JoomlaLock.com All4Share.net

AHLAKİ EĞİTİMİN YUVASI OKULLAR

Ahlaki Eğitimin Yuvası Okullar

Ahlaki Eğitimin Yuvası Okullar - Veysel Özsalman

Sayı : 129 - Eylül 2018

 

Ahlaki Eğitimin Yuvası Okullar

 

Eğitim, gelecek nesillerin cemiyet kültürünü benimsemesi ve içtimai hayat içerisinde buna uygun hareket ederek sıkıntı yaşamalarını engelleyecek bilgilerin kazandırılması sürecidir. Bu manada eğitim, hiç bitmeyen, ferdin hayatında doğumdan ölüme kadar değişen rollerle var olan bir süreçtir. Eğitim denildiğinde genellikle dar manasıyla aklımıza şunlar gelir: okul, öğrenci, öğretmen ve ders. Aslında en geniş manada düşünüldüğünde ve eğitimin hayatın kendisi olduğu kabul edildiğinde de durum bundan farklı değildir. Zira ferdin bütün hayatı bazen bir şeyler öğrenmek bazen de öğrendiklerini başkalarına öğretmekle geçer. Bu manada yeryüzünün tamamı fert için bir okul ve öğrenilmesi gereken her mevzu da bir ders niteliğindedir.

Bugün öğretmen, öğrenci, okul ve ders gibi eğitime ait kavramların sınırları çizilmiş ve üç aşağı beş yukarı ifade ettikleri anlamlar cemiyetin aklında sabitlenmiştir. Bu haliyle eğitimin sadece öğretmen ve öğrencilere mahsus, okul adı verilen dört duvar arasında gerçekleşen bir faaliyet olarak anlaşılmasını tabii karşılamak gerekir. Ancak eğitimi hayat boyu devam eden bir mücadele olarak görmek, kültürün yani cemiyetin ruhunu gelecek nesillere kazandıracak bir uğraş olarak ele almak, eğitimi sıkıştırdığımız dar çerçeveden kurtarıp hayatın geneline nasıl yayıldığını fark etmemizi sağlayacaktır.

Eğitim, fertleri “terbiye” etmek ve hareketlerine istikamet vermek için yapılan uğraşın adıysa hayatın her şubesi eğitim faaliyetleriyle doludur. Evvela bu iş ailede başlar. Tartışmasız herkesin kabul edeceği üzere her türlü öğrenme ve eğitimin temelinin atıldığı yer ailedir. Ferdin cemiyet hayatına hazırlandığı, kültürün ve genel kaidelerin öğretildiği ilk yer olarak ailenin eğitimdeki yeri çok mühimdir. Ailenin çocuğun eğitimi hususunda yapacağı hataları ileriki yıllarda telafi etmek çok zor hatta neredeyse imkânsız olacaktır. Aileden sonra ferdin eğitiminde en önemli ve neredeyse aile kadar kuvvetli tesirleri olan bir diğer müessese ise okuldur. Fert burada aileden aldığı eğitiminde yardımıyla cemiyet hayatına giriş yapar ve bu manada var olan kabiliyetlerine yenilerini ekler. Daha sonra meslek hayatındaki yeni öğrenmelerle birlikte ferdin eğitimi farklı bir merhaleye ulaşır.

Hayatın her şubesi eğitim için fırsatlarla dolu olsa da bunlar içerisinde okullarda verilen eğitim çeşitli yönleriyle diğerlerinden bir adım daha öne çıkmıştır. Belli bir amaca yönelmiş, planlı, programlı, disiplinli ve tesadüfleri ortadan kaldırmaya yönelik çabasıyla okullar, eğitim denilince beklentilerin en yoğun olduğu ve akla gelen ilk müessese konumuna yerleşmiştir. Ferdin cemiyet hayatı içerisindeki davranışlarında sergilediği çarpıklıklar yahut ahlaki zafiyetlerinin ilk önce okuduğu okul ve onu okutan öğretmenle ilişkilendirilmesi de bu sebepledir. 

Fertlerin eğitiminden ve ahlaki olgunluğa erişiminden birinci derecede sorumlu olan devlet için bunu sağlamanın en kestirme ve kontrol edilebilir yolu da yine okullardır. Devlet geleceğini şekillendirmek ve güvence altına almak için okullarda planlı, programlı ve disiplinli bir eğitim faaliyeti yürüterek hem vatandaşların ahlaki olarak olgunlaşmasına katkıda bulunmuş hem de bu sayede kendi devamlılığını garanti altına almış olur. Bu sebeple hem fertlerin eğitim alıp ahlaki tekamüle erişmeleri hem de devletin bekası için okullarda devam eden eğitim faaliyetlerinin önemi büyüktür.

Okullar devletin ihtiyacı olan ahlaki şuura sahip fertleri eğitmenin en pratik vasıtasıdır. Milli ve manevi değerlerin yanında tarih şuurunun da kazandırılması ayrıca ecdadın ruhi mirasının da gelecek nesillere aktarılması öncelikle okulun vazifesidir. Bu manada her bir fert devletin kontrolündedir ve okullarda onun belirlediği hedefler ve usuller doğrultusunda eğitimine devam eder. Dolayısıyla devletin eğitim politikaları hem fertlerin hayatında hem de devletin kendi geleceği hususunda belirleyici rol oynamaktadır.

Bugün için yukarıda bahsettiğimiz hususları gözden geçirdiğimizde, okulların eğitim vazifesinden ziyade türlü türlü alanlara ilişkin bilgilerin bir hafızadan diğerine aktarıldığı, ahlaki tekâmül için yeterli gayretin gösterilmediği, mevzunun bütün tarafları için maddi şartların öncelikli olduğu müesseselerle karşı karşıya geliriz. Elbette ki bir genelleme yaparak üzerine düşen vazifeyi layıkıyla icra edenleri diğerleriyle aynı kefeye koyamayız; bununla birlikte genel itibariyle öğrencinin beklentisinin diploma, ebeveynlerin beklentisinin çocukları için dolgun maaşlı meslekler ve öğretmenlerin beklentisinin devlet güvencesi olduğu gerçeğini de göz ardı edemeyiz.

Eğitim kurumlarının ruhi terbiyeyi ikinci plana itip sadece akademik başarıyı hedefler hale gelmesi mevzuyla alakalı kişilerin arzularını ve dolayısıyla eğitim kurumlarından beklentilerini de menfi manada etkilemiştir. Bu durum fark edildikten sonra ruhi ve ahlaki tahribatı azaltmak için yapılan çalışmalar ise cılız ve yetersiz kalmıştır. Cemiyetin yaslandığı değerlerin okul ikliminden silindiği birçoğunun da silinmeye yüz tuttuğu sırada çeşitli faaliyetlerle yeniden kazanılmaya çalışılması, “bir binayı ayakta tutan direklerin içeriden sökülüp sonra yıkılmasın diye dışardan destek olarak kullanılmasına” benzemektedir.Yapılması gereken işlerden ilki ve belki de en hayati olanı okulu salt akademik çalışmalara indirgeyip ardından “değerler eğitimi” ile desteklemek yerine, okulu değerler temeli üzerine yeniden inşa etmektir.

Ruh terbiyesini öncelemeyen, çocuğun ve gencin manevi ihtiyaçlarına karşılık veremeyen, ecdadın mirası olan değerleri yeniden canlandıramayan okulların cemiyet hayatına kazandıracağı pek fazla bir şey bulunmamaktadır. Buna rağmen üretilen “projeler” açılan okullar, daima akademik başarıyı artırmaya, fertleri fen ve matematik becerisini yücelten sınavlardan daha fazla puan almaya yöneltmektedir.

Bugün için okullarda ferdin maneviyatını yükseltici, ahlaki cepheden terbiye edici ve ruhi kuvvetlerini sergilemesine fırsat verici bir eğitim ne yazık ki mevcut değildir. Ailelerin büyük çoğunluğunun ipin ucunu kaçırdıkları şu dönemde okullarda meydana gelen ahlaki eğitim zafiyeti ve öğrenciye tanınan sınırsız hareket imkânı telafi edilemez sorunlara davetiye çıkartmaktadır. Öğrencinin sa-hip olduğunu zannettiği özgürlük, esasen onun manevi cepheden inkişafının önündeki en büyük mâni olarak dikkat çekmektedir. 

Cemiyet haya-tının şimdikinden daha huzurlu bir hal almasını istiyorsak insana yatırım yapmanın ehemmiyetini de peşinen kabul etmek zorundayız.

Bu manada kapsamlı bir hareket için okulun “insanı eğitme” vazifesini yeniden üstlenmesi gerektiği tartışılmaz bir gerçek olarak karşımızdadır. Okulun yeniden canlanması için öncelikle “insanı eğiten insan”, “insana uygun program” ve “insana uygun çevre” ihtiyaçlarının önemi kabul edilmeli ve bu şartlar acilen okul bünyesinde toplanmalıdır.

Okulun hedefi ahlaki ve manevi eğitime yöneldikçe öğretmen, öğrenci ve ebeveynlerinde beklentileri bu doğrultuda değişecektir. Topyekûn ahlaki seferberliğe öncülük edebilecek yegâne müessese olan okul, asrın yıkıcı rüzgarlarının önüne katıp sürüklediği bir enkaz olarak kendi kaderine terk edilemeyecek kadar kıymetlidir.

 

Yazar: Veysel Özsalman

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort