İhvan - Yusuf Kenan Kartal
İhvan
“Müslümanlar kardeştir.”
Cenabı Hakk’ın buyruğu emri ve tavsiyesi: Kardeşsiniz, kardeş olun, kardeşliğinizi fark edin. Yine Rabbimiz: “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın parçalanıp bölünmeyin.” buyuruyor. Kiminle sarılın? İçinizdekilerle, hep birlikte kardeş olarak, bir ve beraber olarak. Bizim alacağımız şeyler birbirimizdendir. Rasulü tanıyışımız, Allah’a itaatimiz, İslam’a bağlılığımız birbirimizden görüp duyduğumuz, öğrendiğimiz şeylerdendir.
Allah’ın Rasulü ve ashabı arasındaki ilişki ve iletişim bu tanıyışı, itaati ve bağlılığı yaşamak ve yaşatmak içindi. Ashabın, Efendimiz (sav) ile olan ikili ilişkisi onları gökteki yıldızlar yaptı.
Ebu Bekir efendimiz Peygamberimiz’e gidip “Ya Rasulallah, Sizi o kadar düşünüyorum ki bu sevginin Allah’a şirk olarak görülmesinden korkuyorum!” diyor. Bir süre sonra yine Efendimiz’e (sav) gelerek: “Cenabı Hakk’ı o kadar düşünüyorum ve seviyorum ki, siz aklıma gelmiyorsunuz ve size olan bağlılığımdan şüphe ediyorum!” buyuruyor ve amaç hasıl oluyor. Efedimiz (sav) ile olan ikili ilişkisi, dostluğu onu Allah’a götürüyor. İşte tasavvuf bu ilişki ile doğuyor ve başlıyor.
Tasavvuftaki mertebeler fenafi’l-ihvan, fenafi’ş-şeyh, fenafi’r-rasul ve fenafillah makamları bize visalin yolunu gösteriyor. İki ihvanın birbiri ile olan ilişkisi, onu mürşidine; mürşidi ile olan ilişkisi de onu Rasulullah’a ve Allah’a ulaştırıyor.
Tasavvufi cemaatlerde sünnete olan bağlılık, şüphelilerden kaçış ve Cenabı Hakk’ı üzerim, incitirim düşüncesi onları korumuyor mu? Bu hali onlara gösteren ne? Bu soruların en doğru ve ciddi cevabı Hâcegân için elbette sevgidir.
Bu sevgiyi anlamamış, bu kardeşliğe ihtiyaç duymayan birine tasavvufu nasıl anlatabiliriz? Cenabı Hakk’ın sevgisini bize yerleştiren, emir ve yasaklarını bize öğreten, kendi hayatıyla bütünleştiren bir mürşidden; bu sevgiden mahrum birine nasıl bahsedebiliriz? Mürşidin sohbetini, muhabbetini yapabildiğimiz, dertleştiğimiz, yardımlaştığımız ihvanı; ihvanlıktan uzak, ihvanlığın şuuruna varamamış birine nasıl anlatabiliriz? Ne kadar da zor, ne kadar da acı bir durum…
“Sohbet meclisleri cennet bahçelerinden bir bahçedir. Kim orada bulunursa günahları affolur.” diye buyuran Efendimiz’in bu güzel müjdesini nasıl muhafaza edeceğiz? Bu sorunun da tek bir cevabı var o da “ihvan”. İhvanla olan ilişkide, birliktelikte bunu muhafaza edeceğiz.
Efendimiz’e dost olan Hz. Ebu Bekir’de, ashabı birbiri ile kardeş yapan Efendimiz’de bu kavramı anlayacağız. Bunları anlamak için gerekli olan en temel şeyle; sevgiyle başlayacağız. Birbirimizi Allah için seveceğiz. Allah’ın sevdiklerini seveceğiz ve Allah’ın düşmanlarına buğz edeceğiz. Gerçek sevgi de budur zaten…
Bizler ihvanlığın ne demek olduğunu, birbirleriyle dostluk yaşayan, bibirlerinin tüm işlerini gören, birbirleriyle kurdukları ilişkide sadece Allah’ın rızasını gözeten, ihvanıyla ikili ilişkisinde gördüğümüz kardeşlerimizden anladık.
Kalabalıklar için yalnız kalınca daha çok anladık.
Soğuk günlerde sıcaklığı hisset-tiğimiz şeyin ihvanda olduğunu, sıcak-larda üşüdüğümüzde anladık.
Güzelliği gördüğümüz güzellerin güzelliğini anlatamayınca anlıyoruz ihvanlığı.
Gecelerin uzun ve sessiz olduğunu, dertleşecek birini bulamadığımızda anladık. Çünkü biz Hâcegân ihvanları; “Anlatmayız derdimizi dertsiz insana!”
Allah’ı ve Rasulü’nü sevmenin bizim dinimiz, imanımız olduğunu anla-tamadığımızda anladık ihvanı.
Yokluğuyla bile bizlere çok değerli şeyler öğreten ihvanın varlığıyla yapabileceklerini sayfalara sığdıramayız. Zaten onlar satırlara değil sadırlara yazarlar yazacaklarını.
Cenabı Hak bizi ihvanla kaynaşıp birleştiren, ihvanın sevgisiyle mürşide götüren, mürşidin huzurunda huzur bulan ve bulduklarıyla Cenabı Hakk’a vasıl olan kullarından eylesin. Amin, amin, amin...
Yazar: Yusuf Kenan Kartal