JoomlaLock.com All4Share.net

TERBİYE, ANNE BABANIN ÇOCUKLARINA BIRAKACAĞI EN BÜYÜK MİRASTIR -1

 

Terbiye; kelime manası olarak; gelişmek, çoğalmak veya büyümek ya da; bir şeyi ıslah etmek manasına gelen kelimeden türemiştir. Ferdin fıtratında, doğuştan getirdiklerine tabiat, sonradan kazandıklarına kültür diyecek olursak terbiyeyi daha vecîz bir ifâdeyle; “Terakkî eden, ilerleyen insanlık kültürünü yeni nesillere aktarma ve doğuştan getirdiği kapasitelerini geliştirme, inkişâf ettirme faaliyetidir.” diyebiliriz. Bu da ancak insanı bilen, nereden gelip nereye gittiğinden haberdar yaşayan, insan eliyle olabilir.

Rabbimiz kıyamete kadar insanı insanla meydana getirecektir. Her şeyin değişebildiği günümüz dünyasında değişmeyecek nadir olgulardan birisi de budur. Bu sebepledir ki insanın terbiyesi de çocukluktan tutun da ölünceye kadar yine bir kâmil insanın gönlünde tekâmül eder.

Büyüğümüz Hace Hazretlerinin buyurduğu gibi: “Kâinatın mihveri insan, insanın mihengi İslam’dır.” Rabbimiz İnsanı yine bir insanda terbiye etmeyi uygun görmüştür. İnsanı tekâmül ettirecek tek okul yine bir insanın gönül rahlesidir.

Çocuk terbiyesine, evvelâ ana-babanın terbiyesinden başlamalıdır. Zira bu yüce terbiye, mürebbî (terbiye edici) sıfatını kazanabilen olgun anne ve babaların gerçekleştirebileceği bir eğitimdir. Çocuk küçük yaşından itibaren ebeveynlerce bilinçli ve kontrollü bir terbiyeden geçmiş ise bu adeta, taş üzerine yazılan yazı gibi olur ve kolay kolay silinmez. Şâirin:

Kendisi muhtâc-ı himmet bir derde,

Nerede kaldı gayriye himmet ede!..

Şeklinde tarif ettiği, kendi eğitimi noksan bir anne ve babanın evlâtlarına verebileceği terbiye ne olabilir ki? Onun için çocuk terbiyesi anne-babadan başlarsa, daha verimli neticeler elde edilir. Yani şairin yine bir diğer şiirinde dediği gibi:

Olmalı harcı sağlam, baba evin direği,

Olmalı sımsıcak gül, anne evin yüreği…


En vahşi hayvanlar bile terbiye ile ehlileştirilebilir. Büyüğümüz Hâce Hazretleri’nin sohbetlerinde verdiği şu misal çok manidardır: “İslam fıkhında bir köpeğin ağzının değdiği yiyecek murdar iken, terbiye edilerek av köpeği olmuş bir diğer köpeğin ağzıyla sahibine getirdiği av helal olabilmektedir.”

Hiçbir zaman elma çekirdeğinden portakal olmaz. Fakat bir elma fidanını ehli olan bahçıvan, onun için lüzumlu olan aşı ve kültürel tedbirlerle kaliteli elma veren bir ağaç haline dönüştürebilmektedir. Bunun gibi, insan tabiatında bulunan pek çok heva ve arzular belki yok edilemez, fakat terbiye edilerek insanı takip eden gölgesi gibi kâmil bir insanın tabiiyetinde onun peşinde ona benzeyerek onunla şekillenebilir.

Her şeyi, zıddı kırar. Kötü huylar, iyi huylarla karşılaşınca ona göre şekillenerek zararsız hale gelecektir. Bu bakımdan çocuklarımız, işleri ve ahlâkı iyi olan insanların bulunduğu ortamlara yönlendirilerek onlarla arkadaşlık ettirilirse, onlarda bulunan güzel huylar kendiliğinden diğerinin tabiatı haline dönüşür. Bu esaslar dâhilinde çocuklar yetiştirilirse dünya ve ahiret saadeti elde edilir.

Kıyamet günü, ana-baba, emanetinde bulunan evlatlarına vermesi gereken ilim ve terbiyeden mes'ul tutulacaktır. Eğer ki vazifesini yapmamış ise yahut kusur etmiş ise bundan hesaba çekilecektir. Anne-babanın aklından çıkarmaması gereken en önemli gerçek her dünyalık gibi, bedenimiz gibi, çocuklarımız da Rabbimizin bize emanetidir. Çocuklarını İslâm terbiyesi üzerine, ahlak-ı Muhammedi’ye (sav) üzere yetiştirmeyenler, dünyada huzursuz oldukları gibi, âhiret felâketlerine de maruz kalacaklardır.

İslâm dîninde çocuk terbiyesinden maksat, çocuğun Allah-u Teâlânın râzı olduğu, onun da Rabbinden razı olduğu, Resulullah’ın (sav) yolunu takip eden, günümüzde de onun yolunu takip eden varislerinin izinden giden, her amelini yalnızca Rabbini memnun etmek, ona beğendirmek kastıyla yapan, kulların emin olduğu, vatanına, milletine, âilesine, cemiyete ve insanlığa faydalı bir insan olarak yetişmesidir. Bunların tahakkuku için çocuk, çeşitli güzel vasıflarla donatılmalıdır. İslâm âlimlerinin büyüklerinden olan İmâm-ı Gazâlî hazretleri çocuk terbiyesi hakkında eserlerinde şöyle buyurur: “Evlâd, ana, baba elinde bir emânettir. Büyük bir nîmettir. Nîmetin kıymeti bilinmezse elden gider. Çocukların temiz kalpleri, kıymetli bir cevher gibidir. Mum gibi her şekli alabilir. Küçükken hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur.”

Ailenin veremediği ve eksik bıraktığı terbiyeyi ne okul ne de toplum verebilir. Ne konumda olduğunun idrakini taşıyan şuurlu anne-babalar adeta gülfidanı yetiştiren, her türlü hürmete layık bahçıvan gibidir. İyi eğitilmiş ve topluma kazandırılmış bir genç hem ailesi, hem de toplum için bir servettir. Bu servete ulaşmanın ilk şartı anne-babalar olarak sorumluluğumuzu idrak etmektir. Ebeveynlerin çocuk terbiyesindeki yerini ne toplumdaki eğitim kurumları ne de diğer toplumsal müesseseler dolduramaz. Allah’ın (cc) emaneti olan çocuklarımızın terbiyesinde anne-babanın ilk görevi çocuğunu keşfetmek, onda olan yeteneklerin gelişmesini sağlamaktır; yoksa onu her yaptığından dolayı eleştirmek değil.

Anne-babalar olarak çoğumuz, mükemmel olmadığımızın farkında olsak bile çoğu zaman başkalarından ve özellikle çocuklarımızdan mükemmel olmalarını isteriz. Olumlu çocuk yetiştirmenin ilk şartı, olumlu anne-baba olmaktır. Neysek onu öğretiriz. Anne-babalar özellikle çocuklarını tanımalı, onları ilgi ve yetenekleri doğrultusunda yönlendirmelidir. Aksi takdirde bu durumdaki bir çocuğun mutlu ve huzurlu olması mümkün değildir. Yetenekleri yeterince işlenen her insan mutlu olur. Mutlu olan her insan da başarılı bir yol tutturur. Fakat başarılı olan her insan mutlu değildir.

Çocuk terbiyesinde Bunu yap, şunu yapma demek yerine, örnek olmak gerekir. “Lisan-ı hâl, lisan-ı kalden entaktır.” Yani insanın hâl ve hareketi, sözünden daha etkili olur. Kendimiz, hâl ve hareketlerimizle güzel örnek olmaya çalışmalıyız. Daha sonra da başta Peygamber efendimizin, Eshab-ı kiramın, din büyüklerimizin, özellikle de günümüzde yaşayan, Peygamber Efendimiz’in ahlakını yaşayan ve yaşatan Evliyaullah Hazeratının sevgisini aşılayarak, onlarla tanıştırmalıyız. Ebeveynlerin çocuklarına sağlayabilecekleri en büyük fayda budur. Bu sevgi verilirse, onların isim ve imzaları altında çocuklarımıza kazandırmak istediğimiz ahlak-ı Muhammediye’nin (sav) esaslarını anlatmak, dinimizin emir ve yasaklarına alıştırmak çok daha kolay olur. İnsan, tabi bir şekilde sevdiğine benzemek ister; insan, sevdiğinin sözlerine uyar. Büyüklerimizin bize rehber olacak hayatlarını incelediğimizde talebelerine, namazdan, oruçtan, haramlardan bahsetmezden önce sevgiyle gönüllerini fethettiklerini görürüz. Büyüklerin sevgisi, her derde ilaç gibidir. Onların sevgisi ve bereketi ile Rabbimizin en başta biz kullarında görmeyi istediği güzel ahlak ile ahlaklanmak ve dinimizin emir yasaklarını uygulamak çok daha kolay olur.

Peygamber Efendimiz’in (sav) terbiyesinde numune anneler hâline gelen sahabî hanımlar, Rasulullah’ı (sav) görmekte geciken ve uzun zaman görüşmeyen evlâtlarını ikaz ederlerdi. Nitekim Huzeyfe (ra) birkaç gün Efendimiz’i (sav) görmediği için annesi onu azarlamıştır. Kendisi bunu şöyle anlatır:

Annem bana sordu:

–Peygamber Efendimiz’le (sav) en son ne zaman görüştün?

Ben de:

–Birkaç günden beri onunla görüşemedim. dedim.

Bana çok kızdı ve fena bir şekilde azarladı. Ben de:

–Dur kızma! Hemen Rasulullah Efendimiz’in (sav) yanına gideyim, onunla beraber akşam namazını kılayım, sonra da hem bana, hem de sana istiğfar etmesini ondan talep edeyim.” dedim. (Tirmizi, Menakıb, 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 391-2)

Ashabın hayatı bizler için mihenktir. Resulullah (sav) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Onlar, gökteki yıldızlar gibidirler. Hangisine uyarsanız sizi aydınlatır, yolunuzu buldurur, sizi kurtuluşa erdirir.”

Evet, belki Resulullah’ın (sav) bedeni aramızda değil ama O’nun nisbetini taşıyan, onların varisleri hep aramızda. Bizim en büyük yaşama sevincimiz ve tek izzet sebebimiz olan büyüğümüz Hâce Hazretleri’ne olan bakışımızı tekrar gözden geçirerek O’nun bizi görmek istediği yeri anlayıp oradan bir an dahi uzaklaşmadan, O’na firar ederek, O’nun terbiyesinde, O’nunla ebediyete dek yaşamayı Allah (cc) tüm ihvanımıza ve tüm insanlığa nasip etsin. Selam ve dua ile Allah’a emanet olunuz.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 ARALIK SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort