JoomlaLock.com All4Share.net

ŞEYH MUHAMMED NURULLAH el-CEZERÎ (1948-1985)

“Bilinmeli ki, sırf akıl, kalp ve ruhla hakikatleri anlamak ve tehlikeli şeylerden sakınmak, cisimlerin gözle görülmesi gibidir. Fakat hakikatlere, deliller vasıtasıyla ulaşmaya gelince bu elindeki değneğiyle yoldaki tehlikelerden korunmak isteyen bir âmânın durumu gibidir. Bu ikisi arasındaki farkın büyüklüğü de ortadadır.” (Şeyh Muhammed Nurullah el-Cezerî)

“Genç yaşta insanlığa yararlı neler yapılabilir, mahlûkata nasıl faideli olunabilir?” Sorusuna belki her birimizin vereceği bir cevabı vardır. Hatta bu cevabımızı, vereceğimiz birçok örnekle de daha ispatlanabilir hale getirmek mümkündür. Ashabı kiramdan hatta daha gerilere gidersek kâinatın yaratılışından günümüze kadar getirilebilecek bir örnekler silsilesiyle karşılaşmak işten bile değil.

Sadece insan psikolojisi ile mi ilgilidir bilemiyorum fakat bu tip mümtaz şahsiyetlerin zamanımızda yaşıyor yahut bize yakın bir vakitte yaşamış olması bizleri daha derinden etkiliyor galiba… Üstelik yakın zamanda yaşamış ya da hâlihazırda hayatta bulunan bir insanı kamil, insanların çeşitli tembelliklerini ve gafilliklerini ört bas etmek için öne sürdükleri kimi iddiaların ne kadar asılsız olduklarını göstermesi açısından da mükemmel bir örnek. Çünkü insanların birçoğunda, bu çağda bizlere örnek gösterilen hayatı yaşamanın mümkün olamayacağı(!) görüşü hâkimdir.

İşte bu ve buna benzer birçok tezin çürütülmesine biiznillah muvaffak olan erlerden bir tanesi de Şeyh Muhammed Nurullah Efendi’dir. Şeyh Nurullah Efendi Şırnak’ın Cizre ilçesinde dünyaya gelmiştir. Babaları büyük âlim ve veli Seyyid Şeyh Muhammed Said Seyda el-Cezerî, anneleri ise Şeyh Celaleddin Basretî Efendi'nin kerimeleri Tayyibe hatundur.

Çok küçük yaşlardan itibaren muhterem pederleri ve yine babasının yetiştirip izin verdiği hocalardan ders görmeye başlayan Muhammed Nurullah Efendi’nin aklı, bilgisi, irfanı ve ahlakı ile kısa zamanda arkadaşları arasından fark edilmeye başlandı. İlme olan kabiliyeti herkesi şaşırtıyordu. Aslında bu hal onlarda irsi idi sanki. Çünkü babaları da henüz yedi yaşında iken başlamış olduğu medreseye yirmi üç yaşında iken müderris olmuştu. Elbette insanlardaki kabiliyetlerin açığa çıkarılması için titiz bir işlemle adeta nakış nakış işlenmesi gerekir. Onun için Seyda Cezerî Hazretleri başta olmak üzere bütün hocaları adeta kendilerinin üstüne titriyorlardı. Neredeyse bütün zamanını babasının yanında bu mümkün olamıyorsa onun denetiminde geçiriyordu Nurullah Efendi ve bu teveccühü karşılıksız bırakmayarak gün be gün terakki ediyor, ilim ve irfan basamaklarını bir bir geride bırakıyordu.  

Giriş kısmında da bahsetmeye çalıştığımız gibi büyükler gençlerin üzerinde hususiyetle durmuş. Ğavs Hazretleri çocuklar için bile; “Onların yaşları küçük fakat ruhları çok büyüktür.” buyurmuşlar. Hâce Hazretleri’nin etrafındaki çocuklara, gençlere ve gönlü genç olanlara muamelesini ise anlatmak bu kısacık yazıda mümkün değil. İşte Şeyh Nurullah Efendi de henüz yirmi yaşına gelmeden babasının yetiştirmiş olduğu büyük âlim Batmanlı Şeyh Fahreddin Efendi’den ilim icazetini, mübarek pederlerinden de tasavvuf hilafetini almışlardır. Bu hadise bize Ahmed er-Rufaî Hazretleri’nin mübarek kelamlarını hatırlatıyor: “Bu yolun kıymetlerini ahzetmede bir çocuk ile yaşlı bir adam müsavidir.”

Sözün burasında “Evlenen dinin yarısını tamamlamıştır, diğer yarısı için de Allah’tan korksun ve takvaya sarılsın.” hadisi şerifi mucibince dininin havfullah ve takva noktasında, elinden gelenin en güzelini yapmaya çalışan Muhammed Nurullah Efendi’nin diğer yarısını da tamamlamak üzere yapmış olduğu evliliklerden de bahsetmek gerekir herhalde. İlk evliliğini babasının hem dayısı hem de mürşidi olan Şeyh Muhammed Dirşevî Hazretleri’nin torunlarından Kania Hatun ile çok genç yaşta iken yapmış ve bu evlilikten sekiz çocuğu dünyaya gelmiştir. İkinci evliliğini ise annesinin ısrarları üzerine yapmış ve bu birliktelikten de iki çocuğu olmuştur.

Babaları Şeyh Said Cizrevî Hazretleri vefat etmeden önce yerine oğlu Muhammed Nurullah Efendi’yi işaret etmişlerdi. Fakat 1968 yılında dünyalarını değiştiklerinde daha önceki işarete rağmen Nurullah Efendi babasının yerine geçmekten imtina ediyordu. Cenaze merasiminin ardından Şeyh Seyda’nın bütün halifeleri ve müridanı ona biat ederek teslim oldular ve böylelikle irşad süreci de başlamış oldu. Bu tarihten vefatına kadar hem medresedeki talebelerine hem de uzaktan yakından kendisini ziyarete gelen sevenlerine, bağlılarına Allahü Teâlâ’nın emir ve nehiyleri, Efendimiz’in (sav) sünneti seniyyesi ışığında dünya ve ahiret saadetinin yollarını anlatan sohbetler etti. Anlattıklarının yanında yaşamın her alanında da onlara örnek olmaya gayret etti.

Davete icabetin ne denli mühim olduğu hepimizin malumudur. Muhammed Nurullah Efendi de davete edildiği her yere imkânlar dâhilinde gitmeye gayret ederdi. Gidemediği beldelerdeki ihvanı ile de sürekli mektuplaşarak onların dertlerine ortak olmaya özen gösterirdi. Bulunduğu bölgede herkesin kendisine duyduğu derin saygı ve sevginin bir semeresi olarak birçok küskünü barıştırmış, nice sorunun çözülmesine önderlik etmiştir. Faaliyetlerini daha kolay yürütebilmek ve yapmış olduğu kimi işlere resmiyet kazandırmak üzere 1984 yılında, adı daha sonra değiştirilerek Samandıra İlim ve Sanat Vakfı olacak olan Selam İlim ve Hizmet Vakfı’nın kurulmasına öncülük etmiştir.

Türkçe’yi çok güzel konuşan, Arapça, Kürtçe ve Farsça’nın yanında kısmen de İngilizce bilen Muhammed Nurullah Efendi, Cenabı Hakk’ın (cc) kendisine bahsettiği kısacık ömre yukarıda anlatmaya çalıştığımız onca işle birlikte on dört eser telifi de sığdırabilmiştir. Eserleri kısaca şöyle sıralayabiliriz: 1) Hizbü'l-Hikayiki'l-İrşadiye: Dua ve zikirlerle ilgilidir. 2) Es-Saihü'l-Mütefekkîr: Akide ile ilgilidir. 3) Cemü'l-Cevaî: Tefsir, hadîs ve fıkıh usulü ile ilgilidir. 4) Hülasatü'l-Telhis: Edebiyatla ilgili olup maânî ve bediî ilimlerine aittir. 5) Esrarü't-Tasavvuf: İlk eseridir, tasavvufla ilgilidir. 6) El-Akâid: Akâid ilmiyle ilgilidir. 7) El-Berahîn Âlâ Haşri'l-İnsan ve Vücudî Âlemin Ahar: İnsanların tekrar dirileceğine ve başka bir âlemin varlığına ait delillerle ilgilidir. 8) Ed-Delaillü-l Katı-a Âlâ Risalet-i Seyyidina Muhammed (sav) ve İcazi Kur'ân: Hz. Muhammed (as) peygamberliği ve Kuran'ın icazı ile ilgili kesin deliller ihtiva etmektedir. 9) Sahifetü'l-Marifet: Marifetle (Hakk’ı Bilmek) alakalıdır. 10) Divanü’n- Nûrî: Arapça ve Kürtçe tasavvufi, irfani ve edebi şiirlerden oluşan bir manzumeler bütünüdür. 11) Çekirdekler ve Gerçekler: İnsanın manevi yapısının nasıl korunacağını felsefî ve mantıkî bir metotla açıklamıştır. 12) el-Evrak: Medreselerde okutulan meşhur “Hallu’l-Maakid” adlı eserin mukaddimesinin beyan, belagat, maâni, sarf ve nahiv ilimleri açısından kısa bir şerhidir. 13) Sahifetü'l-İctihad. 14) Tabiat Çınlıyor.

Medresede yetiştirip mezun ettiği birçok talebenin yanında, geride kardeşi Şeyh Ömer Faruk Seyda el-Cezerî’nin de bulunduğu dokuz halife bırakan Muhammed Nurullah Efendi, 1985 yılında geçirdiği elim bir trafik kazasında vefat ederek ebedi âleme göçmüştür. Hayatta iken kendisini tamamen içtimai hayata ve manevi yaşantıya adadığı dönemlerde medreseyi emanet ettiği kardeşi Ömer Faruk Efendi, ağabeylerinin vefatından sonra da irşat makamına geçmiş, el-an bu vazifeyi sürdürmektedir. Cenabı Hak hem Muhammed Nurullah Efendi’ye hem de iman ile göçmüş cümle geçmişlerimize rahmet eylesin. Âmin.

Bu ayki yazımızda Abdurrahman Erzan’dan ( Cizre Müftüsü ) istifade eden ravzayahasret.com, seyhmuhammednurullahseydaelcezeri.com, birdamla.net adreslerinden yararlanmış bulunmaktayız. Cenabı Hak emeklerini zâyî’ etmesin inşaallah…

 

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ - ŞUBAT 2011 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort