JoomlaLock.com All4Share.net

CENNETLE MÜJDELENEN HAYIRLI DADI HZ. ÜMMÜ EYMEN (R.ANHA)

Allah Resûlü’nün (sav) “annem” dediği Hz. Ümmü Eymen, Resûlullah Efedimiz’in (sav) babası Abdullah’ın cariyesiydi. Hz. Ümmü Eymen aslen Habeşistanlıdır. Peygamberimiz’in (sav) doğumuna şahit olmuş ve vefatına kadar O’ndan (kısa kesintiler hariç), bir an olsun ayrılmamıştır. O’nun büyüyüp yetişmesinde emeği olan bahtiyar insanlardan biriydi. Peygamber Efendimiz’in (sav) evliliklerinde, çocuklarının doğumunda, çocuklarının evliliklerinde ve torunlarının doğumunda bu mübarek annemiz onların her zaman yanlarında, hizmetlerinde olmaya çalışmıştır. O bir peygamber âşığıdır. O’nunla birlikte sevinir, O’nunla birlikte üzülürdü.

Ebvâ Köyü’nde henüz altı yaşında annesizliğin acısını tadan Resûlullah Efendimiz’i (sav) bağrına bastıktan sonra, O’na şefkat kollarını uzatacak kadar da vefakâr biriydi. Artık bundan sonraki yaşamını da bu öksüz ve yetim yavruya adayan, O’na hizmet eden ve birçok kez O’nu tehlikelerden korumuş, fedakâr bir insandı. Bu meziyetlerinden dolayı da Hz. Peygamber’in (sav) sevgisine mazhar olmuş bir hanım sahabe. Efendimiz’in (sav) küçüklüğünden beri yaşadığı birçok olağanüstü hallerine de şahit olmuştur.

Hz. Ümmü Eymen annemiz sevgi ve sadakat hamuru ile yoğrulmuş, sevdiği kadar sevilmiş yüce bir kadındı. Allah Resûlü (sav) Hz. Hatice (r.anha) annemizle evlendiğinde Hz. Ümmü Eymen annemizi azat etti. Ama annemiz, Efendisi’nden (sav) ayrılmadığı gibi hizmetine de devam etti. Hürriyetine kavuştuktan sonra Ubeyd b. Zeyd el-Hazrecî ile evlendi. Bundan sonra annemizin hayatı tamamen değişti. Eşi, onu alıp Medine’ye götürmek istiyordu. Resûlullah’tan (sav) ayrılacak olmak ona çok ağır geliyor, O’nun hasretine dayanamayacağına inanıyordu. Ancak, gözyaşları sel olsa da Efendisi’nden (sav) ayrılıp eşi ile Medine’ye hicret etti. Bir yıl sonra oğulları Eymen dünyaya geldi. Hz. Ümmü Eymen annemiz oğlu ve eşi ile çok mutlu idi. Tek üzüntüsü, Efendimiz’e (sav) olan özlemiydi. Bir süre sonra eşi vefat etti. Her geçen gün Allah Resûlü’ne (sav) olan özlemi artan annemiz Medine’de daha fazla kalamadı ve oğlunu da yanına alarak Mekke’ye geri döndü.

Mekke’ye gelince doğruca Resûlullah’a (sav) giderek, eşinin vefat ettiğini, bunun için geri döndüğünü söyledi. Allah Resûlü (sav) annemizi teselli ederek yeniden yanına aldı. Hz. Ümmü Eymen annemiz Mekke’ye geldikten bir süre sonra İki Cihan Güneşi Hz. Muhammed Mustafa Efendimiz’e (sav) vahiy gelmeye başladı. Hz. Hatice annemizden sonra ilk iman eden hanım sahabe olma şerefine nail oldu. Müslüman olmakla hayatında yepyeni bir sayfa açılan Ümmü Eymen’in özel hayatında da yeni bir sayfa açılacak gibiydi. Zira Allah Resûlü (sav) onun dul kalmasından dolayı çok üzülüyordu. Bundan dolayı bir gün etrafındaki sahabelerine “Kim cennet hanımlarından biri ile evlenmekten hoşlanırsa, Ümmü Eymen ile evlensin!” buyurdu. Bunun üzerine sahabeler, Ümmü Eymen’le evlenmek için harekete geçti. Ancak Hz. Zeyd b. Harise, diğerlerinden önce davranmıştı. O sırada Hz. Zeyd b. Harise 38 yaşlarında idi. Hz. Ümmü Eymen ise ondan en az 15-20 yaş büyüktü. O, bu yaş farkına aldırmadan, hem canından çok sevdiği Efendimiz’in (sav) isteğini yerine getirdi hem de cennetle müjdelenen bir hanımla evlenmiş oldu. Hz. Ümmü Eymen annemizin bu evlilikten de bir oğlu oldu. Usâme ismini verdikleri çocuklarının doğumu yalnızca onları değil, Allah Resûlü’nü de (sav) çok sevindirdi. Resûlullah Efendimiz (sav) Hz. Usâme’yi her zaman kendi torunu gibi sevdi.

Hz. Peygamberimiz (sav) dadısını sık sık ziyaret eder ve kendisine “Ey Anne!” diye hitap ederdi. “Annemden sonra, annem!” diyerek sevgi ve saygı gösterirdi. Ona baktıkça: “Bu, benim ev halkımdan sağ kalandır!” buyururdu.

Hz. Ümmü Eymen’nin fazileti sadece Hz. Peygamber Efendimiz’e (sav) hizmet etmesiyle sınırlı değildir. Onun o kadar çok meziyeti vardır ki anlatmakla bitmez. O öncelikle ilk iman edenlerden birisi ve iki defa hicret ederek muhacir olma şerefini nail olmuş imanlı, ihlâslı ve samimi bir Müslümandı. Hz. Ümmü Eymen annemizi Hz. Peygamberimiz’in (sav) ve Müslümanların gözünde sevimli kılan bir diğer meziyeti de cesaretiydi. Uhud gibi çetin bir savaşta Müslümanların ani baskın sonucu ne yapacaklarını şaşırması ve bozgun havası oluşması sebebiyle birkaç sahabenin kaçarak Medine’ye kadar geldiklerini gören Hz. Ümmü Eymen annemiz, yerden toprak alarak onların yüzüne serpti; “Kılıcınızı bize verin! Siz evinize gidip kadınlar gibi yün eğirin.” diyerek kendi gibi kahraman annelerimizle birlikte Uhud’a koştu. Yaralıları tedavi etti, onlara su taşıdı. Hayber Savaşı’na yirmi sahabe annemiz katıldığı halde Hz. Ümmü Eymen annemiz şiddetli hastalığından dolayı katılamamıştı. Bazı münafıklar da annemizi korkaklıkla suçlamışlardı. Annemizin hakkında konuşan münafıklar acele etmişlerdi. Zira o iyileşir iyileşmez hemen Hayber’e, Resûlullah Efendimiz (sav) ile birlikte düşmana karşı savaşmaya koşmuştu.

Hz. Ümmü Eymen (r.anha) Mute Savaşı’nda eşi Hz. Zeyd b. Hârise’yi kaybetmiştir. Hz. Zeyd b. Hârise hem Hz. Peygamber’in (sav) evlatlığı hem “Hubb-i Resûlullah” (Resûlullah’ın sevgilisi) künyesine mazhar olmuş nadide bir insan, hem de Kur’ân-ı Kerim’de ismi zikredilen bir sahabeydi. Hz. Ümmü Eymen, Mekke’nin fethine katıldıktan sonra iki oğlu Hz. Usâme ve Hz. Eymen’i de yanına alarak Huneyn Savaşı’na katıldı. Oğlu Hz. Eymen, Huneyn’de şehit düşerek onu şehit annesi makamına ulaştıran cesur bir mücahitti. Dolayısıyla Ümmü Eymen hem şehit annesi hem de şehit eşiydi. Diğer oğlu Hz. Usâme’ye gelince, o da “El-Hubb-i ibnü’l-Hubbi” (Sevgilinin oğlu) lakabına mazhar olan ve 18–20 yaşlarında Hz. Peygamber (sav) tarafından İslâm ordusuna komutan tayin edilen izzet sahibi bir insandı.

Dikkat edilecek olursa bu aile Hz. Peygâmber’in (sav) yakınında olan ve birçok güzel haslete sahip bir aileydi. Hz. Peygâmber Efendimiz’in (sav) yetişmesinde ve İslâm dininin yayılmasında büyük fedakârlık gösteren annemize karşı Efendimiz de (sav) vefalı bir evlat gibi davranıyordu. Onu bir hizmetçi veya Habeşî, siyahî köle gibi değil anne gibi görüyor ve öyle davranıyordu. Nitekim ona  “Ey Anacığım!” diye hitap edip, onun için “Annemden sonra annemdir.” diyerek sevgi ve saygı gösterirdi. Ona baktıkça: “Bu, benim ev halkımdan sağ kalandır!” buyururdu. Enes b. Mâlik’ten şöyle rivayet edilir:

“Allah Resûlü (sav), zaman zaman Ümmü Eymen’i ziyarete giderdi. Bazen ben de onunla birlikte olurdum. Her zaman Allah Resûlü’ne (sav) yiyecek içecek ikram ederdi. Allah Resûlü (sav) oruçlu olduğunda ya da bir şey yemek istemediğinde Ümmü Eymen heyecanlanır, O’nu yemesi için zorlardı. Hatta bir keresinde içecek ikram ettiğinde almayınca ısrar etti, kızarak sesini biraz yükseltti. Allah Resûlü (sav) ona bir şey söylemeyip sadece tebessüm etti. Allah Resûlü (sav) ona bu tür hareketlerinden dolayı bir şey demez, hatta onun bu halinden hoşlanır, yaptıklarından dolayı ona tebessüm ederdi.”

Resûlullah Efendimiz (sav) ona iltifat eder, zaman zaman onunla şakalaşırdı.      Muhammed b. Kays şöyle anlatır:

“Ümmü Eymen’in bir bineğe ihtiyacı vardı. Allah Resûlü’ne (sav) giderek ona, ‘Beni bir deveye bindirir misin?’ dedi. Resûlullah (sav), ‘Seni ancak bir deve yavrusuna bindirebilirim’. buyurdu. Hz. Ümmü Eymen, Resûlullah’ın (sav) şaka yaptığını anlamadı. ‘Yâ Resûlallah! O beni taşıyamaz. Ben öyle bir şey istemiyorum.’ dedi. Allah Resûlü (sav) tekrar, Ben seni deve yavrusundan başka bir şeye bindiremem, diye şaka yaptı. Allah Resûlü (sav) şaka yaptığında bile doğru söylerdi. Zira her deve, annesinin yavrusuydu.”

Hz. Ümmü Eymen annemiz biraz kekeme idi. Konuşurken zaman zaman dili sürçerdi. Özellikle selam verirken sıkıntı çeker, “Selamün aleyküm-Selam üzerinize olsun!” diyecekken, “Selamün la aleyküm-Selam üzerinize olmasın!” derdi. Dili sürçüp bu şekilde selam verdiği için de üzülürdü. Resûlullah Efendimiz (sav) ona, bundan sonra selam vereceği zaman “Es-Selam” şeklinde selam vermesini söyleyerek onu rahatlattı.

Doğumundan vefatına kadar Peygamber Efendimiz’i (sav) en yakından bilen ve en iyi tanıyanlardan birisi olan Hz. Ümmü Eymen annemiz, Resûlullah Efendimiz (sav) hakkında şu tesbitte bulunmuş, Risale-i Nur’da da bu ifadelere yer verilmiştir: “Hiçbir vakit Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm açlık ve susuzluktan şikâyet etmedi. Ne küçüklüğünde ve ne de büyüklüğünde!” (Mektubat s. 178)

Mübarek Hz. Ümmü Eymen annemiz, Nur Muhammed’in (sav) doğumuna şahit olduğu gibi vefatını da gördü. Vefattan sonra günlerce gözyaşı döktü. Hz. Ebu Bekir (ra) ve Hz. Ömer (ra) ziyaretine giderek; “Resûlullah (sav) onu nasıl ziyaret ettiyse biz de öyle ziyaret edelim.” dediler. Yanına vardıklarında ağlamaya devam ettiğini görünce şaşırdılar. Niçin ağladığını sorup, “Resûlullah için Yüce Allah’ın katındaki makamının daha hayırlı olduğunu bilmez misin?” şeklinde ihtarda bulundular. Bunun üzerine, kendisini ağlatan şeyin Peygamber Efendimiz’in (sav) vefatı olmadığını, çünkü her canlının ölümü tadacağını bildiğini, vahyin kesilmesine üzülüp ağladığını bildirdi. Bu cevap orada bulunanları ağlattı. Hz. Ümmü Eymen annemiz, Hz. Fatıma annemizin de en yakın sırdaşlarındandı. Hz. Fatıma annemizin son anlarında da yine onun başucundaydı. Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve diğer sahabeler sık sık ziyaretine giderlerdi. Ona lâyık olduğu hürmeti gösterirler, ihtiyaçlarını gidererek hizmet ederlerdi.

Yaşı bir hayli ilerleyen Hz. Ümmü Eymen annemiz üç halife dönemini görmüş ve Hz. Osman’ın (ra) halifeliğinin ilk yıllarında rahmet-i Rahman’a kavuşmuştur.

Allahu Teâlâ (cc) ondan razı olsun ve şefaatine bizleri de nail eylesin.

M. Asım Köksal, Hazreti Muhammed ve İslam Tarihi, Cilt 1-2, Işık Yayınları, 2008
Hilal Kara, Abdullah Kara, Cennetle Müjdelenen Hanımlar, Nesil Yayınları, 2007
M. Yusuf Kandehlevi, Hayatü’s Sahabe, C.2, Merve Yayınları
Mehmed Emre, Büyük İslâm Kadınları ve Hanım Sahabeler, Çelik Yayınevi, İstanbul

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 HAZİRAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort