JoomlaLock.com All4Share.net

FATIMA BİNTİ ESED (R.ANHA)

Allah Resûlü’ne (sav) ve İslâm davetine eşsiz destek veren, bu uğurda canını ortaya koymakta tereddüt etmeyen Hz. Fâtıma b. Esed, Ebu Tâlib’in hanımı, Hz. Ali’nin annesidir. Allah Resûlü’nün (sav) “Annem” dediği Fâtıma b. Esed, O’nu büyütme şerefine mazhar olan, hanımlar sultanıdır.

Hz. Fâtıma b. Esed, Mekke’de Hâşimoğulları Kabilesi’ne mensuptur. Amcasının oğlu Ebu Tâlib ile evlendi. Bu evlilikten Tâlib, Akîl, Câfer ve Ali adında dört oğlu, Ümmü Hâni, Cümâneve, Rayta adında da üç kızı dünyaya geldi. İkisi de, Kureyş’in en önemli ailesi olan Hâşimoğulları’nın en saygın kişileriydi. Mekke reisi olan Abdulmuttâlib onlara çok değer verir, oğlu Ebu Tâlib’e ve gelinine son derece güvenirdi.

Zor bir coğrafyada büyük bir hayat mücadelesi vererek yaşıyorlardı. Bölge halkı genelde ticaretle uğraşır, uzak beldelere giderek alışveriş yaparlardı. Çölde şartlar oldukça yıpratıcı ve zordu. Peygamber Efendimiz’in (sav) babası Abdullah, hayatının baharında gittiği Şam yolculuğundan dönemedi. Henüz yeni evliydi ve eşi, Kâinatın Efendisi’ne hamile idi. Abdullah’ın vefatı aileyi çok üzdü. Oğlu dünyaya gelince herkes, özellikle dedesi Abdülmuttâlib O’na büyük ilgi ve sevgi gösterdi. Ancak, Kâinatın Efendisi eşsiz bir terbiyeden geçiyordu. Altı yaşında annesini, sekiz yaşında dedesini kaybetti. Abdulmuttâlib ölümden çok torununu düşünüyordu. Ama endişe etmiyordu. Çünkü O’nu gönül rahatlığı ile bırakacağı bir oğlu ve gelini vardı. Kalabalık bir ailesi olan Ebu Tâlib’in maddi durumu da iyi değildi. Ancak Abdulmuttâlib onların çok merhametli ve şefkatli olduklarını bildiği için Nur Muhammed’i (sav) onlara emanet etti.

Dadısı Hz. Ümmü Eymen ile birlikte Ebu Tâlib’in evine yerleşen Peygamber Efendimiz (sav) on yedi yıl onlarla birlikte yaşadı. Hz. Fâtıma b. Esed bu süre içerisinde Efendimiz’e en güzel şekilde bakıp, evleninceye kadar hizmet etti. Hz. Fâtıma b. Esed (r.anha) varlık nuru, inci tanesi bu yetime annesini aratmayacak tarzda candan hizmet etmiş, şefkat ve merhamet nazarlarını üzerinden eksik etmemiştir. O’na karşı davranışlarında ve hizmetlerinde özel ihtimam göstererek evini sımsıcak bir yuva haline getirmeye gayret etmiştir. Bu titizlik ve hizmetteki özel itinası onu Resûl-i Ekrem Efendimiz’in hususî iltifatlarına nail kılmıştır. Efendimiz (sav) onun hakkında: “O Benim annemdi. Kendi çocukları aç dururken önce Benim karnımı doyururdu. Saçımı tarar, bir anne şefkati ile sevgisini, sıcaklığını Ben’den esirgemezdi.” buyurmuştur.

Ebu Tâlib fakir biriydi, ailesi kalabalıktı ve yiyecekleri kısıtlıydı. Eğer sofrada Efendimiz (sav) bulunuyorsa, çoluk çocuk herkesin karnı doyardı. Efendimiz herhangi bir sebepten dolayı yemeğe katılamamışsa, sofradan aç kalkıyorlardı. Bu durum Ebu Tâlib’in gözünden kaçmamış ve Efendimiz sofraya oturmadan kimseyi oturtmamıştır. Ebu Tâlib sık sık Efendimiz’e “Sen mübarek bir çocuksun!” derdi.

Hz. Fâtıma b. Esed annemiz, hayat şartlarının ağır oluşu ve çok çocuğu olması sebebi ile hepsiyle ilgilenemiyordu. Ama bütün bunlara rağmen Hz. Ümmü Eymen annemizin de yardımı ile Allah Resûlü’nü (sav) ihmal etmiyordu. Peygamber Efendimiz, kendi yuvasını kuruncaya kadar bu sıcak aile ortamında amcasının ve yengesinin himayesinde yaşadı. Yirmi beş yaşına ulaşınca Kureyş kadınlarının hanımefendisi Hz. Hatice (r.anha) annemiz ile evlendi. Huzur ve saadet dolu mutlu bir yuva kurdu.

Bir ara kıtlık olunca Peygamber Efendimiz (sav) amcasının geçimlerinde zorlandığını gördü. Amcasından oğullarından birisini yanına vermesini istedi. Ebu Tâlib Hz. Ali’yi Resûlullah’a verdi. Hz. Fâtıma b. Esed annemiz Peygamber Efendimiz’i yakından tanıdığı için o sırada henüz küçük bir çocuk olan Hz. Ali’yi ona emanet etmekte en ufak bir sakınca görmedi. Böylece kendisi amcasının evinde yetiştiği gibi, Hz. Ali’yi (kv) de kendi evinde yetiştirdi. Daha sonraları ise, Allah’ın (cc) emriyle, kızı Hz. Fâtıma’yı Hz. Ali ile evlendirdi. Mübarek soyu, torunları Hasan ve Hüseyin vasıtasıyla devam etti.

Peygamber Efendimiz (sav) kırk yaşına geldiğinde nübüvvet nuru ile nurlandı. Beklenen yeni din ve son peygamberin geldiği haberleri Mekke sokaklarında yayılmaya başlayınca müşrikler O’nu himayesiz bırakmaya, hatta öldürmeye yeltendiler. Ama amcası EbûTâlib ve hanımı Fâtıma binti Esed  sevgili yeğenlerine arka çıktılar, O’nu himayeleri altına aldılar. Kendileri hemen İslâm’a koşamadılar. Fakat O’nu davasında serbest bıraktılar. İstediği gibi hareket etmesini sağladılar. Himayesinde bulunduğu amcası Ebû Tâlib dünyadan göçünce İki Cihan Güneşi Efendimiz’in (sav) işi daha da zorlaştı. İşkenceye varacak tarzda eza ve cefalara maruz kaldı. Bütün bu hâdiseler Fâtıma binti Esed’i çok üzüyordu. Sevgili Peygamberimiz’i çok seviyor ve O’na inanıyordu. Fakat kocasından dolayı İslâmı’nı açığa vuramamıştı. Artık zamanı gelmişti. O’nun davasına gönül verdiğini ilan ederek O sevgiliye destek olmak istiyordu. Kelime-i şehadet getirerek İslâm’la şereflendi. Fahr-i Kâinat Efendimiz (sav) annesi kadar sevdiği yengesinin Müslüman olmasına çok sevindi ve acılarını birazcık olsun unuttu.

Hz. Fâtıma binti Esed artık Mekke’de yaşanamayacağına karar verdi ve diğer Müslümanlar gibi Medine’ye hicret etti. Allah (cc) yolunda muhacir olma saadetini elde etti. Orada oğlu Hz. Ali (ra) ile Peygamber Efendimiz’in (sav) kızı Hz. Fâtıma’nın düğünlerini yaptı. Aynı evde gelin kaynana birlikte mesut bir hayat yaşadılar.

Hz. Fâtıma binti Esed annemiz, Peygamber Efendimiz’in  “Fâtıma Ben’den bir parçadır.” dediği sevgili kızına kayınvalide olmuştu. Bunu kendisi için büyük bir bahtiyarlık sayıyordu. Gelinini üzmemek için son derece titiz davranışlar sergiliyordu. Evde iş bölümü yapmışlardı. Neşe ve sürur dolu bu evde gelin kaynana arasındaki muhabbetin en canlı örnekleri görülmekteydi. Onların sevgi ve saygı içerisinde geçinmeleri hem Allah Resûlü’nü hem de Hz. Ali’yi çok sevindiriyordu. Hanelerine rahmet ve bereket yağıyordu.

İki Cihan Güneşi Efendimiz (sav) yengesi Hz. Fâtıma binti Esed’in iyiliklerini hiç unutmamıştı. Medine’deki evinde devamlı ziyaretine gitti. Halini, hatırını sordu; çeşitli yardımlarda bulunarak onu gözetti. Bir evlâdın annesine yapması gereken hizmetin daha fazlasını yapmaya gayret etti. Ona “Anne” diye hitap etti ve hep o şekilde yâd etti. Zaman zaman öğle üzeri ziyaret eder, yanında kaylûle (öğle istirahati) yapardı. Sevgili Peygamberimiz’in Medine’ye yerleşmesinin üzerinden dört sene geçmişti. Bir gün yengesi Hz. Fâtıma’nın vefat haberini aldı. O gün o kadar üzüldü ki “İşte bugün annem vefat etti.” buyurdu.

İki Cihan Güneşi Efendimiz (sav) bir vefakârlık örneği olarak o gün sırtından gömleğini çıkarıp Hz. Ali’ye verdi. Annesine kefen yapılmasını istedi. Cenaze namazını da kendisi kıldırdı. Son bir sevgi işareti ve iltifat olarak kabrine inmiş ve yanı üzerine biraz uzandıktan sonra Hz. Fâtıma binti Esed annemizin na’şını kabre indirtmiştir. Ashab, daha önce böyle bir şey görmemişlerdi. Peygamber Efendimiz’e (sav) bu durumu sordular: “Ya Resûlallah! Sizin bu kadına yaptığınızı başka hiç bir kimseye yaparken görmedik.” dediler. Peygamber Efendimiz de (sav): “Ebû Tâlib’ten sonra, bu kadıncağız kadar bana iyiliği dokunan bir kimse yoktur. O benim annemden sonra annemdi. Ona ahirette cennet elbiselerinden elbise giymesi için gömleğimi sardırdım. Kabrine yattım ki, kabir azabı azalsın diye.” buyurmuştur. Peygamber Efendimiz’in bu yengesi için duyduğu üzüntüden hayrete düşenlere; “O beni doğuran annemden sonra annemdi. Kendisinin çocukları aç durur, suratlarını asarlarken, o önce benim karnımı doyurur, saçımı tarar ve gül yağıyla yağlardı. O benim annemdi.” buyurmuştur.

Hz. Fâtıma binti Esed kabri üzerine toprak atıldıktan sonra Peygamber Efendimiz (sav) sevgili annesi için şu duayı yaptı: “Allah sana merhamet etsin ve seni hayırla mükâfatlandırsın. Anneciğim! Allah sana rahmet etsin. Annemden sonra Bana annelik yaptın. Kendin aç kalır, beni doyururdun. Kendin giymez, Beni giydirirdin. En iyi nimetleri kendin yemez, Bana tattırırdın. Bunu da ancak Allah rızası için ve ahiret yurdunu umarak yapardın. Allah ki, dirilten ve öldürendir. O hiç ölmeyendir. Devamlı diri olandır O. Ey Allah’ım! Annem Fâtıma binti Esed’i affet. Kabrini genişlet. Ben Resûlü’nün ve Ben’den önceki peygamberlerinin hürmeti için duamı kabul buyur, ey merhametlilerin en merhametlisi olan yüce Rabbim!” Sevgili Peygamberimiz annem dediği Hz. Fâtıma binti Esed’e son vazifelerini yaptıktan sonra tebessüm etmeğe başladı. Orada bulunanlara şu müjdeyi verdi: “Cebrail Aleyhisselâm geldi ve ‘Bu kadın cennetliklerdendir.’ diye Bana haber getirdi. Ayrıca Yüce Allah meleklerinden yetmiş binine bu kadının cenaze namazına katılmalarını emretti. Melekler de onun cenaze namazını kıldılar.”

Cenâbı Hak bizleri şefaatine nail eylesin. Ne büyük bir saadet ve mutluluktur böyle bir duaya muhatap olmak. Gıpta etmemek elde değil. Kâinatın Güneşi Efendimiz (sav) dünyalarını değiştirdiler ama O’nun varisleri, sevenleri davayı devam ettiriyorlar. Bizler de sevenleri sevip, Allah aşkı ile hizmet için taşın altına elimizi koyarsak, ümit ediyoruz ki onlar bizi dünyada ve ahirette de yalnız bırakmazlar.

*M. Asım Köksal, Hz. Muhammed ve İslam Tarihi, C. 1-2, Işık Yay. 2008
*Hilal Kara, Abdullah Kara, Cennetle Müjdelenen Hanımlar, Nesil Yay. 2007
*Mehmed Emre, Büyük İslâm Kadınları ve Hanım Sahabeler, Çelik Yayınevi, İstanbul

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 TEMMUZ SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort