JoomlaLock.com All4Share.net

TAKLİTÇİLİK

Kim bir kavme benzerse

Taklitçilik - Veysel ÖZSALMAN

Sayı : 103 - Temmuz 2016

 

Taklitçilik

 

Geçerli tek dava olan İslam’ı özümseyememenin ve tam manasıyla hayata tatbik edememenin cezasını, ucuz ve şevksiz bir şekilde hakikate yabancı ömür tüketerek çekiyoruz. Paha biçilmesi mümkün olmayan insan hayatını taklidin pençesinde can çekişir vaziyette bırakıyoruz.

Dünyamız içindeki bütün meseleleriyle birlikte plastik bir meyveyi andırıyor. Renk ve hacim bakımından gerçek bir meyveden farksız olan bu varlık, lezzet bakımından ham yahut çürümüş meyvelerden bile aşağı kalıyor. Öyle ki, bir bıçakla zar kalınlığında dahi doğransa katmanlarının hiçbirinin arasında “öz” den esere rastlanamaz. Tamamıyla kabuk, hep kabuk…

Kılık ve kıyafette, konuşmada, yeme içmede, eğitimde, eğlencede, kanun yapmada, en mühim ve en bayağı işlerde hep taklit… Hatta çoğu kere aslı doğrudan bize ulaşmayan hususlarda taklidin taklidi… Bu kadar taklidin arasında silkinip kendimize gelmemizi sağlayacak tek bir hakikatten de mahrumuz.

Buna rağmen istiyoruz ki, asıl olanla aramıza bu denli mesafeler koymuşken, mevzu mecrasından bu denli kaymışken hakikat bize kendisini açsın, davaların davası İslam’la bütünleşmiş varını yoğunu ona vermiş hakikat erleriyle adımız yan yana yazılsın. Fare kadar cesaret örneği gösterememişken aslan payına talip oluyoruz. 

Hiç gelmeyecek bir günün hiç sökmeyecek şafağından bahseden kurtuluş türküleri mırıldanıyoruz. “Allah’tan ümit kesilmez” hakikati olmasa artık çıkış yolunun kalmadığını söylemek gerekirdi.

Meseleler taklit olunca çözümler de taklit, dertler taklit olunca dermanlar da taklit oluyor. Mesela “stres” denen taklidi derdin dermanı olan “deniz kenarında tatil” de taklit… Dahası fikir de taklit, ıstırap ve çile de taklit.

Modern zamanlarda ferdin her hareketi ayrı bir taklidin ürünüdür. Mesela sabah kalkınca üzerinden çıkardığı pijama Hindistan’a özgü bir kıyafettir. Sonra her sabah kendisini olmak zorunda hissettiği tıraş Sümerler yahut Mısırlılardan kalma olduğu düşünülen bir dinsel ayinin parçasıdır. Boynuna taktığı kravat 17. yy’da Hırvatların kullandığı bir aksesuardır. Bu liste bu şekilde uzayıp gitmektedir.

Faydası yahut zararını şimdilik bir tarafa bırakacak olursak, bütün bu saydıklarımızın ve sayamadıklarımızın arasında “öz”ün buharını dahi bulamıyoruz. Çünkü bahsettiğimiz özü taklit ambalajına öylesine sarmışız ki, her soyduğumuzda başka bir kabukla karşılaşmamız kaçınılmaz oluyor.

Hüznümüz, mutluluğumuz, öfkemiz taklit ve bunları ifade edişimiz de taklit. Hayatımızda his, fikir ve fiil temelinde asli suretiyle karşımıza çıkan çok az unsur var. Çünkü her şeye asli suretini verip mana kazandıran “öz” den mahrum kalmışız. Bu öz İslam’dır.

Yeme içmeden, giyim kuşama, oturup kalkmadan, fikre ve zikre, çalışmadan dinlenmeye akla gelen gelmeyen her şeye mana veren İslam’dır. Peki ya İslam’da taklit? Tek kelimeyle “mecburi”. Hal böyleyken modern insanın “özgünlük” aradığı, kimseye bağlı kalmadan kafasına göre davranmak istediği tek alan maalesef yine İslam.

Her konuda benzeyecek, takip edecek bir mihmandar bulan modern insan din sahasında kılavuzsuz, pusulasız iz sürme meraklısı bir maceraperest oluveriyor. Hatta çoğu zaman peygamberi bile devre dışı bırakmaktan çekinmiyor. Taklidin fayda vereceği yegâne alanı görmezden geliyor.

Mesela başlangıçta ibadet ve taatler taklit yoluyla yapılır. Bu şekilde “taklitten tahkike” yol alınmaya çalışılır. O halde ibadetteki taklit hakikate götüren bir vasıtadır. Bu sebeple kıymetlidir. Ayrıca aşılması gereken bir nevi kabuktur. Bayezid-i Bistamî hazretlerinin bir müridiyle arasında geçen konuşmada Hazretin: “Değil kürkünü, bizzat Bayezid’in derisini giysen, onun yaptığı amelleri yapmadıkça bir fayda göremezsin!” diyerek işaret ettiği nokta da burasıdır.

Aynı hususta Hasan-ı Basrî hazretleri ise “Kişi sevdiğiyle beraberdir.” hadisinin yanlış anlaşılmaması gerektiğini, kişinin gücü nispetince salihlerin amellerini işlemesi gerektiğini, hal ahlak ve yaşayışta onlara uyması gerektiğini belirtmektedir.

Maksat bütün işlerde taklidi bırakıp özü yakalamaksa, salih kişileri bulup onları “taklit” etmeye böylece “tahkike” ulaşmaya gayret etmelidir. Cenabı Hak bizleri faydasız işlerden uzaklaştırsın, sevdiklerinden ayırmasın.

 

Yazar: Veysel ÖZSALMAN

 

 

gh logo           rahiask gri         rahiask logo             google play

Top
bursa escort , escort bursa , izmit escort , van escort