JoomlaLock.com All4Share.net

EFENDİMİZ’İN HİTABETİNDE SES TONU VE BEDEN DİLİ

Elhamdulillahi Rabbil âlemin. Âlemlerin sahibi, maliki; terbiye edicisi-Rabbi olan Mevlâmız’a hamd ve senalar olsun ki bizi insan olarak var etmiş ve Habib-i Huda,  Şefiî rûz-ı ceza,  Hak Nebi Nur Muhammed Mustafa (sav) Efendimiz’e ümmet eylemiş.  Elhamdulillah insan olmak, tüm mahlukatın eşrefi olmak demek iken, ümmet-i Muhammed olmak ise insanlık tarihi içerisinde bir kula yetecek kıymette bir şereftir. Bunu anlamayı, kadrini bilmeyi ve işte bu seçilmiş ve sevilmiş olma şerefiyle Mevlâmız’a kavuşabilmeyi Cenabı Hak hepimize lütfeylesin.

Büyüğümüz, imanı-İslam’ı bizlere telkin, talim ve terbiye eyleyen Mevlânâ Hâce Yakub-i Sani el-Hâşimî Hazretleri(ks) “Ümmet-i Muhammed olmak Hz. Hasan olmak, Hz. Hüseyin olmakla eşdeğerdir.” buyurmuşlardı.  Nasıl ki Kâinatın Efendisi, ümmetin sahibi Efendimiz (sav); torunları Hz. Hasan’ı, Hz. Hüseyin’i severdi,  işte ümmetinden her bireye de öyle düşkündürler, manasıyla anladığımız bu söz aynı zamanda sevilenlerin sorumluluğuna da işaret etmektedir. Mevlâmız bizi onlara bağışlasın diyoruz.

Önceki yazılarımızda Resul-i Ekrem Efendimiz’in (sav) ashabını eğitmede, insanlarla ilişkisinde nasıl bir üslup, anlatım, hitabet içerisinde olduğunu daha iyi anlamak için alıntılar-tahliller yapmaya çalışmıştık. Yine bu konudaki rivayetleri nakletmeye, anlamaya çalışacağız.

İbn Hişam’ın rivayet ettiğine göre Efendimiz’in (sav), Kur’ân-ı  Kerim okurken bir kısım ayetlerde sesini daha hafif, bir kısım ayetlerde daha yüksek bir tonda çıkardıkları ifade edilir. Konuşurlarken de karşılarındaki insana farklı tonlarda hitap etmişlerdir. Örneğin Avf b. Malik el-Eşcai (ra) şöyle nakleder: Efendimiz’in (sav) yanında oturuyorduk.  ”Allah’ın Resûlü’ne biat etmiyor musunuz?” dedi. Bu sözü üç defa tekrar etti. Ellerimizi uzattık ve dedik ki: “Ya Resûlullah, biz Sana biat etmiştik. Bu defa ne üzerine biat edelim?”  Buyurdular ki:  “Allah’a ibadet etmek, O’na hiçbir şeyi/eş koşmamak, beş vakit namaz kılmak…” sonra fısıltı halinde ilave etti:  “Kimseden bir şey istememek üzere biat edin.”

Burada yüksek sesle, duyulur biçimde söylenenlerle, fısıltı halinde söylenenlerin tesiri arttırıcı oluşu ortada olduğu gibi, ilk söylenenlerin herkese duyurma amaçlı olduğu, fısıltı ile söylenenlerin ise elini uzatan kişilere has, onların şahsiyet ve anlayışlarıyla ilgili bir istek olduğu da düşünülebilir. Biliyoruz ki Efendimiz (sav) kimin neye ihtiyacı varsa ona göre davranmıştır. Aynı soruya, örneğin “En hayırlı amel nedir, ya Resûlullah?” sorusuna kişilere göre farklı cevaplar verdiği bilinmektedir. “Kimseden bir şey istememek” çok özel bir tekliftir.

Büyüğümüz Hâce Hazretleri’nin bir  sohbetlerinde  “Allah’tan alabileceğin şeyi başkalarından isteme. Allah’ın (cc) sana veremeyeceği hiçbir şey olmadığına göre O’ndan başkasından bir şey isteme. O’ndan da O’ndan başkasını isteme.” şeklinde buyurdukları ifadelerindeki sesin yüksekten fısıltıya seyri gözümüzün önünde olmakla beraber, anlam olarak üç merhalenin kast edildiğini düşünmekteyiz. Birincisinde Hakk’ı biliş-tanıyışta adeta ilk basamak dile getirilir. “Lâ İlâhe”nin tefsiri yapılır. Yönelişte, yalvarış-yakarışta gayrilerden yüz çevirmek kulluğun ilk adımıdır. İkinci basamakta daha derin bir alışveriş başlamıştır. “İllallah” denilmeye başlanmıştır. Ancak O ilahtır, ancak O’ndan istenir. Tek kaynak, melce’, mebde, sığınak O’dur. Verici olan O’dur. Lütuf, kerem, rahmet, rızık, şifa ne lazımsa verecek olan O’dur. Üçüncü adım ise “Muhammedu’n-Resûlullah”tır. Çünkü Âlemlerin Efendisi O’ndan ancak O’nu istemiştir. O’nun rızası ve hoşnutluğundan başka bir arzusu olmamıştır. Efendimiz’i aşk ile tanıyan varisleri de O’ndan ancak yine O’nu istemişlerdir. İşte bu zatî tevhiddir. Burada kulun Mevlâsı ile cennet-cehennem ilişkisinden geçip marifet ve muhabbet tahsili ile zatî ilişkiye geçmesi ifade edilir. Amaç, beklentisizce O’nun rızasını-hoşnutluğunu kazanmaktır. Hâcegân yolunda bu şifredir, paroladır: İlâhi, ente maksûdi ve rıdâke matlûbi. (Ey Allah’ım, benim maksadım Sensin ve isteğim-talebim Senin rızanı kazanmaktır.)

Efendimiz’in (sav) önce “O’na eş koşmamak, ibadet etmek, beş vakit namaz…” gibi isteklerinden sonra “Kimseden bir şey istememek” ifadesi ashabı kirâmı adeta daha derin bir ilişkiye davettir. Elhamdulillah, Peygamber varisi, büyüğümüz Hâce Hazretleri’nin ifade tarzı, uslûbu aynı eğitim metodunun bugün de devam ettiğinin göstergesidir.

Başka  bir rivayette ise  Abdullah b. Ömer (ra) şöyle naklediyor: Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: “Şanı Yüce Allah, kıyamet günü gökleri toplayıp dürer, sonra onları sağ eline alır: ‘Melik Benim…Nerede cebbarlar, nerede kibirlenenler?’ der. Sonra yerleri sol elinde toplayıp dürer: ‘Melik Benim… Nerede cebbarlar, nerede kibirlenenler?’ der.” Resûlullah (sav)  bunları söylerken parmaklarını açıp kapıyor. “Melik Benim…” der diye anlatıyordu. Minbere baktım da kökünden sarsılmakta idi. O derecede ki  Resûlullah (sav) ile birlikte minber devrilecek diye korkmaya başladım. (Müslim, Sıfati’l Münafikin; h.24, 25.6/2148)

Bu rivayette Efendimiz’in (sav), konunun hararetine binaen beden diliyle, özellikle mübarek ellerini kullanarak anlattığı tabloyu tasvir ettiği, canlandırdığı görülmektedir.

Özellikle  “Melik benim…”  ifadesindeki gücü-kudreti, otoriteyi elleriyle göstermeleri, parmaklarını, avuç içini kullanmaları, minberi sarsacak derecede sert ifadeleri adeta dinleyicileri o ana götürmekte, o heybet karşısında haşyet duygusu oluşturmaktadır. Hâce Hazretleri, Cenabı Hak için zaman kavramı olmayacağını, O’nun zamanla kayıtlanamayacağını ifade ile, Elest bezmi ile kıyamet sahnelerinin önceliği sonralığı olmayacağını, buyurmuşlardı. Önemli olan “şimdi”dir çünkü aynen Efendimiz’in (sav) anlatımlarıyla ashabı kıyamete götürmeleri, yaşatıp geri getirmeleri gibi, “şimdi”yi yerine göre haşyetle, yerine göre aşk ve muhabbetle doldurmak esastır. Bazen korku bazen ümit ile kulluğun-ibadetin içinin doldurulması gerekmektedir. Elhamdulillah Hâce Hazretleri’nin bizlere hitabında kimi zaman haşyetin-heybetin, kimi zaman ümitle aşk ve muhabbetin yaşandığını ehli sohbet iyi bilmektedir. Sözün özü; Peygamberi eğitimin, Nebevi usûlün bugün Hâcegân yolunda yaşandığını bizzat müşahede etmekte ve şükründen aciz olduğumuzu itiraf etmekteyiz.

Cenabı Hak; gafletimiz, anlayışsızlığımız nedeniyle bu eğitimden mahrum kalmaktan bizleri muhafaza eylesin. Hepimizi affu mağfiret eylesin. Rızasına-likâsına mukarin eylesin. Âmin vel hamdülillahi Rabbil Âlemin.     

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2012 ŞUBAT SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort