JoomlaLock.com All4Share.net

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİMİZ 100. SAYISI ETKİNLİĞİ

gulzari hacegan dergisi 100 sayi programi 1

Gülzâr-ı Hâcegân Dergimiz 100. Sayı Enkinliği

Sayı : 101 - Mayıs 2016

 

Gülzâr-ı Hâcegân Dergimiz 100. Sayı Etkinliği

 

“Mü’minin hayatı tatbik, talim ve tebliğden ibarettir.” düsturuyla Gülzâr-ı Hâcegân dergisi olarak 9 yıl önce başladık bu kutlu yolculuğa. Bu yolculuğun adı hikmetti, marifetti, irfandı. Bu yolculuk muhabbetti. 

Müslümanların derdini dert edindik kendimize. Derdimiz aynı zamanda devamızdı bizim. Bilginin artıp irfanın azaldığı, aklın karşısında kalbin zayıfladığı bir dönemde Müslümanlara irfan, müminlere gönül olalım istedik.

Sünneti Seniyye’nin kolayca terk edildiği bir dönemde, Sünneti yaşatmanın Peygamber Efendimiz’i yaşatmak olduğunu anlatalım istedik. Gül’ün kokusunu unutanlara O’nun (sav) kokusunu hatırlatalım istedik. 

Ravza-i Mutahhara, Peygamber Efendimizin (sav) gül bahçesi, cennet bahçesi… Bu bahçede nice güller yetişti. Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz.Osman, Hz. Ali, Hz. Hamza, Hz. Musab ve daha niceleri bu bahçenin en güzel gülleriydi. 

Gülzâr-ı Hâcegân, Hâcegân’ın gül bahçesi anlamında… 

Çölleşen dünyamıza Asrısaadetin gül bahçesini anlatma ve yaşatma gayesiyle çıktık yola. Ashabı Kiram gökteki yıldızlar gibiydi. Hepsi de bizim kurtuluş yolumuzdu. O yıldızlardan bir tanesi Hz. Mikdat (ra). Bedirde, “Ya Rasulallah, Sen atını denize sürsen ardından geliriz.” demişti. Bugün biz de, “Ya Rasulallah, Sen’in izini asla bırakmayacağız.” diyoruz. 

Uhud’da Sana gelen oka başını uzatmıştı ashab. Ya Rasulallah, bugün Sana çirkin sözlerle saldırıyorlar. Bizler Sana saldırmaya, Sen’i incitmeye cüret edenlerin karşısında Hayber fatihi Hz. Ali (kv) misali dimdik duracağız. 

Gülzâr-ı Hâcegân dergisi olarak bizler; fesadın, nifağın, şirkin karşısında Muhammedî imana sahip bir kale gibi duracağız. 

Din kavramlarıyla ayakta durur. Kavramların içini boşalttığımızda dinin hakikati adına yaşanılacak bir şey kalmaz. Dinin kavramlarının insan-ı kâmillerde sarsılmaz bir kale gibi, dimdik ayakta durduğunu göreceksiniz. Bu kale dinin kalesidir. Bu kaleyi topla, tüfekle yıkamazsınız. Küfrün ve fitnenin karşısında anlayışıyla, yaşamıyla, ahlâkıyla, imanıyla dimdik ayakta duran kaleler… Allah dostları…

Gülzâr-ı Hâcegân dergisi olarak ilk sayımızdan itibaren hem Türkiye’nin hem de Erzurum’un yetiştirdiği güzel insanları tanıttık. 

Abdulkadir Geylani’yi, Şah-ı Nakşibendi’yi ve Hasan Şazeli Hazretlerini anlattık.

Abdulhakim Bilvanisi’yi (ks), Ahmed Haznevi’yi, Muhammed Diyauddin Hazretlerini anlattık.

Erzurumlu İmam Efendi’yi, Alvarlı Muhammed Lütfi Efendi’yi, Hacı Salih Efendi’yi anlattık.

İmam Efendi ki, bir sabah ezanıyla tüm Erzurum’u, Rus’a karşı ayaklandırmıştı. İnanıyoruz ki, o ezanın tesiri hala devam etmektedir. O gün düşman; Rus’tu, Ermeni’ydi. Bugün ise nefs, şeytan, dünya ve kötü arkadaş hiç olmadığı kadar daha tehlikeli. Allah dostlarının imanını, anlayışını, ahlakını anlattık ki, bugünkü gafletimizden uyanalım. 

Nakşibendiliğin günümüzdeki manevi büyüklerinden olan, ömrünü ilme adamış ve bu ilmini insanların irşadına sunmuş olan Seyyid Mevlana Yakub Haşimi Hazretleri’nin, mutad vakitlerde yaptıkları sohbetleri Gülzâr-ı Hâcegân dergisinin okuyucularına ulaştırmanın gayreti içinde olduk. 

Sohbetlerin insanın eğitiminde, olgunlaşmasında ve kemale gelmesinde önemi çoktur. İnsanlığın yıldızı olan Ashabı Kiram sohbetle yetişti. Gönül insanları hep sohbetle yetiştiler. Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri “Hamdım, piştim, yandım.” dediği hayat merhalesini sohbetle yaşamıştır. Müslümanların bugünkü manevi rahatsızlıkları sohbetsiz kalmalarındandır. Gülzâr-ı Hâcegân dergisi olarak Müslümanlara musahib olalım istedik.

Batının teknolojisi karşısında acizliğe düşen, kimliğini unutan ve en acısı da kimliğinden utanan Müslümanlara İslam’ın izzetini ve hayat kaynağı olduğunu anlattık hep. Nefsin ve şeytanın karşısında yalnız kalan Müslümanlara bir dost eli, bir can simidi olduk.

Gülzâr-ı Hâcegân dergisi olarak tasavvufun kerametlerle dolu mistik bir yol değil; islam, iman ve istikamette sebat yolu olduğunu anlattık.

Allah’tan (cc) uzaklaşanlara, Yüce Mevla’yı göklere çıkarıp sonra ulaşamayanlara; Rabbimiz’in bize bizden yakın olduğunu hatırlattık.

Sevgiyi, aşkı unutan Müslümanlara; ilahi aşkı, nebevi muhabbeti anlattık. Tasavvufun aynı zamanda bir aşk yolu olduğunu anlattık. Bizim gittiğimiz yol “Rah-i aşk”tı.

Rah-i aşk; aşkın yolu anlamında. 

Gülzâr-ı Hâcegân camiası olarak “Rah-i aşk Yayıncılık” adıyla insanlığa ve tüm Müslümanlara kavi bir iman, sahih bir anlayış ve ilahi aşk kazandıracak eserler yayınlamanın gayretinde olduk.

Yayınevimiz; iman dolu gönüllerden, siz değerli okuyucularımızın gönüllerine en temiz bilgiyi aktarmanın şuuruyla hizmet vermeyi kendine ilke olarak kabul etmiştir.

“Râh-i aşk Yayıncılık” akıllara ve kalplere hitap ederek niçin müslüman olduğunu bilen ve bildiğini yaşamaya gayret eden müslümanların yetişmesi için bir ilim ocağı olmanın derdiyle yayın hayatını devam ettirmeyi kendine şiar edinmiştir.

Yayınevi olarak çıkaracağımız eserlerle “gönül mektebi” oluşturmanın gayreti içerisinde olacağız. Bu “gönül mektebi” gönüllerin Allah ve Rasulü’nün sevgisiyle dolmasını, akılların Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye ışığıyla beslenmesini, amellerin salihleşmesini ve imanların kavileşmesini arzulamaktadır.

Gülzâr-ı Hâcegân camiası; kimi zaman Daru’l Erkam, Ashabı Suffa misali islamın öğretildiği bir mekteb oldu. Kimi zaman bir dergah oldu. Gönülleri sevgiyle buluşturan bir derya oldu.

Bazen derdimizle, ırmaklar gibi çağladık, coştuk. Zalimlerin karşısında Hüseyin olduk. Hüseynî duruşu anlattık Müslümanlara. 

Bazen Mevlana gibi, Yunus gibi “Yaratılanı, Yaratandan ötürü sevmeyi” anlattık. 

Hz. Ebubekir misali cesedimiz cehennemi kaplasın istedik. Salebe gibi dünyevileşmekten korktuk. Hz. Sevban gibi O’ndan (sav) ayrı kalmanın hüznünü yaşadık. Mescidi Nebevi’deki kütük gibi ağlamak, küheylan gibi kendimizi sevgilinin yoluna feda etmek istedik. Muhammedsiz (sav) bir hayatı bütün bütün zlümt gibi gördük. O’nun (sav) nurunu kararan dünyalarımızın Güneş’i diye anlattık. 

Yeryüzünün en değerli hazinesi insan. Gülzâr-ı Hâcegân dergisi olarak “Gül” neslinin devamı olacak insan yetiştirmenin gayreti içinde olduk ve olacağız inşaallah.

Bu derdimiz; gönümüze ve dergimize sığmadı. İmam Efendi Derneği ve Gülzâr-ı Hâcegân dergisi işbirliğiyle “Gülzâr-ı Hâcegân Camii ve Külliyesi” inşaatına başladık. 

Güzel insanlar, güzel mekanlarda yetişir anlayışıyla külliyemizin mimarisi hem asri, hem Osmanlı mimarisi hem de Mescidi Haram’ın mimarisinden esinlenilerek oluşturulmuştur. 

Külliye içerisinde caminin yanı sıra, İslami ilimlerle birlikte günümüze ışık tutan bilimsel araştırmalarınıza zemin olabilecek bir medrese, sohbet ve ilmi çalışmalarınızı yapabileceğiniz imkanların sunulduğu bir konferans salonu, ilmi araştırmaları yapıp kendinizi geliştirmenize katkı sağlayacak bir kütüphane, yavrularımıza aile sıcaklığını sunmayı arzuladığımız, teknolojik imkanlarla donatılmış temiz ve ilkeli işletmeciliğiyle öğrenci yurtları, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” düsturuyla hareket edilerek ihtiyaç sahiplerine yemek ikramı yapılacak bir aşevi bulunmaktadır. Gülzâr-ı Hâcegân Camii ve Külliyesi bütün bu imkanlarıyla, Erzurum’umuza ve tüm müslümanların hizmetine sunulacaktır.

Erzurum ili Yakutiye ilçe sınırları içerisinde inşa edilen ve bünyesinde birçok sosyal hizmetin yapılabileceği külliyemizin inşaatının yüzde 60’ı tamamlandı.

Külliyemiz yaklaşık 3500 m2’lik alana kurulmuş ve kapalı alanlarında 1500 kişi aynı anda huzurla ibadet edebilecek.

İnşaat devam ederken hizmetlerimiz de başlasın istedik. Camimizin bir bölümü geçen yıl ibadete açıldı. İnanıyoruz ki camilerimiz; Kabe’nin, Ravza’nın birer şubesi olur ve oraların kokusunu taşır bize.

Mescidlerimiz gönüllerimizdeydi bizim. Çoktan inşa edilmişti gönüllerimizde. Gönüllerimizdeki sevgi külliyenin harcıydı, tuğlasıydı, betonuydu… Orayı sımsıcak yapan kalplerimizdi.

Mescid yapıldıktan sonra bizim her şeyimiz oldu. Orada ibadet ettik, orada okuduk, orada sohbetleştik… Mescid hayattı bizim için. Bir nurdu gönüllerimizi aydınlatan… Zikirle, ibadetle ve ilimle cennet bahçesine çevirmekti arzumuz…

Ataullah İskenderi Hazretleri, “Kişi, Hakk’ın yanındaki değerini bilmek istiyorsa gönlündeki sevgilere baksın ve Allah’ın (cc) onu neyle meşgul ettiğine baksın.” buyuruyor. 

Bizleri kendisine kul olarak yarattığı için ve böyle hayırlı hizmetleri bizlere nasib ettiği için Yüce Mevla’ya şükrediyoruz ve hamd ediyoruz.

Gülzâr-ı Hâcegân camiası olarak hizmetlerismizin başlamasında ve devam etmesinde yaptığı desteklerinden dolayı Hâcegân yolunun büyüklerinden Mevlana Yakub Haşimi Hazretlerine teşekkür ediyoruz.

Dergimizle, yayınevimizle, külliyemizle yürüdüğümüz bu hayır yarışında sizlerin de desteğini bekliyoruz. Gülzâr-ı Hâcegân camiası olarak istiyoruz ki, bu hayırlı hizmetleri hep beraber yapalım…

Gülzâr-ı Hâcegân’dır bu makamı dil kûşa,

İşte ravza-i muhabbet gel azizim bul safa.

Hâce Hazretleri (ksa)

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort