JoomlaLock.com All4Share.net

DİKENLERİN ARASINDA BÜYÜYEN GÜL ÇOCUKLARIMIZ

Çocuk yeniliktir aileye, mahalleye, topluma, memlekete. Her anımız çocuklarımızın varlığıyla zenginleşir. Mutluluğumuz onlara bağlıdır adeta. Onlar hastalandığında, derde düştüğünde aynı dertle bizler de muzdarib halde doktor doktor derman ararız. Hele ki anneliğin bir diğer adı olan Rabbimiz’in “Rahim” sıfatının tecellisini taşımak elbette büyük sorumluluk işidir annelerimiz için. Hastalandığında yavrusu, sabahlara kadar başının ucunda “Ah! Ne olurdu ben hastalanaydım?” dercesine onunla hasta olur. Mutluluğunda da onun için ondan daha fazla sevinir. Analı kuzu kınalı kuzu demekle ne de güzel anlatmışlar her şeyi dedelerimiz.

Yetim bir yavrunun başını elinin çamurunu silmek niyetiyle okşasa bile Ebu Cehiller, bundan hoşnut olan o yetimin bir anlık mutluluğunun hatrına Rabbimiz, niyet ne kadar kötü olsa da Ebu Cehil’in ameline bakmayıp o minik yavrunun sevincine ortak oluyordu. Çünkü “Beni, mahzun gönüllerde arayın.” demişti. Analık şefkati yaşayamayan yetim bir yavrudan; babalık şefkatinden mahrum yaşayan bir gönüle adeta ferman gönderen Rabbimiz,  “Ben seninleyim ya, üzülme.” diyordu.

Düşündük mü hiç çocukluğumuzda annelik,  babalık olarak ebeveynlerimizden beklentilerimiz nelerdi? Yemeyip yediren, içmeyip içiren, giymeyip giydiren onlarken bize... “Ah, keşke!.. Ne olurdu?” dediğimiz geçmişe dönük çocukluk dönemlerimizi sorgulamaya, içsel hesaplaşmalarımız, özlemlerimiz var mı? Hayatın dikenleri hem çok fazla hem de çok yırtıcıdır. İnsan takılmaya görsün. Tek başına kurtulmak belki dünyanın en zor işi. İnsan debelendikçe diğer telleri de kendisine batırabiliyor. Şarkıda geçtiği gibi: “Daha dün annemizin kollarında yaşarken/Çiçekli bahçemizin yollarında koşarken…” Koştuğumuz o yolların kaçı bizi gerçeğe götürüyor? Ya da oynadığımız bahçe kimin bahçesi, annemizin kollarında neyi nasıl yaşadık?

Her doğan yeni bebek Rabbimiz’in topluma işaretidir. Bizler de öyleydik. Büyüdükçe acıdık. Tadımız tuzumuz birbirine karıştı. Ne halimizi anlayabildik ne de anlatabildik. Yeni doğan bir bebek gördüğümüzde içimizde bir muhabbet beliriverir. Hak’tan gelişin  tazeliğiyle bizi de kendi haline bular. Sanki bize der ki; hep böyle sevimli kalabilmek için içinizdeki çocuğu öldürmeyin. Sürekli taze tutun. Geçen yıllara rağmen Rabbin’den uzaklaşmadan yaşayan hep taze kalır. Gül kokar, güllere koku verir. Tabi ki dikenlere rağmen gülü fark edebilenlere.  

Hâce Hazretleri (kuddise sırruh) bir sohbetinde, evlat yetiştiren anne babalara hitaben; “Sizden tek isteğimiz çocuklarınıza tertibi, düzenli olmayı öğretmeniz, bu yeter.” buyurmuşlardı. Yıllar sonra, ben de baba olunca daha anlaşılır geldi kendilerinin bu arzusu. Anne babalar çocuklarında oluşturabilecekleri düzenliliğin, güzel ahlakın, başkalarına saygının, yardımlaşmanın, paylaşımın, doğruyu yanlıştan ayırabilmenin, ahde vefanın da temelini oluşturur. En önemlisi de bizim hem dünyamızı hem ukbamızı düzene sokmak için bizi Rabbimizle barıştırma gayesiyle, bizim için, bize kimsenin veremeyeceği emeği sarfeden üstadımızı anlamamızı sağlar. Bize neler yaptığını görüp dünyada kimsenin veremeyeceği asıl sermayeyi nerede, nasıl kullanacağımızı öğretir. Bize harcanan emeği görüp şeref diye bilinen bizde ne varsa kimden nasıl geldiğini bildirir. Bize gerçek/hakiki dostluğu öğretir. Kısaca, Rabbimiz’in bizden istediği dostluğu öğreniriz ona dost olmuştan.

Anne babalar doğal olarak evlatlarının hayırlı olmalarını isterler. Bu onların en doğal haklarıdır. Fakat öncelikle, ebeveynlerin hayırdan anladıkları; elden etekten düştüklerinde çocuklarının onlara bakmalarıdır. Bu da hayırlı evlat olmanın içinde çok önemli bir yerdedir mutlaka. Ama aynı  zamanda hayırlı evlat; Rabbini bilen, O’nu tanıma, anlama yolunda hayatını sürdüren evlattır. Ebeveynlerin tek endişelerinin ve çabalarının bu olması gerekirken; ne var ki çocuklarımızın, bizlere Rabbimiz’in emaneti olduğunu hep söylememize rağmen bu kutsal emanetler, sahibinden belki bizim ellerimizle gün ve gün uzaklaşmaktadır. Halbuki her doğan yeni bebek Rabbimiz’in toplumdan umut kesmediğinin, rahmetinin üzerimizde olduğunun bir işaretidir. Dünyaya gelen her yeni bebek sayesinde o toplumda,  maddi ve manevi rızık genişler.

Gülün güzelliğini ve kokusunu aldığı, “Hazreti İnsan”ın ilk dünya sahnesine çıktığı an olan çocuk, her şeyden habersiz Rabbin’den anne babasının kollarına emanet edilmiştir. Dünyevîleşmenin çocuğu kuşattığı ilk an maalesef en çok güven duyduğu annesi tarafından çok ağladığında oyalanması için ona verdiği silikonlu, kauçuk suni emziklerle başlar. Belki de bu çocuğa söylenen ilk yalandır. Yalanı, kandırılmayı dünyada ilk anne babası tarafından yaşamış olan cennet kokulu bebek yaşayacağı dünyayı küçük ama etkisi hep devam edecek bu yanlış tecrübeyle tanımaya  başlamıştır.

Her dünyaya gelen çocuk ergenliğe kadar İslam Dini üzeredir. Daha sonra anne babasının verdiği dinî, ahlâkî terbiyeye göre çocuğun geleceği şekillenir. Ebeveynlerin çocuklarına hazırlayacakları gelecek endişesi daha çocuk doğmadan başlar. Bu endişe çocuğa geldiği yeri unutturmama, onu ilk anki gibi taze tutabilme adına ise ne mutlu o anne babaya ki emaneti muhafaza edebilmeye azmettiği için...     

ÇOCUK

Görmeyi bilene melektir çocuk,
Tıpkı dikenlerin içinde yetişen gül gibi, saklar kendini nazılı nazlı.
Sevgiyi anlatır, öğrenmek isteyene masum bakışıyla derinden,
Anlarsın, çocuk diye küçük görmeyip edeple,  içten seyredebilirsen.
Her çocuk dünyaya geldiğinde nurdan bir parçadır,
Gerçek sevgiyi bulduğunda, Mevla’dan bahşolunan dilek gibidir.
Yüzünde tebessüm, aklında oyun. Devamlı sevilmek, ilgilenilmek ister.
Bazen hırçınsa, bazen de masum. Ama hep şefkat ve bağışlanmak ister.
Çocuk toprak misali en sadık dosttur insana,
Kızsan, bağırsan, vursan da döner, her şeyi unutup sana.
Dünya’ya gelir hiç günahsız, tertemiz kalp ve imanla çocuklar,
Sonradan bozulur insanlığın zulmetiyle, çoğunda ne kalır kalpte temizlik ne de imandan iz.
Çocuk emanettir, Hak’tan ana babaya, topluma, insanlığa,
Hesabı var unutmadan ahireti, üstüne titreyip dikkatle yetiştirmeli.
Çocuklar yavrudur, her yavru gibi nazik,
Nazik olan her şey, itina ister. Yazık ki pek çoğu bakımsız ezik...

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2009 AĞUSTOS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort