JoomlaLock.com All4Share.net

BİR KALP İKİ DÜNYA

Bir Kalp İki Dünya

Bir Kalp İki Dünya - Burcu Kul

Sayı : 129 - Eylül 2018

 

Bir Kalp İki Dünya

 

Fahri Kainat Efendimiz (sav) buyuruyor ki;

“Helal de bellidir, haram da. Bu ikisi arasında insanlardan çoğunun bilmediği şüpheli şeyler vardır. Kim şüphelilerden korunursa dinini ve ırzını korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşer. Bu kişi koruluğun etrafında koyun güden ve koyunların her an koruluğa girme ihtimali bulunan bir çoban gibidir, dikkat edin! Her kralın bir koruluğu vardır. Dikkat edin! Allah’ın yeryüzündeki koruluğu haram kıldığı şeylerdir. Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o düzgün olursa bütün vücut düzgün olur, o bozuk olursa bütün vücut bozuk olur. Dikkat edin! Bu et parçası kalptir.” 

Maneviyat denilince aklımıza kalp gelir. Bedenin merkezi olan kalbe birçok damar girer ve çıkar. Bunların her birinin ayrı bir görevi vardır. Bazı damarlar kalbe kirli kanı taşır. Kalp bu kirli kanı içerisine alır, temizler ve diğer damardan dışarı temizlenmiş kanı pompalar. Her kalp atışında bir temizlik, bir yenilenme oluyor. Kalp çalıştığı sürece bu durum değişmez.

Peki, bizim gönlümüz de böyle çalışıyor mu? Biz bugüne kadar kötü alışkanlıklarla kalbimizi mahvetmişiz. Ona yeterli gıdasını, zikri vermeyince süzülmüş. Kalbimiz hastalanmış düzgün çalışmıyor. Aklımıza gelen kötü duygular, havatırlar, haram bakışlar, fena sözler, günahlar gönlümüzde temizlenemiyor. İstediğimiz bu temizlenme ancak sağlam bir gönül ile olur.

Biz gönlümüzü nelerle besliyoruz?

Günümüzdeki doktorların hemen hemen hepsi yediğimiz içtiğimiz gıdaların zararlarından bahsediyor. Kötü beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik ve düzensiz yaşam tarzı başta obezite olmak üzere birçok hastalığı ortaya çıkarıyor. Ya nemelazımcılık yapıp “Aman canım can boğazdan gelir. Boş ver, bu dünyaya bir daha mı geleceğiz, ye iç oyna.” ya da aşırıya kaçıp hiç yemek yemeden zafiyet hastalığına yakalanıp hayati fonksiyonlarımızı iflas ettiriyoruz. Şimdi bir kişiye sorsak sağlıklı olmak için;

-Neler içiyorsun?

-Ya ben sigara içmiyorum. Alkol kullanmıyorum. Katkılı yemiyorum. Kızartmalardan uzak duruyorum.

-Ya yediklerin?

-Sağlıklı olmak için hiç yemiyorum.

Bu ne kadar anlamsız bir cevap olur değil mi? Bu insan sadece zararlı gıdalardan uzak durmakla sağlıklı olmaz. Bu insanın temel besin öğelerine ihtiyacı var. Protein almalı, vitamin, karbonhidrat almalı. Su içmeli.

Kötü yaşam tarzından uzak durduğu gibi sağlıklı beslenmeli. Yoksa hayati fonksiyonları yavaş yavaş bozulup iflas eder.

İşte kalbimizi de günahlardan haramlardan koruduğumuz gibi ona lazım olanı vermeliyiz. Zikri, istikameti, takvayı, tefekkürü, kanaati vermeliyiz. Bunun için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. Bizi diğer canlılardan ayıracak şey kalbimizin manevi hasletleri. Yoksa, çok affedersiniz, hayvanatta da aynı kalp var. Onu değerli kılacak şey hakiki bir iman.

Bizler nasıl ki rahatsızlandığımızda kendimizi tedavi edemiyorsak, bir doktora ihtiyaç duyup gidiyorsak, kalbi hastalıklarımızı da bir doktor yardımı ile tedavi etmeliyiz. Bizler manevi hastalıklarımızın adlarını dahi bilemiyoruz. Bize nasıl tesir ediyorlar bilmiyoruz. İnim inim inleyen hasta yatağında nasıl ki şifa bekler; kendisini iyileştirecek, tekrar hayata döndürecek bir ilaç ister. Ne derseniz iyi olmak için yapar. İşte biz de bugün o hasta gibiyiz. İmanımız öyle inliyor ki. Manevi bir doktora ihtiyacımız var. Sahte doktorlar var diye bizler doktora gitmeyi bırakmıyoruz. En iyisini arayıp buluyoruz. İste bugünün manevi doktorları da öyle tesirli ki. Arayıp, bulmamız gerekiyor. Kalbimizi ellerine teslim etmemiz lazım.

Kalbin düşmanları çok. Şeytan hiç durmadan bizim imanımızı mahvetmek için çalışıyor. Nefs türlü oyunlarla kalbimizi perdelemeye çalıyor. Dünya süslenmiş püslenmiş kalbimize girmeye bizi meşgul etmeye çalışıyor. Kalbimizi düzeltecek, imanımızı kuvvetlendirecek, kamilleştirecek şifayı almamız lazım. Bizi ibadetten, huşudan alı koyan halleri öğrenmeliyiz. Nefsin desiselerini, şeytanın vesveselerini bizler maalesef ki anlayamıyoruz. Kamil bir hale gelinceye kadar o terbiyeye muhtacız. Gönülden bihaber olunca imtihanların ağırlığı altında da eziliyoruz. 

Kur’an-ı Kerim’de, dünya bizler için bir imtihan yeri olarak anılmış;

“Andolsun, biz sizi biraz korku, açlık ve bir parça mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabır gösterenleri müjdele.” (Bakara 155)

“İnsanlar, (sadece) iman ettik diyerek sınanmadan bırakılacaklarını mı sandılar?” (Ankebut 2)

Hz. Musa, Tur-i Sina’ya giderken yolu üzerinde bir şahısla karşılaştı. O şahıs Hz. Musa’ya:

-Ey Kelimullah! Bir ihtiyacım var; ne olur, Tur-i Sina’da Rabbime niyaz eyle de kabul buyursun, dedi. Hz. Musa;

-İhtiyacın nedir, söyle de ona göre dua edeyim, deyince o kişi;

-Ey Allah’ın Peygamberi! Bu benimle Rabbim arasında bir sırdır, dedi.

Hz. Musa (as), Tur-i Sina’ya vardı, Allah Teala ile konuştu ve o kişinin de haceti için dua etti. Cenab-ı Hak da bu duayı kabul buyurduğunu kendisine bildirdi. Buna sevinen Hz. Musa, bu müjdeyi vermek için dönüşte o kişiye karşılaştığı yere uğradı. Bir de baktı ki, canavarlar onu öldürüp parçalamış! Bu hale son derece hayret eden Hz. Musa (as);

-Ya Rab! Bu nasıl bir sırdır? Onun hacetini kabul etmiştin, diye niyazda bulundu.

Bunun üzerine Cenab-ı Hak, kendisine şöyle buyurdu: 

-Ey Musa! O kulum benden öyle bir manevi makam istedi ki, kendi gayret ve amelleriyle arzusuna nail olması mümkün değildi. Bunun için ona görmüş olduğun belayı verdim. Böylece onu, bu iptila ile katımda arzu ettiği makama yükselttim.

Mühim olan, bu imtihanlardan tam not alabilmek. Fahri Kâinat Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştur:

“Öyle manevi dereceler vardır ki kul kendi çalışmasıyla onlara kavuşamaz. Allah Teala kulunu sevimsiz sıkıntılara müptela ederek kendisini o derecelere ulaştırır.” 

Bizi bizden çok düşünen ve her daim güzel makamda görmek isteyen bir Rabbimiz var. Bu duygu biz Müslümanları şaha kaldıracak bir duygu. Aşkla şevkle elimizden gelen gayreti göstermeliyiz. Gayret edeceğiz ki Hakk’ın rahmeti üzerimize yağsın. Allah’ın rahmetinin üzerimize sağnak sağnak yağdığı şu günlerde, ne olur bizler tembellik şemsiyesiyle bunu engellemeyelim. Yarıncılardan olmayalım. Her bir mümin Allah’ın üzerindeki nimetini sergilemek için yarışmalı. 

Alimler şu üç makamdan hangisinin daha üstün olduğu hususunda ihtilafa düşmüşlerdir: 

Birincisi, Allah Teala’ya kavuşma arzusu ile ölümü arzulayan kulun makamı.

İkincisi, Rabbine hizmet etmek ve onun yolunda çile çekmek için uzun yaşamayı isteyen kulun makamı.

Üçüncüsü ise, “Hiçbir şeyi tercih etmiyorum, Rabbim’in benim için razı olduğuna rıza gösteriyorum. Beni ister ebediyete kadar yaşatsın, isterse yarın canımı alsın!” diyen kulun makamı.

Yarınımızı bu-gün belirler. Biz bu-gün maneviyatımızı yüceltmeliyiz. Onun için gönlümüzü bir bilene bağlamalıyız. İşte o zaman kalbimiz iyileşmeye başlar. Asliyetine kavuşmak için elini taşın altına koymaktan çekinmez.

Kalp sağlıklı çalışmaya başladı mı, mutmain olur. Kalp mutmain olunca özüne döner. Mevlaya yakınlık kesbeder. Artık dışarıdan gelen fenalıklar işlemez. Nefs ölümü hatırlar ve dünyadan yüz çevirir. İhlas sırrına erdik mi, Allah’ın şeytana onlara dokunamazsın dediği kimselerden olunur. İmtihanlar bize Allah’ı hatırlatır. Mevlaya döndürür bizi.

Rabbim o son anımızı düğün günü eylesin. Hak namına ayrıldığımız her şeyin nihayeti ona olsun. Yar ile kavuşmanın adı olsun, ayrılık.

Amin.

 

Yazar: Burcu Kul

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort