JoomlaLock.com All4Share.net

EFENDİMİZ’İN (SAV) ÜÇÜNCÜ ÇİÇEĞİ Hz. ÜMMÜ GÜLSÜM BİNTİ RESÛLULLAH - 2

Hicreti

Allah Resûlü (sav) tam olarak tanımadığı, henüz Müslüman olmayan, Medinelilerin ve Yahudilerin nasıl tepki vereceğini bilmediği bir şehre hicret etmişti. Dengeler henüz tam olarak yerli yerine oturmamıştı. Yahudiler, müşrikler, münafıklar ona karşı nasıl tavır alacaklardı? Medineliler Muhacirlerin yükünü kaldırabilecek miydi? Allah Resûlü'nü (sav) korumak için canlarını feda edebilecekler miydi? Efendimiz, benzer daha pek çok soruya cevap arıyordu. Medinelileri ve Medine'nin yapısını tam olarak kavramadan tepkileri ölçüp dengeleri kurmadan ve tam bir güvenlik sağlamadan ailesini Medine'ye getirmek istemiyordu. Yoksa Medineliler, Efendimize:

-Hemen kendi evlerimizden daha güzel bir ev yapalım, demişlerdi.

Allah Resûlü (sav) henüz Medine'nin içine gitmeden Küba'da kaldığı günlerde, her gece bulunduğu ev taşlanmış, korkutulmaya çalışılmıştı. Ensarın hicret eden Müslümanlara kapılarını sonuna kadar açtığını gören Yahudi, müşrik ve münafıklar tek bir yaydan çıkan ok gibi birleşerek açıkça olmasa da Müslümanların karşısına dikilmişlerdi. (Küfür tek millettir-Hadis-i şerif ) Her yönden onları sıkıştırarak davet daha da büyümeden onu yok etmek istemişlerdi. Bunun için Müslümanlar uzun süre, silahları ile yatıp kalkmışlardı.

Zor da olsa sayılı günler gelip geçmişti. Allah Resûlü (sav) yedi ay Ebû Eyyûb el-Ensârî'nin evinde misafir olarak kaldı. Bu arada Mescid-i Nebevi yapılmış, onun yanında Allah Resûlü'nün (sav) kalacağı odalar inşa edilmişti.

Allah Resûlü (sav) ailesini getirecek ortamı hazırlayınca Zeyd b. Harise ile Ebû Râfi'yi yanına çağırarak onlara Mekke'ye gidip orada kalan ailesini getirmelerini emretti. Zeyd b. Harise, Hz. Fatıma, Hz. Ümmü Gülsüm ve Hz. Sevde Annelerimiz ile kendi eşi Ümmü Eymen ve oğlu Üsâme'yi de yanına alarak yola çıktı. Hz. Ümmü Gülsüm ve Hz. Fatıma Annemiz amcaları Hz. Abbas'ın develerine bindiler. Kafile Kudeyd mevkiine gelince Zeyd b. Harise üç deve satın alarak, kutlu yolcuları onlara bindirip, Medine'ye doğru yola devam etti. Kureyşliler Müslümanları Mekke'den hicret etmek durumunda bırakmalarına rağmen, bazıları hâlen onlara kötülük yapma düşüncesinden kurtulamamışlardı.

İbn-i İshak'ın bildirdiğine göre; “Allah Resûlü'nün (sav) ailesi hicret ederken yolda Huveyris b. Nukiz adında bir Mekke’liye rastladılar. Müslümanlara kötülük yapmaktan zevk alan bu zalim, Hz. Fatıma ve Hz. Ümmü Gülsüm Annelerimizin devesini dürtüp ürküterek annelerimizin yere düşmelerine neden oldu.”

Hicret, hiçbir insanın kolay kolay kabullenemeyeceği kadar zor bir ayrılıktı. Buna bir de zalimlerin zulmü eklenince dayanılmaz hâle geliyordu. Ama onlar, mücadele ile büyümüş, inanılmaz zulümler görmüş, onlara sabretmiş, iradeleri çelikleşmişti. Buna da sabrederek çölleri aşıp Medine'ye, dinlerini özgürce yaşayacakları İslam yurduna gittiler. Medine'ye vardıklarında Ensar hanımları onları karşılayarak evlerine misafir etti. Onları güzel bir şekilde ağırladılar. Dinlendikten sonra, kendileri için yapılan eve yerleştiler.

Mücadele Devam Ediyor

Allah Resûlü (sav) Mekke'de başladığı İslam davet mücadelesine Medine'de de aynen devam etti. Ancak burada mücadele şekli daha farklıydı. Allah Resûlü (sav) Medine'de bir taraftan sahabelerini yetiştiriyor, bir taraftan İslam Devleti'nin temellerini atıyordu. İnsanlığa örnek olacak bir nesil yetiştiriyordu. Bir taraftan sahabeleri ile gelecek nesillere örnek bir yaşantı ortaya koyarken bir taraftan da İslam'ı yok etmek isteyen müşriklerle savaştı. Bütün bunlara yakından şahit olan Hz. Ümmü Gülsüm Annemiz, bu dönemde de öne çıkmadan yine hizmet etmeye devam etti.

Medine'ye gelişlerinin üzerinden daha bir yıl geçmeden ablası Rukiyye vefat etti. Ablasının ölümü onu derinden sarstı. Özellikle Allah Resûlü'nün (sav) o sırada Bedir'de müşriklerle savaşıyor olması, onu daha çok üzdü. Annemiz, Hz. Rukiyye vefat edince öksüz kalan dört yaşındaki oğlu Abdullah'la yakından ilgilendi. Allah Resûlü (sav) geldikten sonra Abdullah'ı yanına alınca elinden geldiğince ona annesini aratmamaya çalıştı.

İlahî Emir ile Yapılan Evlilik

Hz. Rukiyye vefat edince Hz. Osman çok sevdiği eşini kaybettiği için oldukça üzüldü. Ama onu daha fazla üzen bir şey daha vardı. Allah Resûlü (sav) ile olan akrabalık bağlarının fiilen kesilmiş olması onu âdeta yıkmıştı. Üzüntüsü dışına vurmuş, hasta gibi dolaşıyordu. Bunun için Hz. Rukiyye'nin vefatından sonra kendisine yapılan evlilik tekliflerinin hepsini reddetti.

Said b. Müseyyib'den rivayet edilir; “Hz. Rukiyye'nin vefatından sonra bir gün Allah Resûlü (sav) Hz. Osman'ı gördü. Çok üzgün ve hüzünlüydü. Sessiz sessiz ağlıyordu. Allah Resûlü (sav):

-Niçin bu kadar üzgün görünüyorsun? Niçin ağlıyorsun?

-Ya Resûlallah! Benim başıma gelen kimin başına geldi? Yanımda olan Allah Resûlü'nün (sav) kızını, canımdan bir parçayı kaybettim. Sizinle olan bağlarım kesildi.

Allah Resûlü (sav) bir an durakladı. Sonra:

-Ey Osman! Bak işte Cebrail (a.s.) yanı başımda. O bana; Allah'ın benden seni, Rukiyye'nin ve kabilesindeki hanımların mehri kadar bir mehirle Ümmü Gülsüm ile evlendirmeni emrettiğini söylüyor, buyurdu."

Hayırlı Hanım

Hz. Rukiyye vefat ettikten bir süre sonra, Hz. Ömer, ne zaman Hz. Osman'a rastlasa onu sürekli üzgün bir hâlde görüyordu. Evlenirse üzüntüsünün gideceğini düşündü. Bir gün yanına giderek:

-“Eğer istersen seni kızım Hafsa ile evlendireyim” dedi.

Teklif çok güzeldi. Ancak Hz. Osman Allah Resûlü (sav) ile olan akrabalık bağının kesilmesine dayanamıyordu. Ayrıca Efendimizin Hz. Hafsa ile evlenmek niyetinde olduğunu biliyordu. Bunun için:

-“Biraz bekleyeceğim, ey Ömer” diye cevap verdi. Böyle bir cevap beklemeyen Hz. Ömer, biraz üzüldü. Ancak bir şey söylemeden yanından ayrıldı.

Daha sonra Hz. Ebû Bekir'i görünce, ona kızı Hafsa ile evlenmesini teklif etti. O da susup ona cevap vermedi. Çok sevdiği iki arkadaşından da olumlu cevap alamayan Hz. Ömer buna bir anlam veremedi. Allah Resûlü'nün (sav) yanına giderek durumu ona anlattı. Hz. Ömer'i dinleyen Allah Resûlü (sav) onu teselli ederek:

“Hafsa Osman'dan daha hayırlı biri ile Osman da Hafsa'dan daha hayırlı biri ile evlenecek” buyurdu.

Allah Resûlü (sav), Hz. Osman Efendimiz'den daha hayırlı olarak kendisine, Hafsa Annemiz'den daha hayırlı olarak da Ümmü Gülsüm Annemiz'e işaret ediyordu.

Düğün

Hz.Ümmü Gülsüm Annemiz, Hz. Rukiyye'nin vefatından bir süre sonra, hicretin üçüncü yılının başında Rebîü'l-Evvel ayında Hz. Osman ile evlendi.

Hz. Ümmü Gülsüm’e, Allah Resûlü'nün (sav) eşleri ile Hz. Fatıma ve Zeynep Annemiz, evlilik hazırlıklarında ona yardımcı oldular. Ayrıca Allah Resûlü (sav), kızının evliliğe hazırlanması için Ümmü Eymen annemizi özel olarak görevlendirdi. Ona:

-Kızım Ümmü Gülsüm'ü düğün için hazırla! buyurdu.

Düğün Allah Resûlü'nün (sav) emirleri doğrultusunda gerçekleştirildi. Dualar yapıldı, yemekler yenildi.

Hz. Osman Efendimiz, Hz. Rukiyye Annemiz ile olduğu gibi Hz. Ümmü Gülsüm Annemiz ile de çok mutlu oldu. Çok ahlaklı ve hizmet ehli biri olan Hz.Ümmü Gülsüm, eşi ve kardeşinden ona yadigâr kalan oğlu Abdullah ile de çok iyi bir şekilde ilgilendi. Çevresini ihmal etmediği gibi onları da ihmal etmedi. Hz. Ümmü Gülsüm’ün çocuğu olmamıştır. Allah Resûlü (sav) bütün kızları gibi Ümmü Gülsüm ile de yakından ilgileniyordu. Düğünden üç gün sonra ziyaretine gitti. Kapıyı çalıp eve girdi. Kızının hâl ve hatırını soran Efendimiz ona:

-Eşini nasıl buldun?

Hz. Ümmü Gülsüm onunla çok iyi anlaştığını ifade ederek:

-O çok iyi bir eş, dedi.

Allah Resûlü (sav) kızına eşine çok iyi davranmasını tavsiye buyurarak:

-O atan İbrahim (as) ve baban Muhammed'e en fazla benzeyen kişidir, dedi.

Hz. Ümmü Gülsüm eşi ile çok iyi anlaşır, onun dünyanın en faziletli kişisi olduğuna inanırdı. İnsanlardan Hz. Ali'nin sahabelerin en faziletlisi olduğunu söylediğini duyduğunda, bunu kabul etmeyerek kendi eşinin daha faziletli olduğunu söylerdi. Bir gün Allah Resûlü'ne (sav) gelerek sordu:

-Ya Resûlallah! Fatıma'nın eşi benim eşimden daha mı faziletli? Allah Resûlü (sav) bir süre sustu. Sonra şöyle buyurdu:

-Ben seni Allah ve Resûlü'nü seven ve Allah ve Resûlü tarafından sevilen biri ile evlendirdim.

Aldığı cevaba sevinen Hz. Ümmü Gülsüm Annemiz, Allah Resûlü'nün (sav) yanından ayrıldı. Allah Resûlü (sav) Annemizin arkasından seslenerek:

-Buraya gel kızım!

Annemiz Allah Resûlü'nün (sav) yanına gelince:

-Sana ne söyledim?

-Beni Allah ve Resûlü'nü seven, Allah ve Resûlü'nün de kendisini sevdiği kişi ile evlendirdiğini söyledin.

-Evet, aynen öyle, hatta sana bundan daha fazlasını söyleyeyim mi? Cennete girdiğinde onun yerinin, tüm sahabelerimden daha yüksekte olduğunu görürsün.

Giyimine kuşamına dikkat eden Hz. Ümmü Gülsüm annemiz, eşi varlıklı olduğu için o günkü şartlarda bu konuda hiç zorlanmazdı.

Abdullah'ın Vefatı

Hz. Rukiyye'nin vefatından sonra, yeğeni Abdullah ile yakından ilgilenen Hz. Ümmü Gülsüm, evlendikten sonra ona çok iyi annelik yaptı. Ancak Allah Resûlü'nün (sav) oğulları gibi onun da ömrü fazla uzun olmadı. Hicretin dördüncü yılında, altı yaşında sokakta oynarken bir horoz, gözünü gagaladı. Yüzü çok fena parçalanan Abdullah Efendimiz'in yarası her geçen gün daha da kötüleşti. Acılar içinde kıvranarak vefat etti.

Allah Resûlü (sav), Hz. Ümmü Gülsüm Annemiz, hatta tüm Müslümanlar Abdullah için ağladılar. Allah Resûlü (sav) onu son yolculuğuna uğurlarken kucağına alıp sarıldı, ağlayarak:

-“Allah ancak merhamet eden kullarına merhamet eder” buyurdu.

Cenaze namazını bizzat kendisi kıldırdı. Oğlunun kabrine inen Hz. Osman onu bizzat kendi elleri ile kabre koydu.

Hz. Ümmü Gülsüm Annemizin Vefatı

Hz. Osman ile altı yıl mutlu bir evlilik geçiren Hz. Ümmü Gülsüm 28 yaşında, Hicretin.9 yılında vefat etti. Küçük yaştan beri yaşadığı sıkıntılardan bedeni yorgun düşmüştü, çok zayıflamış ve hastalanmıştı. Bir gün hastalığı iyice artmıştı. Cariyesi Ümmü Ayyaş, yanına girdiğinde Annemizin vefat etmek üzere olduğunu anladı. Hemen Mescid-i Nebevî'ye koştu, orada bulunanlara Hz. Ümmü Gülsüm'ün son nefesini vermek üzere olduğunu söyledi. Hz. Osman Efendimiz koşarak eşinin yanına gitti. Sevgili eşi son nefesini vermek üzereydi. Eşine şefkatle:

-Ey Ümmü Gülsüm! Ey Ümmü Gülsüm, derken o rahmet deryasına çoktan dalmıştı.

Allah Resûlü (sav) ve sahabeler, Hz. Osman Efendimiz'in hemen peşinden annemizin kapısının önüne geldiler. Allah Resûlü (sav) içeri girdi. Kızının vefat ettiğini görünce kalbi şerifleri mahzun oldu, gözlerinden yaşlar boşandı. Hz. Osman çok üzgündü. Peygamber Efendimiz (sav): “Eğer on tane daha kızım olsaydı onları birer birer Osman’a nikâhlardım” buyurarak, Hz. Osman’ı taltif etmiştir. Hz. Peygamber Efendimiz’in (sav) iki kızı ile evlenme şerefine erdiği için de kendisine “zü’n-nûreyn” (iki nur sahibi) unvanı verilmiştir.

Hz. Ümmü Gülsüm'ü, Allah Resûlü'nün (sav) emri ile Esma binti Ümeys, Efendimizin halası Hz. Safiyye ve ensar hanımlarından Ümmü Atiyye yıkadı. Efendimiz kızının yıkayacak olanlara onu üç beş kere ve daha çok yıkamalarını, yıkanırken onun naşının üzerinin yeşil hurma dallarıyla örtülmesini emir buyurdu.

Cenazeyi yıkanıp kefenlendikten sonra Allah Resûlü (sav) kızının namazını kıldırdı. Sonra Bakî Kabristanı'na götürüldü.

Enes b. Mâlik anlatır:

“Ümmü Gülsüm defnedilirken Allah Resûlü (sav) kabrinin yanı başında oturmuştu. Gözlerinden yaşlar boşanıyordu. Yanındakilere şöyle seslendi:”

-İçinizden kim bu gün hanımına yakın olmadı?

Ebû Talha:

-Ben.

-Kabre sen in!

Allah Resûlü'nün (sav) emrini yerine getiren Ebû Talhâ kabre indi. Onunla birlikte Hz. Ali, Üsâme ve Fadl b. Abbas Efendilerimiz de kabre indiler.

Rabbim kendilerine Rahmet eylesin, bizleri de şefaatlerine nail eylesin.

Allah’a (cc) emanet olunuz.


Yararlanılan Kaynaklar

Hilal Kara, Abdullah Kara, Hanım Sahabeler Ansiklopedisi, Nesil Yayınları, İstanbul, 2008

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Işık Yayınları, İstanbul, 2008.

M. Yusuf Kandehlevi, Çeviren: Ali Arslan. Hayâtü’s Sahabe, Merve Yayınları, İstanbul

Mehmed Emre, Büyük İslam Kadınları ve Hanım Sahabeler, Çelik Yayınevi, İstanbul

 

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2011 MAYIS SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort