JoomlaLock.com All4Share.net

ÇOCUK RUHUMUZUN AYNASIDIR

musluman cocuk

Çocuk Ruhumuzun Aynasıdır - Yûsuf-i Kenân

Sayı : 100 - Nisan 2016

 

Çocuk Ruhumuzun Aynasıdır

 

İnsan hayatındaki en önemli dönem çocukluk dönemidir. Çocukluk dönemi kalıtımsal olarak doğuştan getirdiğimiz fıtratımızın gelişerek karaktere dönüştüğü dönemin adıdır. Diğer bir ifadeyle hayatımız boyunca bizim zeka, karakter, anlayış, psikolojik sağlık, hatta bedensel gelişim gibi pek özelliğimiz çocukluk döneminin devamından ibarettir.

Çocukluk dönemi ne kadar ilkeli, bilinçli, sağlam bir zeminde sunulmuşsa birey olarak hayattaki başarımız da aynı oranda sağlıklıdır. Hayatta muvaffak olabilen güzel insanlar bu başarılı hayat şartlarını çevreleriyle de paylaşmaktan haz alırlar. Adeta çevrelerini aydınlatırlar. İnsanlara rehberlik eden, yol gösterici ışık olurlar. Bu insanlarla sosyal temasta bulunan çevrelerinde kim varsa huzurludur. İlk önce aile çevreleri, komşuları, akrabaları, çalışma arkadaşları yanlarındayken kendilerini sürekli güvende ve anlamlı hissederler.

Bir de bunun tersini düşündüğümüzde her şey sistematik olarak birbirini takip edecektir. Hayatı başarısızlıklarla dolu bireyin temelinin atıldığı ilk çocukluk dönemini irdelemek yapılacak en doğru ve en anlamlı ilk adımdır. Çünkü düzensiz, belki de anne babanın ayrı olduğu parçalanmış ailelerde yetişen çocuklar ya da aile içi iletişimin olmadığı ailelerle büyüyen çocuklar hayatı, ebeveynlerinin rehberliğinde değil de karşılaştıkları hayat şartlarına göre tecrübe ederek öğrenirler. Halbuki en önemle sosyalleşme süreci ailede geçen süreçtir. Ailenin eksikliğini hiçbir sosyal müessese dolduramaz. Aile en temel ve en önemli sosyal kurumdur. Toplumun en küçük yapı taşıdır. Adeta insanın canlılık özelliği taşıyan en küçük yapıtaşı olan hücreler gibidir. Nasıl ki hücrelerin kontrolsüz çoğalması veya hareketlenmesi ya da şekillenmesi ile vücut kanser hastalığı gibi ölümcül bir maraz ile karşı karşıyaysa, toplumları oluşturan aile de eğer işlevini yerine getirememişse aynı şekilde toplumun da felç olmasına sebep olur.

Her aile bir sistemden oluşur; ailedeki her bir kişi bu sistemin bir parçasıdır ve değişik roller üstlenerek sisteme işlerlik kazandırır. Her bir sistem ve bu sistem içinde yer alan her bir rol, kendine özgü bir kişilik ve davranış yapısı oluşturur. Bu kişilik ve davranış türlerinin bazıları bireyi uyuma, bazıları ise uyumsuzluğa götürür. Bu yüzden aile çok önemelidir. Aile anne babadan oluşan, çocuklarla şekillenen, fizyolojik temel ihtiyaçların giderildiği bir yapının ötesindedir. Toplumun işleyişindeki en temel çark ailedir. Ailedeki en ufak bir kırılma tıpkı çarkın dişlerindeki kırılma gibi toplumun tüm mekanizmalarındaki işleyişi olumsuz etkileyecektir.

Sağlıklı aile, üyelerinin gereksinimlerini karşılar ve onların gelişmesi için olumlu bir ortam oluşturur. Aile üyeleri arasındaki ilişki rahat, olumlu ve akıcı bir yapıya sahiptir. Aile, toplumla ilişkisini dengelemiştir; ne toplumdan kopar, ne de toplumun baskısına tümüyle boyun eğer. Böyle bir aileden iyi belirlenmiş benlik sınırları olan, kendini değerli bulan, yaşamın değişik yönleri arasında denge kurmuş, duygularını tanıyan ve ifade eden olgun insanlar yetişir.

Her ailede aynı zamanda yukarıda bahsetmeye çalıştığımız sisteminin işlerliğini sağlayan aile kuralları vardır. Bu kurallar sağlıksız ailede gizli ve örtük kalır. Sağlıklı ailede kurallar daha belirgin ve açık-seçiktir. Sağlıklı ailede çatışmanın var olduğu bilinir, tanınır ve üzerinde konuşulur; çatışmayı çözmede kullanılacak kurallar açıkça ifade edilmiştir ve aile üyelerince bilinir. Sağlıksız ailede ise çatışma ile sonuçlanan sorunlar tanımsızdır. Bu sorunların sebeplerinden söz edilmez; kullanılan kurallar gizli olduğu için her şey dolaylı ve örtük olarak ifade edilir.

Her aile ortamında yetişen çocuğun karşılanması gereken bazı temel gereksinimleri vardır. Bunları; dokunulma, güven, düzen, sosyalleşme, uyarılma ve kendini değerli görme olarak sınıflandırabiliriz. Bu gereksinimleri karşılanmayan çocuk kendinde bir eksiklik olduğunu düşünmeye başlar ve kendi öz benliğinde utanç duyar. Bu şekilde gereksinimleri karşılanmayan çocuk terk edilmiş çocuktur. Terk edilen çocuk normal gelişimini tamamlayamaz. Bu tür insanları tanımlamak için psikoloji de “yetişkin çocuk” ifadesi kullanılır. Çocukluğunu yaşıtları gibi yaşayamayan her bireyde eksik bir şey vardır. Zaten bu eksikliklerin yol açtığı gönül burukluğunu farklı şekillerde dışarıya muhakkak yansıtır.

Farklı bir açıdan değerlendirecek olursak, çocuk dünyaya geldiğinde alemin sırrını da beraberinde getirir. Yaratıcımız Allah’ın (cc) en büyük eseridir çocuk. Hangi din ve hangi meshebe, meşrebe bağlı olduğu sorulmaz. Çünkü dünyaya gelen çocuk direk Allah’ın kulu olarak en yüksek mertebe ile müşerreftir. Anne babaya emanet edilirken aynı saflık ve temizlikte itina ile yetiştirilmesi istenir. Ebeveynler olarak çocuklarımıza emanet gözü ile bakabilmek ve bunu unutmadan davranabilmek başlı başına önem arz eden bir değeredir.

Çocuk yaratılış sırrının anahtarıdır. Yaşadıklarımız ne ise ya da yaşayacaklarımız ne olacaksa bir an dahi kaybetmememiz gereken ana eksen çocukluk ruhunda saklıdır. Çocuk ruhu, kalp pusulasının en doğru istikametidir. Çocukluk hayata bakılacak en doğru yerdir. Saflığın, temizliğin, Hakk’a giden yolun, adeta Hakk ile keşiştiği yerdir çocukluk ruhu. Hakikat olan her şeyin anlamı orada saklıdır. Çocukluk ruhu ne olursa olsun kaybedilmeyecek en değerli hazinedir. İçimizde bir yerlerde saklayıp bir anlık bile olsa arada sırada kendimizi hesaba çekeceğimiz “Sırat-ı Müstakim” diye tarif olunan dosdoğru yolun neresinde olduğumuzu görebileceğimiz hakikat aynasıdır çocukluk ruhu.

İnsanın yaşı büyür, fakat bu bedensel büyüme ile birlikte dünya denilen imtihan sahası kalbimizi de karartır. Yaş büyüdükçe kalp de kararma temayülü gösteriyorsa bir süre sonra artık hakikat ile irtibat hızla kopma aşamasındadır. Bu durumda iş çok vahimdir. Çünkü artık kalp ne söz dinler, ne de nasihat. Benlik, hırs, kibir, riya, haset başta olmak üzere daha nice manevi hastalıklar ruhu kuşatır. İnsan eşrefi mahluk iken maalesef esfele safilin olmaya doğru bir akıbet içine girer.

Çocukluk ruhu, içimizde hep diri tutmamız gereken en önemli yaşam alanımızdır. Bu asla gözden kaçırılmamalıdır. Kişisel başarının en önemli sırlarından birisidir, içimizdeki çocuğun farkına vararak onunla zaman zaman konuşabilmek başlı başına bir ayrıcalıktır. Kimileri yaşamındaki her olumsuz olayda kendini suçlar, kimi başkalarını. Çevrenizdeki insanları gözlemlediğimizde: kimi saldırgan, kimi pısırık, kimi bağnazdır. Bazılarının sigara ve içki gibi zararlı maddelere karşı düşkünlüğü vardır, mutluluğu bu gibi gelip geçici, hatta bir anda uçucu metalara bağlamıştır. Diğerlerinin kızgınlık, karamsarlık ya da kıskanma, haset, enaniyet gibi olumsuz duygulara tutkusu çok bariz şekilde açığa çıkar. Sağlıklı, dengeli ve mutlu kişi evliliğinde, işinde, yaşamının her alanında sağlıksız, dengesiz ve mutsuz kişiden farklı davranır. İşte sağlıklı bir psikolojinin temelleri doğru düzgün bir çocukluk dönemi yaşayan bireyler ile atılır. Bu da ancak şuurlu bireylerden oluşmuş aileler ile mümkündür. Bu sebepledir ki ailenin bilinçlenmesi, sorumluluklarının idrakinde olması ve bu yönde hareket etmesi toplumun geleceği açısından çok önemlidir.

Hepimizin içinde bir çocuk vardır. İçimizdeki çocuk her zaman sağlıklı bir ortam içinde gelişmez. Aile, okul, genel kültür ortamı çoğu kere çocuğun sağlıklı gelişmesini engeller. Birey bedenen büyür, fakat içimizdeki çocuk psikolojik anlamda sağlıksız ve cılız kalırsa bu, insana yapılabilecek en büyük zulümdür. İnsan hayatının temiz kalmış bir köşesi mutlaka olmalıdır. İşte bu temiz geldiğimiz gibi tertemiz gidebilmemize de vesile olacak günün birinde tutması beklenen maya gibidir çocukluk. Belki ehil olan biri günün birinde o mayayı bizde Allah için çalacaksa bile, mayanın saflığı ve kalitesi var olması beklenen oluşumun da kalitesini etkileyecektir.

Bütün yolculuklar içimizdeki bozulmamış, ilk geldiğimiz şekliyle tertemiz, çocukluk fıtratına varmak içindir. Demem o ki, çocuk ruhumuz yani henüz çevre, toplum, sorumluluklar, yükümlülükler tarafından kısıtlanmamış, şekillendirilmemiş özümüz her daim içimizde durur. Hayatın kargaşası içinde kendine oynayacak alan bulduğunda kendini hatırlatır. Zaten unutmamak da gerekir. Eğer bir gün umutsuzluğa kapılıp, yolumuzu kaybedecek olursak, bir çocuğun gözlerinin içine bakmak içimizdeki çocuğu fark etmekte mutlaka fayda sağlayacaktır. Fakat bu bakış öyle olmalıdır ki öyle yetişkin gibi değil, içimizde saklanan çocuğun gözleriyle bakabilirsek anlarız hakikati. Bakalım ki, gördüklerimiz bize bizde hep var olan ama bir an bile unutmamamız gerektiği halde, çoğu zaman bihaber olduğumuz hakikati hatırlatabilsin.

Neden çocuklar daha mutludur diye düşünecek olursak, ilk verilecek cevap şu olmalıdır: Çünkü çocuklar anı yaşar. Bir çocuk için, geçmiş ve gelecek kavramları o kadar önemli değildir, onlar için, önemli olan sadece o andır. Ağlaması, ya acıktığı içindir veya düşmüştür, ya da elinden oyuncağı alınmıştır, belki de istediği bir şey olmamıştır. Eline bir şeker, balon, ya da sevdiği bir yiyeceği vermeyi bilirsek eğer, tüm dertlerini oracıkta bitiriveririz. Çünkü çocuk ruhu, Allah’tan geldiği gibi saf ve tazedir. Yetişkinler gibi dünyaya tamah etmeyecek kadar sade ve paktır.

Belki de hep bunun içindir çocuk kalma isteğimiz. Yaşımız ilerledikçe artan sorumluluklarla birlikte, sıkıntılarımız da çoğalır. Artık içinde bulunduğumuz hayatın adı endişeli bir var oluş biçimine dönüşür. Çünkü artık bundan sonra yarına dair hep endişeler birbirini izler adeta bu endişeler birbiriyle yarışır hale gelir. Okul yıllarından itibaren geçmiş sınavların keşkeleri ve gelecek sınavların acabalarıyla tedirgin oluruz. Okul biter, sonuç alınamayan iş bulma çabaları ve bir sürü kaygı, endişe sarar içimizi. Günden güne keşkelerimiz artar ve o zaman anlarız ki, “Büyümek insanın düşlerini satmasıdır anlayabilene…” Büyümek, oyuncaksız kalmaktır ve büyümek dizlerdeki yaraların yüreklere taşınmasıdır.

Pişmanlık duyup derinden bir ah çekerek, keşke hep çocuk kalabilseydik ve muhtemelen bu cümleyi kurduğumuzda çoktan büyümüşüzdür. Artık su birikintilerinde ıslanana kadar oynayamayız ve tek derdimiz parka oyun oynamaya gidememek değildir. Zamanı durduramayız. Bedenimiz, aklımız, sorumluluklarımız günden güne büyür. Büyümek en büyük çelişkilerimizden biri haline dönüşür.

Peki, sağlıklı büyümek kendimizi kaybetmeden nasıl mümkün olabilir, ya da nasıl kurtuluruz bu büyümek denilen çetrefilli işten? Galiba bu sorunun cevabını yine bir çocuğun gözlerinin içinde saklıdır, mutluluk ve mutsuzluk arasındaki kıldan ince kılıçtan keskin o köprü sadece bir çocuğun gözlerinin içinde saklıdır. Tabi ki bakmasını bilenler için… Büyüğümüz Hâce Hazretleri’nin (ksa) buyurduğu gibi: “Görenedir görene; köre nedir köre ne?” Ve bir çocuğun gözlerinin içine bakmayı bilenler görebilir, ancak kendi içlerinde saklanan çocuğun gülümsemesini…

İçimizdeki çocuğa sarılalım ama laf olsun diye değil gerçekten hissettiğiniz için sarılalım, ruhumuzdaki çocuğu istersek ömrümüz boyunca koruyabiliriz. Çünkü çocuk ruhunu kaybetmeyen insanların ruhları çabuk yaşlanmaz ve yorulmaz.

Eğer bir gün yolumuzu kaybedersek, bir çocuğun gözlerinin içine bakmak yapılacak en doğru ilk adımdır. Çünkü bir çocuğun bir yetişkine her zaman öğretebileceği çok şeyi vardır. Nedensiz yere de mutlu olunabileceği gibi… Yeter ki büyüdüğümüzü zannettiğimiz şu yaş olgunluğunun oluşturduğu tepeden baktıran kibir atından bir an bile olsa inip ayaklarımızı yere bastırtalım. Belki de daha bize anahtar olacak ne kadar çok öğretecekleri var çocukların. Ama bizim öğrenmeye ihtiyacımız olduğu kadar, masumiyet ve günahsızlık karşısında boynumuzu büküp, gönlümüzü eğersek çocuk masumiyetiyle mümkün olacak bu kutsal öğrenme süreci.

Biz sürekli onu görmezden geldikçe alınacak, darılacak, kırılacak ve bir süre sonra insan hayatını anlamlı kılan, kendi öz varlığımızı anımsatan küçük anları bize göstermekten vazgeçecektir. Onun için, aman ha, iyi bakalım çocuk ruhumuza. Onu hep diri tutalım ki ruhumuz genç kalsın.

Selam ve dua ile….

 

Yazar: Yûsuf-i Kenân

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort