimiz şeyler değildir. Sevgi hayatın anlamını anlamamızı sağlayan en büyük enerjidir.

Zamanımızda en çok eksikliğini hissettiğimiz ya da ihtiyaç duyduğumuz dostluklarımızı da ancak sevginin bize sağladığı enerji sayesinde kazanırız veya devam ettiririz. Çünkü dost kendine yapılan yanlışa sabredendir, dost tahammül edendir, dikeni kendi eliyle tutarken gülü dostum dediğine uzatabilendir. Buna muvaffak olabilmek ise başlı başına bir sırdır. İşte bu sırrı keşfedebilmenin enerjisi sevgi sayesindedir.

Toplumu oluşturan en küçük sosyal kurum ailedir. Aile müessesesi, dinimizde çok üstün bir mertebededir. Kutsal bir müessese olan aile hazreti insanın oluştuğu ve yetiştiği zemin olması sebebiyle çok özel bir değere sahiptir. İşte aile olabilmenin sırrı yine sevginin enerjisi sayesindedir. Birbirinden uzak toplumlarda yaşamış bir hanım ile bey, Allah için bir araya gelip yuva kurmak istiyorlar. İlk etapta çok sıradan gibi gelse de bizlere, işin hakikati hiç de o kadar kolay değildir.

Çünkü birbirini tanımayan iki insanın aynı çatı altında bir araya gelmeleri, birbirlerine tahammül etmeleri, iki yarım elmanın bir olası gibi bütün olmaları hiç de kolay değildir. Bunu sırrı ancak sevginin enerjisi ile açıklanabilir. Annenin gece sabaha kadar bir damla uyku uyumadan yavrusunun dibinde onun ateşini düşürmeyi dünyanın tek derdi edinmesi sevginin enerjisini anladığımızda anlaşılır. Keza babanın mutluluğu ailesinin mutlu olmasına endekslemesi kendi yemediği halde çocuklarının yemesiyle doyması, giymediği halde çocuklarını giydirdiğinde giyinmiş gibi hissetmesi sevginin enerjidir.

Sevgi toplumun mayasıdır. İçerisinde sevgi olan her toplum yeni gelen alt toplumları da aynı güzellikle şekillendirir. Çünkü kainattaki sevginin doruk noktası insandır. İnsan hem sevendir, hem sevilendir. Allah’ın yarattığı tüm mahlukat içerisinde en çok sevilmeye layık olan insandır. Ancak insanı sevmek ile insan Allah’a yaklaşabilir. Bunun sebebi ise Allah’a yaklaşabilme yetkisine sahip tek mahlukatın insan olmasıdır. İnsanın insanı sevmesi elzemdir. Fakat bir o kadar da zordur. Bozgunculuk çıkartabilecek bir nefs donanımına sahip insan eğer terbiye olmamışsa tüm dünyayı birbirine katabilecek bir yapıdayken gel de çiçek, ağaç, deniz, dağ, dere, güzel manzaralar dururken insanı sev. Bu ancak sevginin enerjisiyle mümkündür. 

Sevginin insana verdiği enerji ile sabır ortaya çıkar, tahammül ortaya çıkar, paylaşmak ortaya çıkar, ben değil biz duygusu ortaya çıkar, kardeşinin nefsini kendi nefsine tercih etmek ortaya çıkar. Bunlar para ile pul ile satın alınamayacak kadar büyük zenginliklerdir. Bu zenginliklere sahip her birey kemalata ulaşmaya yaklaşmıştır. Hakk’ın tecelli ettiği gönlü taşıyan insanların gözle görülen ahlaki vasıfları bunlardır.

En büyük keramet sevgidedir. İnsan canı gönülden sevmeye görsün. Onun enerjisi ile dağları deler Ferhat olur namı kıyamete kadar devam eder, Mecnun olur, hikayeleri dilden dile anlatılır, Yunus olur, şiirleri hasta gönüllere şifa verir, Mevlana olur yedi düveli kucaklar ne olursa alır rahmet denizinde sulh ettirir. Sevginin enerjisi ölüm gecesini düğün gecesine benzettirir. Bilmek isteyene bildirir, görmek isteyene gösterir. 

Sevginin enerjisi en büyük motivasyon kaynağıdır. Gecesini gündüzüne katarak vatanına, dinine, mukaddesatına hizmet etme gayesi ile kendisini unutmuş kendisini Rabbine adamış şuurdaki başta devlet büyüklerimiz. Örneğin Cumhurbaşkanımız belki dünyalık hiçbir ihtiyacı olmadığı halde kendisini vatanına ve insanlığın hizmetine adamış, Allah nefsini karıştırmaz inşallah ne büyük bir fedakarlık. Koskoca cumhurun başkanı ol günde 4 saat uyu, istediğin zaman istediğin yere gideme, her şeyin başkaları tarafından programlansın kolay mı yılları böyle geçirmek? Bu nasıl bir hayat. İşte bunu anlamanın yolu yine sevginin hatırını bilmeye, sevgideki enerjinin nelere kadir olduğunu görebilmeye bağlıdır.

Aynı durum kendisini Hak yolunda hizmete adamış meşayıh efendilerimiz için de söz konusudur. Kendilerini unutup neredeyse tüm hayatlarını Allah yolunda yılmadan bezmeden geçirirler de bir an öf bile demezler. Bunun en bariz örneğini bizler görüyoruz. 

Büyüğümüz, üstadımız sıhhati hiç de müsaade etmemesine rağmen sürekli bir seyahat halinde, diyar diyar gezip ihvanın derdiyle dertlenmektedir. İhvanının mutluluğunu görmek ondaki tüm yorgunluğu neredeyse unutturmaktadır. Gece geç saatlere kadar Allah’ı (cc) bizlere tanıtmak, sevdirmek uğrunda neredeyse kendisinden vazgeçmiştir. İşte bu kadar büyük fedakarlık ancak sevginin hakikatine ulaşmak ile mümkündür. Sevginin enerjisi bu kadar büyük işlere kadirdir. Hizmet bile sevginin tezahürü ile bereketlenir, açığa çıkar.

Sevgi tanımı sözcüklere sığmayacak kadar derin bir mana içerir. Sevgi hiçbir güzel kelam ile anlatılamayacak kadar büyük, dünyalara sığmayacak kadar geniş yer kaplar. Sevginin taşınabileceği tek yer kalptir, gönüldür. Gönlün değeri de zaten sevgiye ev sahipliği yapabilmesinden gelir. En güzel sevgi Allah ile yaşanır. Çünkü yaradılış olarak insandan murat aşkın ortaya çıkmasıdır.

Eğer gönül gerçek sahibine kavuşabilmiş ise artık mutmainlik mertebesine ulaşır. Orada ortaya çıkan enerji ile tüm eşyanın hakikati belirir. Her şey aslına rücu eder. Hakikat tüm netliğiyle belirir. Gerçekte değerli olan ne varsa öncelik sırasını alır. İşte hakikat ile yalan, masiva arasındaki farkın belirmesi sevginin enerjisi sayesindedir.

Sevgisiz yapılan her iş bir süre sonra yılgınlık ve bitkinlik hissi uyandırır. İbadetlerden tat alamama şikayetleri de aslında aynı sebebe dayanır. Sevginin enerjisi açığa çıkmazsa yaptığımız her ibadet asliyetinden uzaklaşır. Ruhunu yitirir. Nerede ise monoton, gündelik, haftalık, aylık, yıllık işler gibi gelir. Örneğin namazdaki secde anı kul olarak Rabbimize en yakın olduğumuz yer olması gerekirken, bunu hissedememek sevginin enerjisini yaşayamadan ibadete yönelmek ile açıklanabilir. Sevgi her şeyde olduğu gibi ibadetlerimizin de tadı tuzudur.

Sevgi incitmekten korkmanın adıdır. Seven aşık maşuğunun incinip üzülmemesi uğruna adeta her şeyden sakınır. Her şeyden titrer. Çünkü maşuğunun bir an bile olsa içinin burkulmasına sebep olmak en büyük acı sebebidir. Bu acının düşüncesi bile korku sebebi olmaya yeter. Bu korku en büyük değişme sebebidir. Seven sevdiğinin haliyle hallenir. Sevdiğinin ahlakı kendisinde belirmeye başlar. Artık onda ifna olmuştur. Çünkü en tesirli korku sevginin enerjisi ile ortaya çıkan incitme korkusudur. Bu korku incitmemek için seveni yanlış yapmaktan alıkoyar. Rabbimiz Allah’ın bizde görmek istediği Allah korkusu da, böyle bir korkudur.

Yazımızın ilk bölümünde yer verdiğimiz Hazreti Mevlana’nın şiirinde buyurduğu gibi; ne kadar söz var ise düne ait şimdi yeni şeyler söylemek lazım.

Hızla akıp giden dünya hayatındaki hızlı ve sürekli değişmeler, geçmişin sözleriyle ve bakış açısıyla her zaman doğru açıklanamaz. Bazen insanın durduğu yeri değiştirip farklı bir bakış açısıyla yönelmesi gerekir. Örneğin sevgi aynı sevgidir, yüzyıllardır değişmez belki ama sevgiye dair ne varsa bizim anlayabileceğimiz hale getirilerek yeniden söylenmelidir. Kulağımıza yeni sevgi nameleri üflenmelidir ki sevgi hakikat ilminde anlaşılabilsin. İşte bunun yegane yolu sevenin halinden sevenler anlar misali, gerçekten sevgiyi sindirebilmiş kişilerden duyup, görüp anlamamızdır.

Her söz yaşayarak söylenirse tesir eder. En güncel ve en doğru sevgi sözleri Allah dostu insanı kamillerin gönülleriden çıkar. Çünkü onların her anı Allah iledir. En doğal, en taze hakikat ilmi onların gönüllerinden insanlığa akar.

Neden mi? Alemleri Rabbi Allah, öyle istediği için. Ne mutlu O’nun istediğini anlayıp öyle yaşayabilenlere.

 

Yazar: Yûsuf-i Kenân

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort