JoomlaLock.com All4Share.net

Hz. MARİYE-İ KIBTİYE (r. anha) VE Hz. MEYMUNE binti HÂRİS (r. anha)

HZ. MARİYE-İ KIBTİYE (RA)

Hudeybiye antlaşmasından üç hafta sonra Müslümanlar Medine’ye geldiler. Hz. Peygamber Efendimiz (sav) bu sulh u sükûn devrinde İslam’ı tebliğ ile meşgul oldular. Peygamberliğini bütün dünyaya duyurmak zamanı artık gelmişti. O, bütün âlemlere rahmet olarak gönderilmişti. Hz. Peygamber Efendimiz (sav) Bizans Kayserine, İran Kisrasına, Mısır Mukavkısına, Habeş Necaşisine ve Arap reislerine mektuplar göndermişti.

Hicretin yedinci yılında İslam’a davet mektuplarından birini gönderdiği Mısır hükümdarı Mukavkıs bu mektuba bir cevap ile birlikte bazı hediyeler, Mariye ve Şirin adlarında iki kız kardeşi cariye olarak Hz. Peygamber Efendimiz’e (sav) göndermişti. Elçi olarak gönderilen Hâtıb bin Ebi Beta (ra) dönüşü esnasında yolda İslamiyet’i bu cariyelere anlattı. Hristiyan dinine mensuplar iken bu defa gönülleri İslam’a açıldı ve henüz Medine’ye gelmeden önce, bu dini kabul ettiler. Mukavkıs’ın gönderdiği hediyeler Hz. Peygamber Efendimiz’e (sav)  ulaşınca bu iki kızdan Şirin’i şair Hassan b. Sabit’e verdi. Hz. Mâriye’yi de kendisi aldı ve O’ndan İbrahim adındaki oğlu doğdu.

Hz. Mâriye-i Kıbtiye (ra) Mısır’da Ensina ülkesinde,  Hafın köyünde, Kıbtî bir baba ve Roma’lı Hristiyan bir anneden dünyaya geldi. Mukavkıs’ın sarayına götürülmeden önce kız kardeşi Şirin’le birlikte bu köyde yaşadı. Sonra birlikte saraya alındılar. Hz. Peygamberimiz’in (sav) elçisi Hâtıb b. Beta (ra) Mısır’a ulaştığında bu kız kardeşler sarayda idiler. Mukavkıs İslamiyet’i kabul etmedi ama çok ve değerli hediyeler gönderdi.
Hz. Resûlullah Efendimiz (sav), Hz. Mâriye annemizi Mescid’e yakın bir yerde olan Harise b. Numan’ın evinde konaklattı. Daha sonra kendisine tahsis edilen Medine’nin Avâli diye anılan yukarı taraflarında Beni Nadirlerden kalmış olan hurma bahçesinde oturdu ve hurma mahsulü ile ilgilendi.

Hz. Mâriye (ra) hamile olduğunu anlayınca çok sevindi. Hz. Peygamberimiz’de  (sav) buna çok sevindi. Hicri sekizinci yılın Zilhicce ayında Resûli Ekrem’in (sav) Hz. Mâriye’den (ra) İbrahim adında bir oğlu oldu. Böylece hanımları içinde çocuğu olan ikinci hanımı Hz. Mâriye Kıbtıye (ra) oldu. Hz. İbrahim’in doğumuna ebelik görevini âzâdlılarından Ebu Rafi’nin karısı Selma Hatun yaptı. Doğumdan hemen sonra Peygamberimiz’e (sav) müjdeyi verdi. Peygamberimiz Efendimiz’de (sav) ona bir köle bağışladı. Sonra yanı başında duranlara, “Bu gece bir oğlum oldu, ona atam İbrahim’in adını koydum.” buyurdu. Cebrail (as) gelip: “Esselamü aleyke ya Eba İbrahim (Selam olsun sana ey İbrahim’in babası!) diyerek Hz. Peygamberimiz’i  (sav) selamladı. Doğumunun yedinci günü akika kurbanı kesildi, saçları Ebu Hind tarafından kesildikten sonra tartılarak ağırlığı kadar gümüş sadaka olarak dağıtıldı. Sütanne olarak birçok istekli çıktı ise de bunlar arasından tercih edilen Ümmü Bürde Havle binti Müncir’e verildi. Kocası demirci idi. Peygamberimiz oğlunu hemen hemen her gün ziyaret eder ve genellikle öğle uykusunu orada uyurdu.

Hz. Aişe (ra) validemizin şöyle dediği rivayet edilir: “Sonra Allah (c.c) Mâriye’ye çocuk bahşederek O’nu mükâfatlandırdı. Biz ise bundan mahrum kalmıştık.”

Hz. Mâriye’nin (ra) mutluluğu bir yıldan biraz fazla sürdü. İbrahim iki yaşına yaklaşırken rahatsızlandı. Sütannesinin evine gelen Hz. Peygamberimiz (sav), son dakikalarını yaşamakta bulunan oğlunun yanına girmiş ve onun halini görünce, gözleri yaşarmış idi. Hz. Abdurrahman b. Avf, Resûli Ekrem Efendimiz’e (sav): “Ey Allah’ın Resülü sen de mi ağlıyorsun?” demişti. Peygamber Efendimiz (sav): “Ey Avfoğlu, o gözyaşı merhametimin eseridir.” Buyurdu ve sözlerine devamla “Hakikat, göz yaşarır, kalp mahzun olur. Rabbimiz hoşnut olacağından başka bir söz söylemiyoruz. Ya İbrahim, biz senin ayrılığından duyduğumuz acıyla mahzunuz” buyurdular.  

İbrahim’in vefat ettiği gün, semavi bir hadise olarak güneş tutulmuştu. Halk bu hadiseyi Efendimiz’in (sav) oğlu İbrahim’in ölüm sebebiyle bağlayarak teşe’üm ediyorlardı.” Hz. Peygamber Efendimiz (sav) bunu duyunca halka şöyle bir hitabede bulundu:

“Ey insanlar! Güneş ve Ay (Allah’ın  kudretine delalet eden) iki ayettirler. Hiçbir kimsenin ne ölümü ne de hayatı için tutulup kararmazlar. Tutulmayı gördüğünüz zaman namaz kılıp dua ediniz…”

Hz. Mâriye (ra) annemiz evine çekildi. Sabrın güzelliğine sarıldı. Hz. Resûlullah Efendimiz’in (sav)  kalbindeki evlat acısını, yarasını, kanatmamaya dikkat etti. Sabrı taştıkça Bâki Kabristanı’na gider, kaybettiği yavrusunun kabri başında rahatlamaya çalışır, gözyaşı dökerek acısını azaltmak isterdi.

Hz. Peygamber’in (sav), Hz. Mâriye (ra) ile evlenmesi Mısırlılar üzerinde gerçekten güzel bir etki bırakmıştı. Mısır’ın fethinde Mısırlıların tarafsız kalması ve Müslümanların da Bizanslıları mağlup etmesi sebeplerinden biri de bu olmuştur.

Hz. Mâriye (ra), Peygamberimiz’in (sav) vefatından sonra sessiz ve sakin bir hayat yaşadı. Beytülmal’dan verilen tahsisatla geçindi. Hz. Ömer (ra)  devrinde Hicretin 16. yılında vefa etti ve Bâki Kabristanı’na defnedildi.

Rabbim bizleri şefaatlerine nail eylesin.

HZ. MEYMUNE BİNTİ HÂRİS (RA)

Hz. Meymune (ra)  annemizin asıl adı Berre idi. Resûli Ekrem Efendimiz (sav) ile evlendikten sonra, Efendimiz ona “Meymune” ismini vermiştir. Künyesi Ümmül-Fadl’dır. Babası Haris b. El-Hazen b. El-Bedr, annesi de Hind binti Avf’dır. Hz. Meymune (ra), Hz. Abbas’ın hanımı Ümmi Fadl’ın kız kardeşi idi. İlk önce cahiliye devrinde Mesud bin Amr ile evlenmişti. Ondan ayrılınca, Ebû Rehm ile nikâhlandı. O da vefat edince dul kaldı.

Resûlullah Efendimiz (sav), Hicretin yedinci senesinde, Hudeybiye’den bir sene sonra, Zilkade ayında, Umre niyeti ile yola çıktı. Hz. Peygamber Efendimiz (sav) Ye’cüc denilen yere geldiğinde amcası Ebu Talib’in oğlu Cafer’i (ra), Hz. Meymune binti Haris b. Hazen’i, kendisine istemek üzere gönderdi. Hz. Meymune validemiz de Hz.Peygamberimiz’in (sav) amcası Hz. Abbas’ı (ra) kendisine vekil tayin etti. Resûlullah Efendimiz (sav) Mekke’de umreyi tamamladıktan sonra, Medine’ye dönerlerken Şerif mevkiine gelince, Hz. Abbas, dört yüz dirhem mehir ile Hz. Meymune’yi Resûlullah Efendimiz’e (sav) nikâhladı. Düğün merasimi de burada yapıldı.

Hz. Meymune (ra) validemiz itikadı çok kuvvetli idi ve hayrı çok severdi. O bazen borç para alarak hayırseverliğin en ulvi örneklerini verirdi. Bir ara çok borçlanmıştı. Bunu nasıl ödeyeceğini sordukları zaman dedi ki: “Resûlullah Efendimiz’den işittim, buyurdu ki: -Kim iyi niyetle borçlanırsa, Allahu Teâlâ onun borcunu öder.” Dinî emir ve yasaklara da son derece dikkat ederdi. Hz. Aişe (ra) annemiz onun hakkında buyurmuştur ki: “Meymune bizim hepimizden daha fazla müttaki ve daha fazla sıla-i rahmi gözeten bir kimse idi.”

Beni Mekke’den çıkarınız!

Hz. Meymune (ra) annemiz 671 senesinde Mekke’de hastalandığında dedi ki: “Beni Mekke’den çıkarınız! Çünkü Resûlullah Efendimiz (sav), benim Mekke’nin dışında vefat edeceğimi haber verdi.” Kendisini çıkardıkları zaman, Resûlullah’a (sav) nikâhı yapılmış olduğu yerde vefat etti. Cenaze namazını yeğeni Hz. Abdullah bin Abbas kıldırdı. Cenazesi kaldırılacağı zaman Hz. Abdullah şöyle dedi: “Bu Resûlullah’ın hanımıdır. Cenazeyi fazla sallamayın ve   edeple yola devam edin.” Hz. Meymune (ra) Peygamber Efendimiz’den (sav) 46 hadisi şerif, başka bir rivayete göre 76 hadisi şerif rivayet etmiştir. Bunlardan 7 tanesi Buhârî ve Müslim’de, diğerleri de çeşitli hadis ve fıkıh kitaplarında vardır.

Rabbim bizleri şefaatine nail olanlardan eylesin.


Yararlanılan Kaynaklar

Mehmed Emre, Büyük İslam Kadınları ve Hanım Sahabeler, Çelik Yayınevi, İstanbul
M. Yusuf Kandehlevi, Çeviren: Ali Arslan. Hayâtü’s Sahabe, Merve Yayınları, İstanbul

GÜLZÂR-I HÂCEGÂN DERGİSİ'NİN 2010 HAZİRAN SAYISINDA YAYINLANMIŞTIR

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort