JoomlaLock.com All4Share.net

DUA

Dua

Dua - Veysel Özsalman

Sayı : 126 - Haziran 2018

 

Dua

 

Dua bir itiraftır. Kulun kendi noksanlığının, zayıflığının ve acziyetinin ikrârıdır. Bu çaresizlik ve güçsüzlük karşısında Rabbinin sonsuz ve sınırsız kudretine sığınarak, kulun O’ndan yardım talep etmesidir. Olmazların ancak O’nun istemesiyle olacağının, çıkmazların yine ancak O’nun yardımıyla çözüm bulacağının beyanıdır.

Dua bir şuur halidir. Kulun kainattaki hiçbir şeyin Rabbinin isteği dışında gerçekleşemeyeceğini ve yine kainattaki başka hiçbir şeyin O’nun olmasını diledikleri üzerinde bir tesir meydana getiremeyeceğini idrak etmesidir.

Dua bir vuslattır. Hasret çekenlerin kavuşması, kulun kavline sadık kalmasıdır. Ferdin her gün defalarca “Yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz” diyerek verdiği sözün arkasında durmasıdır. Hiç kapanmayan rahmet kapısının davetine icabet etmesidir.

Bir rivayette Peygamber Efendimiz “Dua ibadettir.” dedikten sonra: “Rabbiniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü Bana ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.” (Mü’min 60) ayetini okuduğu belirtilir. Buradan hareketle ibadetlerinde kulluğun da temelini duanın oluşturduğunu söyleyebiliriz.

Dua insanı değerli kılan, Rabbine sevimli gösteren fiillerin başında gelir. Zira Cenabı Hak Hazretleri: “(Rasulüm!) De ki: (Kulluk ve) yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan 77) buyurarak dua ve yalvarışın kendi katında ne kadar kıymetli olduğunu belirtmiştir.

O halde duanın, sadece ezberden söylenen ve manasını söyleyenin dahi idrak etmeye gayret sarf etmediği süslü kelimelerden ibaret olmadığı kesindir. Her türlü taşkınlıktan, yapmacıklıktan ve samimiyetsizlikten uzakta, kulun kalbinin derinliklerinde Rabbine arz etmek için göz yaşlarıyla sulayıp büyüttüğü bir demet çiçektir dua.

Bir yolculuk, bir selam, bir bakış, bir iç geçiriş, bazen bir vedadır dua. Kısacası bir yaşama şekli hatta yaşamın ta kendisidir. Kalbi katılaşmamış, içerisindeki sevgi ve umudu tüketmemiş olanların her fikir ve hareketine sinmiş, onların ayrılmaz bir parçası olmuştur. Dua saf kalplerin ulaşabildiği ve tükenme korkusu olmayan sonsuz hazinenin hesapsız bir şekilde dağıtılmasıdır.

Duanın ehemmiyetine binaen “Dünya dua üzerine kurulmuştur.” demiş eski(meyen)ler. Bu nedenle onları hep bir dua halinde yahut dua arayışı içerisinde buluruz. Kâmil insanların, salihlerin, ana babanın, gariplerin, yolcuların, ağzı dualı ihtiyarların… kısacası herkesin duasına taliptir onlar. Hem bu dünya hem de ahiret için dua edip işlerini: “Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver…” diyerek Allah’a havale ederlerdi onlar. 

Modern zamanlarla birlikte bu hassasiyet yitirilmiş, mukaddesatla bağlarını koparma derecesine getiren insan ne yazık ki duanın da ehemmiyetini idrak edememiş ve onu da hayatın dışına itmiştir. 

Duanın usul erkanını bilmek bir yana insanların çoğunun artık duaya ihtiyaç hissetmediklerini görmekteyiz.Geriye kalan küçük bir azınlık da dua maskesi altında, farkında olmayarak, televizyon, internet yahut çeşitli vesileler ile gözyaşı tacirlerinin keselerini doldurma oyunlarına alet olabilmektedirler.

Maalesef modern insanın duaya ihtiyaç duymadığını görüyoruz, çünkü o kendisini farklı şekillerde güvence altına almaya, işlerini farklı şekillerde halletmeye alışmıştır. Bir araba aldığında mesela ilk işi kasko yaptırmak ve kazaların maddi yıkımından korunmaya çalışmak oluyor. Mevla bir ev nasip ettiğinde ilk önce sigortacılarda fiyat araştırması yapılıyor. En basitinden tabak çanak alacak olsa bile evvela garantisinin kaç yıl olduğu sorgulanıyor artık.

Meselenin fıkhî boyutu bir yana, insanların dua anahtarı ile açılan rahmet kapısını çalmaya yeltenmeyerek yalnızlaşmaları, kendilerini sadece maddi imkanların koruması altında rahat hissederek dünyevileşmeleri sonucu ferdin ve cemiyetin ruhi dengesi de bozulmaktadır. Bahsettiğimiz hadise günümüz insanının tüketici haklarını korumaya yönelik girişimlerinin ya-dırganıp eleştirilmesinden ziyade bunu yaparken kendisini Rabbine yakınlaştıracak yolları terk edecek bir konuma sokmasıyla alakalıdır.

Modern insan mukaddesata dair ne varsa hayatından çıkarırken, bu davranışını maskelemek adına bazı adlandırmalara başvurur. Bunlardan bir tanesi ve belki de en çok kullanılanı “aracıları devreden çıkarmak” yahut diğer bir söylemle “Mevla ile araya kimseyi koymamak”tır. Bu manada kendisini Hakk’a yakınlaştıracak vesileleri bir bir terk eden günümüz insanı geldiği son noktada kendisi de “aradan çıkarak” Mevla ile arasındaki bütün bağları koparmış olur. İşte duanın terk edilmesi Rabbi ile arasındaki irtibatın kesilmesine yol açmakta ve kul açısından bakıldığında tam bir felaketle sonuçlanmaktadır.

Yaşamak zorunda bırakıldığımız yahut kendimizi öyle hissettiğimiz hayat bizden ibadeti, şükrü, zikri, fikri olduğu gibi duayı da koparıp almaya azmediyor. Amiyane tabirle biz “eşeği sağlam kazığa” bağlamaya çalıştıkça sanki farkında olmadan ipin ucunu iyice ellerimizden kaçırıyor gibiyiz. Çünkü bir yandan kendimizi garantiye aldığımızı zannederken diğer taraftan telafisi mümkün olmayan bir hataya sürükleniyor olabiliriz.

Hem kendimiz hem yakınlarımız hem de ümmet adına maddi ve manevi bolluk ve berekete ulaşabilmek için gönülden edilecek dualardan başka bir şeye ihtiyaç yoktur. Mukaddesatın yaşantımızdan iyice çıktığı ve fırtınalı bir dünyevi hayatın esiri olduğumuz şu devirde dua bizim sığınılacak tek güvenli limanımızdır. Hem kendimiz hem de elimizin ulaşmadıkları için sonsuz rahmet kapısından afiyet ve mağfiret dilenebileceğiz yegâne vasıtadır.

İnsan canını, malını ve hepsinden daha önemlisi ahiret hayatını ancak bunların gerçek Sahibi’nin istemesiyle güvence altına alabilir. O’nunla (cc) irtibat kurmak ise ancak gönülden ve samimi dualarla mümkündür. Dünya ve ahiret hayatı ancak her şeyin sahibi ve yaratıcısı Cenabı Mevla’ya el açıp, sadece O’ndan istemekle mutlak manada garanti altına alınabilir.

Cenabı Mevla bize kendisinden başkasına el açtırmasın, hayırlı dualarımızı merhametiyle kabul buyursun, salih kullarının duasını üzerimizden eksik etmesin. Âmin!...

 

Yazar: Veysel Özsalman

 

Bu kategoriden diğerleri: « İHVAN Allah’ın (cc) Veli Kulları -4 »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort