JoomlaLock.com All4Share.net

HAKK’IN KAPISINA MAHVİYETLE GİDİLİR

Maksuduna erdirir
Matlubunu bildirir
Gönlün Hakk’a döndürür
Hâcegân uluları
Hâce Hazreleri (kuddise sırruh)


Hâcegân tekkelerinin mihrabında “İlahi, Ente maksudi ve rıdake matlubi” yazar. Maksadım Sensin ve isteğim Senin rızandır. Bu düstur, bu hedef sohbetle, zikirle, nazarla, himmetle Hâcegân dervişlerinin gönlüne nakış nakış yazılır…

Birçok müslümanın maddi ve manevi menfaat peşinde koştuğu bu zamanda Hâcegân yolunda Allah (cc) rızasını baş tacı yapmış dervişler görürsün…  Onların maksudu Allah, istekleri rızaya ulaşmaktır.


Mevlana Küçük Hüseyin Efendi’ye (ks) olan ilgiyi kıskanan devrinin büyük alimlerinden bir zat gelir. Nereye kadar okudunuz, diye sorar. Mübarek, maksuda kadar okuduk, buyururlar… Maksud medrese derslerinde üçüncü derstir. Emsile, bina, maksud… O zat da çok az okumuşsunuz diyerek çekip gider. O zat kendince havalardadır. Mevlana Hazretleri’nin maksudu başkadır. Bu “İlahi Ente maksudi ve rıdake matlubi”dir.


Hasan Şazeli Hazreleri (ks) alim bir zattır. Üstünde süslü bir cübbesi vardır. Abdüsselam ibni Meşiş Hazretleri’nin (ks) bulunduğu dağa gidip o büyük zatı ziyaret etmek ister. Yolda karşılaştığı bir geyik ona konuşur. Sen O’nun yanına böyle süslü elbiselerle çıkma. Elbiselerini çıkarıp mahviyetle, perişanlıkla huzuruna var ki seni sahiplenip kabul etsin.


“Kafiri getirin, kibirliyi getirmeyin.”buyurmuş büyüklerimiz. Bugün servet, makam, iktidar kibir olmuş insanda…


Evliyaullah Hakk’ın kapısıdır… Bu kapıya varlıkla, kibirle gidilmez… Yoklukla, mahviyetle, edeple gidilir…
Mürşid kapısına ihtiyacınla gel, tevbenle gel, istiğfarınla gel… Zenginliğinle, servetinle, makamınla gelme. Hasan Şazeli Hazretleri’nin (ks) elbiselerinden soyunduğu gibi sen de bütün günahlarından, varlığından soyun. Bir mürşidi kamile gönülden samimiyetle bağlanırsan seni maksuduna erdirir.

Tasavvuf ikili ilişkidir… Bir mürşidi kamile beyat ettiğinde bu ilişki başlar.


Hâcegân yoluna beyatin ilk sözü “Estağfirullah, Estağfirullah, Estağfirullah El Azim…”dir.


Bu duayı, bu zikri diline ve gönlüne alıştır. Bu zikirle gönlün hüzünlensin. Katılaşmış, taşlaşmış kalbin yumuşasın… İşlediğin günahlarla kararttığın kalbini istiğfarla temizlemelisin…


Estağfirullah insanın Rabbine dönmesidir. Affedilmesi için Rabbine yalvarmasıdır. İstiğfar yoksa dilinde ve gönlünde, günde yetmiş kez istiğfar eden Peygamber’imizi (sav) düşün. O tertemizken “Estağfirullah” diyor. Bu gafletimizle, günahımızla halimizi düşünelim… Rabbimizden başka sığınacak kapımız yok. Rabbimizden daha müşfik daha rahmetli kimse olamaz bize. Rabbimize dönelim… Bir adım gelsen on adım gelir sana… Yürüsen koşar Rabbin sana… Korkma… Rabbin seni şeytanın ve zalim nefsinin elinde bırakmaz. İstiğfar Rabbinin kapılarını açarken sana, istiğfarsızlık seni Rabbinden uzaklaştırır.

Bişri Hafi, Rabiatül Adeviyye misali tevbe et ey Müslüman… Sen gönülden istiğfar edersen Rabbin seni tertemiz yapar.


Sen Nasuh misali bir daha dönmemek üzere tevbe et. Ashab da tevbe etmişti. Mescide gelip affedilmek için kendilerini hurma direklerine bağlayıp aç susuz orada beklemişlerdi.

“Biz hangi peygamberi gönderdikse, sırf Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlanmasını dileselerdi ve Resul de onların bağışlanmasını dileseydi, elbette Allah'ı affedici, merhametli bulurlardı.” (nisa-64)    

Tevbeyle başlayan beyatin kulluk ve teslimiyetle devam eder. Yumuşayan kalbin bu dünyadaki asli vazifesine dönebilir. Kulluk, sevgiyle yapılırsa Allah’ın (cc) hoşuna gider. Sevgisiz ibadet kuru bir ağaca benzer. Onda huşu, ihlas, ihsan meyveleri olmaz. Gülzarı Hâcegân’da kulluk sevgiyle sunulur Yüce Mevla’ya. “Yolumuz muhabbet ve aşk yoludur.”buyuruyor Hâce Hazretleri (kuddise sırruh).


Hâcegan tekkesinde sünnete ve Kuran’a aşık gençler yetişir. Bırakın sünneti reddetmeyi, basit görmeyi, bir insan sünnete bakışında edeb hatası yapsa alim olsa ona değer verilmez. Hâcegân dergahının hayat kıstası Sünneti Rasulullah’tır.

Bu mektepte sadece “emsile, bina” okutulmaz... Hâcegân mektebinde iman, ihlas, samimiyet, takva, muhabbet... dersleri okutulup öğretilir. Bu eğitimi ancak ehil olan bir mürşidi kamilden alabilirsin. Kitabi bilgilerle tasavvufun tadı alınmaz. İrşad ancak yaşanarak elde edilen bir güzelliktir. Çayın tadını, elmanın tadını kitaplarda arama. Çayı içerek, elmayı yiyerek tadlandığın gibi tasavvufu da yaşayarak öğren.

Abdülkadir Geylaniler(ks), Şahı Nakşibendler(ks) ve daha nice evliyalar duymuşsun, okumuşsun belki. Okumayla irşadın tadını alamazsın. Ancak bir insanı kamile bağlanıp onu kendine mürşid kabul edersen eğitimin başlar. Sohbetle, zikirle, nazarla, himmetle ve muhabbetle yetiştirilirsin.

Gel el al, tevbe al kurtul, cennete gir anlayışıyla tarikate davet edenler bu yolu anlamayanlardır. İşporta pazarında elmas satıyorlar, haberleri yok. Bir mürşidi kamili tanıyıp O’nun müridi olmak, O’nun arkadaşı, dostu, ihvanı olmak çok değerli bir hazinedir. Bu dünyanın en değerli hazinesidir.

İnsana gösterilen ufuk cennet... Sen Hâcegân yoluna girersen Yunus Emre misali cennete değil Cenabı Hakk’ın zatına davet edilirsin. “Bana Seni gerek Seni” anlayışı “İlahi Ente maksudi” olur hayatında.

Günümüzde tasavvuf ekollerinin birçoğu folklorik kulüplere dönmüş. Aşk muhabbet konuşulur, cezbeden, kerametten dem vurulur. Dergah sanki mistik bir alemdir. Orda aşk sarhoşu olduğunu düşünenler, dergahtan çıkınca ayılıp dünyanın pisliğine dalmaktadır. Bu nasıl aşk... Bu nasıl iman, teslimiyet... Aşkın seni Kuran ve Peygamberimizle buluşturmuyorsa, hayatının, duygu ve düşüncelerinin kıstasını Kuran ve sünnet belirlemiyorsa hangi aşktan bahsedeceksin?

Kulluk mutlak itaattir, buyuruyor Hâce Hazretleri (kuddise sırruh). Teslimiyetiniz “ölü yıkayıcısının elindeki ölü” gibi olmasın, bıçağın önündeki İsmail gibi olsun. Böyle olursan sende Hz.Ali (ra.) misali Allah’ın arslanı motifi çizilir.

Müminin hayatı talim, tatbik ve tebliğden ibarettir, buyuruyor Hâce Hazretleri (kuddise sırruh). Hâcegân yolu kulluğu talim ve tatbik ettirir insanın hayatında. Bu eğitimi almış bir müslümanın yürümesi, konuşması tebliğ olur... Çünkü Mevla onun yürüyen ayağı, tutan eli, gören gözü olmuştur.

Kulluğu güzelleşen müslüman yaşadığı toplumu da güzelleştirmeye çalışır. İslamın nefesini, kokusunu yaşadığı her ortama taşımaya başlar. İmanın boyasını (sıbğatullah) büyük bir cehdle her tarafa yaymaya çalışır. Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi Hazretleri (ks) kendisini ziyarete gelen Şeyh Şamil’e, Hatmeyi terketmeseydiniz Ruslara yenilmezdiniz, buyurmuşlar. Cihadı onu kulluk vazifelerinden alıkoymaz. İbadetini, zikrini, tefekkürünü boşlamaz.

Hâcegan dervişleri Ehli Beyte, Ashabı Kirama, Saadatı Kirama gönülden bağlıdırlar. Onlar Peygamber Efendimiz’den (sav) günümüze kadar gelen bu altın silsileye rabıtayla bağlanmışlardır... Bu silsile onların imanı, aşkı olmuştur.  

“Hak dostlarını dost, düşmanlarını düşman bileceğime Allahu Teala’nın, Rasûli Kibriya’nın ve bütün meleklerin manevi huzurunda ahdederim.”sözü Hâcegân dervişinin mürşidine beyatinin son cümlesidir.

Rabbim, sözümüzü tutmayı bizlere nasib eyle... Sözünden dönen münafıklardan, fasıklardan eyleme... Sana olan kulluğumuzda hep yanımızda ol... Biz mürşidimizin elini tutarken Senin elini tutuyoruz, elimizi bırakma Allah’ım... Rabbim, sevdiklerini bize sevdir, bizi de sevdiklerine sevdir... Amin...                    

Senden gayrısın al benden
Ayırma ben kulun senden
Sevdir bana Seni candan
Hu diyeyim döne döne
(Seyyid Nizamoğlu)


GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ - ŞUBAT 2011 SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR.

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort