JoomlaLock.com All4Share.net

ASHAB-I KİRAM İSLAM'IN ANA KAYNAĞIDIR

Ashab ı Kiram

Ashab-ı Kiram'ın İslam'ın Ana Kaynağıdır - Vahdettin ŞİMŞEK

Sayı : 112 - Nisan 2017

 

Ashab-ı Kiram'ın İslam'ın Ana Kaynağıdır

 

Muhterem kardeşlerim, bu ayki konumuz ashab-ı Kiram’ın hususiyetleri ve ümmeti Muhammede delil oluşları hakkında olacaktır.

Malumunuz olduğu üzere günümüzde kendilerini modernist, yenilikçi, Kur’an’cı gibi akımların öncüsü kabul eden, aslında batılı müsteşriklerin beslediği kişilerin Ehl-i sünnet akidesine yapmış oldukları saldırılarının bir bölümünü de sahabe efendilerimizi küçümseyerek, onları haksız yere eleştirerek gerçekleştirmektedirler. Efendimiz’i (sav) görmüş, O’nun elinde bey’at ederek iman etmiş ve Efendimizin Kur’anın hakikatlerini bizzat talim ve tatbik ettirdiği mübarek şahıslar bilinçli bir şekilde eleştirilmektedirler. Oysa biz İslam’ı onların yaşantısıyla öğrenmiştik. Kur’an onların ezberleriyle mushafa aktarılmıştı. Onun hakikatleri onların gönüllerinde neşvü nema bulmuştu.Dolayısıyla da biz onların yaşadığı İslam’ı kendimize örnek alıp hayatımızı buna göre tanzim etmiştik. Onlar öyle bir topluluk idiler ki, daha hayatta iken Rabbimiz (cc) hazretleri onlardan razı olduğunu, onlarında kendisinden razı olduğunu buyurmuştu. (Beyyine Sûre-i Celilesi: 8. Ayeti kerime) Böyle bir yüceliğe ulaşmış topluluğun hakkında biz mü’minler olarak hayırdan başka bir şey konuşmamalıyız.

Biz konunun hassasiyeti ve sahabe efen- dilerimizin hususiyetleri açısından bu yazımızı Hâce hazretlerinin (ks) bir sohbetinden bölümlerle devam ettirmeyi uygun gördük. buyuruyorlar ki,

“Bizler onları sorgulama gibi bir yanlışa düştüğümüzde Allaha sığınırız kendi imanımızı isbat edemeyiz. Mü’min olduğumuzu isbat edemeyiz çünkü o zaman baştan sona bizim imanımız sorgulanmak durumundadır ve neye göre sorgulayacağız, o dengeyi kaybetmiş oluruz. Ölçü ne ozaman yani biz imanımızı etüd ederken biz imanımızı sorgularken neyi baz alarak imanımızı sorgulayacağız, burada karıştırırız işi. Bu yüzden diyorum ki imanınımızı isbat edemeyiz o zaman.“

Burada dikkat edilmesi gereken cephe şu olmalıdır ki, Kainatın Efendisini (sav) onlar gördüler. O’nu dinlediler, takip ettiler, peyderpey inen Kur’an ayetlerini ilk onlar duydular. Hangi ayet ne zaman ve ne için inzal buyurulmuştur, bunları takip ettiler. İbadetlerin ifa edilişini ilk defa efendimizden görerek müşahade ettiler. Dolayısıyla bizim din diye yaşadığımız her şeyi biz onlardan öğrendik. Bu noktada onlar hakkında oluşturacağımız en küçük bir şüphe bizim islam dini hakkındaki bildiğimiz her şeyi şüpheli hale getirmemize sebep olabilir. (Allah (cc) muhafaza buyursun). 

Hâce Hazretleri devamla buyuruyorlar ki,

“Fetih suresinde o buyurulan “vellezine maahu” ifadesinden benim anlayabildiğim O’nunla birlikte olanlar için. Kur’an mahfuzdur. Buna iman etmişiz. Fakire göre sahabeyi kiram Kur’anın zarfıdır. Allahu Teala bu muhafazayı o zarfın içinde lutfetmiştir. Onlar ile muhafaza etmiştir. Dolayısıylada onların bir şekilde Kur’an ile bir nisbetleri vardır. Kur’an’ın ve sünnetin kıyamete kadar yani çağlar ötesine zamanlar ötesine aktarılmasında onların çok büyük bir misyonu vardır. Cenab-ı Hakk’ın takdiri bakıyoruz ki, nasara şeriati, hazreti İsa’dan elli sene sonra tevhidden teslise dönüşmüştür. Yahudilik keza öyle. Daha sonra talmut şeraitini getirerek Tevrat şeraitini akim kılmaya çalışmışlardır. Sanki Cenabı Hak insanlığa üçüncü kez bu fırsatı vermiyor. İslam şeriatini bozma fırsatını vermiyor. Ve onu yine insan üzerinden koruma altına alıyor. İslam sahabinin hayatında korunarak bize kadar intikal ediyor.”

Burdan da anlıyoruz ki, İslam alimlerinin kaynaklarımızı bildirirken buyurdukları ana kaynaklar Kur’an ve sünnettir. Bu şüphe götürmez bir gerçektir. Fakat bu iki kaynağın da kaynağı zahirde sahabe-i Güzin hazeratıdır. Çünkü onların iman ettikten sonra hiç yalan söylemedikleri bir gerçektir. Efendimiz’in (sav) işaretleriyle onlar adildirler, onlar hidayet kaynağıdırlar. Bakınız Efendimiz’in hepimizin malumu olduğu üzere buyurdukları “ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz” hadisi şerifi bütün bunları zaten teyid etmektedir. Kainatın efendisi (sav) ashabımın bir kısmı buyurmuyor. Tamamı hidayet rehberidir buyuruyor. Dolayısıyla islami deliller açısından bizim için sahabe efendilerimiz birinci sırada olmalıdır. Çünkü onlar adeta yürüyen Kur’an ve yürüyen sünneti peygamberi idiler. 

İşte günümüzde her mesele de olduğu gibi kavram karmaşası oluşturarak ümmeti Muhammedi yozlaştırmak isteyenler bu meselede de sahabe efendilerimiz hakkında ayrımlar yaparak ana kaynaklarımız hakkında şüphe oluşturmaya çalışmaktadırlar. 

Hâce hazretleri sohbetlerinin devamında

“Şimdi biz onlara onların gerisinden bakan bir ümmet olarak biz onların hepsinin Takva da zirveye ulaştıklarına inanıyoruz. Allah’ın rızasına ulaştırıcı hiçbir şeyi es geçmediklerine inanıyoruz. Bununla birlikte biz şunu da biliyoruz bu insanlar beşerdirler. Geçmişlerini biliyoruz yani geliş noktalarını biliyoruz. Dolayısıyla Beşeriyetlerinin gereği geçmişlerinden üzerlerinde kalıntılar olabilir.Bu insanlar masum değil ama biz Mahfuz olduklarına inanıyoruz. Kurtulduklarına inanıyoruz. Çünkü birinci nesil bunlar yani adeta din bunların hayatlarıyla yaşanılır olacak. Bunlardaki şüphe kıyamete kadar gelecek ihlası sarsabilir. Madem ki Cenabı Hak bunlardan razı olduğunu bildirmiş. Bizim daha bu konuda bir söz söyleme yetkimiz yoktur. Yani nasıl olsalar da Allahu Teala onlardan hoşnut olmuştur. Allah’ı bir şekilde hoşnut etmişler. Bu meselenin farklı bir cephesi bu bizim genel bakışımız...” buyuruyorlar. 

İslamı her yönüyle özümsemiş ve hayat kaynağı olarak görmüş bir neslin evlatları olan kardeşlerim. Şöyle bir an kendimizi sahabe efendilerimizin yerine koyalım. Kendi akrabalarının bir kısmı tarafından bile kabul görmemiş olan efendimiz’e (sav) hiç bir beklentileri olmadan iman ettiler. Hatta bazıları dünyevi imkanlarını feda ederek iman etti. Bir çok çile ve ezau cefa ile karşı karşıya geldiler. Yetmedi bir daha dönmemek üzere vatanlarını terk ettiler. Muhacir oldular. Medineli Ensarı düşünelim. Tanımadıkları, belki örfleri, ananeleri farklı insanlar kendi topraklarını bıraktı, kendilerine sığındı. Hiç bir tanesi bile öf demedi. Tarihte görülmemiş bir şekilde kardeşliklerini gösterdiler. Onlar da çok zengin değildiler. Fakat her şeylerini bölüştüler. Şimdi biz kendimize bakalım. Ülkemize savaş sebebiyle hicret etmiş kardeşlerimize davranışlarımız onlar gibi mi acaba? Hepimiz dört gözle savaş bitse de bunlarda vatanlarına dönseler, diye düşünmüyor muyuz. Ama Medineli müslümanlar bunu hiç akıllarından bile geçirmediler. 

Bunun bir tek sebebi onlar onlar Allah’ı ve Resulünü canlarından, mallarından, ailelerinden çok sevdiler. Yaptıkları her şeyi bunun için yaptılar. Allah teala tarafından Efendimiz’e her ne emredildi ise onlar sadece “işittik ve itaat ettik dediler. O yolda canlarını gözlerini kırpmadan feda ettiler. İnsanlık yaratıldığından beri Kainatın Efendisi (sav) kadar kimse sevilmedi ve insanlık yaratıldığından beri ashabı kiramın efendimizi sevdiği gibi kimse kimseyi sevmedi.

Şimdi netice olarak konumuza bu zaviyeden bakacak olursak; İslam dininin neşvü nema bulması için bu kadar fedakarlık yapmış, sevgisi dillere destan olmuş, “Siz onları görseydiniz deli derdiniz” dedirtecek kadar itaatkar olmuş bir topluluğun fertlerinden birinin dahi yanlışa düşeceğini düşünmek vahim bir yanlış olur kanaatindeyiz. Rabbimizin geçmiş ve gelecek her şeyi bildiğine iman etmişiz. O’nun onlar daha hayatteyken onlara rıza kapılarını açması bunun bir delili değilmidir?

Bunun içindir ki, sahabe efendilerimizi hep hayırla yad edelim. Onlar hakkında ileri geri konuşanlarla değil tartışmak onların yanında bir an bile durmayalım. Bilelim ki, ashabı kiram hazeratından sonra gelen mü’minlerden makamı, derececesi ne kadar yüksek insanlar olursa olsun, fazilet bakımından asla onları geçemeyeceklerdir.

Bu şekilde onlar hakkında her zaman güzel duygular besleyerek yaşamaya devamedersek bilelim ki, Hem Rabbimiz celle ve âla hazretleri hoşnut olacak, hem de Efendimiz (sav) bizi sevecektir. Kıyamet günü mahşer meydanında da bizleri ashabını sevenlerden dayarak onlara lutfedilen nimetlerden bizleri de faydalanacaktır.

Cenab-ı Hak o hayırlı topluluk hakkında elimizi, dilimiz ve halimizi hep hayırlı kılsın. inşaallah...

 

Yazar: Vahdettin ŞİMŞEK

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort