JoomlaLock.com All4Share.net

ÇOCUK TERBİYESİ VE DİSİPLİN

Disiplin konusu, çocuk eğitiminde anne ve babaların en çok yakındıkları konuların başında gelmektedir. Genellikle anne babalara çocukları hakkında soru sorulduğunda çocuklarına söz geçiremediklerinden yakınmakta ve bu konuda yardım beklemekte, hatta çocuklarının iyi yetişmesi için her yolu denediklerini ama hiç birisinde de başarılı olamadıklarını söylemekten de geri durmazlar. Aslında burada ciddi bir tezat vardır. Her şeyin yapıldığı bir iletişimde eğer olumlu sonuç alınamıyorsa yapılan yanlışı görme sorunumuz bir an evvel keşfedilmeyi bekliyor demektir.

Çocuklarımızı yetiştirirken anne babalar olarak farkına varmadan aynı anlamda kullandığımız disiplin ve ceza kavramları arasında ayırt edilmesi gereken önemli bir uçurum vardır. Anne babalar genellikle çocuk yetiştirme yöntemlerini dayak, azar, bağırma, itiraz, ceza üzerine şekillendirir. Bunun da adı terbiye etmek olur.

Gerek anlam olarak, gerek içerik, gerekse yöntem bakımından büyük farklılık gösteren bu iki olgudan ceza; gerçekleşmiş, istenmeyen bir davranışın karşılığında oluşan tavırdır. Olumsuz, itici bir davranışın yapılmasından sonra ona bağlı olarak uygulanması olayına verilen teknik bir isimdir. Ceza, istenmedik davranışları bastırma tekniklerinden biridir. Ceza, davranış dağarcığına bir şey katmaz, fakat davranış dağarcığındaki bir davranışın bastırılmasını sağlayabilir. Bu anlamıyla ceza, yeni bir davranış öğrenmeyi değil, istenmedik bir davranışı yapmamayı öğretir.

Disiplin ise davranışı olması gereken şekle götüren yöntemdir. Diğer bir ifadeyle disiplin evin ve ailenin değer, düşünce ve davranışlarına uygun, yapılması ve yapılmaması gereken davranışları içeren bir önlemdir, bir davranış düzenidir.

Biz de bu yazımızda cezadan çok farklı olan disiplinin, çocuk terbiyesindeki önemini ve içeriğini işlemeye çalışacağız.

Disiplin, kelime anlamı olarak, “uyulması gereken kurallar” olarak tanımlanırken; daha geniş anlamda düzen ve intizam temini için zihnî, ahlâki, ruhi, cismani talim ve terbiye olarak açıklanmaktadır.

Tekrar ifade etmek gerekirse ceza ve disiplin birbiriyle karıştırılmaması gereken çok farklı kavramlardır. Disiplin bir yöntemdir. Belirli davranış kalıplarını benimsetmek üzere izlenen yoldur. Disiplin istenen amaca ulaşmak için alınması gereken tedbir ve kuralların tümüdür. Disiplin, sorumluluk ve uyulması gereken kuralları öğreterek çocuklarda iç denetimin gelişmesini sağlayan bir yöntemler bütünüdür. Çocukta ahlâk gelişimini sağlayan disiplinin nihai amacı çocuğun iç denetim kazanmasını sağlamaktır. Disiplin, çocuğa karşılaştığı durumlar ve insanlar karşısında nasıl davranması gerektiğini öğretir.

Temel alışkanlıklar erken gelişim yıllarında kazanıldığından okul öncesi dönemde disiplin konusu hem aile hem de okul öncesi eğitimcilerin üzerinde hassasiyetle durması gereken bir konudur. Atalarımızın; “Ağaç yaşken eğilir.” sözünü hatırlatmak burada yerinde olacaktır.

Zamanında terbiyesini ihmal ettiğimiz çocuklarımızın, şikayet getiren olumsuz, ters davranışları sonucunda onlara iyiyi, doğruyu öğretme adına verdiğimiz cezalar çocuğumuzun öfkesinin artmasına neden olacaktır. Artan öfkenin kaynağı ise büyükleri olarak biz olacağımız için çocuk aldığı ceza ile davranışı arasında bağlantı kurmak yerine, ceza ile bizim aramızda bağlantı kuracak, böylece davranışının sonucunu düşünmesine fırsat kalmadan bizden uzaklaşacaktır. Halbuki amaç çok iyi niyetlerle başlamışken, usulüne uygun davranmadığımız için çocuğumuzu kendimizden uzaklaştırarak belki de ona yapılacak en büyük kötülüğü anne babalar olarak bizler yapabiliyoruz. Hem de hiç farkında bile olmadan.

Bazı anne ve babalar için disiplin deyince hemen dayak akla gelmektedir. Dayak bir anlık öfke ile başvurulan, çoğu kez amacını aşan bir cezadır. Öğretici değeri olmayan, etkisi kısa süren bir yıldırma yöntemidir. Dayak yiyen çocuklar çoğunlukla neden dayak yediklerini unuturlar.

Dayak eğilimli ebeveynler çocuğu korkutarak, bağırarak, şiddete başvurarak isteklerini yaptırmak isterler. Ancak şiddete başvurarak çocuğu disiplin altına almak kesinlikle doğru değildir. Belki anne ve babayı kısa bir süre amacına ulaştırıyor gibi gözükebilir, ancak uzun vadede bunun sonuçları kötüye işaret edecektir. Çocuğa dayak atmakla neyin doğru neyin yanlış olduğu öğretilemez. Dayak, sadece bir ceza olarak kalır. Ancak çocuğun kişiliği üzerinde olumsuz etkiler bırakır. Bir süre sonra dayak arsızı olan çocuğa yapılabilecek ikinci  adım olarak genellikle yerini beddua ile yakınmaya bırakır.

Sürekli dayak yiyen çocuk zamanla ürkek, korkak ve pasif bir kişiliğe sahip olur. Aşırı baskıya maruz kalan çocuklar, zamanla evden kaçmayı düşünürler. Yapılan araştırmalarda suçlu çocukların yüzde 59’unu aile baskısından kaçan çocukların oluşturduğu görülmektedir. Bazı aileler, çocuklarının her yaptıklarına karışırlar. Adeta bir komutan edasıyla emirler yağdırırlar.

Kızmak ve bağırmak çocuğu uyarmak için gerekli olabilir ancak sonucu yararsız ve yıkıcıdır. Ailesine karşı olan güven sarsılır. Çocuk, ailesinin kendisini artık sevmediğini düşünür. Dahası, kendisine herhangi bir durumda kızılan, ceza verilen çocuk da hem kardeşleriylehem de arkadaşlarıyla aralarında bir sorun olduğu zaman aynı şekilde şiddete başvuracaktır.

Disiplin, bir eğitim aracı olarak düşünüldüğünde korkutma, utandırma, gururunu kırma gibi kavramlarla iç içe olmamalıdır. Disiplinin iki temel amacı vardır: Birincisi, çocuğa anlaşılır, kesin ve sınırları olan, güvenli bir ortam sunmaktır. Bu ortam çocuğun sağlıklı gelişimi için gereklidir. Disiplinin ikinci amacı ise, çocuğun kendi kendini yönetme yeteneği yani özdenetim kazanmasıdır. Çocuk denetim altında değilken de öğrendiklerini uygulayabilmeli, kurallara uymayı sürdürebilmelidir. Ana babası yanındayken kurallara uyan, ama denetim kalkınca çığırından çıkan çocuk özdenetim yeteneği kazanmamış demektir.

Disiplin, çocuğu baskı altına alıp, onu yönetmek değildir. Disiplin, çocuğun kendi özdenetimini yapabilecek bir seviyeye gelmesi, dışarıda herhangi bir uyarıya gerek kalmadan bazı kurallara kendi kendine uyması demektir.

Çocuğa bireysel ve toplumsal kuralları sağlıklı bir şekilde öğretme, ona sevgiyle yaklaşma, anlayış ve tolerans gösterme, istenilen davranışlarının desteklenmesiyle olur. Kurallara nasıl uyması gerektiğini sevgiyle öğrenen çocuk, o kuralları zamanla benimseyerek içselleştirir. Çocuğun bu şekilde kuralları öğrenmesi zaman alabilir. Ancak anne ve babaların sabırlı olmaları gerekmektedir. Özellikle küçük çocuklar, daha çok somut düşünme dönemlerinde olmalarından dolayı, anne ve babayı daha fazla yorabilir. Bir çocukta istediğimiz bir davranışın yerleşmesi için, en az altı ay gibi bir süre takip edilmesi gerekir.

Aileler çocukların eğitimi için çeşitli disiplin yöntemleri benimser. Çocuğun yemek yeme, uyku, oyun, televizyon kullanımı, ders çalışma düzeni, bu davranış düzeni içinde şekillenmektedir. Her evin disiplin kuralları farklı olduğu gibi, her yetişkinin uygulayacağı kurallar da farklılık göstermektedir. Anne babaların benimsedikleri yaklaşımların uygulanmasında önemli olan, bu yaklaşımların kendi evlerine, kişiliklerine ve uygulamak istedikleri çocuğun kişilik ve yapısına ne kadar uygun olduğudur.

Anne babalar uyulması gereken kural ve davranışları çocuklarına öğretebilmek için öncelikle onlara model olarak işe başlamalı, çocuklarının onlarla kendilerini sürekli özdeştirdiklerini unutmamalıdırlar. Çocuğun davranış anlayışında çeşitli davranışların eklenmesi ve yerleşmesinde ebeveynler büyük rol oynamaktadır. Çocukların yaptıkları olumlu davranışlara önem vermek, bu davranışları sosyal ödüllerle (güzel söz söylemek, takdir etmek, öpmek) pekiştirmek çocukta olumlu davranışın tekrarlanmasını sağlar. Çocuğun olumlu davranışlarına karşılık olarak verilen sosyal ödüller, davranışın hemen ardından verilmeli ve maddesel ödüller sıklıkla kullanılmamalıdır. Ödüllendirme yönteminde de dikkat edilmesi gereken yapılan her davranışı maddi olarak ödüllendirmeme yöntemidir. Dersini yaparsan sana şeker alacağım ya da seni gezmeye götüreceğim gibi ödüllendirmelerde bir süre sonra çocuğun istekleri karşılanamaz boyuta varabilir. Çocuk rüşvetle davranmayı öğrenir.

Rüşvet ve maddi ödüllerle ilgili en önemli sorun, çocuğun gerçek hayata hazırlanamamasıdır. Bunlar çocukta yanlış beklentilere sebep olmaktadır. Maalesef bu durum yetişkinliğe kadar devam etmektedir. Çocuklarımız bir işi ödül karşılığı yapmaya alıştıkları zaman, bir işi başarmış olma duygusunun sağladığı ödülü hiç bir zaman tadamamaktadırlar. Rüşvet içerikli ödüllerle ilgili en büyük problem de işte budur. Çocuğumuzu, bir ödül almadan da çalışmaya ve başarmaya iten duygudan içsel motivasyondan mahrum bırakmasıdır. Rüşvet içeren ödüller çocuğun yaptığı işten çok ödüle  yoğunlaşmasına neden olmakta ve bu da onun, bir işi başarmış olmanın verdiği mutluluğu hissetmesine engel olmaktadır.

Aynı zamanda ödülün değeri yanında ödülün dozu, yani ölçütü de önemlidir. Çocukların yaptıkları olumsuz davranışların görmezden gelinmesiyle bu davranışların zaman içinde sönmesi, tekrarının engellenmesi mümkün olacaktır. Kurallara uyulmadığı zamanlarda uygulanacak ceza, çocuğu doğrudan olumsuz bir duruma, davranışa maruz bırakma şeklinde değil, onu istediği ya da sevdiği bir şeyden mahrum bırakma, sevdiği bir etkinliğe ara verme şeklinde olmalıdır.

Sonuç olarak özetlersek çocuk psikolglarının disiplin içi önerdikleri şu üç ilke çok önemlidir:

1. Tutarlılık disiplin için en önemli ilkelerden biridir. Ana baba çocuğu uygun olmayan bir isteğine birkaç kez “Hayır!” dedikten sonra sonunda “Evet!” diyorsa, çocuk ısrar etmesinin işe yaradığını öğrenecektir.

2. Ana babanın sözbirliği ve işbirliği yapması disiplin için gereklidir.

3. Ana baba davranışlarıyla çocuğa örnek olduğunu unutmamalıdır.

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2013 MAYIS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort