JoomlaLock.com All4Share.net

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ EYLÜL 2017 SAYISI ÇIKTI

Eylül 2017

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...

 

Gülzâr-ı Hâcegan Dergisi'nin EYLÜL 2017 sayısı çıktı.

 

HÂCE HAZRETLERİ’NİN (ksa) “MAHŞERDE PİŞMANLIK DUYMAYACAĞIMIZ KİŞİLERLE DOSTLUK KURMALIYIZ” Başlıklı sohbetlerinde:

''Sual: Efendim, sadatı kiramın hesap gününde etbaının arkadaşı olacağı, onu birçok konuda koruyacağı ve biiznillah şefaat edeceği tasavvuf kaynaklarında ve sohbetlerimizde geçiyor. Sohbette buyurduğunuz ayeti kerimede “Kişinin kardeşinden, annesinden, babasından, eşinden ve çocuklarından kaçacağı gün” (Abese,34-36) buyrulurken Cenabı Hak herkesi sayıyor ama kişinin mürşidini saymıyor... Siz bu içerikli sohbetleri pek yapmıyorsunuz. Bu açıdan şefaat ve kişinin gayreti bağlamında değerlendirdiğimizde bunun dengesini kişi nasıl ayarlamalı?

Cevap: Belki de bu tip şeyler son dönemler birileri tarafından biraz daha dillendirilir olmuş. Şefaatin, kabir azabının reddi, velayetin olmadığı dolayısıyla kimsenin kimseye bir faydasının olamayacağı... Akideyi tashihten öte sanki müminlerin canını acıtma adına yapılan reddiyeler… Değişik vilayetlerden gelen arkadaşlardan işitiyoruz bu tip kişilerin kafa bulandırmak için Müslümanlara gelip “Peygamberimiz hangi mezheptendi?” gibi saçmalık ifade eden sorular sorması… Tükürük mırdar değil mide bulandırır, derler. Peygamberin mezhebini sorarak insanı mezhepler hakkında şüpheye düşürmeye veya mezhebin olmadığını anlatmaya çalışıyorlar. Daha buna benzer günümüzde birçok konular işleniliyor ve dediğimiz gibi bunlar artık çok fazla konuşulur olmuş... Bu hatta o kadar ileri boyutlara gidiyor ki bazı Peygamberlerin bile reddine, inkârına kail olmuş o insanlar. Yani Âdem diye bir peygamberin olmadığını, Âdem ifadesinin insanlığın genel ismi olduğunu; Davud diye bir peygamberin, Zebur diye bir kitabın olmadığını, o gün Davud isimli bir şair olduğunu onun Zebur diye bir şiir kitabı yazdığını iddia ediyorlar. İş bu noktalara kadar vardırılmış. Böyle şimdi isim isim peygamberleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlar… 

Kimilerine göre hiçbir kitabın kutsal bir metin olmadığını kimilerine göre de Kur’an-ı Kerim’in Allah kelamı olmaktan ziyade bir meleğin kelamı olma ihtimalinin daha fazla olduğunu, daha önce de sizlerle konuşmuştuk. Çünkü Kur’an’ın içinde birçok tekrar var. Misal Kur’an’da ayet olarak bir tane besmelei şerif var ama her surenin başında besmele var. Bazı imamlara göre her surenin başındaki besmele ayetten. Bunları tekrar kabul ediyor ve diyor ki bunlar Cebrail’in ifadeleri Allah’ın ifadesi değildir. Allah’a ait olan ifade “ اِنَّهُ مِنْ سُلَيْمٰنَ وَاِنَّهُ بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِۙ” (Neml, 30) diğerleri Cebrail’in ifadesidir. Misal Rahman suresinde “فَبِاَيِّ اٰلَٓاءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ - O halde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz?” bir tekrar var. Bunların Allah’a ait olamayacağını melek ifadesi olduklarını yani Cebrail’in ifadesi olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu söylüyorlar. Kimilerine göre böyle bir iddia var. 

Kimilerine göre vahyin elimizdeki bu mevcut kitap halinde olanın olmadığını, vahyin Peygamberin kalbine nazil olan hakikatin olduğunu bu Kitabımızda bulunan ifadelerin Peygamber’e ait olduğunu yani Peygamber kalbine gelen manaya kelime elbiseleri giydirerek zahire sunmuştur. Dolayısıyla bunlar vahyin kendisi değildir. Yani biz bunların üstünde yorum yapabiliriz, bunları değiştirebiliriz. O manaya sadık kalma -Peygamberin kalbindekini nasıl tespit edebileceksek- sadedinde bunları değiştirebiliriz. Kimilerine göre abdestsiz Kur’an okuyabiliriz çünkü abdestsiz Kur’an’a tutulmaz ayeti önce, abdest ayeti daha sonra gelmiştir, bunların birbiriyle alakası yoktur. Abdest ayeti hikmetini bildirmiştir; namaza kalkacağınız zaman elinizi, kolunuzu, yüzünüzü ayaklarınızı vesaire azalarınızı yıkayın emri vardır. Bu namaza aittir. Onun için de Kur’an okurken abdest almaya gerek yoktur. Veya farklı, büyük bir temizlik bayan ve erkek için şart değildir. Yani cünüp bir insanın da renkli olan bir bayanın da Kur’an’dan mahrum olamayacağı, Kur’an okuyabileceği… bu gibi yaklaşımlar var. 

Bir yandan İslam’a olan edebi ortadan kaldırarak ibadetlerin ruhunu bozmak; bir yandan şefaati, manevi yardımı, tasarrufu reddedip Müslümanların birbirine güvenlerini sarsmak, birbirlerinden itimatlarını bozmak… Bunlar şimdi çokça söyleniliyor. 

Bir taraftan da Kur’an-ı Kerim’i farklı bir şekilde tahrife çalışmak; mukaddes metin olmadığını, melek kelamı olduğunu, Peygamber tarafından söylenmiş olabileceğini… Böyle kılçıklarla yuvarlak hesap iki milyar insanın bu anlamdaki vahdetini, inanç birliğini sarsmak istiyorlar. Daha sonra bunları kendi istedikleri gibi yönlendirmek, şekillendirmek, yönetmek… bunu da görüyoruz. 

Bunu dini, ilmi sahada böyle yaptıkları gibi ekonomik ve siyasi sahada da Müslümanları kamplara bölmeye çalışıyorlar. Dün Suriye’yi kuşatmışlardı, bugün Katar’ın başına bela olmaya kalkıyorlar, yarın kim bile sırada kim var? İslam’ı savunan, İslam’a inanan bütün toplulukları bir bozguna uğratma gayretindeler. 

Buna artık Müslümanların inananların gerçekten inancını yaşamak isteyenlerin bir şekilde dur demesi lazım. Bize bin beş yüz seneden beri gelmiş, intikal etmiş hakikatlere bir şekilde sahip çıkmamız lazım. Mademki bize Rabbimiz buyuruyor ki “Ümidinizi yitirmeyin?” (Zümer,53), bu ümit bizde sadece uhraya yönelik olmamalıdır. Biz ahiret bazında nasıl ki Allah’tan ümitsiz olmamamız gerekiyorsa dünyada da bu zalimlere bunların zulümlerine, hilelerine karşı Allah’tan ümidimizi koparmamalıyız. Ve bilmeliyiz ki Allah-u Teâla bize dünyada da bunlara karşı yardım edecek. Bunların sayısının çokluğu bizi ürkütmemelidir. Mademki Rabbimiz buyurmuş nice azlar; samimi, doğru, Hakla birlikte azlar çoklara galiptirler, çokları alt edebilirler -Peygamberler tarihinde, İslam tarihinde bunun örneklerini çok net bir şekilde görüyoruz.- öyleyse biz bu azınlığımızdan dolayı çekinmemeliyiz, korkmamalıyız, ümitvar olmalıyız. Yapacağımız şey yeter ki biz Allah’ın ipine sımsıkı sarılalım. Uçuruma düşecek bir adam tam düşeceği esnada bir kayaya yapışabilse, bir ağaç dalına tutunabilse o adam o dalı, o kaya parçasını nasıl ki bütün varlığıyla tutar -çünkü aşağısı uçurum düşse hiçbir parçası bulunmayacak- bugünün Müslümanı Kur’an’a, sünnete ve müslümanların birliğine böyle yapışmalı... '' Buyuruyorlar.

 

Netice-i Meram bölümünde Abdülkadir Visâlî; “Kurban İbadeti ve Mahiyeti” ve Tamer Doymuş; “Ve Ona Büyük Bir Kurbanı Fidye Olarak Verdik” başlıklı makalelerini okuyucularımızla paylaşıyorlar.

DERGİMİZİN DİĞER YAZILARI İSE ŞÖYLE:

 

Vahdettin Şimşek - Allah'a (cc) Yakınlık

Sâlik-i İrfân - Ehli Sünnetin Fitne Dönemlerine Bakışı

Veysel Özsalman - Sıla-i Rahim

Yusuf-i Kenan - Çocuklarda Aidiyet Duygusu

Yusuf Fuad - Müslüman İçin Hayır Yollarının Çokluğu

İrfan Aydın - Amerika Ne Yapmak İstiyor?

Fatih Yıldızlı - İyi ki Varsınız Onbeşliler (Eren'ler)

Yıldırım Karagöl - Medeniyet Dediğin Tek Dişi Kalmış Canavar

Şeb-i Vuslat - Dil ve Afetleri ''Övmek''

Mine Şimşek - Peygamber Olup Olmadığında İhtilaf Bulunan Kimseler -2

Gönül Pınarından - Gönüllerin Neşesi Sohbet

 

Rabbimiz Celle ve Âlâ cümlesinden razı olsun, ümmet-i Muhammed’i müstefid kılsın. Âmin…

“Mü'minin Hayatı Ta’lim, Tatbik Ve Tebliğden İbarettir” anlayışıyla hizmetine devam eden Gülzâr-ı Hâcegân Dergisi’nin bir sonraki sayısında buluşmak üzere Allah'a emanet olun...

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort