JoomlaLock.com All4Share.net

İMAN EDENLERİN SINANMASI: AHZAB GAZASI

ahzab gazası

İman Edenlerin Sınanması - Tamer DOYMUŞ

Sayı : 103 - Temmuz 2016

 

İman Edenlerin Sınanması

 

Ahzab Gazası Hicretin beşinci yılında şevval ayında vuku bulmuştu. Bu savaş İslam tarihinde, İslam davetinin kök salmasında ve İslam’ın yayılmasında mühim tesiri olan hadiselerden biridir. Ashabı kiram (r.anhum) bu savaşta birçok meşakkat ve sıkıntılara maruz kalmışlardı. Ashabı kiram büyük bir imtihandan geçmiş ve bu sayede muttaki kulların kalplerinde iman duyguları dirilirken, münafıkların içlerinde gizledikleri asıl inançları da açığa çıkmış ve rezil olmuşlardır. 

Hendek Savaşının sebebi: Rasulullah’a (sav) suikast düzenleyerek öldürmeyi planlayan Beni Nadir Yahudileri Medine’den sürülünce onlardan bir kısmı Hayber’e sığınmışlardı. Yahudiler, müşrik kabilelerinin dağınık durumda olduğunu, Hz. Peygamber (sav) ve ashabına karşı savaşacak güçte olmadıklarını görüyorlardı. Bunun üzerine cephe oluşturmaya, birleşik bir grup meydana getirmek için işe koyuldular. Yahudi liderlerinden Huyey bin Ahtab ile diğerleri bu iş için paçaları sıvadılar. Bir heyetle birlikte Mekke’ye giderek müşrikleri ve onlara bağlı kabileleri Efendimiz’e karşı çarpışmaya davet ettiler. Yahudiler, kendilerinin ehli kitap olmalarına rağmen putperest olan müşriklerle birleşmeden hiçbir rahatsızlık duymuyorlardı. Karşılıklı olarak müşriklerle birlikte ideolojik ve menfaate dayalı bir cephe oluşturdular. Mekke’den sonra diğer kabilelere de giderek müslümanlar üzerine yürümede kendilerine yardımcı oldukları takdirde, Hayber’in bir yıllık hurma mahsulünü onlara bırakacaklarını vaat edince, onlarla da anlaştılar. 

Oysaki bu kabilelerin müslümanlarla aralarında o güne kadar bir mücadele olmamıştır. Fakat para ve menfaat karşılığında bu işe evet dediler. Sonuçta Hayber Yahudileri, kimileriyle para karşılığında kimileriyle ideolojik hedeflerle birleşerek bütün müşrikleri müslümanlara karşı harekete geçirmeyi başarmışlardı.

Efendimiz (sav) müslümanlar aleyhinde ortaya çıkan bu ittifaktan haberdar olunca hemen ashab ile bir durum değerlendirmesi yaptı. Selman Farisî (ra) hazretlerinin teklifi üzerine şehrin kuzeyine bakan açıklarına hendek kazılmasına karar verildi. Rasulullah hendek kazılacak yerleri ashab arasında paylaştırdı.

Bizzat Rasululah da hendeğin kazılmasında çalıştı. Soğuk çok şiddetliydi. Ancak ölmeyecek kadar yiyecek bulabiliyorlardı. Hatta bazen da onu da bulamıyorlardı. Ebu Talha anlatıyor: Rasulullah’a açlıktan şikayet ederek, karnımıza bastırdığımız birer taşı gösterdik. Bunun üzerine Rasulullah bize karnının üzerindeki iki taşı gösterdi. Enes (ra) anlatıyor: “Bir avuç dolusu arpa getirirler ve bayatlamış yiyeceklerine katık yaparlardı.” 

Hendek Kazımı Sırasında Yaşanan Olağanüstü Hadiseler:

Selman Farisî hazretleri anlatıyor: Hendeğin bir yerini kazmakla meşguldüm, önüme sert bir kayalık çıktı. Peygamberimiz yakınımda idi. Bu durumu gördü, balyozu elimden aldı ve sert kayaya vurdu. Kayadan Medine’nin iki tarafını aydınlatan bir kıvılcım parladı. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) tekbir getirdi. Müslümanlar da tekbir getirdiler. Sonra ikinci bir defa vurdu. Yine kayayı sarstı. Kayadan yine Medine’nin iki tarafını aydınlatan bir kıvılcım parladı. Bunun üzerine Peygamberimiz tekbir getirdi. Müslümanlar da tekbir getirdiler. Daha sonra üçüncü defa vurdu. Kayayı parçaladı. Yine kayadan Medine’nin iki tarafını aydınlatan bir kıvılcım parladı. Bunun üzerine Efendimiz tekbir getirdi. Müslümanlar da tekbir getirdiler. Peygamberimiz’e bu durum sorulunca şöyle buyurdu:

“Birinci darbeyi vurdum, bana Kisra’nın Medain sarayı ile Hîre sarayı gösterildi. Cebrail bana, ümmetimin oralara hakim olacağını bildirdi. Sonra ikinci defa vurdum. Bunun üzerine Rum diyarının kırmızı sarayları bana gösterildi. Cebrail bana, ümmetimin oralara da hakim olacağın bildirdi. Sonra üçüncü vuruşumda bana San’a sarayları gösterildi. Cebrail bana, ümmetimin oraya da hakim olacağını bildirdi. Bu sözler, müslümanların hayatlarında endişe ettiği, açlığın kendilerini perişan ettiği, soğuğun şiddetinden titredikleri ve düşmanın kendilerini sardığı sırada söylenmişti.

Bunları münafıkların akıllarının alması mümkün değildi tabii ki. Münafıklar bunu fırsat bilerek bu mucizeler hakkında ileri geri konuşarak müslümanların dirençlerini, Efendimiz’e olan bağlılıklarını sarsmak istiyorlardı. Onların bu durumları ayette şöyle açıklanıyordu: “Hani o vakit münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: ‘Allah ve Rasulü bize boş bir aldanıştan başka bir şey vaat etmedi!’ diyorlardı.” (Ahzab 12) 

Beşir b. Sa’d’ın (ra) kızı anlatıyor: Annem bana bir çıkın içinde hurma verdi, babam Beşir b. Sa’d’a ve dayım Abdullah b. Revaha’ya götürüp vermemi söyledi. Giderken Rasulullah gördü, beni çağırdı ve elimdekini sordu: “Hurmadır ya Rasulallah! Babam Beşir b. Sa’d’a ve dayım Abdullah b. Revaha’ya yemeleri için götürüyorum.” dedim. Rasulullah, hurma çıkınını benden aldı, yaydı ve oradaki birine hendekte çalışanları çağırmasını söyledi. Ahali toplanıp yedi, fakat o azıcık hurma bereketlendikçe bereketleniyordu, hatta yaygının etrafına taşıyordu.”

Ashabtan Cabir (ra) anlatıyor: Hendek günü Rasulullah’ın açlıktan karnına taş bağlamış olduğunu, müslümanları üç günden beri yemek namına hiçbir şey tatmadan beklediklerini görmüştüm. Rasulullah’ın huzuruna vardım izin isteyip eve gittim. Evde biraz arpa ile bir keçi oğlağı vardı. Hemen oğlağı kestim. Arpayı çektim. Rasulullah’a geldim ve: “Ya Rasulallah, bir parça yiyeceğim var, bir veya iki kişi ile teşrif buyurursanız.” dedim. Rasulullah: “Ben gelinceye kadar çömleği tandırdan, ekmeği fırından ayırmayın.” diye tembih etti. Bunun ardı sıra da orada bulunanlara: “Ey hendek halkı, kalkınız, Cabir’in ziyafetine gideceğiz.” buyurdu. Rasulullah hendek halkıyla eve gelince. “Geliniz ve birbirinizi sıkıştırmayarak serbest oturunuz.” buyurdu. Ashab bölük bölük oturdular. Sonra Rasulullah kendi elleriyle çömleği ve fırının kapağını açtı. Ekmeği fırında alıp parçalamaya ve üzerine et koyup ashaba vermeye başladı. Nihayet davetliler doydular. Hayli yemek de arttı. Sonra Cabir’in hanımına: “Bu geri kalanı, sen yersin ve Medine halkına dağıtırsın. Çünkü halkı açlık istila etmiştir.” buyurdu. Cabir’in hanımı: “Biz de gün boyunca ondan hem yedik, hem de insanlara ikramda bulunduk.” dedi.

Abdullah b. Ebi Rafi o da babasından şöyle dediğini nakletmiştir: Hendek günü Rasulallah’a bir kap içerisinde pişirilmiş bir koyun getirdim. Bana “Ebu Rafi; ön budunu bana ver.” buyurdu. Ben de verdim. Sonra: “Ön budunu bana ver.” buyurdu. Ben de verdim. Sonra yine: “Ön budunu ver.” buyurdu. Ben de verdim. Sonra yine aynı şekilde buyurdu. Ben de verdim. Sonra: “Ya Rasulallah, bir koyunda bir tane ön but bulunmaz mı?” dedim. “Eğer bir müddet daha sussaydın, senden istediğim sürece bana onu verirdin.” buyurdu. 

Hendek kazarken Rasulullah çocukları teftiş etti ve onlardan kimisinin çalışmasına izin verdi, kimisini de geri çevirmişti. O gün Rasulullah’ın kalmasına ruhsat verdikleri çocukla arasında şunlar vardı: Abdullah b. Ömer. b. Hattab, Ebu said el-Hudri ve Bera b. Azib. Bu şahısların hepsi de on beş yaşında idi.

Hendek kazımı esnasında müslümanlardan biri muhakkak giderilmesi gereken bir ihtiyaç veya musibetle karşı karşıya kaldığında ise, Rasulullah’tan izin ister, izin aldıktan sonra ihtiyacını gidermek için ayrılırdı. İşini bitirince de acele hendek kazma işine geri dönerdi. Müminlerin bu durumların ayeti kerime de Allahu Teala şöyle dile getirir: “Müminler, sadece Allah’a ve Rasulü’ne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar, o Peygamber ile birlikte önemli bir işle meşgul iken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Şu Senden izin isteyenler, hakikaten Allah’a ve Rasulüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için Senden izin istediklerinde, Sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah’tan bağış dile; çünkü Allah mağfiret edicidir, merhametlidir.” (Nur 62)

Hendek Savaşı’ndaki dehşet ve zorluk, hakiki müminlerle münafıkların bir birlerinden ayırt edilmesine imkan vermişti. Allah Rasulü’ne hakkıyla iman etmiş olan gerçek müslümanlar, Hz. Peygamber’in çevresinde kenetlenmişler ve hendek kazılırken yekvücut olmuşlar, var güçlerini ortaya koymuşlar, geceleri bile çalışmışlardı. Münafıklar ise çalışıyor gibi görünüyorlar ve sık sık izinsiz olarak sıvışıp evlerine kaçıyorlardı. Böylece iki yüzlülüklerini tekrar tekrar ispatlamış oluyorlardı. Evleri açık ve kimsesiz olmadığı halde, evlerimiz açık, diyerek Hz. Peygamber’den izin istiyorlar. Onlardan kim izin istemiş ise kendisine izin verilmişti. Bunun üzerine onlar da sıyrılıp gidiyorlardı. Ayeti kerimede münafıkların iç yüzleri şu şekilde açığa çıkarılıyordu: 

“Peygamber’i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden, birini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.Bilmiş olun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah’ındır. O, sizin ne yolda ne durumda olduğunuzu iyi bilir. Huzuruna döndürüleceğiniz günde ise, yapmış olduklarınızı hemen size bildirir. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.” (Nur 63, 64) 

Hendek kazma faaliyeti, münafıkların gizlice sıvışıp gitmesi, hatta iş devam ederken Rasulullah’dan izin almaksızın kaçmalarına rağmen, müşriklerin Medine’ye ulaşmasından önce ashabın üstün azim, gayret ve fedakarlıklarının gece gündüz demeden Allah’a ve Rasulü’ne bağlılıklarının bir ürünü olarak tamamlandı. O sırada sayıları on bine ulaşan düşman kuvvetleri de Medine’yi kuşatmaya başlamıştı. İslam ordusunun mevcudu ise üç bine ulaşıyordu. Müslümanlar hendek sayesinde düşmanların ani saldırısına engel olabilmişse de kuşatma, dehşetli geçeceğe benziyordu. Müşriklerin geliş sırasında Medine’de kalan Kureyza Yahudileri, Nadir oğulları Yahudilerinin girişimleriyle müslümanlarla olan antlaşmayı bozarak düşmanın yanında yer almışlardı. Aniden ortaya çıkan bu hadise durumu daha da kötüleştirmiştir. Adeta müslümanlar iki ateş arasında kalmışlardı. Bu durumu Kur’an-ı Kerim şöyle tasvir eder: “Hani onlar size hem üstünüzden hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış yürekler gırtlaklara gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz. İşte orada iman edenler sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.” (Ahzab 10,11)

Düşmanın çok sayıda olması başlangıçta müslümanlarda endişe meydana getirmişti. Müslümanlar bir imtihanla karşı karşıya olduklarını fark etmişlerdi. Ayaklarının kaymaması için Allah’a niyazda bulunuyorlardı. Hendek kazılırken üstün gayetleriyle Rasulü Ekrem’i hoşnut eden müslümanlara Cenabı Hak savaş esnasında yardımını gönderdi. Müslümanların ayakları sağlamlaştı kalpleri sükûnet buldu. Böylece müslümanlar düşman karşısında ümitsizliğe düşmemişler, savunmanın gereklerini yerine getirmeye başlamışlardı. Ayette şöyle buyruluyor: “Müminler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: ‘Bu Allah’ın ve Rasulü’nün bize vaat ettiği şeydir; Allah ve Rasulü doğru söylemiştir.’ Ve (bu) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.” (Ahzab 22) Münafıklar ise, paniğe kapılarak asılsız mazeretlerle savaş alanından firar ederek evlerine kapanmışlardı. Ayeti kerime bu hususu şöyle ifade eder: “Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: ‘Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok şu halde dönün.’ Onlardan bir topluluk da: ‘Gerçekten evlerimiz açıktır!’ diye Peygamber’den izin istiyordu; oysa onların evleri açık değildi. Onlar, yalnızca kaçmak istiyorlardı.” (Ahzab 13)

Müslümanların teslimiyetleri artarken münafıkların samimiyetsizlikleri ortaya çıkmıştı. Münafıkların bu nifaklarının sadakatsizliklerinin daha ileri boyutunu ayeti kerime şöyle tasvir etmiştir: “Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı. Oysa andolsun daha önce arkalarını dönüp kaçmayacaklarına dair Allah’a söz vermişlerdi; Allah’a verilen söz (ahit) ise (ağır bir) sorumluluktur.” (Ahzab 14,15)

Münafıkların Hendek Savaşı sürecindeki tutumlarını Kur’an-ı Kerim bir başka ayeti kerimede şöyle dile getirmiştir: “De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile pek az (bir zaman) dışında metalanıp yararlandırılmazsınız. 

De ki: Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allah’tan koruyacak veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir? Onlar kendileri için Allah’ın dışında ne bir veli ne bir yardımcı bulamazlar. Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: Bize gelin, diyenleri bilir. Bunlar pek azı dışında zorlu savaşlara gelmezler.

(Geldiklerinde de) Size karşı cimri ve bencildirler. Şayet korku gelecek olsa ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah’a göre pek kolaydır.” (Ahzab16, 19)

Müslümanlar o güne kadar nice imtihanlardan geçmişlerdi. Niceleri canlarını mallarını Allah için feda etmişlerdi. İnkarcıların, müslümanları korkutmak, yıldırmak ve davalarından döndürmek için var güçleriyle çalışmaları hep akim kalmıştır. Rasulullah’ın etrafında kenetlenip bütünleşerek bu badireleri hep atlatmışlardı. Ashabı kiramın bu vasıflarını Kur’an şöyle ifade etmektedir: “Müminlerden öyle adamlar vardır ki Allah ile yaptıkları ahde sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler. Çünkü Allah (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafatlandıracak münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe nasip edip tövbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır çok esirgeyendir.” (Ahzab 23,24)

Müslümanlar müdafaya, müşrikler de muhasaraya devam ediyordu. Müşrikler daha sonra hendeğin dar bir yerine gidip atlarını mahmuzlayarak karşı tafra geçtiler ve bunlardan Amr b. Abd karşıma kim çıkacak diye seslendi. Bunun üzerine Hz. Ali (ra) efendimiz karşısına çıktı. Karşılıklı hamlelerin ardından Hz. Ali efendimiz onu öldürdü, diğerleri geriye kaçtılar.

Yirmi yedi gün geride kalmış müslümanlar son derece zor anlar yaşamışlardı. Ve nihayet Allahu Teala yardımını göndermiş müşrikler mağlup olarak geriye kaçmışlardı. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyruluyor: “Ey iman edenler! Allah’ın üzerinizdeki (sayısız) nimetini hatırlayın. Hani size düşman orduları saldırmıştı da biz onlara karşı bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik.” (Ahzab 9)

Müşriklerin durumunu ise şöyle ifade etmektedir: “Allah, inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi onlar hiçbir hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasip edici olarak) müminlere yetti. Allah, çok güçlüdür üstün ve galip olandır.” (Ahzab 25)

Son günün akşamıydı. Allah müşrikler üzerine bir rüzgar ordusu gönderdi. Rüzgar Medine vadisinin toprağını, kumunu savurup düşmanların yüzlerine gözlerine dolduruyor, çadırlarını söküp uçuruyor, ateşlerini söndürüyor, yük develerini atlarını birbirlerine karıştırıyordu. Helak edici rüzgara ilaveten Cenabı Hak meleklerini de göndermiş müslümanlara yardım etmişti. Düşman paniğe kapılarak ne olduğunu anlayamadan kaçmaya başlamıştı. Efendimiz (sav) kontrol için yolladığı Hz. Huzeyfe düşmanın telaş içinde kaçtığını ve gördüklerini Efendimiz’e rapor etmişti. Efendimiz şöyle buyurdu: “Allah’tan başka ilah yoktur. Yalnız o vardır. Allah, ordusunu aziz kıldı, kuluna yardım etti. Bir başına da bütün orduları bozguna uğrattı.”

“Allah onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı. Allah’ın her şeye gücü yeter.” (Ahzab 27)

 

Kaynakça:

-Tefsirü’l-Münir, Vehbe Zuhayli

-Furkan Tefsiri, Hicazi

-Rahmet Peygamberi, Ebu’l Hasan Ali en-Nedvi

-Peygamber Külliyatı, Muhammed ed-Dımeşkî

-İslam Tarihi, M. Asım Köksal

-İslam Tarihi, Hüseyin Algül

-İslam Tarihi; H. İbrahim Hasan

-Zadu’l-Mead,İbn Kayyim el-Cevziyye

 

Yazar: Tamer DOYMUŞ

 

Bu kategoriden diğerleri: « KEŞKE TAKLİTÇİLİK »

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort